Şehir Hayatı

2025-2026 tiyatro sezonunun merakla beklenen oyunları

Tiyatro dünyasından yeni oyunlar, eylül ayının gelmesiyle birlikte duyurulmaya başlandı. 2025-2026 sezonunda birçok usta isim ve genç oyuncu sahnelerde performans gösterecek.
Halil Şimşek - 1 Eylül 2025
post image

Eylül ayının gelmesi ve şehre dönüşle birlikte yeni kültür sanat sezonu da hareketlenmeye başladı. Sezon içinde sanatseverlerle buluşacak ve bizleri hikayesiyle farklı dünyalara götürecek tiyatro oyunları mercek altında.

Yeni oyunlarından bir süre uzak kaldığımız tiyatro toplulukları, yakın zaman önce sezon içinde merakla takip edeceğimiz oyunlarını duyurmaya başladı ve yenilerini de paylaşmaya devam ediyorlar. Usta isimleri, genç yetenekleri, unutulmaz eserleri, müzikalleri ve uyarlamaları izleyeceğimiz yeni tiyatro sezonunun başladığı şu günlerde ben de yaptığım yoğun araştırmalar ve müteşekkir olduğum öneriler neticesinde listeme aldığım 31 oyundan oluşan bir derleme yaptım. Her biri heyecan uyandıran ve sahnede izlemek için sabırsızlandığımız oyunlara gelin birlikte bakalım.

Açık İlişki (DasDas)

Anadolu yakasının kültür, sanat ve eğlencenin odak noktası DasDas’ın bu sezonki yeni oyunu, Dario Fo ve eşi Franca Rame 1983 yılında yazılmış bir komedi satira olan “Açık Aile”nin DasDas yorumuyla seyirciyle buluşacağı Açık İlişki olacak. Bir evlilik, bir kriz ve bolca ironi içeren oyun, kocasının “özgürlük” adına önerdiği açık ilişki fikriyle altüst olan bir kadının yaşadığı duygusal çöküş ve dönüşümü aktarırken kara mizahla örülü, kahkaha garantili bir hikayeye dönüşüyor. Rollerin değiştiği anda ise patriarkal yapının çifte standardı tüm çıplaklığıyla ortaya seriliyor. Toplumsal cinsiyet rolleri, çifte standartlar ve bireysel özgürlük temalarını işleyen tek perdelik komedi; yalın sahne dili, seyirciyle doğrudan kurduğu ilişki ve iki etkileyici performansıyla bolca kahkaha vadediyor.

İlk kez aynı tiyatro oyununda bir araya gelen iki usta oyuncu Mert Fırat ve Binnur Kaya, evli bir çiftin çatırdayan ilişkisi üzerinden evlilik, sadakat, toplumsal roller ve bireysel özgürlük gibi konuları hiciv dolu bir dille sahneliyor. Rejisini de yine bu ikilinin üstlendiği oyunun müziklerini Persenk yaparken dekor ve ışık tasarımında da Cem Yılmazer’in imzası bulunuyor. Türkçe çevrisi usta isim Füsun Demirel’e ait olan oyunun prömiyeri, 5 Eylül’de DasDas’ta.

Antigone (Anti Tiyatro)

Klasiklerin olmadığı bir tiyatro sezonu düşünülemez. Yunan tragedyasının en önemli yazarlarından biri olan Sophokles’in kaleme aldığı Antigone, yeni sezonda Anti Tiyatro tarafından sahnelenecek. Antigone’yi sadece bir oyun olarak değil aynı zamanda direniş olarak da algılamak gerek. Çünkü Antigone, sahnede yalnızca bir karakter değil; vicdanın sesi, adaletin çığlığı ve suskunluğa karşı da bir haykırışı temsil ediyor. Oyun; bireyin devletle, insanın yasayla, kalbin akılla çarpışmasının ötesinde; direnişin sahneye dönüşmüş hali aynı zamanda. Her çağda, her ülkede yeniden doğan Antigone, bu kez de bize soruyor: Sessiz mi kalacaksın, yoksa sen de kendi direnişini mi başlatacaksın? Ömer İvedi’nin uyarlayıp güncel bir bakış açısıyla yöneteceği oyun, Greenbox stüdyo dekorunda yorumlanıyor ve halk, ekranlarında ne görüyorsa ona inanıyor. Ama medya propagandasından daha güçlü bir şey var: Kamu vicdanı. Oyuncu kadrosunda Ümit Bülent Dinçer, Münibe Millet, Ali Güvendi ve Ceylan Batı’nın yer aldığı oyun, prömiyerini 28 Ekim’de Cihangir Atölye Sahnesi’nde yapacak.

Aşağıdaki Pencere (Temsili Sahne)

Özgün ve yeni metinlerden yola çıkarak seyirci ve oyuncu arasında kurulan ilişkiye samimi ve incelikli bir zemin inşa etmeye, ortak bir dil ve oyun alanı oluşturmaya odaklanan Temsili Sahne, bu sezon Alis Çalışkan’ın yazdığı Aşağıdaki Pencere oyununu seyirciye buluşturacak. Kendi karakterini sansürlemeye çalışan bir yazar olan Ferda’yla, varoluşunu sonuna dek korumaya uğraşan bir karakter olan Feza rolleri değişirse hikaye nereye doğru gider? Uzay, boşluk, elektrik faturası, bir soğan, iki domates, üç biber… Peki ama karakterin yazar, yazarın karaktere dönüştüğü bu bodrum katında yalnızca onlar mı vardır? Seyircisini bu soruların peşinde bir yolculuğa davet eden oyunun rejisini İlyas Özçakır üstlenirken sahnede ise Gül Doğa Selvi olacak. Oyun, prömiyerini ekim ayında yapacak.

Aşkın Yapay Provası (Tiyatro 2Bir)

Geçtiğimiz sezon “Altın Kafes” ile yolculuğuna başlayan Tiyatro 2Bir, yeni sezona iki oyunla hızlı bir başlangıç yapacak. Bunlardan ilki Nahid Abbaszade’nin yazıp yönettiği Aşkın Yapay Provası. Gerçek aşkı bulmanın peşinde ümitleri tükenen Mehtap, bir ilişki simülasyonundan yardım almaya karar verir ve yedi farklı robot partnerle karşı karşıya gelir. Her karakter Mehtap’a farklı bir aşk ve hayat yorumu sunar. Dans ve müziklerle harmanlanan oyunda; Mehtap’ın yaşadığı iniş çıkışlar seyircisini düşündürürken eğlendirecek. Dilara Uzun, Nahid Abbaszade ve Osman Ataseven’in rol aldığı oyun, ekim ayında prömiyer yapacak.

Aşk ve Para (Tiyatro FAM)

Sezon içinde yeni toplulukların ilk oyunlarının heyecanına ortak olmayı her daim önemsemişimdir. Sercan Gidişoğlu ve Alayça Öztürk Gidişoğlu tarafından yeni kurulan Tiyatro FAM da ülkemizde farklı oyunları birçok kez sahnelenmiş çağdaş İngiliz yazar Dennis Kelly’nin 2006 yılında kaleme aldığı Aşk ve Para adlı oyunuyla perdelerini açacak. “Çalışmak için yaşamak ya da yaşamak için çalışmak… Hangisinin doğru olduğunu anımsayamıyorum, ama belki de bütün dünyanın bize söylediğinin aksine, bütün hissettiklerimizin aksine, şunu kabul edelim artık, ölümcül derecede kötü niyetli bir dünyada yaşıyoruz. Ama belki de yaptığınız şeyi umursamak mümkündür. Ama belki de yaptığınız şeye inanmak mümkündür. Ama belki de herhangi bir şeye inanmak mümkündür.” tanıtım metniyle merakımızı cezbeden oyunda Tevfik Şahin, Tuba Karabey Özkök, Sefa Tantoğlu ve Alayça Öztürk Gidişoğlu’nu izleyeceğiz.

Yönetmen Sercan Gidişoğlu oyuna dair grubun yorumuyla ilgili şunları söylüyor: “Tiyatro FAM olarak bu ilk oyunumuzda; temelde modern dünya düzeni ve tüketim çılgınlığının birey üzerinde yarattığı yıkımları farklı karakterlerin hikayeleriyle sahneye taşımayı amaçladık. Bu nedenle, 2006 yılında yazılan oyunun bağlamını bugünün tüketim alışkanlıklarıyla çok daha uyumlu ve bugünün seyircilerine çok daha tanıdık gelecek bir düzleme oturmaya çalıştık.” Oyunun prömiyeri, 26 Eylül’de Pax Sahne’de.

Aynı Çatı Altında (İkiziz Prodüksiyon)

Yazdığı sayısız dizi ve sinema filmiyle televizyon ve beyazperdede izleyicilerin gönlünde taht kuran Gani Müjde, yeni sezonda İkiziz Prodüksiyon tarafından sahnelenecek Aynı Çatı Altında oyunuyla birikimini tiyatro sahnesine aktaracak. Müjde’nin ilk kez tiyatro yönetmenliği yapacağı oyun, iyiliğin ve kötülüğün sembolü olan Melek ve Şeytan ikiz kardeşlerin, intihar etmek üzere olan Gülsüm adlı bir kadınla yaşadığı absürt çatışmayı konu alıyor. Oyunda Melek olan Cevahir Önder, iyiliği, vicdanı ve doğru yolu temsil ederek izleyiciye umut verirken; Şeytan olan Hüseyin Önder kötülüğü, bencilliği ve kurnazlığı alaycı bir dille seyirciye aktaracak. Gülsüm karakterine hayat veren Sedef Şahin ise aşk acısı nedeniyle umutsuzluğa kapılmış bir kadını canlandıracak.

Güncel göndermeler ve toplumsal taşlamalarla süslenen oyun, hem düşündüren hem de kahkahalara boğan sahnelere sahip. İyilik ve kötülüğün bitmeyen mücadelesinin, izleyiciye sürprizlerle dolu interaktif bir tiyatro deneyimiyle sunacağı ve süpervizörlüğünü Ziver Armağan Açıl’ın üstlendiği oyun, prömiyerini 16 Eylül’de Trump Sahne’de gerçekleştirecek.

Baba (Oyun Atölyesi)

Her oyununu merakla beklediğimiz Oyun Atölyesi, yeni sezonda da çok konuşulacak bir oyun olan Florian Zeller imzalı Baba ile sahnede olacak. 2015 yılında Fransa’da Floride adlı ilk sinema versiyonu çekilen ve ardından Zeller’in daha sonra Oscar ödüllü senarist ve tiyatro yazarı Christopher Hampton’ın yardımıyla kendi sinema uyarlamasını kaleme aldığı The Father filmini sanıyorum birçok kişi hatırlar. Başrolünde Anthony Hopkins ve Olivia Colman’ın devleşen performanslarıyla harikalar yarattığı film, izleyen birçok kişiyi derinden sarsmış ve iki Oscar’ın da sahibi olmuştu.

Zamanın akışı giderek çözülürken, hafızanın ince çizgileri silikleşti; tanıdık yüzler yabancılaştı; bildik olanın sınırları kayboldu. Gerçek ile hayal, dün ile bugün, baba kız arasındaki bağın içinde eriyip birbirine karıştı. Oyun Atölyesi tarafından Muharrem Özcan rejisiyle sahnelenecek olan oyun, hatırlamanın ve unutmanın arasında salınan bu yolculuğa dair bir deneyim sunarak zamanın karşısında insan olmanın anlamını yeniden düşündürecek. Oyunun oyuncu kadrosunda Haluk Bilginer, Özlem Zeynep Dinsel, Ezgi Coşkun, Faruk Barman, Mine Nur Şen, Ufuk Tevge, Ceren Şık, Ezgi Metin, Arkan Mert Atakan ve Berkay Tüfekçi yer alıyor. Prömiyer ekim ayında gerçekleştirilecek.

Başka Hayat (No Yapım)

Geçtiğimiz sezon sıkça karşılaştığımız tek kişilik oyunlar, anlaşılan bu yıl da azımsanmayacak bir çoğunlukta olacak. Onlardan biri de No Yapım tarafından sahnelenecek ve Cem Uslu’nun oynadığı ve rejisini de üstlendiği Başka Hayat olacak. Issız bir tepenin yamacında, sabahın ilk ışıklarına bir saat kala… Doğacak güneşle birlikte Kâmil Osman Dilek’in hayatında yepyeni bir sayfa açılacak!.. Kâmil bize her şeyi anlatacak!.. Buraya nereden geldiğini, neden geldiğini, ne umup ne bulduğunu ve en önemlisi: neden mutlaka anlatması gerektiğini!

Uslu’nun kaleminden çıkan oyun, hayal kırıklıklarıyla yoğrulmuş inancın, inadın, umudun ve direnişin trajikomik hikayesini aktaracak bizlere. Başka bir hayatın hayaliyle beyaz yakalı yaşamını ve büyük şehri terk ederek kırsala yerleşen Kâmil’in başından geçenler, hem bu yola giren herkesin başına gelebilecek kadar olağan hem de Kâmil’in bizzat Kâmil olmasından sebep, bir o kadar olağandışı. Hayalle gerçeğin, acıyla komiğin, yalnızlıkla kalabalığın iç içe geçtiği oyun, her insanın kendine en az bir kez sorduğu o meşhur “Başka bir hayat mümkün mü?” sorusunun peşinden gidiyor ve cevaplıyor da: Evet, mümkün. Ama nasıl?.. Tüm bu soruların cevabını aramak isteyenler için oyunun prömiyeri 11 Kasım’da DasDas’ta.

