Yeni şarkısı “Dolunay”ı müzikseverlerle buluşturan Beyza Doğuç, Dergy’nin sorularını yanıtladı.

Sebla KOÇAN/ [email protected]

Müziğe olan ilgisinin yanı sıra eli kalem tutan, video çekmeyi de seven çok yönlü bir yetenek, Beyza Doğuç. Ortaokul ve lise yıllarında korolara dahil oldu. Lise yıllarında okul grubunun solistliğini yaptı. 2018 yılından bu yana kendi şarkılarını paylaşıyor, dinleyicileriyle. Bir yandan da çok renkli bir YouTube kanalı var. Burçlara şarkılar yapıyor, mesela. Alternatif sahnenin gelecek vaadeden başarılı ismi Beyza Doğuç’la yeni şarkısı “Dolunay” vesilesiyle konuştuk.

Merhaba… Yeni şarkınız “Dolunay”ı henüz yayınladınız. Bize hikâyesini anlatır mısınız, nasıl bir hissiyatla yazdınız bu şarkıyı? 
Bu yıl kendi zihnimin içinde yolculuğa çıktığım bir yıl oldu. Karantina süreci başlamadan önce kendi düşünce alışkanlıklarımı gözden geçirdiğim bir dönemdeydim. Sonra karantina ile birlikte belki de daha önce hiç olmadığı şekilde kendimizle baş başa kalmayı öğrendik. Bu bir bakıma işime de geldi çünkü içime rahatça dönebilmek için iyi bir fırsat oldu. Krizi fırsata çevirdiğim anlarda ortaya çıkan bir şarkı “Dolunay”. Kendimi tanımak için üretme yoluna başvurmam gerektiğini anladığımda ortaya çıkardığım ilk parça oldu. Ondan sonra bu eve kapanma sürecinde 30 kadar beste ortaya çıkardım. Dolunay, bunların en başında geliyor ve zihnimin içine ilk kez dalışımdan bahsediyor. Bazen doğru olduğuna emin olduğumuz şeylerin algımızın bir oyunundan ibaret olduğunu fark ediyoruz. Bu fark ediş o an çok korkutucu gelebiliyor çünkü bunca zamandır inandığımız şeyin aslında öyle olamayabileceği fikrine alışık değiliz. Ancak bu konfor alanını terk edip bütün bu karmaşıklığın içine kendini atmak çok kıymetli. Bakış açılarımızı değiştirdikçe hayatta gerçekten neyi istediğimizi, neye nasıl bakma alışkanlıklarımız olduğunu fark ediyoruz. İşimize yarayacak birçok ipucu bu karmaşanın içinde gizli. “Uzaktan her şey berraktı, şimdi neden bulanıyor?” tam da bu fark edişin ilk anı aslında. 

Daha küçük yaşlarda internette yayınlanan romanınızla o yaşta tanınmaya başladınız. Nasıl bir şey oldu, biraz anlatır mısınız bize? 
İlköğretim yıllarımda yoğun olarak hikaye, şiir ve roman girişleri yazıyordum. Sonrasında sınıftan bir arkadaşımın Facebook’ta açtığı hikaye sayfasında yazmaya başladım. Bölüm bölüm yayınladığım “Popülerlik Merdiveni” bir anda çok ilgiyle takip edilmeye başladı. Ben 14 yaşındayken “internet fenomenliği” henüz yaygın bir tabir bile değildi. Tanımadığım insanlarla bir sanat alanı aracılığıyla ortak bir şeyler yakalamak ve sağlam bir bağ kurabilmek çok erken keşfettiğim bir şey oldu. On yıldır hayatımda olan bu bağ beni şu an olduğum kişi yapıyor. O yüzden çok minnettarım.

DSC 8298

Bir yandan da kendi çektiğiniz kısa filmlerle kendi videolarınızı yaptınız. Bu merak nasıl başladı? 
İlkokulda telefonumla çektiğim çok kalitesiz görüntüye sahip eğlenceli videolarla başlamışım. Yani elime kamera geçtiğinden beri bir şeyler çekiyorum. Okulda verilen slayt ödevlerini kısa film olarak hazırlıyordum. Ailemizle yaptığımız bir piknik veya kardan adam yapma anını filmleştirmeyi seviyordum. Küçüklükten beri sahip olduğum bir ilgi alanı.

1

Bir Ankara sitesinde sizin yazılarınıza rastladık, nedir sizin için Ankara’nın anlamı? Size, müziğinize, yazdıklarınıza nasıl yansıdı Ankaralı olmak, sizi nasıl besledi? 
99 depremi ile yolumuz hiç planda yokken Sakarya’dan Ankara’ya düşmüş. 3 yaşında geldiğim bu şehirde büyüdüğüm için buralıyım artık. Ankara sakin bir şehir. İstanbul’da yaşadığım bir senede farkında vardım bunun. Zaman daha yavaş akıyor sanki. İnsanları sakin ve samimi. Şarkılarımın büyük bir çoğunluğunu metro ve otobüste yazmışımdır. Bu şehirdeki insanların hal ve tavırları bana genelde ilham veriyor. Kimsenin acelesi yok, herkes kendi halinde. Sanırım bu gözlemlemeyi keyifli hale getiriyor.

