O gitti ve biz karanlığa geri döndük. Tıpkı “Back to Black”te söylediği gibi. 20’inci yüzyılın en iyi seslerinden biri olarak kabul edilen Amy Winehouse’u kaybedeli tam 10 yıl oldu. 

Zamanın ne kadar hızlı aktığına inanmak için yeterince sağlam nedenlerimiz var. Bunlardan biri de şüphesiz 23 Temmuz 2011’de hayatını kaybeden, dünyanın en özel seslerinden, Grammy ödüllü Amy Winehouse. Winehouse aramızdan ayrılalı dile kolay tam 10 yıl oldu. Daha dün gibi aklımızda oysa, ölümünden birkaç gün önce İstanbul’da vereceği konseri iptal edişi, apar topar Londra’ya geri dönüşü, ölüm haberinin aniden Twitter’a düşmesi, “27’ler Kulübü bir lanet mi?” sorusunun akıllara gelişi… Artık onun eşsiz sesinden mahrumuz ve evet, müzik dünyası Amy Winehouse olmadan çok yalnız. Gönül isterdi ki, onunla ilgili bilmemiz gereken daha da çok şeyi yazabilseydik. Amy’i ölümünün 10’uncu yılında sevgi ve özlemle anıyoruz. 

10 YAŞINDA RAP GRUBU VARDI 

Amy’nin çocukluk arkadaşı Juliette Ashby ile Sweet ‘n’ Sour adında bir rap grubu vardı. Pek uzun soluklu olamasa da yine de iyi niyetli bir girişimdi, bu grup. Amy aykırı bir tipti. Girdiği her okuldan bir şekilde kovuluyordu. 7 okul değiştirdi. 13 yaşında ilk gitarına sahip olan Winehouse kendi bestelerini yapmaya başladı. Bu dönemde Bolsha Band adındaki yerel bir müzik grubunda şarkı söylüyordu. 16 yaşında okul arkadaşı ve pop yıldızı Tyler James, Winehouse‘un demosunu yetenek avcılığı yapan bir firmaya gönderdi. Ve Amy’nin profesyonel müzik kariyeri o yaşlarında başladı. 

İLK ALBÜMÜ FRANK’İ ASLINDA HİÇ SEVMEDİ 

Winehouse 20 Ekim 2003’te ilk albümü Frank”i, Tyler James sayesinde tanıştığı Salaam Remi yapımcılığında çıkardı. Winehouse‘ın, albümün sözlerinin neredeyse tamamını yazdığı albümün aldığı eleştiriler kusursuzdu. Frank çıktığı anda listelerin başına yerleşti ve Winehouse‘a ödül üzerine ödül kazandırdı. İngiltere’de platin plak da aldı ama yine de bu albümü pek sevmediğini söylüyordu, Amy

İLK VE TEK GRAMMY PERFORMANSI 

İlginç bir not, Amy Winehouse Grammy Ödül Töreni’ne gidemedi çünkü ABD ona vize vermedi. O dönem madde bağımlılığı nedeniyle tedavi gören Amy ve kocası Blake, Los Angeles’taki törene davet edildi ama ABD’ye gidemediler. Amy’nin kanı vize testinden geçebileceği oranda temiz değildi. Amy, Londra’dan canlı bağlantıyla ödül törenine bağlandı çünkü “Back to Black” o gece “En İyi Yeni Sanatçı”, “Yılın Şarkısı”, “Yılın Kaydı”, “En İyi Kadın Pop Vokal Performansı” ve “En İyi Pop Vokal Albümü” kategorilerinde 5 Grammy ödülü kazanmıştı. Amy’nin bu törendeki performansı, onun ilk ve son Grammy performansı oldu. 

BACK TO BLACK FIRTINALAR ESTİRDİ 

İkinci albüm “Back to Black” yayınlandığı dönemde Amy aşırı derecede kilo kaybetmiş, sarhoş görüntüleri nedeniyle magazin basınının gündemine oturmuştu. Bu halleriyle, albümde büyük ilgi gören ‘Rehab’ şarkısının sözleri çok uyumluydu. “Rehab” yani “Rehabilitasyon” şarkısında, “Beni rehabilitasyona göndermeye çalışıyorlar ama ben hayır, hayır, hayır diyorum” diyordu. 2007 yılının İngiltere’de en çok satan albümü “Back to Black” oldu. Albüm ABD’de de ilgi gördü ve Billboard listelerini parselledi. Bu albümdeki şarkılar, Amy’nin sonsuz aşkı Blake Fielder-Civil ile ilgiliydi. Bu, Amy’in son albümü olacaktı. Çünkü Blake hem sonsuz bir aşk hem de sonsuz bir belaydı. 