Bekleyen Dargın Anılar (2383yapım – Kadıköy Emek Tiyatrosu)

Geride bıraktığımız sezon seyircisiyle tek kişilik Aşk Bize Masal Olur’u buluşturan 2383yapım, yeni sezonda Kadıköy Emek Tiyatrosu ortak yapımı ile Bekleyen Dargın Anılar oyununu sahneye taşıyacak. Ahmet Sami Özbudak ve Talin Azak’ın kaleme aldığı oyun, Balatlı bir kadının çocukluğundan 40’lı yaşlarına kadar devam eden baş döndüren imkansız “aşk” hikayesini konu alıyor. Hiç vazgeçemediği hikayesinin hem başrolü hem de seyircisi olmak… Kah şarkılarla, kah kahkahalarla akıp giden bir yalnızlık masalının kahramanı olmak. Rejisini Özbudak’ın üstlendiği ve Pınar Yıldırım’ı izleyeceğimiz oyun, 27 Ekim’de Baba Sahne’de prömiyer yapacak.

Ben Zek (Ve Sahne)

Bu sezon seyirciyle buluşacak tek kişilik oyunlardan bir diğeri ise Mehmet Küçük ve Gaye Küçük’ün yazdığı Ben Zek. Hayallerle gerçeklerin, sahne ışıklarıyla karanlık çocukluk anılarının çarpıştığı bir tek kişilik hikayeye sahip olan oyunda oyuncu olma hayaliyle yaşayan Zek, bir gün arkadaşlarını audition çekimine davet eder ve bu süreçte hayatının en derin sırlarını açığa vurur. Babasızlık, görünmezlik, hırs ve öfke… Tüm bu kırılganlıklar oyun boyunca giderek büyür. Ben Zek; bir oyuncunun kariyer hezeyanlarının ötesinde, bir evladın babasına, hayata ve kendine yönelttiği hesaplaşmayı sahneye taşıyacak. Komedi ile dramın sınırlarını bulanıklaştıran oyunda Mehmet Küçük rol alacak. Melih Salgır’ın yönetmenliğini üstlendiği oyunun prömiyeri, 24 Ekim’de Pax Sahne’de.

Bir Delinin Hatıra Defteri (Atölye B Planı)

Tiyatroya ilgisi olup Bir Delinin Hatıra Defteri’ni izlemeyen kişi sayısı azdır diye tahmin ediyorum. Nikolay Vasilyeviç Gogol’un 1842 yılında yazdığı ve yazarın en sevilen öykülerinden biri olan Bir Delinin Hatıra Defteri’ni ülkemizde uzun yıllar rahmetli büyük usta Genco Erkal sahnelemişti. Oyun, bu sezon ise Atölye B Planı tarafından ilk kez bir kadın oyuncu yorumuyla sahnelenecek. Genco Erkal ve Can Gürzap’ın eski öğrencisi olup 25 yıl sonra sahneye dönen Burcu Bilmen’in sahnede olacağı oyun, günümüze uyarlanmış haliyle perdesini açacak. Erkek ve kadın ayrımı olmadan salt bir insani düşünceyi delice yaşayan sıradan bir çalışanı merkezine alan oyunun güncel versiyonu, soylu ve zengin olma düşüncesini kendi tezleri ile yorumlarken, deliliğe giden yolda akılları zorlayacak. Rejisini de Bilmen’in üstlendiği oyunun prömiyeri, 27 Eylül’de Duru Tiyatro’da gerçekleştirilecek.

Çöpçatan (Kiki Kolektif – NOK NOK!)

Tiyatro sahnesinin olmazsa olmazlarından biri de edebiyat uyarlamalarıdır. Onlardan biri de bu sezon Kiki Kolektif ve NOK NOK! tarafından sahnelenecek Çöpçatan oyunu olacak. Aslı Tohumcu’nun Durmadan Leyla isimli kitabından hareketle uyarlanan oyunun tanıtım metni şu şekilde: “Bu şovda tutku, müzik ve sürprizler bir arada. En etkileyici atmosferi senin yakıcı bakışlarından, en iyi ritmi kalp atışından almaya kararlıyız! Bu gece aşkı arayanlar aşkını bulacak. İlk saatlerimizde birbirimizi tanıyacağız, isim/şehir oynayıp hepinizin IQ’sunu test edeceğim, popcorn şelalesinden birbirimizin ağzından kana kana mısır yiyip biraz samimileşeceğiz. Sonrasında bol temaslı birdir bir, bol zıplamalı ortada sıçan, ter ve adrenalinin tavan yaptığı voleybol gibi aktivitelerle fiziksel kabiliyetlerinizi ölçeceğim! Her güzel şeyin vurucu bir sonu olur; kapanış aktivitesi: sizden aldığım veriler ile sizi birbiriniz ile eşleştireceğim.” Rejisini Büke Erkoç’un üstlendiği oyunun üretim ekibindeki isimler Ayşenur Şahinler, Beril Çelik, Berfin Ertan ve Büke Erkoç. Prömiyer ise kasım ayında.

Don Quixote (Don Kişot) Müzikali (Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu – Piu Entertainment)

Son yıllarda sayıları artan görkemli müzikallerden birine bu sezon bir yenisi daha eklenecek. Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment yapımcılığında sahneye taşınacak olan dev müzikal Don Quixote (Don Kişot), yeni tiyatro sezonun en merakla beklenen yapımları arasında bulunuyor. İlk kez 1965 yılında sahneyle buluşan müzikal, 1959’da Dale Wasserman tarafından kaleme alınan televizyon oyunundan uyarlandı. Broadway’de toplam 2 bin 328 kez sahnelenen yapım, gösterildiği dönemde büyük ilgi görerek “En İyi Müzikal” başta olmak üzere beş dalda Tony Ödülü kazandı. Edebiyatın ölümsüz karakteri Don Kişot’un hayal gücü ve cesaretiyle beslenen bu klasik yapım, tiyatro tarihinde iz bırakan başlıca eserler arasında yer alıyor.

Hayal gücü ile gerçeğin sınırlarının kalktığı bu hikaye bu defa; 80 kişilik dev kadrosu, büyüleyici dekorları, etkileyici kostümleri ve çarpıcı müzikleriyle izleyiciyi bir şövalyenin düşler diyarına davet ediyor. Don Quixote, bize hayal etmenin gücünü, umudun direncini ve iyilikle değişen bir dünyayı hatırlatıyor. Hayatın sıradanlığına meydan okuyan Don Kişot’un, bir berber tasını altın bir miğfere, çorak toprakları şövalye diyarlarına dönüştüren düş gücüyle çıktığı bu yolculuk, “Merhametli ol. Cesur ol. Onurlu yaşa. Asla hayal etmekten vazgeçme ve hayal ettiğin hayatı yaşa!” çağrısıyla hepimizi sarıp sarmalıyor bize de şu soruyu yöneltiyor: Gerçeklik mi, hayal mi? Cesaret mi yoksa delilik mi? Don Quixote, sadece bir karakter değil; yaşamı daha güzel kılmak için hayal eden, cesaret eden, düşünen herkesin sahnedeki sureti.

