Ana SayfaMüzikBasçının adı var: Geddy Lee

Basçının adı var: Geddy Lee

Rush grubunun sesi ve zihni olan Geddy Lee, bas gitarıyla müziğe damga vurmuş arkadaşlarının yanına gidip müzikseverlere bir dünya kapılarını aralıyor.

Ant Arın ŞERMET

Bir Metalcinin Yolculuğu”ndan tanıdığımız müzik tutkunu, Kanadalı yönetmen Sam Dunn’ın yapım şirketi BangerTV’nin Paramount Pictures’la ortak yapımı olan 4 bölümlük mini belgesel seri “Geddy Lee Asks: Are Bass Players Human Too?”da bas gitarın açtığı kapıların peşinden ilerliyoruz. Ve elbette bu kapıları açma görevini Geddy Lee’den başkası üstlenmiyor! Rush’ın kendisinden sonra gelen binlerce gruba ilham olmasının yanı sıra Geddy Lee’nin nerd kişiliği grubun yıllar içinde ulaştığı efsane statüsündeki yerini de ayrıştırdı. Onları kusursuz bir grup olmalarının yanı sıra ‘ulaşılmaz rock ikonlarından ziyade keşke oturup iki bira içsek diyeceğiniz insanlara dönüştürdü…

Temelinde birbirine benzerlikleri olsa da aynı ağacın farklı dallarında özgünleşmiş ve özgürleşmiş gruplara damga vuran dört bas gitarist, Geddy Lee’nin şakayla karışık “insan mısınız arkadaşlar” sorusuna cevap vermek için evlerini açmaktan beis duymayıp müzisyen kimlikleri başta olmak üzere kendilerini deşmekten geri durmuyorlar. Dört konuk, dört bölüm. Başlıyoruz.

Les Claypool

Çoğu insan için “South Park”ın müziğini yapan grup olarak tanınan Primus’un beyni Les Claypool’la başlıyoruz yolculuğa. Claypool, Geddy Lee’den nerd olmasın, başta müzik olmak üzere ilgi duyduğu her konuya dibine kadar giren bir müzisyen. Bu bölüm vesilesiyle balık tutmaya olan ilgisinden başlayıp özel yaptırdığı bas gitarının üreticileriyle yaptığı sohbete kadar birçok noktaya evriliyor.

Peki yolu Geddy Lee’yle nasıl kesişiyor? Doksanların başında Primus’un “Sailing the Seas of Cheese” albümü döneminde Rush’la çıktıkları turne yollarının kesişmesini sağlıyor. Sonrasında düzenli görüşen, iş birlikleri yapan ikilinin ne kadar yakın arkadaş olduklarını sandalda tuttukları balıkları geri attıkları konuşmada anlayabiliyoruz. Tabii ki arkadaş olmaları Rush’a saygısını göstermesini engellemiyor. Sahnede ‘A Farewell to Kings’ cover’lamaktan tutun 2020’de kaybettiğimiz Rush davulcusu Neil Peart için bir anma köşesi hazırladığı barına kadar çok fazla nüansa denk geliyoruz.

MixCollage 06 Dec 2023 08 01 AM 125

Robert Trujillo

Sahnede kelimenin tam anlamıyla devleşen ve Metallica’nın son yıllarda özgünlük konusunda sorun yaşadığı dönemde nefis fikirler üretmekten geri durmayan Robert Trujillo’nun dünyasıyla tanışmak hem keyifli hem de keşif dolu bir bölümün ortaya çıkmasını sağladı diyebiliriz. Sörf ve kaykay tutkusu bilinen Trujillo’nun Metallica’ya girmeden önce Kirk Hammett’la birlikte sörf yapıp yakın arkadaş olduğu gibi içerden bilgiler ilgi çekiciydi.

Bir diğer ilgi çekici noktaysa Jaco Pastorius için verdiği mücadeleydi. 1970’lerde ve 1980’lerin ilk yarısında “bas gitarın Jimi Hendrix”i olarak anılan Pastorius, 11 Eylül 1987 günü Santana’yla çaldığı bir konserden sonra oteline giderken sahnedeyken tartıştığı bir dinleyici tarafından darp edildi. Aldığı darbelerse maalesef ölümcüldü ve 10 gün komada kaldıktan sonra 21 Eylül 1987’de hayatını kaybetti. Pastorius’la özdeşleşen Fender Jazz Bass’ı ise yıllarca ortadan kayboldu ve bir gün ortaya çıktığında, gitarı elinde tutan kişiler Pastorius’un ailesine gitarı geri vermek için astronomik meblağlar talep etti. Bunları öğrenen Robert Trujillo araya sponsorları katarak gitarı satın aldı. Pastorius’un ailesi verdiği mücadele sonucunda gitarın Trujillo’da kalmasını istedi. Yıllardır müzik dünyasında varlığını hissettiren ve devasa işler yapan bir müzisyenin örnek aldığı birinden bahsederken nasıl heyecanlandığını görmek, müziğin gücünü tekrar hatırlattı. Ki gitarı bölümde Geddy Lee’ye verdiğinde Lee’nin de “bu gitarı elimde tuttuğuma inanamıyorum” demesi düşüncemizi destekler nitelikte.

