Türkçe pop müziğin yetenekli isimlerinden Berksan, son şarkısı “Darmaduman” vesilesiyle sorularımızı yanıtladı.
Sebla KOÇAN / [email protected]
Türkçe pop dünyasının en sevilen isimlerinden biri, Berksan. Yeni şarkısı “Darmaduman” geçtiğimiz haftalarda yayınlandı. Son dönem alternatif ve rap müzikte yükseliş olunca, pop dünyasının yerinde saydığı, hep aynı şeylerin dönüp durduğu eleştirilerini haliyle ona sormadan edemedik. Ama Berksan kendi tarzından da, şarkılarından da oldukça emin görünüyor: “Ana akım Türkçe poptan uzaklaşalı çok zaman oldu. Kendi tarzımın anlaşılmasını ve olgunlaşmasını büyük bir keyifle yaşıyorum. Yani bu köpüklü mevzular hiç ilgi alanıma girmiyor açıkçası…” diyor. Berksan, yeni şarkısı vesilesiyle sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
Son şarkınız “Darmaduman” kısa sürede 1 milyonun üzerinde bir izlenme elde etti. Bekliyor muydunuz bu başarıyı, neler hissettiniz bu başarıyı gördüğünüzde?
İnsana kendini en iyi hissettiren duygudur herhalde inandığını, hayal ettiğini hayata geçirebiliyor olmak. Benim durumumda bir adamın sevenleriyle arasındaki iletişimi de düşünürseniz, rahatlıkla evet bekliyordum derim. Hatta fazlası olduğunu da biliyorum ve bundan güç alıyorum şükürler olsun ki.
Karantina günlerinden “yeni normal”e döndüğümüz bir dönemdeyiz. Sizin için nasıl geçti salgının ilk 3 ayı, neler yaptınız, en çok neleri özlediniz?
Salgını henüz pandemiye dönüşmeden önce sıkı sıkı takip ediyordum haber kaynaklarından. Bize kadar gelir mi acaba endişeleri de yaşıyordum ve öyle de oldu. Salgının İtalya’da patlama yapmasından sadece iki gün önce fotoğraf çekimleri için Milano’daydım ve henüz kimse maske veya dezenfektan kullanmıyordu, ben hariç 🙂 Gidiş-dönüş maske ve eldivenlerle, dezenfektanlarla gezdim. O gün benimle makara yapan arkadaşlarım karantinada bolca aradılar beni. O telefonların nasıl açıldığını tahmin edersiniz. Sonuç olarak esas önemli olanların farkındalığını yaşadığımız bir süreçten geçiyoruz. Ben her şeyin sonunda insanın bu işten insanlaşarak çıkmasını diliyorum tüm kalbimle.
“Darmaduman”ın maskeli ve eldivenli bir ekiple 6 saatte çekildiğini öğrenince şaşırdık. Nasıl oldu bu, nasıl bir klip deneyimiydi, anlatır mısınız?
Tabi ki bu süreçte biz de yeni zorluklarla karşılaştık ve yeni çözümleri deneyimlemek zorunda kaldık. Bunların en iyisi de fotoğraf ve klipti. Fotoğrafları cep telefonuyla çektik 🙂 Turaç Özer müzisyenliğin dışına taştı bu şarkıda. Sonra bir photoshop programı indirmek ve öğrenmek zorunda kaldık. Neyse ki her şey yolunda gitti. Fotoğraflar için ona teşekkür ediyorum. Klip daha zorlayıcıydı. Yönetmenliğini Can Özen yaptı. Görüntü yönetmeni Oğuz Kuşçu. Biz daha önceden tanışmayan ve fiziki olarak hiç karşılaşmamış üç arkadaş, karantinada görüntülü konuşarak yaptığımız toplantılar sonrası yasak olmayan bir gün sabah 05.00’te Kilyos’ta buluştuk. Ve sabahın ilk ışıklarında birbirimize yaklaşmadan çekimi bitirip, arabalarımıza binip ayrıldık. Sonunda klip montajlandı. Benim hiç karşılaşmadığım, tanımadığım bir partnerim oldu. Bu sayede bu da bir daha olsun istemediğim bir deneyimdi.
“ANKARA BENİM ÇOCUKLUĞUM DEMEK”
Yenilenmiş görünüyorsunuz. Hayatınızda başka bir düzene geçmişsiniz gibi görünüyor, nasıl bir değişim başlattınız kendinizde ve iç dünyanızda?
Değişim, tazelik, aşı gibi. Bunda duyguları kastetmiyorum. Vazgeçilebilir alışkanlıklar, hep aynı hissettiren giyim tarzı, yeme içme alışkanlıkları, gidilen yerler, mekanlar, yeni bir spor dalını denemek, insana kendini çok daha canlı hissettiriyor. Ben böyle anda kalıyorum. İnsan öğrendikçe, yaşadıkça bu yolculuğun iniş ve çıkışlarını deneyimleyince iç dünyası da büyüyor ve güçleniyor.
Ankara doğumlusunuz. Hatta ilk sahne deneyiminiz de Ankara’da oldu. Nasıl bir yeri var sizde Ankara’nın, neler kattı Ankaralı olmak size?
Çocukluğumun tamamı Ankara. Ne diyebilirim ki? Yerine koyamayacağım zamanlar var. Aklımda her şeyden önce tüm ailemin birlikte olduğu, hep beraber olduğumuz o güleri hatırlıyorum. Düşünmek bile mutluluk veriyor bana. Tabi ki o güzel insanların bana kattığı çok şey var. Zaten ben hala o günkü aynı çocuğum. Çok başarmak da istemedim zaten büyümeyi. İşte en özellerimle Ankara’da olmuş olmam, Ankara’yı özel kılıyor benim için.
Bugüne kadar yaşadığınız en kötü, en unutmak istediğiniz sahne performansınız neydi hatırlıyor musunuz?
Bursa’da bir halk konserinde hepimizi korkutan bir izdiham yaşanmıştı. Çok kalabalıktı. Organizasyonda öngörülenin çok üstünde bir katılım vardı. Sahneden erken inmek zorunda kalmıştım. Sonunda ufak tefek yaralanan güvenlik görevlilerimiz olmuştu. Bir daha öyle bir duygu yaşamak istemem.
“STÜDYODA KARDEŞİMLE BİRBİRİMİZİ TAMAMLIYORUZ”
Stüdyoda kardeşiniz Turaç’la birlikte üretim süreçleriniz nasıl oluyor? İyi geçiniyor musunuz, çok fazla kavga gürültü oluyor mu? 🙂
Hem de ne kavga. Tabi ki ediyoruz. Birbirimizi baya zorladığımız anlar oluyor. Ben bazen stüdyoyu bile terkediyorum. Ama günün sonunda oturup ne yaptığımızı dinliyor ve birlikte hayal ediyoruz, birbirimizi tamamlıyoruz aslında ve bunun farkındayız. Yani birlikte müzik yapmayı, iyi geçinmekten daha çok seviyoruz.
Mutsuzluk yazdırır derler, katılıyor musunuz? En çok hangi dönemlerde, nasıl şartlarda daha çok şarkı yazdığınızı düşünüyorsunuz?
Kendimle ilgili bu anlamda net bir tarif veremiyorum ne yazık ki. Çünkü her iki duyguyu da biliyorum. Ve her iki dönem içinde de üretmeye devam ettim. Benim sevilen şarkılarım, her iki dönemden de yolu geçenler. O yüzden böyle daha iyi galiba diyemem ama mutsuzluk tercihim hiç olmamıştır yazdırsa bile.
Son dönemde yerli alternatif ve rap müziğin geliştiği, pop müziğin ise yerinde saydığı eleştirileri var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Ben bu konularda hiçbir şey düşünmüyorum. Başkaları neden böyle şeyler düşünür veya konuşur onu da anlamıyorum açıkçası. Kendi müziğime konsantreyim. Sevenlerime konsantreyim. Ana akım Türkçe poptan uzaklaşalı çok zaman oldu. Kendi tarzımın anlaşılmasını ve olgunlaşmasını büyük bir keyifle yaşıyorum. Yeni şarkılar için teşvik oluyorum bu sayede. Yani bu köpüklü mevzular hiç ilgi alanıma girmiyor açıkçası.