Sanatseverler tarafından heyecanla beklenen bu prestijli müzikal, 30 kişilik oyuncu ve dansçı kadrosu, 15 kişilik canlı orkestrası ve etkileyici sahne tasarımıyla, izleyicileri Don Kişot’un hayal ile gerçek arasında geçen dünyasında unutulmaz bir yolculuğa çıkaracak. Onurlu ve yalnız bir şövalyenin imkansıza meydan okuyan öyküsü, Sancho Panza’nın ayakları yere basan mizahıyla harmanlanırken, ulaşılmaz bir aşkın izleri sahnede yankılanacak.

Işıl Kasapoğlu rejisiyle sahnelenecek olan müzikalde yer alan Selçuk Yöntem, Zuhal Olcay ve Cengiz Bozkurt ise bu görkemli yapımda ilk kez aynı sahneyi paylaşarak seyirci karşısına çıkacak. Müzikalde yer alan diğer oyuncular ise Sabri Özmener, Yiğit Pakmen, Orçun Sünear, Ceren Aydın, Halise Eryılmaz, Pelin Ölüç, Günselin Seda Çetinkaya, Irmak Doğan, Buğra Uğur, Uğur Etiler, Erdem Muallaoğlu, Abdurrahman Kaya, Ada Yarar, Berfin Ayna, Bilge Doğru, Devrim Sarıca, Elif Özdemir, Emre Peynircioğlu, Nazlı Uğurtaş, Zeynep İpek, Aslı Çalı, Deniz Cömertpay, Doğa Kılınçcı, Hasan Özperçin, Levent İçmeli, Ömür Kurşun ve Tolgahan Kocaman. Müzik direktörlüğünü Volkan Akkoç’un üstlendiği oyunun prömiyeri, 30 Eylül’de Zorlu PSM Turkcell Sahnesi’nde gerçekleştirilecek.

Dünyada (Kadıköy Oda Tiyatrosu)

“Tiyatronun perspektifini deneysel, alternatif performanslarla genişletmeyi hedefliyoruz. Böylece sahne dışını —sokağı, sesleri, güncel gerçeği— sahneyle; ortak belleğin canlandırılmayı bekleyen kurgusal söylemiyle birleştiriyoruz.” söylemini benimseyen Kadıköy Oda Tiyatrosu, sanat dünyamız için hiç kuşku yok ki yeni bir soluk getirecek. Nitekim meselesini “Tüketilen değil, üretilebilen sanata alan açmak. Kolektif yapımlarla, alternatif metinlerle, kurgularla ve müziğin evrensel zamansızlığıyla sizleri buluşturmak.” şeklinde açıklamaları da bunu en hoş şekilde yansıtıyor.

Topluluğun ilk oyunu olan Will Eno imzalı Dünyada ise çıplak, ulu orta, apaçık şekilde, sonsuz sayıda kelime ve anlamlar bütününün bir araya geldiği bir zihnin, alelade insani anlatımı… Her doğan ve her ölenin yaşam yolunda deneyimlediği kederi ve neşeyi, aitliği ve yabancılığı, bilmeyi ve bilmemeyi içeren varoluşsal anların bir tarifi. Kendince, kendi sesince! “Sesimin sesi böyle, napıyım” diyor Adam. Mana’yı kendi gözünden sezerken elediği manasızlığa da sarılarak. Yaşamdaki ilerleyişin, burada, şimdi, tam şu an oluşuna selamla. Sahnede.

Oyunda tek başına sahne alan ve yönetmenliğini de üstlenen Mehmet Ali Nuroğlu, metnin içsel monoloğuna, dışsal hareketin o anki gerçekliğini ekleyerek sahneyi hepimiz için görünür kılıyor. Bu yönüyle sahne, sinema dilinde anlatılan bir monolog, bir tür iç-oyun etkisi yaratıyor. İzleyicide yankı bulan ortak gerçekliğe dokunarak, birlikte deneyimlenen anlar bütününün doğal bir parçası oluyor.

Eve Dönesim Yok (Zemin Kolektif)

Hikayesine tiyatro üretiminde alternatif metotlar kullanma gayesiyle 2023 yılında başlayan ve seyirciyle hemzemin bir ilişki kurarak zamanın ruhunu yakalamayı önemseyen Zemin Kolektif, ilk oyunları “İki Kent Arasında Bir Bar Masasında” ile başladığı yolculuğuna bu sezon da Eve Dönesim Yok oyunuyla devam edecek. Pınar Öğünç’ün Aksi Gibi kitabındaki Sokak Kasları öyküsünden yola çıkarak devised yöntemlerle üretilen oyun; farklı evlerde yaşayan ve farklı sorunlarla cebelleşen Leyla, Tülin ve Damla isimli üç kadına odaklanıyor. Hayatlarında eğitimden işe, aile yaşamından varoluş kaygılarına farklı sorunlar bulunan bu üç kadın için evden çıkmak her zaman oldukça zordur. Bir gün uyandıklarında yine dışarıya çıkmak için çabalarlar ve sonunda çıkarlar. Dışarı çıktılarında uzun bir yürüyüşün sonunda kendilerini Cihangir, Dolapdere ve Tophane olmak üzere üç farklı semtte abluka içinde bulurlar. Bu ablukadan çıkmaya çalışırken de birbirleriyle karşılaşırlar. Evden dışarıya çıkıp sokakta kaybolmak ve ardından birbirlerini bulmak bu kadınlar için özgür bir yaşama uzanan yolun başıdır. Rejisini Bilge Varol’un üstlendiği oyunun oyuncuları ise Sezen Çetiner, Kardelen Ezgi Yıldız ve Cemre Kaboğlu.

Filler ve Karıncalar (Cihangir Atölye Sahnesi)

Geride bıraktığımız sezon “Katip Bartleby” oyununu sahneleyen Cihangir Atölye Sahnesi, bu sezon ise seyircisini bir uyarlama olan Filler ve Karıncalar ile buluşturacak. Yaşar Kemal’in Filler Sultanı ve Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanından Arzu Gamze Kılınç’ın sahneye uyarladığı ve yönettiği oyun, sahneye bir sömürü öyküsünü taşıyacak. Gücüne ve heybetine güvenerek karıncalara savaş açan Filler Sultanı -her iktidarda olduğu gibi- ülkeyi yarattığı baskı ve korku ile yönetir, karıncalara zulmederken karıncalar bir yandan hayatta kalabilmek için Sultan’a çalışır bir yandan da birlik olup filleri yenmenin bir yolunu ararlar. Işık tasarım ve koreografisini Muhammet Uzuner’in üstlendiği oyunun oyuncu kadrosunda Boran Özsaygı, Can Seçki, Canberk Dikmen, Derya Özsoy, Dorukhan Kenger, Erdi Öztürk, Murat Aytekin, Nihal Parlak, Seren Köken, Serhat Güney ve Onur Çolak yer alıyor. Oyunun prömiyeri, 17 Ekim’de Cihangir Atölye Sahnesi’nde.

Hiç Dünya (Neon Tiyatro)

Geçtiğimiz sezon “Tanıdığım Tüm Erkekler”i seyircisiyle buluşturan Neon Tiyatro, yeni sezonda sahneye taşıyacağı Hiç Dünya ile bizleri varoluş, anlam arayışı ve hayatın boşlukları üzerine bir yolculuğa davet edecek. Baver Karahancı’nın yazdığı ve gündelik hayattaki basit sorulardan yola çıkan oyun, binlerce yıllık felsefi ve varoluşsal sorulara dokunuyor. Oyuncuların sahnedeki çabaları, arayışları ve sorgulamaları, izleyiciyi de kendi yaşam mücadelesini yeniden gözden geçirmeye itiyor. Yer yer Beckett’in absürd dünyasından esintiler taşıyan Hiç Dünya, yaşamımız boyunca verilen mücadelenin bir “hiç” olma ihtimalini sahneye taşırken, bu ihtimalle yüzleşmek yerine dünyayı anlamlandırma çabasına nasıl tutunduğumuzu sakin ve de tarafsız bir biçimde inceliyor. Seyircisini yalnızca yaşamaya çalışan bir adam, en eski hikayesinin sayfalarını son kez karıştıran bir kadın ve tutkulu bir filozof ile tanıştıracak olan oyunun yönetmeni ise Emre Dökücü. Oyuncu kadrosunda Baver Karahancı, İlayda Güler ve Serhan Alben’in yer aldığı oyunun kasım ayında prömiyer yapması planlanıyor.

Jan Dark’ın Öteki Ölümü (Tiyatroadam)

Tiyatroseverlerin bol ödüllü “39 Buçuk Basamak” oyunuyla hatırlayacağı Tiyatroadam, yeni sezonu Stefan Tsanev’in güçlü kaleminden çıkan Jan Dark’ın Öteki Ölümü ile karşılayacak. Sürünerek, onursuzca yaşamak mı, yoksa sürünmemek, onurunu kaybetmemek için ölmek mi? İşte bütün mesele bu… Yıl 1431… Yüz yıldır İngiliz esareti altında inim inim inleyen Fransa halkına, Tanrı bir kurtarıcı göndermiştir: “Kutsal Bakire Jan Dark” Jan, Kader-i İlahinin Kılıcı’yla Fransa ordusunun başında, İngilizlerle kahramanca savaşmış, fakat gel gör ki kimselere yaranamamıştır. Daha sonra onu azize ilan edecek olan kilise, henüz 19 yaşındaki bu genç kızı, cadılık ve kafirlik suçuyla, kazığa bağlayarak ateşte yakacaktır. Yakılmadan önceki gece zindanda Jan Dark’ın iki ziyaretçisi vardır. İlki ezber bozan, sıra dışı bir Tanrı! İkincisi ise onu yakacak olan cellat… Biri onu söylediklerini ve yaptıklarını inkar ederek kurtulmaya, diğeri söylediklerinin arkasında durarak ölmeye teşvik eder. Ya da aslında hiçbir şey ve hiç kimse göründüğü gibi değildir.

Yönetmenliğini Deniz Özmen’in üstlendiği oyun; insanlık onurunu, entrikayı, ihaneti, özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini, halkla onu yönetenler arasındaki uçurumu, vatanseverliğin ve dinin çağlar boyu nasıl bir sömürü yöntemi olarak kullanıldığını, ustalıklı bir komediyle sahneye aktaracak. Gücünü yitirmiş bir Tanrı, demokrasiye boyun eğmiş Gökler, Mikail’in keskin kılıcı, Engizisyon’un acımasız yargısı, çan sesleri, gök gürültüleri, solucanlar, baltalar, cellatlar ve kahkahalar tekmili birden bu çarpıcı oyunda yerini alacak. Berk Yaygın, Deniz Özmen ve Pelin Abay’ın oyuncu kadrosunda yer aldığı oyunun prömiyeri, 27 Eylül’de Baba Sahne’de gerçekleştirilecek.

Jonas’la Evlenmek (Reka Kolektif)

Disiplinlerarası kaynaklardan beslenerek, tiyatro ve performans alanında yürütülen uzun soluklu bir araştırma ve deneme süreci olan ilk oyunları “Aşalım Bunları” ile dikkatleri üzerine çeken Reka Kolektif, yeni sezonda ise hızlı üretim anlayışından uzak ve üzerinde iki yıldır çalışılan Jonas’la Evlenmek oyununu sahneleyecek. Sahnede kurgusal bir evlilik yarışması aracılığıyla seyirciyi göçün bireysel ve kolektif etkileri ile yüzleştirerek Türkiye’den gitmek ve kalmak arasında eğlenceli bir araf kuracak olan oyun, tiyatronun zalim teknikliğini bürokratik şiddetle iç içe geçirerek, kriz, göç, aidiyet ve arzunun sınırlarında dolaştıracak.

İsveçli Jonas’la evlenerek AB vatandaşlığı kazanmanın ödül olarak sunulduğu bu yarışmada, her oyuncu, Jonas’ın gözünde arzulanabilir haline bürünmek olmak için stratejik bir karakter yaratmak zorundadır. Sahne, yalnızca bireysel arzuların değil, aynı zamanda ortak çıkmazların da mekanıdır. Çoklu ortam araçları ile desteklenen anlatı, seyirciyi göç, cinsel kimlik, aidiyet, kriz ve iyi yaşam ihtimalleriyle yüzleştirir. Jonas’la Evlenmek, kriz ve arzuların na-mevcut kıldığı “iyilik hallerini”, kolektif performans aracılığıyla bugünde, birlikte var olmanın ütopyasına dönüştürecek. Aslı Ekici’nin yazdığı oyunun rejisini Rıza Efe Reis üstleniyor. Ceren Kaçar, Ezo Şara Uray, Görkem Örskıran ve Senay Arslan’ın oyuncu kadrosunda yer aldığı oyunun prömiyeri kasım ayında.

Kırmızı Ateş Karıncaları (Alakart İstanbul)

Çiçeği burnunda yeni toplulukların ilk oyunlarının heyecanına tanık olmak gibisi yok. Farklı geçmişlere, hafızalara, kültürlere ve perspektiflere sahip, ortak noktaları İstanbul’da yollarının kesişmesi, ortak dertleri ise hikaye anlatmak olan bir grup insanın kendini ifade ettiği kolektif bir alan olarak kurulan Alakart İstanbul da onlardan biri. Topluluk, ilk oyunu Kırmızı Ateş Karıncaları’nı bu sezon seyircisiyle buluşturacak. Ceren Ertöz’ün yazıp yönettiği oyunda Vahap’ın kar taneleriyle kaplı çocukluk anıları, günlüğüne yazdığı sırlar, yangın yerinde yankılanan ayak sesleri, uykulara sızan kabuslar ve kırmızı ateş karıncalarının sabırsız yürüyüşleri; belleğin takılı kaldığı anlara dönüşüyor. Bu yolculukta yalnızca kişisel hatıralar değil, aynı zamanda toplumun görmezden geldiği, ihmalin sessizce büyüttüğü yaralar da sahnede karşılık buluyor. Görünmez prangalarla başkalarının çizdiği sınırların içinde koşmaya zorlanan her gencin hikayesini yankılanıyor. Ve şimdi, içine giremediğimiz o karanlık odalardan şu cümle süzülüyor gökyüzüne: “Yaşasaydım ne olurdu?” İlk okuması 484 Yapım’ın HAM adlı açık okuma günlerinde gerçekleşen ve oyuncu kadrosunda Emirhan Gençtürk’ün de yer aldığı oyun, prömiyerini aralık ayında yapacak.