“ÜNLÜ OLSAYDIM DELİRİRDİM”

Amy’nin gözlerimizin önünde tükenip gitme süreci işte böyle başladı. Frank zamanında ışıl ışıl gözleri parlayan, “Ünlü olsaydım delirirdim.” diyen bu genç kadın, sorunlu ilişkisi ve madde bağımlılığı nedeniyle avuçlarımızdan kayıp gitti. Aslında onun hayatını kaydıran ilk erkek sevgilisi değildi. Babası Mitch de bu konuda bir uzmandı. Amy istemediği halde gittiği her yere kameraları da çağıran, kızının gerçekten istediği tek şeyin sevilmek olduğunu anlayamayan, bencil bir babaydı Mitch Winehouse. Ne yazık ki Blake de tüm bunların üzerine tuz biber ekti. İlişkileri sırasında eski kız arkadaşına dönen Blake’e “Sen ona döndün, bense siyaha” diyen Amy, bu şarkı sayesinde kariyerinin zirvesine çıktı. 

BULİMİA VE ZAYIF KALBİ ONU ÖLÜME GÖTÜRDÜ

Ancak Blake’in Amy’e yeniden dönmesi en sorunlu dönemi de beraberinde getirdi. Amy Blake gibi olabilmek için madde kullanmaya devam etti. Aşırı derecede kaybettiği kilolar da onun bulimia hastası olduğunu gösteriyordu. Yediklerini kusuyordu çünkü, Amy. Sağlığı zayıflıyordu. Kalbi gitgide güçsüzleşiyordu. Son derece düşük olan bağışıklığı nedeniyle de aslında ölüm onu gizliden gizliye takip etmeye başlamıştı. Ne yazık ki 2011’de alkol zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybettiğinde, zayıf kalbi de onu ölüme götüren nedenlerden biri olarak sayılacaktı. 

OLAYLI BELGRAD KONSERİ VE İSTANBUL’DAN DÖNÜŞÜ 

“Toksik kişi nedir” diye sorsalar parmağımızla işaret edeceğimiz ilk insan olan Blake ve Amy 2007’de evlendiler ama 2009’da Blake hapse girdi ve ardından boşandılar. Bu sırada Amy’nin giderek daha da ünlenmesi, hemen her halinin magazin dünyasında alay konusu olması onu gitgide yalnızlaştırdı. Amy, aslında sadece müzik yapmak, müzik konuşmak istiyordu. Olaylı Belgrad konserindeki görüntüleri günlerce konuşuldu. Amy aslında sahneye çıkmak istemiyordu. Zorla çıktığında ise geç kalmıştı, sarhoştu, şarkı sözlerini hatırlamıyordu ve yuhalandı. Onu böyle görmek çok üzücüydü. Bu konserden sonra sırada İstanbul ve Atina konserleri vardı. Amy İstanbul’da dört gün kaldı, ama odasından hiç çıkmadı. Londra’ya geri dönerken onun bir enkaz haline geldiğini görmek mümkündü. Birkaç gün sonra ise acı haber geldi. Amy, iki şişe votkadan sonra Camden’daki evinde ölü bulunmuştu. 

“GÖZYAŞLARIM KENDİ KENDİNE KURUYOR”

Peki biz neden sevdik Amy Winehouse’u bu kadar? Aslında Amy, hep savunmasız küçük bir kız gibi sevilmek istemişti. Sevdiği erkeğin, babasının, ailesinin, arkadaşlarının onu sevmesini istemişti. Dinleyicileri onu yalnız o olduğu için sevsin istemişti. Dürüsttü, olmadığı biri gibi yapmak istemiyordu. Kötüyse de kötüydü işte. Güzelliklerle dolu ama kırık bir kalbi vardı. Onu belki de, kendi cümleleriyle yazmalıyız: “Keşke güneş batarken, bir veda öpücüğü verirken duygusal yüklerim yok ya da ‘pişman değilim’ diyebilseydim. Şimdi biz tarih olduk, gölge bizi örtüyor, sadece aşıkların görebileceği bir alevin üzerinde gökyüzü var… Gözyaşlarım kendi kendine kuruyor.” (Tears Dry On Their Own şarkısına gönderme.)

Kaynaklar: Chaetstreet, RollingStone, TheGuardian, Wikipedia