Son 20 yıldır dünyanın en büyük metal grubunda çalan bir müzisyenin, oğlunun punk grubunu izlerken mosh pit yapması ya da gençliğinde çokça dinlediği bir müzisyeni Long Beach’teki yerel lezzetleri yemeye götürdüğündeki samimi hali tam olarak Geddy Lee’nin dediği gibi “o, sahnede bir canavar ama sahne dışında harika bir insan” cevabını anlamlandırıyor.

Melissa Auf der Maur

Bir şeyleri değerlendirirken en kelimesini kullanmak iddialı olduğu kadar altını doldurma gerekliliği de doğuran bir kelime. Ancak Geddy Lee’nin, Melissa Auf der Maur’la yaptığı bu bölüm bas gitarın müzikteki yeri, grup içi dinamikler, çok yönlü olmak, büyük kararlar almak vb. birçok maddeyi sıraladığımızda en etkileyici ve en fazla seyirciyle konuşan bölüm olabilir. Hole, Tinker ve The Smashing Pumpkins’ten tanıdığımız Melissa Auf der Maur, 2010’larla birlikte müziği bırakıp New York’a yerleşip aile kurdu. Ancak müziği bırakmış olmasının içindeki sanatçıyı durdurabildiği anlamına gelmediğini çektiği harika fotoğraflar ve bu fotoğrafları sergilediği sergiler sayesinde gözlemlenebilmekte. Kariyerinin ilk günlerinden beri çıktığı her konserde fotoğraf makinesini sahneyi görebilen bir yere kurduğunu ve yer yer bas gitarını bırakıp fotoğraf makinesini eline alarak solistin seyirciyle yaşadığı elektrikli anları çektiğini de anlatmakta. Tabii ki anlattığı asıl konu müzik!

Melissa’ya göre bas gitar müziğin annesidir. Müziği kucaklar ve sarıp sarmalayarak tutkal vazifesi görür. Bu sayede de tüm bileşenleri bir araya getirerek ortaya bir sonuç çıkmasını sağlar. Geddy Lee de Melissa Auf der Maur’un sözlerini duyunca “yıllardır bas gitar için aynı tutkal kalıbını kullanıyorum” diyerek meslektaşıyla aynı sayfada olduğunu dile getirir. Bölüm sonunda Melissa’nın eşi, kızı ve kızının arkadaşıyla oturdukları yemek masasındaki sohbet de bunu destekler nitelikte. Müzikten sonra hayatındaki en büyük tutkunun şaraplar olduğunu söyleyen Lee, bardağındaki şarabı saat yönüne doğru hareket ettirirsen tadı da kokusu da güzelleşir. Ancak saat yönünün tersine çevirirsen hem tadı hem kokusu bozulur. Ayın hareketleri ve yer çekimi arasındaki bağlantı şarabın tadını ortaya çıkarır diyerek şaraplarla ilgili bir püf nokta vermekten geri durmaz. Bu şarap alegorisini bas gitarın grup müziği üzerindeki etkisinden de okumak mümkün elbette…

Geddy Lee’nin mini seriye ismini veren soruyu sormaktansa “var olduğun ve müzik yaptığın için teşekkür ederim” dediğini duymak bile bu bölümü başlı başına özel kılmaya yeterli…

Krist Novoselic

Nirvana’nın kurucularından biri olarak tanınmış ve Kurt Cobain’in ani ölümünden sonra müzik dünyasından elini eteğini çekmiş Krist Novoselic, bir mini serinin son bölüm için harika bir tercih! “Nevermind”ın ekonomik başarısı sayesinde 1992’de aldığı evde partneri ve köpekleriyle yaşayan Novoselic’in hayatı “şehrin keşmekeşinden bıktım, köye yerleşeceğim” diyenler için rüya gibi. Ha tabii pilotluk lisansı ve ufak bir uçak alarak ‘ufak geziler’ yapmaktan da geri durmayan bir Krist Novoselic var karşımızda. Evine yürüme mesafesinde bulduğu Volkswagen marka hurdaya dönüşmüş bir karavanı kullanılabilir hale getirten Novoselic, bölümün büyük çoğunluğunda karavanına ve yaşadığı Washington’a hayran gözlerle bakmamızı sağlıyor. Ayrıca bölümün sürpriziyse Pearl Jam davulcusu Matt Cameron’ın, akordiyon çalan Krist Novoselic ve bas gitardaki Geddy Lee’ye eşlik ettiği performans oluyor…

geddy lee asks are bass players human too krist novoselic

Son olarak bölüm girişlerindeki animasyonda Geddy Lee’nin giydiği Nerd tişörtüne talibim. Gören duyan olursa ve haber verirse çok makbule geçer. Teşekkürler…

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR