Ana SayfaHaberlerAntakya'nın 7. katı

Antakya’nın 7. katı

Üzerinden tam 1 ay geçti. Evet, sanki dün gibi olan büyük deprem(ler)in üzerinden koca bir ay geçti… Hiç kimsenin kolay kolay unutamayacağı, on binlerce canın kaybedildiği ve hatta tarihin bir kısmıyla vedalaşılan büyük bir deprem…

İpek ATCAN / [email protected]

Ben bugüne kadar birkaç kez Antakya’ya gittim. En son aralık ayında gittiğimde sizlerle seyahatimi paylaşmıştım. Gezdiğim kiliseler, Musevi havrası, müzeler, tanıştığım bir sürü insan ve dinlediğim onlarca hikaye. Deprem sonrasında bir şekilde kimisiyle iletişime geçerek, kimini ise çeşitli paylaşımlardan okuyarak hayatta olduklarını öğrendim. Mutlu olmak ile ne düşüneceğimi bilememek arasında bir yerdeyim, çünkü insanlar hayatta ama sahip olduklar şeylerin çoğu artık yerin altında… Son ziyaretimde bana Antakya’nın 7. katında olduğumuz anlatılmıştı. Bölge daha önce 7 farklı döneme tanıklık etmiş deprem bölgesi olduğu için. Ondandır ki her yeni inşaatta yine tarihi bir eserle karşılaşıyor. Ne acayiptir ki belki de şimdi, Antakya’nın 8. katı/dönemi başlıyor… İşte tam da buradan yola çıkarak günümüzde varolan tarihi eserler ve mekanlar şu an ne halde diye bakalım istedim.

Kaybedilen tarihi yapılar…

Depremdeki büyük yıkım, kaybedilen evler, iş yerleri, hayatlar ve tarih… Kafanızı çevirdiğiniz her yer buram buram tarih kokuyor Antakya ve çevresinde. Tam bir medeniyetler cenneti.

Habibi Neccar Camii ve diğerleri…

638 yılında yapılan ve bugünkü Türkiye sınırları içerisinde inşa edilen ilk cami olduğu kabul edilen Habibi Neccar Camii’nin büyük bir kısmı maalesef ki depremle birlikte yıkılıyor. Kurtuluş Caddesi’nde bulunan camiinin hemen bitişiğinde bulunan Yeni Hamam da aynı şekilde yerle bir oluyor.
Hikayesi de bir o kadar enteresan; Hz. İsa’nın havarilerine ilk inanan ve bu uğurda canını veren bir Antakyalı’nın adını taşıyor bu camii. Rivayete göre, M.S. 40’lı yıllarda Hz. İsa’nın havarileri Antakya’ya gelip tanrının tek olduğunu anlatmaya çalıştıklarında onlara inananların başında bir marangoz (neccar) geliyor ve pagan inanışından vazgeçip onlara katılıyor. Ve işte camiinin temelleri de bu hikayenin üzerine kuruluyor. Avlusunda Hz. İsa’nın üç elçisinin mezarı bulunması nedeniyle Müslümanlar için olduğu kadar Hristiyanlar için de önemli merkezler arasında yer alan tarihi camiden geriye maalesef ki pek bir şey kalmıyor…Yine 16. yüzyılda inşa edilen ve Hatay’ın önemli simgelerinden biri olan Ulu Camii de bu depremin ardından tamamen yıkılıyor. Depremden etkilenen illerden Gaziantep’teki tarihi kale de hasar görüyor. Bazı burçlar, depremin etkisiyle yıkılırken, kalenin yanındaki istinat duvarı da çöküyor. Sağlam kalan bazı burçlarda ise ciddi çatlaklar oluştuğu görülüyor.
Fransız mimar Leon Benju tarafından 1927 yılında sinema salonu olarak inşa edilen ve şehre gider gitmez muhakkak ki dikkatinizi çeken Hatay Devleti Meclis Binası da depremde yıkılıyor.

Hristiyanlığın önemli simgeleri…

Hatay’ın Samandağ ilçesinde yer alan İngiliz Protestan Mektebi de depremle birlikte ciddi hasar görüyor. 1800’lü yıllarda yapılan bu tarihi mektebin güçlendirme çalışmaları ile tekrar ayağa kalkacağı söyleniyor. Bünyesinde tarihin en önemli kilise ve camiilerini barındıran Hatay’da zarar gören kiliselerden biri de Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi oluyor. 1830’lu yıllarda yapımına başlanan kilise 1872 yılındaki depremde büyük hasar görüyor ve ardından yıkılıyor. Yeniden inşa edilen kilise 1900 yılında tekrar ibadete açılıyor. Kilisenin cadde kısmında bulunan ve deprem yıkılmayan tek yeri olan kapısında ise Osmanlıca olarak “Sultanımız Abdülhamid’in himayesinde, bu kapıyı saygın, yüce Doğu Patriği Meletiyos inşa etti ve inşasını tarihledi. Ey kullar bu kapıdan giriniz ve şükrediniz”yazılı. Fakat bütün bunların yanında çok enteresandır ki dünyanın ilk mağara kilisesi olan St. Pierre depremi hasar görmeden atlatıyor. M.S 29-40 yıllarında yapılan St. Pierre Kilisesi, Stauris Dağı‘nın (Haç Dağı) yamaçlarında yer alıyor. Hatta Antakya ziyaretimde yazdığım gibi, Hıristiyanlığın ilk kilisesi olarak bilinen bu mağara kilisesini her yıl 29 Haziran’da dünyanın birçok yerinden insanlar hacı olmak için ziyaret ediyor.

Hatay Arkeoloji Müzesi’nde son durum

Türkiye sınırları içerisinde gittiğim en etkileyici müzelerden biri hiç şüphesiz ki bu müze. Hiç deneyimlemediğimiz bir geçmiş, çok renklilik bir anda sizi içine alıyor. Her bir lahiti tek tek, en ince detayına kadar incelemekten kendinizi alamıyorsunuz. Eğer bu müzeyi ziyaret ettiyseniz ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınızdır. Sadece 6 Şubat’ta gerçekleşen değil, devamında bir kısmı büyük de sayılabilecek artçı sarsıntılar sebebiyle Hatay Arkeoloji Müzesi‘ndeki Şuppiluliuma Heykeli, Arsuz Stelleri ve daha birçok eser ekstra önlemlerle korumaya alınmış.

20 Şubat’ta gerçekleşen 6.4’lükten sonra duvarları iyice yıkılan Affan Kahvesi, güvenlik tedbirleri için tekrar elden geçirilecek olan The Museum Hotel Antakya ve daha nicesi… Kimiyle çok yeni tanıştığım bölgenin yerlileri ile kurduğum iletişimde, herkesin Antakya ve çevresinin yeniden ayağa kalkacağı konusunda hem fikir olduğunu söylemeliyim. Epey zaman alacak ve zor bir süreç yaşanacak ama günün sonunda Antakya’nın zarar gören tarihi yapılarının toparlanacağı aşikar. Affan Kahvesi‘nin son paylaşımında söyledikleri sanki tüm Antakyalıları seslendirircesine: “Mutlaka geri döneceğiz ve yaralarımızı saracağız. Dimdik ayakta duracağız.”

 

View this post on Instagram

 

A post shared by Affan Kahvesi (@affankahvesi)

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR