Model grubunun basçısı olarak hayatımıza giren, Spotify’ın en çok dinlenen podcast’i “O Tarz Mı” elemanlarından Can Temiz, solo kariyerinin ilk şarkısı “Hayvan Yaralı”yı geçtiğimiz günlerde yayınladı.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Can Temiz, İzmir’de başlayan kariyerine pek çok başarı sığdırdı. Türkiye’nin en genç söz yazarlarından biri olarak alkış topladı. Model’in dağılmasından sonra kendini Los Angeles’a attı, sonra Türkiye’ye geri döndü. Şimdiyse “Hayvan Yaralı” adını verdiği ilk single’ıyla solo olarak müziğe devam ediyor.

Temiz’le 2007’den bu yana olan dirsek temasımızı fırsat bilip; kendine, hayata, müziğe dair olan biten ne varsa anlatması için mikrofonu uzattık.

Hayvan Yaralı’yı uzun bir manifesto eşliğinde yayınladın. Burada kendine dair bildiğin ne varsa yıkıp, baştan yeniden yapılandırdığını söylüyorsun. Nasıl bir süreçti bu, ne aşamalardan geçtin, neler yaptın?
MODEL’in ömrünün sonuna geldiğinin açıkça anlaşılmaya başlandığı dönemde ben zaten ufkumu genişletecek başka projeler için çalışmaya başlamıştım bile. Ve MODEL’den sonra yeni bir şeyler yapmaya başlayacaksam (ki muhakkak başlayacaktım) bunu tamamen yeni paradigmaların olduğu, çok yabancı ve farklı bir ortamda yapmak istediğimi çok iyi biliyordum. Çünkü o zaman yeni bir ben tanıyacağımdan emindim. Çünkü o güne kadar orada o hayatta kim olduğumu biliyordum artık ve o kişinin beni mutlu bir insan olmaya ulaştırmak açısından yetersiz birisi olduğunu da görüyordum.

model
2005 yılında kurulan Model’in ilk kadrosu. Grup 2016’da yollarını ayırdı.

Bazen illa doğru yolun ne olduğunu bilmek gerekmiyor. Bazen sadece hangi yolun yanlış olduğunu görmek onu terk etmek için yeterli motivasyonu veriyor. Dolayısıyla kendimle ne yapmak istediğimi bilmediğimi biliyordum ama artık ne yapmak istemediğimden emindim. Bu da özyıkım demek zaten. E bir kere kendinle ilgili bildiğin her şeyi yıkınca yeni bir şey inşa etmen gerektiğini de biliyorsun. Belki ne inşa etmek istediğini bilmiyorsun ama bu sefer eski kendine dair neleri istemediğini çok iyi biliyorsun ve ufak ufak inşa etmeye başlıyorsun yenisini.

Karar mekanizmamı değiştirmeye başladım ve zaten anladım ki “ben” dediğimiz şey kararlarımızdan ve seçimlerimizden ibaret. O yüzden kendini tam doğru anda yakaladığın zaman seçimlerini ve kararlarını kontrolün altına alabiliyorsun. Basit görünüyor ama çoğumuz günlük hayatımızda seçimlerimizin kontrolümüz altında olduğunu sanmamıza rağmen aslında bir çok şeye bilinçdışı bir sürecin sonucu olarak otomatik karar veriyoruz ve çok da sorgulamıyoruz. Sonra o bütün büyük/küçük kararlar birleşip bir karakter ve bunun sonucunda bir hayat ortaya çıkarıyor. E bu hayat öyle veya böyle seni mutsuz ediyorsa kendinden başka fatura kesebileceğin kimse yok. Senin seçimlerin sana o hayatı yarattı. Ve maalesef çoğu otomatik seçimin yaptı bunları. Bu da sana kendini güçsüzmüş gibi hissettiriyor ama halbuki mevzuyu anlayınca görüyorsun ki tam aksi. 

Model’in dağılmasından sonra Okan Işık’la birlikte ABD’de yaşadınız bir süre. Bu dönemde Seven Day Sleep’i hayata geçirdiniz. Nasıl geçti ABD, neler öğretti sana? Okan kaldı, ki çoğunluk kalmak için can atar, sen dönmeye karar verdin. Neden? 
İşte bu anlattığım şeyler yüzünden Los Angeles’a taşınmak verdiğim en müthiş karardı. Gerçekten de düşündüğüm gibi oldu. O güne kadar yaşadığım dünyadan ve hayattan tamamen farklı bir dünyaya ve hayata can simidimiz olmadan balıklama atladık dördümüz (Burcu, Okan ve Serra) Çünkü bir yandan Türkiye’deki hayatımdan, o güne kadar olduğum kişiden kaynaklanan bütün avantajlara da sırt çevirmek istedim. Tekrar “hiçkimse” olmak istedim çünkü artık özellikle son dönemde ben hariç herkesin benim kim olduğum hakkında çok güçlü fikirleri olduğunu fark ettim ve hepsinden de arınmak istedim. Ve o hiçkimselik çok büyük bir güç verdi hepimize.

Her şeyi sıfırdan kurmak için kolları sıvamak bana her zaman çok heyecan verici geliyor çünkü. İşte bunun da adı DIY mantalitesi zaten. Her şeyi kendin yapmak. Şeylerin “nasıl olması gerektiğine” takılmadan, elinden ne geliyorsa en iyisini yapmak. Dolayısıyla Los Angeles’taki hayatımın bana öğrettiği en önemli şey, hayatta yaptıklarından (kariyer, başarı, titrler, network vs…) ziyade sadece var olan bir insan olmamızdan gelen enerjiyle yeniden tanışmak ve o enerjinin her şeye kadir olduğunu görmek oldu. 

Fakat Los Angeles devasa bir şehir. Kendinize konforlu bir hayat kurmak için çok çok uzun yıllar bu enerjiyi kesintisiz olarak aktif tutmak zorundasınız. Ancak biz o dönem manevi açıdan çok yorucu başka süreçlere girdik. Annemi çok yoğun ve sancılı geçen bir senelik bir hastane döneminin ardından kaybettik. Ardından 4 ay sonra kayınbiraderimi kaybettik. O tabii insanı tamamen değiştiren bir tecrübe. Bildiğin her şey önemsizleşiyor, değersizleşiyor.

cant
Can Temiz ve eşi Burcu Erim

Çok daha gözü kara ve cesur bir insana dönüştüm mesela çünkü hep hayatımızın bir film gibi, girişi gelişmesi ve her şeyin yerine oturduğu bir finali olacağını varsayıyorsun içten içe ama hayır çat diye bitiveriyor. O kadar gerçek ve kesin ki ağzını açamıyorsun. Ve o güne kadar mucizevi bir şekilde sahip olacağına inandığın ama sürekli gerçekleştirmek için atılması gereken adımları atmaktan çekindiğin, korktuğun bütün şeyler sadece lafta kalmış olarak bir anda bu hayattan silinip gidebiliyorsun puf diye.

Bu gerçeklik suratıma tokat, mideme yumruk gibi indi. Ondan da öte tabii ki ailenin, dostların sevginin nasıl hayattaki en önemli şey olduğunu fark ediyorsun. Çünkü her şey yerine koyulabiliyor hayatta. Varını yoğunu kaybetsen de it gibi çalışıp hepsini geri koyabilirsin. Ama ne kadar çalışırsan çalış kaybettiğin bir sevdiğine sarılamıyorsun bir daha. En önemsiz anını bile bi daha yaşayabilmek için her şeyini feda edebilecek duruma geliyorsun ama geçmiş olsun yok öyle bir şey. Dolayısıyla bu da onu hayattaki en kıymetli şey yapıyor.

Neden geri döndün?
İşte bütün bu sebepler o yüksek enerjiyi daha fazla sürdüremememize sebep oldu. Dinlenmeye, nefes almaya, sessiz sakin yasımızı tutmaya, ailelerimizle, dostlarımızla beraber olmaya ihtiyacımız olduğunu fark ettik. O yüzden geri döndük. Ama Los Angeles’ta yaşadığımız dönemde kafamız o kadar açıldı ki, bir çok şeye “Ya Türkiye’deyken neden böyle bir şey yapmadık ki” dediğimiz her şeyi hayata geçirmek için de müthiş bir fırsat gibi geldi bir taraftan ve dört elle onlara sarılmaya başladık. İşte son bir buçuk yıldır burada yaptığım her şey o kanaldan geliyor. Daha da gelecek 🙂 Ama Los Angeles davası kapanmadı bizim için hiçbir zaman, hala sürekli gidip geliyoruz. Zaten Burcu’yla hedefimiz istediğimiz zaman dünyanın istediğimiz yerinde yaşayabileceğimiz bir hayat kurmak. 

cant12017
Can Temiz Los Angeles’ta, 2017

Los Angeles’ta pek çok underground sahnede çaldın, başka bir dinleyici kitlesi ile karşı karşıya geldin. Neler gözlemledin, seni nasıl etkiledi o süreç?
Ya bir kere sanırım tecrübe ettiğim en müthiş şey dayanışmaydı. Punk/Metal gibi underground müzik komünitelerinin, bu kadar düşük bir finansal hacme rağmen hala var olabilmesinin sebebi o komünitedeki herkesin buna bir dava gözüyle bakması ve her şeyi yürekten ve karşılık beklemeden yapması. Bütün grupların birbirlerini kendi grubundan daha fazla desteklemesi. Herkesin bir çıkar uğruna değil, çok kıymet verdiği bir şeyi yaşatmak uğruna çok büyük emekler vermesi. Bencil, rekabetçi ve ayrıştırıcı bir kafa yapısından sonra bu birleştirici ve sahiplenici enerji tamamen olaya bakış açımı değiştirdi.

Ama şunu da fark ettirdi zamanla: Ben bunu kendi ülkemde yapmalıyım. Çünkü konu bir yerde “benim en çok neye ihtiyacım var” dan “benim en çok kime faydam dokunur”a dönmeye başladı benim için. Şunu fark ettim ki benim bir komüniteye faydam dokunacaksa kendi memleketimde daha çok dokunur. Orada hem daha fazla insana destek olabilirim, hem de bir şey yapacaksam mutlaka tohumlarını orada atmalıyım çünkü “benim insanım”, “benim toprağım” diye bir şey kesinlikle var ama bunu da “benim insanım en müthiştir gerisi fıstır” gibi  ayrıştırıcı bir yerden söylemiyorum. İyisiyle kötüsüyle, doğrusuyla yanlışıyla biz birbirimizin insanlarıyız ve birbirimizin ruhunun DNA’sına kazılıyız bir şekilde ve oradan gelen gücün de derinliği çok farklı. 

Ekran Resmi 2020 02 27 10.32.58

Pek çok dinleyicin senden rock, hatta metal türünde bir şarkı bekliyordu ama sen beklenmedik bir twist yaptın…
Ya yine MODEL’den sonra bir can havliyle çok uzun senelerdir yapmak istediğim ama yapamadığım her müziği denemek istedim. Seven Day Sleep “yapmak istediğim her şeyden biraz ortaya karışık” gibiydi o yüzden. Hala yayınlamış olduğum her şey gibi çok seviyorum ve çok gurur duyuyorum o ayrı. Çok garip ve deneysel bir iş oldu o.

Çocukluğumdan beri aşkla sevdiğim bir çok müzik var. Punk, Death Metal, Hip Hop, Elektro Pop, Progresif Müzik, Arabesk, Türk Sanat Müziği bunlardan birkaçı. Seven Day Sleep’ten sonra bütün bu sevdiğim müziklerde daha derine, daha uçlara gitmeyi, daha daha yoğunlaştırmayı istedim her şeyi. O zaman ortak bir noktada buluşmaları iyice zorlaştı. EXNUN’da sertliğe ve karanlığa ve beyin kıvrımlarını gıdıklamaya dair bütün gazımı alınca bu kez her şeyden sıyrılmış en saf duygularım ve en süslemesiz direk cümlelerimle ve melodilerimle bir şey yapmak istedim. Aslında bu yüzden direkt akustik olacaktı albüm ama sonra uzun zamandır beni çok heyecanlandıran bir müzik aklımı çelmeye başladı.

seven day sleep
Seven Day Sleep

Daha alternatif, synth ve elektroniğe göz kırpan bir şarkı diyebilir miyiz bu şarkıya? Bu sularda yüzmeye devam edecek misin? 
Bu müziğe tam bir isim verebilir miyiz bilmiyorum ama son dönemde çok sevdiğim HO99O9, Ghostamane, grandson, The Body, Lingua Ignota gibi isimlerin veya daha mainstream artistlerden A$AP Rocky, Kendrick Lamar, Childish Gambino,  Tyler The Creator, Billie Eilish, Twenty One Pilots, Jaden gibi isimlerin elektronik ve pop müzik gereçlerini kullanarak nasıl alternatif, garip, karanlık ve yeni bir müzik ortaya çıkardıklarını görmek beni çok heyecanlandırdı. Şarkılar oturmaya başladıkça daha bu tarafa kaymak istediğimi fark ettim.

Bunun ardından gelecek şarkılar evet çok genel hatlarıyla bu kanaldan gelecek ama her şarkıda yeni bir fikir, yeni bir yaklaşım denemeye çalışıyoruz Ali Rıza’yla (Şahenk). O da beni çok mutlu ediyor çünkü fark ettim ki beni sadece yeni bir şey denemek heyecanlandırıyor ve o heyecan olmadan hiçbir işe yaramıyorum 🙂 Ama o heyecanı hissettiğimde de alev alev yanan bir jeneratöre dönüşüyorum. O yüzden bundan sonra da beni her ne heyecanlandırırsa onu yapmaya devam edeceğim. 

ali rıza fırat can
Ali Rıza Şahenk, Can Temiz, Fırat Ağacık

Geçmişte kazandığın onca başarı ve unutulmaz pek çok şarkı olmasına rağmen 2 yıl boyunca hiç Türkçe şarkı yazmadığını belirtmişsin. Günümüzde artık pek çok ufak independent plak şirketi var, pek çok bağımsız sanatçı şarkılarını dinleyicisiyle buluşturabiliyor. Gelinen bu nokta hakkında ne düşünüyorsun? 
Ya bayılıyorum bu gelinen noktaya. Hastasıyım. Çok değil bundan 5-6 sene öncesine kadar bile hala gençlerin müziklerini kitlelere ulaştırabilmesinin tek yolu, bir çok başka karar mercinin müziğinize kendi değer yargılarınca kıymet biçmesinden geçiyordu. Bugün artık çok daha adil bir durum var internet sayesinde. Müzik programlarını kullanmak da çok daha kolaylaştı artık ve çok uzun süre inanılan ve bence yaratıcılığı giderek öldüren bazı hantal kuralların her gün bir yenisi yıkılıyor artık ve bunu tutkulu genç müzisyenler başarıyor ve bu bence müthiş bir şey. Bir devrim bu. Ve bu devrim aslında çok daha açık kafalı, derinlikli ve nitelikli bir çok müziğin hali hazırda dinleyicisi olduğunu gösterdi. Açıkçası benim uzun süre sonra tekrar Türkçe şarkı yazacak cesareti bulmama da bu gençler çok ilham oldu. 

“Like bağımlılığı” adlı tespitine sonuna kadar hak verdim. Sanki mutluluğumuzu veya aidiyetimizi çevremize kanıtlamak için sosyal medyada savaş verir gibi olduk. Sen kendini bu anlamda korumak için bir şey yaptın mı?
İçinde yaşadığımız sistem bize hayatta neyin kıymetli olduğunu anlatmıyor. Gereksiz milyarlarca bilgiyi ezberletmek ve insanlara hayatın amacının çalışıp, para kazanıp, ev mev alıp ölüp gitmek olduğunu öğretmek üzerine bir sistemimiz var. Böyle olunca hepimizin içinde, beynimizle ruhumuz arasında kocaman bir boşluk gün geçtikçe açılıyor ve derinleşiyor. Yine bize doğrusu öğretilmediği için bu boşluğu kapatmak için binbir sağlıksız şeye bağımlı hale geliyoruz. Alkol, sigara, uyuşturucu, alışveriş, yemek ve sosyal medya bunların en büyükleri.

Can Temiz 2

Kendi kendimize endorfin salgılamamızın yolları bize öğretilmediği için endorfin salgılamanın en kolay yolu olan bağımlılıklara düşüyoruz ve bu bağımlılıkların bedelleri çok ağır oluyor. Örneğin sosyal medya şu an bütün dünyanın toplumsal davranış normlarını değiştirmiş durumda. Birbirimizi, takipçi ve like sayılarımızla değerlendiriyoruz ve bu korkunç bir şey. Distopya bu. Korku filmi. Herkesin içindeki kıymetli özü gün geçtikçe yitiriyoruz.

Ben çareyi kafa tutmakta buluyorum. Bu değerlerle yaşamayı reddediyorum. Rakamlara tapınılan bu devrin de sonu gelecek elbet. Mutlu olmak, sevmek sevilmek öğretilmiyor bize. Nasıl diğeriyle rakip olduğumuz, nasıl başkalarını yenmemiz gerektiği öğretiliyor. Benim bi korunma yöntemim varsa o da bu. Hayatta neyin kıymetli olduğunu hatırlatıyorum kendime sürekli, bu bilgiyle yaşıyorum ve bol bol meditasyon yapıyorum 🙂 

can temiz album kapak 1

Genelde senin şarkı sözlerin kıskanılır. Peki senin de için için kıskandığın, “Keşke bu şarkının sözlerini ben yazsaydım ah be!” dediğin o şarkı ne?
Ya çok var aslında. Tek bir şarkıdan ziyade daha çok yazım tarzları var. Örneğin Sezen Aksu’nun tarzı ilk günden beri hep söz yazmanın kutsal kitabı olmuştur benim için. Çoğu zaman hakiki hisler çok basittir ve çok büyüktür ve onları süslemeye gerek kalmaz. “Küçüğüm, daha çok küçüğüm” “Vazgeçtim” “Masum değiliz hiçbirimiz” gibi sözler bence yazılmış en güzel Türkçe sözler ama baktığında gündelik sözcükler aslında. Sonuçta “seni özledim” demenin “seni özledim” demekten daha güçlü bir yolu yok bence. Ben de bu basitliği ve sadeliği yakalamaya çalışıyorum çoğu zaman. 

Ama bazen Jim Morisson’ın aşırı şairane, zaman zaman şamanik tarzını da çok seviyorum, dili öyle bi kullanıyor ki her cümlesini anlamasanız da seçtiği kelimelerle tam doğru yerlerinize dokunup bilinçaltınıza sesleniyor. Son dönemde de Billie Eilish sade ve duru anlatımla güçlü şeyler söylemenin kitabını yazıyor bence, çok beğeniyorum vallahi. Ya tabii ki daha çok var ama ilk aklıma bunlar geldi.

“Melodik death metal” ve “Crust punk” olarak tanımladığın ve oldukça sert, karanlık bir müzik yapan Exnun’dan da biraz bahsedebilir misin? Bu projeye devam edecek misin? 
Edeceğim tabii ki. EXNUN en az Can Temiz projesi kadar önemli benim için ve yıllara yayılan çok uzun vadeli planlarım var grup hakkında. Yakında konserlerine de başlayacağız. Hatta yeni albüm hakkında şimdiden malzeme yazmaya başladım 🙂 Hayatta metal ve punk dinlemekten, yazmaktan, çalmaktan aldığım hazzın yerini doldurabilecek hiçbir şey yok. Müzik dinlemeye bu müziklerle başladım sonuçta. 

Spotify’da uzun zamandır en çok dinlenen podcast “O Tarz Mı”. Bu ekibe nasıl dahil oldun, podcast yapma fikri nasıl ortaya çıktı? En çok dinlenen olmak büyük bir başarı, bunu bekliyor muydunuz?
O Tarz Mı, biz tanışmadan bile önceye dayanan bir projesiydi Bono’nun (Can Bonomo) ama bir türlü içine sinen kadroyu bulamamıştı. Radyoculuktan geliyor o ve çok seviyor radyoyu. 2015 civarı İsmail (Türküsev), ben ve Bono aşağı yukarı sürekli beraberdik ve sürekli çok gülüyorduk beraberken. O da bir gün  dedi ki “benim böyle bi projem var beraber yapalım mı?” Çok heyecanlandık tabii. Boğaziçi Radyo’da radyo programı olarak başladı, Rock FM’e geçtik. Sonra ben Los Angeles’a gittiğimde koptum iki sezon ama son iki sezon yine dahil oldum.

Şimdi güncel kadroda Bengi Apak, Bono ve ben varız. İlk başladığımızda asla buralara geleceğini düşünmemiştik. Boğaziçi’ndeyken 500 kişi falan dinliyordu programı, ilk sene boyunca da 2000 kişi falan civarıydı dinleyicimiz. O zaman Türkiye’de daha podcastin p’si yoktu ama Bono podcast olarak da yüklüyordu bölümleri. Sonra ben yokken program Can Sungur’lu kadrosuyla büyümeye devam etmiş. Son iki senedir de tamamen podcaste döndük ve podcastin de yükselişiyle zirve yıllarını yaşıyor sanırım.

o tarz mı
Can Bonomo, Bengi Apak ve Can Temiz

Biz çok mutluyuz O Tarz Mı’da çünkü gerçekten en gerizekalı ve en doğal hallerimizle bulunuyoruz orada ve hakikaten insanların dinledikleri bizim normalde kendi aramızdaki konuşmalar. Bazen kayıtta mıyız değil miyiz unutuyorum. Ve Şefler dediğimiz kocaman bir komünitemiz var artık, biz de şefiz, OTM’e ailesinden yolu geçen herkes de şef. Şefler çok kıymetli ve yeri her zaman ayrı benim için çünkü benim yaptığım bir işi sevmek başka bir şey ama dediğim gibi orda %100 kendimiz olduğumuz bir platformda beni seven birisi gerçekten “beni” seviyor demektir artık 🙂 

Son olarak, “Hayvan Yaralı” sonrasında single’lar yapmaya mı devam edeceksin yoksa Türkçe bir albüm yapma niyetin var mı? 
Tabii albümü tamamlıyoruz bir yandan Ali Rıza’yla. Yaz gelmeden yayınlamayı çok istiyorum ama bu işler kısmet biraz 🙂 Sonbahara kalabilir. Ama o zamana kadar da singlelar yayınlamaya devam edeceğim.