DSC 6993

“HEPİMİZ KENDİ SÜZGECİMİZDEN GEÇİRDİĞİMİZ GERÇEKLERİ ALGILIYORUZ”

Şarkılarınızda kendinize dair pek çok ipucu veriyorsunuz, duygularınızı seslendiriyorsunuz. Bu sanki kendinizi fazla açmak, olduğu gibi her şeyi yansıtmak gibi geliyor mu size?
Kendimi fazla açmam mümkün değil bana kalırsa. Hatta ne kadar uğraşırsam uğraşayım hiçbir zaman kendimi dışarıya tam anlamıyla yansıtabileceğimi hissetmiyorum. Benim bile kendi içinde kaybolduğum, her gün yeni bir şeyler keşfettiğim bir dünyayı dışarıya ne kadar yansıtabilirim ki? Bu yalnızca bana has da değil, karşımızdaki insanları ne kadar uğraşırsak uğraşalım tam olarak anlayabilmemiz mümkün değil. Hepimiz kendi süzgeçlerimizden geçirdiğimiz gerçekliği algılıyoruz. Ben kendimden bir şeyler paylaştığımda, karşımdaki insan kendi yaşanmışlıklarıyla kurduğu bağlantılar aracılığıyla dinliyor beni. Bu bence hoş bir şey, benim için farklı anlamlar taşıyan şeylerin başkalarına nasıl farklı hissettirdiğini görmek çok ilgi çekici. Ancak biliyorum ki kendimi olduğu şekilde karşı tarafa aktarabilseydim bile irdelenmekten çekinmezdim. 

Bu kadar genç yaşta üretmeye başlamanızın sebebi ne? Siz küçükken sizi yönlendiren birileri oldu mu, evde neler dinlendirdi, müzikle sizi ilk temas ettiren şey ne oldu? 
Baba tarafım sanat alanıyla ilgilenen insanlarla dolu. Babamın da yazmış olduğu piyesler var. Abim baterist ve dövmeci. Ablam tiyatro oyuncusu, fotoğraf çekiyor ve yan flüt çalıyor. Dolayısıyla hem genlerimin hem de ailemdeki insanların ilgi alanlarının üzerimde etkisi olduğunu biliyorum. Bana küçük yaşta karne hediyesi olarak org ve gitar alınmıştı. Müziğe yöneldiğimde bana destek olan ve ürettiklerimi hep ilgiyle dinleyen bir ailem oldu.

DSC 6970

İlk izlediğinizde aklınızı yerinden oynatan, size “Ben de bir gün sahnelerde olacağım” dedirten şarkı hangisiydi, neden? 
Küçüklüğümden beri ne zaman bir şarkı dinlesem, hep gözlerimi kapatıp o şarkıyı söyleyenin sahnedeki ben olduğumu düşünerek hayal ederdim. Ancak bunun gerçekten olabileceğini nedense hiç düşünmemiştim. “Ben de bir gün sahnelerde olacağım” değil de ilk olarak gerçekten bana yapabileceğime dair keskin bir inanç veren Aurora olmuştu. Geçmişte izlediğim başka başka performansların da bu arzuyu beslediğini tahmin ediyorum. Ancak Aurora yaşının da genç olması nedeniyle sahnede gördüğümde kendime “Bak, sen de yapabilirsin” dememi sağlamıştı. Canlı izlediğim konserinde dans bile etmeden sadece ona kitlendiğimi hatırlıyorum. Müziği yaparken saçtığı aurası tam da ihtiyacım olan zamana denk gelmiş olsa gerek. Ciddi ciddi müzik yapmayı, bu yolda ilerlemeyi kafaya koyduğum esnada onun performansıyla karşı karşıya gelmek, beni çok heyecanlandırmıştı.

DSC 6921

KISA KISA…

  • Modayla aram fena değil. Bence müzik ve stil sahibi olmak arasındaki ilişki farklı noktalardan bağlantılı olabilir. Müzikte olduğu gibi giyiminde de kendinden bir şeyler dışavuruyorsun. 
  • Bir gün bir kitap yazmak konusundaki düşüncem Kitap yazmak için çok fazla eksiğim olduğunu biliyorum o yüzden artık o çocuk cesaretine sahip değilim. Eksiklerimi biraz olsun kapatabilirsem ileride düşünebilirim.
  • Müzik dışında en sevdiğim şey video çekmek. 
  • Hayranlıkla dinlediğim ve bir gün beraber çalışmayı çok isteyeceğim bir isim varsa o da Jacob Collier’dır. Bence üstüne yok! (Üstüne yok demek haddime değil ama çalışmayı çok isterdim)
  • En son dinlediğim ve aklımı başımdan alan albüm Thom Yorke‘un Anima. albümü oldu. 
  • Müzikle ilgili en büyük hayalim çok geniş bir bilgi birikimine, o bilgileri işleyebilecek zekaya ve işlenen bilgilerle üretebilecek yeteneğe sahip olabilmek.