Lie Low (Müphem Tiyatro)

İlk oyunları “Küller Küllere” ile gönlümüzde yer edinen Müphem Tiyatro, bu sezona ise Ciara Elizabeth Smyth’in yazdığı ve çevirisini Mehmet Dikkaya’nın yaptığı Lie Low oyunu ile başlayacak. Tanıtım yazısındaki “Bir kız kardeş ve bir erkek kardeş. Bir odada, geçmişin gölgesinde. Ve bir travma, hâlâ kapının arkasında.” açıklamasıyla dahi merakımızı depreştiren oyun; travmanın kişisel ve ailesel izlerini, mağduriyetin karmaşıklığını ve adaletin asla tam olarak ulaşılamadığı gri alanları araştıran sarsıcı bir metni buluşturacak seyircisiyle.

Oyundaki karakterlerden biri olan Faye, yıllar önce yaşadığı bir cinsel saldırının ardından hayatta kalmanın yollarını arıyor. Kabuslar, tetiklenmeler ve kaybolan bir güven duygusuyla örülü yaşamı, onu radikal bir kararla yüzleştiriyor: Korkusunu, kendi elleriyle yeniden yaratmak. Kardeşi Naoise, ona yardım etmek için geçmişin hayaletlerini odaya davet etmeyi kabul eder. Bir ördek maskesi, karanlık bir dolap ve geri sayım başlar. Ama Faye’in travması ortaya serildikçe, Naoise’in de kendi sırları dökülür. Sessizlikleri, eksik kalan cümleleri ve hiçbir zaman söylenememiş olanı. Oyun, gerçek ile yanılsama, güven ile şüphe, mağduriyet ile suç arasında sıkışan iki insanın birbirlerini affetmeye çalışırken aslında kendilerini aramalarını konu alıyor. Rejisini Cem Burçin Bengisu’nun üstlendiği oyunda Burçin Nokic, Meriç Taner Kadıoğlu ve Batuhan Kaya (dış ses) rol alıyor. Müziği Beliz imzalı olan oyunun prömiyeri, ekim ayında gerçekleştirilecek.

Martıların Öteki Hikayesi (Tiyatro Oyun Kutusu)

Özellikle son birkaç yıldır karşılaştığımız Çehov’un Martı uyarlamasına bu sezon da Tiyatro Oyun Kutusu tarafından bir yenisi eklenecek. Hazal Akyürek’in, Çehov’un Martı oyunundan hareketle kaleme aldığı Martıların Öteki Hikayesi, iki eski arkadaş Maşa ve Nina’nın, yıkık dökük bir otel odasında tekrardan bir araya gelmesini konu alıyor. Yalnızlığı her gün yüzüne vuran Nina, son çareyi pek de yakın olmadığı arkadaşı Maşa’dan yardım istemekte bulur. Başlangıçta masumane görünen bu ziyaretin ise elbet bir karşılığı olacaktır. Başrollerini Arbil Tabur ve Hazal Akyürek’in paylaştığı oyunun reji koltuğunda Murat Yılmaz otururken koreografisini ise Adem Yıldırım üstleniyor. Oyunun prömiyeri 4 Ekim’de Tiyatro Oyun Kutusu’nda.

Olga, Maşa, Irina yine Üç Kız Kardeş (YUSTUDIO)

Tiyatroseverlerin “Othello! Seyircili İntikam Provası” oyunuyla hatırlayacağı YUSTUDIO, yeni sezonda, çatısı altında şekillenen Olga, Maşa, Irina yine Üç Kız Kardeş oyunu ile sahnede olacak. Anton Çehov’un metninden Oya Denizyaran’ın uyarladığı oyun, kader ve tavır ilişkisine odaklanarak “Tavrın değişirse, kaderin değişmez mi ey seyirci?” diye seslenecek. Yıllardır Anton Çehov’un Üç Kız Kardeş adlı oyunun uyarlamalarında oynamak zorunda kalan Irina, Olga ve Maşa, sonsuz döngüye hapsolmuşlardır. Her seferinde başka bir uyarlamayla, aynı karakterler; yeniden canlandırmak için sahneye çağrılırlar. Uyarlamaların zorlamaları onları rollerinin dışına çıkmak ve dayatılan kadere karşı gelmelerini gerektirir. Kendi seslerini aradıkları bu yolculukta oyunun finaline kendileri karar verecektir. Rejisini Yarkın Ünsal’ın üstlendiği oyunun oyuncu kadrosunda Ceren Çiçek, Ecegül Karadeniz ve Songül Boztepe yer alıyor. Prömiyer, 3 Ekim’de Claphall’da.

Ölüm Arefesi (Tiyatro 2Bir)

Tiyatro 2Bir’in bu sezon seyircisiyle buluşturacağı bir diğer oyun ise Metin Kurt’un yazdığı ve rejisini üstlendiği Ölüm Arefesi olacak. Ölmek üzere olan bir adam ile onun ruhu arasında geçen oyun; absürd, mizahi ve hüzünlü bir hesaplaşmanın hikayesini sahneye taşıyacak. Hayatta kalan son bir saati boyunca didişen, söyleşen, ağlaşan, veda mektupları yazmaya çalışan “ölüsü ve dirisi” yaşamın değeri üzerine kara mizah dolu bir diyalogla tartışırken eski sevgili Febiha’nın dönmesiyle işler karışır. Ölüm korkusu üzerinden yaşantıları, pişmanlıkları ve yeniden sevmeyi sorgulatan çarpıcı bir kara mizah olan oyunda Görkem Aydın, Osman Ataseven ve Öznuray Bolat rol alıyor. Prömiyer ekim ayında.

Sil Baştan (İstanbul Sanat Ofisi)

Gerek ülkemizin gerekse dünyanın içinde bulunduğu durum dolayısıyla ne sinemada ne de tiyatroda komedi türüne çok daha az rastlıyoruz üzücü şekilde. Neyse ki İstanbul Sanat Ofisi tarafından sahnelenecek ve Simay Antep’in yazdığı Sil Baştan, sezonun keyifli yapımlarından birini sunacak seyircisine. Çarpıcı gerçeklikle mucizenin iç içe geçtiği, etkileyici sahne tasarımı, dinamik rejisi ve eğlenceli sürprizleriyle fantastik komedi türündeki oyunda Su, sevgilisi Ateş’e her istediğini yaptırmak konusunda mucizevi bir yöntem keşfeder. Elindeki bu gücü kullanmamak için dirense de gücün cazibesine kapılır ve yakın arkadaşı Aziz’in yönlendirmesiyle bu gücü kullanmaya başlar. Eğlenceli ve masum başlayan bu değişim sürecinde Ateş üzerinde yarattığı her değişim, zamanla ilişkide dengenin daha da bozulmasına yol açar. Sonunda Ateş’i şekillendirme çabası iyice kontrolden çıkar. Vahap Şen’in rejisini üstlendiği oyunun oyuncu kadrosundaki isimler Aslı Bekiroğlu, Tolga Güleç, Semih Varol, Metin Kurt ve Hüseyin Yıldırım. Oyun, prömiyerini ekim ayında yapacak.

Son Damla (Arsız Kumpanya)

Yıllardır tiyatronun içinde olan Selin Erdoğan ve Ezgi Yazıcı’nın 2019’da başlayan dostluğunun bir ortak hayale ulaşıp gerçeğe dönüştüğü Son Damla, sezonun bir başka yeni projesi. Bir gün tüm her şeyden çok bunalmışken “Hadi biz üretelim. Bir şey yapalım, artık beklemeyelim” diyerek başladıkları bu yolculuk sonrasında doğan ve Burçak Buran Karaoğlu ile Buse Nur Kocaaslan’ın yazdığı oyun, hayatın farklı dönemlerinden geçmiş iki kadının bir kafede başlayan tanışıklıklarının, zamanla derin bir dostluğa evrilmesini konu alan parçalı bir sahne anlatısı.

Orkide’nin işlettiği küçük kafe, günün son saatlerinde kapanmaya hazırlanıyor. Radyoda hafif bir müzik. Sandalyeler toplanmış. Orkide ve Nil masada karşılıklı otururlar. Hayatlarının çok farklı dönemlerinde olsalar da ikisi de bir geçiş noktasındalar: Orkide, geçmişiyle barışmış, her şeyi olduğu gibi kabullenmiş. Artık başkalarının değil, kendi istediği gibi bir hayat kurma çabasında; Nil ise geleceğe adım atmak üzere, ama kararsız. Nil’in bu kafede işe başlamasıyla başlayan tanışıklıkları zamanla birbirlerine içlerini açtıkları bir dostluğa dönüşür.

Geçmişe açılan kapıyla birlikte ise izleyici hem Orkide’nin hem de Nil’in hayat hikayesine tanıklık eder. Orkide’nin gençliğinde ailesiyle kurduğu gerilimli ilişki, evliliği, anneliği ve oğlunun kaybı üzerinden şekillenen geçmişi; Nil’in ailesine rağmen kendi yolunu çizme mücadelesi, anneannesiyle kurduğu özel bağ ve yaşamla kurmaya çalıştığı ilişkiler ardı ardına açılır. Zaman çizgisi doğrusal değildir. İki kadının hayatından birbiri ardına gelen sahneler, çan sesleriyle farklı zamanlara taşınır. Çocukluk, ilk aşklar, aile yemekleri, kayıplar ve yüzleşmeler, oyuncuların dönüşümleriyle birer birer sahnelenir. Bambaşka dönemlerde geçen bu anılar, iki kadının birbirine temas ettiği duygusal ortaklıkları görünür kılar. Orkide, yaşadığı kayıplarla ve seçimleriyle yüzleşmiş, geçmişte yapmak isteyip ertelediği şeyleri artık geride bırakmış bir kadındır. Nil ise daha yolun başında, ama nereye gideceğini ve nasıl biri olmak istediğini çözmeye çalışan biridir. Nil’in, anneannesine verdiği sözü tutmak üzere kafeden ayrılmaya hazırlandığı bu son akşamda, Orkide ve Nil birbirlerine tam destek olurlar.

Oyun, iki kadının ayrı kuşaklara ait olsalar da benzer duygulardan geçtiklerini gösteren, zamanlar ve mekanlar arasında su gibi akan parçalı bir anlatı sunar. Az sayıda oyuncunun tüm karakterlere hayat verdiği oyunda, zaman ve mekanlar arasındaki geçişler akışkan bir biçimde sahnelenirken; ortaya sıcak, sade ve derinlikli bir anlatı çıkar. Rejisini Tuğra Can Bıçak’ın üstlendiği oyunun oyuncuları ise Selin Erdoğan ve Ezgi Yazıcı.

Şebbaz (Tiyatro Hayali)

Kurulduklarından bu yana tiyatromuzun üretken topluluklardan biri olan Tiyatro Hayali, bu kez de geleneklerden ilham alan ama temposu, mizahı ve diliyle bambaşka bir yerde duran bir kaçış hikayesi ile seyircisinin karşısına çıkacak. Tiyatro Hayali’nin diğer oyunlarından da tanıdığınız usta yazar Ahmet Sami Özbudak tarafından kaleme alınan ve gelenekten beslenen ama anlatımında bugünü yakalayan Şebbaz, seyirciyi daha önce yaşamadığı bir tiyatro deneyimiyle buluşturacak.

“Gölge mi sureti gerçek kılar ışık mı? Gerçekler midir dünyanın mayasını oluşturan yoksa hayaller midir? Biz inandığımız bir dünyanın içinden mi geçmekteyiz, yoksa böyle bir dünyaya mı inandırıldık?” Şebbaz işte bu soruların etrafında şekillenen bir hikayeyle karşımıza çıkacak. “Şebbaz”lar yani Karagöz ustaları Mehmet ve Turna çocukluktan beri arkadaştır, hatta arkadaştan da öte yaren, dost, aynı hayale baş koymuş iki “Hayali”dirler. Onların birbirine bu kadar tutkun olmalarında ustaları Mesut Usta’nın emeği çoktur hiç kuşkusuz. Öyle ki usta hayatları boyunca birbirlerine bağlı kalsın diye Ejderha ve Balık suretlerini kullanarak bu iki arkadaşa özel bir perde oyunu tasarlamıştır. Ejderha ve Balık, Mehmet ve Turna’nın imzasına dönüşmüştür ama birlikte değil. Mesut Hoca onları birbirine bağlamıştır bu tasvirlerle fakat hayat böyle ilerlememiştir.

Bu ülkenin kaderi sayılabilecek ayrılık rüzgarları bu iki kahramanı da vurmuş, genç yaşlarında yolları ayrılmıştır. Aynı mahallede olmalarına rağmen birbirlerini göremez olmuşlardır. Yıllar sonra onları yine Ejderha ve Balık tasvirleri bir araya getirmiştir. Nasıl mı? Memleketin mühim ve nüfuzlu isimlerinden Muhterem Bey torununun sünnet töreni için bir Karagöz gösterisi yapılmasını istemiştir. Bu gösteride Mehmet ve Turna’nın ustalıkla icra ettiği Ejderha ve Balık tasvirleri kullanılmıştır. Bu tasvirlerin ağzından Muhterem Bey’in canını sıkacak şeyler söylenmiştir hatta bu gösteride söylenmemesi gereken şeyler söylenmiş ve sırlar açığa çıkmıştır. Bu tehlikeli perde oyunundan sonra Mehmet’in ve Turna’nın baş şüpheliler olarak kapısı çalınır. Başları büyük derde girmiştir ve ne yapacaklarını bilemezler. İşin aslını ortaya çıkartman için zamana ihtiyaçları vardır ve çaresiz bir kaçış serüveninin içinde bulacaklardır kendilerini.

Oyunun hikayesi; İstanbul’un tarihi hanlarında, dar sokaklarında, kalabalık pazarlarında ve gökyüzüne uzanan damlarında geçiyor. Mehmet ve Turna, peşlerinde beliren gölgeden kaçarken; seyirciyi hem nefes kesen bir kovalamaca hem de bolca kahkahaya davet ediyor. Perdeyle hayalin, ışıkla suretin bir araya geldiği, dev bir perde oyunuyla gerçek aktör performanslarını bir araya getiren sıra dışı deneyim olarak seyirci karşısına çıkacak oyunun yönetmen koltuğunda Emrah Eren’in otururken oyuncu kadrosunda ise Erdem Akakçe ve Fatih Koyunoğlu bulunuyor.

Tam Şuramda Duruyor (Esta Atölye)

Yazıp yönettiği “Küçük Balkon” ile geçtiğimiz sezon tiyatroseverleri aile dinamiklerine dair bir hikayeye davet eden Can Kılcıoğlu, yeni sezonda da yine kendi yazdığı Tam Şuramda Duruyor oyununu bizlerle buluşturacak. Çoğunlukla Esta Atölye’nin öğrencilerinin rol alacağı oyun, üç ayrı hikayenin birbirine bağlı şekilde ilerlediği bir metne sahip olacak. Yazım süreci devam eden oyunun sezonun ilerleyen aylarında Kılcıoğlu rejisiyle sahnelenmesi planlanıyor.

tavanArası (PURA)

Nurhayat Yıldırım ve Mustafa Ergüven tarafından 2024 yılında sahne sanatları alanında deneysel ve alternatif çalışmalar üretmek amacıyla kurulan PURA, bu sezon seyircisine tavanArası oyunuyla merhaba diyecek. Topluluk kendisini, akademik bir bakışla; performatif, işitsel/görsel sanatları, edebiyatı, felsefeyi ve psikanalizi bir araya getirerek konvansiyonel ve anaakım tiyatro anlayışının dışında konumlanmayı amaçlarken bu doğrultuda temel ilke olarak yazılı tiyatro tarihinin çağımıza sunduğu mirası özgürce kullanmayı ve üretimlerini ticari kaygılardan uzak tutmayı benimsiyor.

Topluluğun yeni oyunu tavanArası, seyirciyi belirli bir alanda, seçilmiş araçlarla yaratılan yoğun ve etkileyici bir atmosferi deneyimlemeye davet ediyor. Ses, ışık, video gibi tüm teknik uygulamaların performansçılar tarafından sahnede yönetildiği bu hikaye boyunca; babasının sesini hatırlamaya çalışan kız (onun bir adı yok) ve Yankı eşliğinde, herkes unuttuğu sesleri yeniden anımsamaya çağrılıyor. Sezonun ilerleyen aylarında prömiyer yapacak olan oyunun yazan, yöneten ve oynayanları Nurhayat Yıldırım ile Mustafa Ergüven.

Yanlışlıklar Komedyası Müzikali (Baht Tiyatro)

Klasik metne yeni ve eğlenceli bir yorum getiren oyunlar her zaman merak uyandırır. Onlardan bir örneğini de bu sezon Baht Tiyatro sahneleyecek. William Shakespeare’in en karmaşık ve şaşırtıcı komedisinin canlı müzik eşliğinde Aziz Çoban’ın uyarlama ve rejisiyle sahnede yeniden hayat bulacağı Yanlışlıklar Komedyası Müzikali, küçük yaşta ayrılmış iki ikiz kardeşin, yıllar sonra aynı şehirde tesadüfen karşılaşması ve kimlik karmaşasıyla gelişen olayları anlatacak. Bunu da tempolu bir anlatım eşliğinde mizah ve kahkaha dolu bir şekilde yapacak.

Tıpatıp benzeyen kardeşler, farkında olmadan çevrelerindeki herkes tarafından karıştırılıyor. Sürekli değişen kimlikler, yanlış aşklar ve karmaşık suçlamalar oyunun temel unsurlarını oluşturuyor. Sahnede her şey müzikle akıyor; özellikle akordeonun eşlik ettiği canlı performanslar, oyunun enerjisini ve temposunu yükseltiyor. Karakterler, neredeyse konuşmak yerine müzik ve jestlerle duygularını iletiyor. Bu sayede sahne, adeta bir karnavala dönüşüyor. Oyunun ana teması, kimlik karmaşası ve iletişimsizlik üzerinden mizahi bir dille anlatılırken, bireylerin ne kadar kolay hüküm verdiği ve görünene ne kadar çabuk inandığı da vurgu yapılıyor. Sahne dili ve canlı performanslarıyla izleyiciyi etkileyici bir deneyime davet eden oyunda Begüm Gülsoy, Serhat Yaka, Selen Güngör, Mirac Çelen, Sibel Koçar, Adem İlker Durguner, Andrei Gritcu ve Aziz Çoban yer alıyor. Oyunun prömiyeri 18 Eylül’de Baba Sahne’de gerçekleştirilecek.

Yerden Yüksek Hikayeler (1Oda1Tiyatro)

Üç sezon devam eden iki ödüllü “İzlanda’nın Başkenti?” ile başladığı yolculuğunu geçtiğimiz sezon “Yansıma” oyunuyla sürdüren 1Oda1Tiyatro, yeni sezonda sahnelerde ilk kez oynanacak bir oyunla seyirci karşısında olacak. Olcay Tanberken’in yazdığı Yerden Yüksek Hikayeler, birbirinden farklı zaman ve mekanlarda geçen üç ayrı karakteri tek rejide birleştiriyor. Bir kuleye hapsedilmiş bir adamı, uçakla kızını görmeye giden bir anneyi ve yeni taşındığı dairesine yerleşmeye çalışan bir adamı tek perdede bir araya getiren oyunda Muzaffer Yöntem, Venda Altuntaş ve Olcay Tanberken üç karaktere hayat verirken, Aydoğan Temel ve Semra Özgün Emrah ise seslendirmeleriyle onlara eşlik ediyor. Aydoğan Temel’in yönettiği oyunun ekim ayında seyirciyle buluşması planlanıyor.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans