Yeni EP’si Belli Olmaz‘ı geçtiğimiz günlerde yayınlayan Cihan Mürtezaoğlu Dergy’nin konuğu oldu. 

Sebla KOÇAN / [email protected]

Pop, indie ve rock’ın birbirine karıştığı bir müzik, Cihan Mürtezaoğlu’nun müziği. Kendisi ise müziğini “Pastel kadife duyguların bir şarkı dili arayışı” olarak tanımlıyor. Gitarist, yorumcu, şarkı yazarı, besteci ve prodüktörlük de yapıyor. İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik bölümünü tam bursla okudu. Anima, Gevende, Yasemin Mori, Ceylan Ertem, Pinhani, Mabel Matiz ve Burcu Tatlıses gibi isimlerle birlikte çalıştı. İlk single’ı “Sarı Söz”le birlikte 2015 yılından beri solo çalışmalarıyla alkış alıyor, Mürtezaoğlu. Geçtiğimiz yıl yayınladığı Hafif Masal‘ın üstünden çok geçmeden bu yıl 5 şarkılık Belli Olmaz EP’sini DokuzSekiz Müzik etiketiyle yayınladı. Cihan Mürtezaoğlu’nu Dergy’e konuk ettik.

“Belli Olmaz”ı dinlerken birden eski bir Türk filmine gitmiş gibi oluyor insan. O tanıdık, bildik güven hissi, 70’lerdeki ruhu yeniden yaşatıyor. Siz nasıl bir hikâye düşünerek kurguladınız bu EP’yi, nasıl bir gelişimi oldu sizin için?

Benim ilk dinlediğim müzik kayıtları çocukluğuma dayanıyor çoğu insan gibi. O döneme dair hatırladığım bir Compact Disk vardı evde. Barış Manço’nun bir kısa çalarıydı sanıyorum. O müzik ve onun estetiğinden çok etkilendiğimi hatırlıyorum. İlkokul ikide filan açıp açıp dinliyordum. Sonra yıllar geçerken güncel müzik prodüksiyonlarını daha fazla dinler olmuştum. Kişisel müzik dinleme tarihimde, ortaokul çağları filan gibi 90’lar estetiğine doğru bir geçiş yaşıyordum. Lisede de dönemin güncel rock grupları ve şarkı yazarlarını dinledim. Yetişkinlikte ve dolayısıyla müzik ürettiğim dönemlerde Barış Manço’nun o albümü aklımın bir köşesinden beni çağırıp durdu. İlk şarkı yazarlık döneminde o sounda pek başvurmadım daha mat bir giriş yaptım. “Belli Olmaz”daki gibi bir prodüksiyonu olan, hafızalardan bazı görüntü ve duyguları çağıran bir sound üzerine çalışasım vardı ve bu EP’de bunu denedim. İşin kronolojisi böyle benim için.

Türkiye’de müzisyen olmanın en zor yanlarını yaşıyor belki de müzisyenler, son bir yıldır. Siz neler yaşadınız bu süreçte? Hiç vazgeçip, tamamen başka bir şey yapmaya niyetlendiniz mi mesela?

Pandeminin en direkt etkisi olan sektör müzik sektörü oldu. Kişisel açıdan yalnızca tesadüfi bir biçimde hayatta kaldığımı söyleyebilirim bu dönemde. Albümler, telifler, aktif işler güçler hayatta tuttu. Başka bir sektör ise düşünmedim.

cihan1

Şarkı sözlerinizde gerçek anlamda bir edebiyat olduğunu söyleyebiliriz. Türkçe’yi kullanma biçiminiz, ince ayarlarınız, sade ve net sözlerinizle “Belli Olmaz”da da hissediyoruz bunu. Anadolu deyişlerini, Fikret Kızılok’u ne kadar sevdiğinizi biliyoruz mesela. Peki okurken ilham aldığınız yazarlar kimler?

Ben külliyat devirmeci bir şekilde deneyimlemiyorum sanatı ve hayatı. Biraz metnin ortasından giriyorum gibi düşünülebilir. Kişilere ya da sanatsal konseptlere de öyle yanaşıyorum. Bir tür karşılaşma misali. Hafif çapta bir kadercilik eğilimi var üzerimde. O nedenle kişi isimleri vermeyi de uygun bulamıyorum. Fakat elbette ki çok sevdiğim yazar, besteci, şarkı yazarları var benim de.

Yaptığınız albümlerde de, birlikte çalıştığınız sanatçılarla olan eserlerinizde de kimi zaman daha akılcı, matematiği olan şarkılara kimi zaman da filtresiz duygularınızı aktardığınız şarkılara imza attınız. İyi şarkı yazmanın bir formülü, bir matematiği var mıdır sizce?

Bu analiz oldukça spesifik bir analizmiş önce onu söylemek isterim. Üretim süreçleri zaman zaman kurgusal zaman zaman da insanın başına gelen şeyleri elekten pek de geçirmeden aktardığı şekillerde ortaya çıkabiliyor. Bana kalırsa şarkı yazmak varlığın aks etmesi gibi kendiniz hakkında bazı ipuçları yakaladığınız bir sürece dönüşebiliyor. Bu tür düşünme biçimine yatkınlığımı kavradıktan sonra kurgusal şarkı yazımına dair düşünmeye başladım. O matematiğin doğmasının, çoğu sanatçının kendiyle karşılaşması meselesi ve anlatıcılığı kabullenme meselesi olduğunu düşünüyorum. Belki bazen de kendiyle gizli bir yarış hadisesi.

cihan6

Ezgi Altıner, Yasemin Mori, Mabel Matiz, Burcu Tatlıses, Can Güngör, Ceylan Ertem gibi pek çok sanatçıyla birlikte çalıştınız. Geriye dönüp baktığınızda, size neler kattı bu deneyimler? En çok hangi dönemde bugününüze dair önemli adımlar attığınızı hissettiniz?

Aslında herbiriyle yaşanan profesyonellik veya arkadaşlık ilişkilerinden oldukça şey edindiğimi hissediyorum. Kimi arkadaşımın cesaretinden, kiminin yeteneğinden, kiminin edebiyatı, kiminin varoluşu kiminin de hatalarından nasiplendim.

cihan2

Doğup büyüdüğünüz topraklar, yaşadığınız mahalle müzikal kimliğinizi, müziğinizi nasıl etkiledi? Size ilham verdi mi, sizi zorladı mı? Çocukken nasıl bir çevrede yaşadınız?

İstanbul’da doğdum büyüdüm. Fakat çocukluğumda sınıfsal geçişleri üzerimde fazlasıyla hissettiğim semt, mekan, okul çeşitliliğine maruz kaldığım bir hayatım oldu. Yaşadığımız semtler ailemin mesleki değişimleriyle sınıfsal geçişliliğe de uğruyordu. Lakin bizim yaşam tarzımız sabitti. Bu semt değişiklikleri sırasında epey şey gözlemleme fırsatı buldum. Sanıyorum yaptığım müzikte ve onun biçimini tasarlarkenki dozaj seçiminde bu sınıfsal kategorilerden yoğun bir şekilde etkileniyorum. Her tür ortam bilirim, hiçbirinin içinde sırıtmam ama hiçbirini de tam manasıyla sahiplenmem mesela. Yeni yeni anlıyorum ki bunun çocukken yaşanan ve deneyimlenen çevre çeşitliliğiyle ilgisi var.

Nuri Bilge Ceylan’ın sinemasına iç dünyanızda bir merak olduğunu, Nuri Bilge Ceylan hikâyelerinin sizi çok heyecanlandırdığını söylemiştiniz. Benzer şekilde sizi etkileyen, size yazma, üretme şevki veren başka filmler, yönetmenler de var mı? Çok etkilendiğiniz bir sahne size bir şarkı yazdırabilir mi, örneğin?

Az önceki sınıfsallık ve estetik ilişkisini birbiriyle ilişkilendirdiğim gibi bir sanatın dünyayla ilgi dozu beni çok çeken bir konsept. Bu şu demek; diyelim ki elimizde bir şarkı ya da film var. Bu yapıt dünyaya bir anahtar deliğinden mi bakıyor yoksa uzay boşluğundan mı? Bu gibi şeyleri düşünmeye çok yatkınım. Tam da o noktada Nuri Bilge Ceylan sineması ve benzeri bir sanat anlayışı bana ilgi çekici geliyor. Belki felsefeyle, belki bir tür ruh benzerliğiyle ilgili bu. Bana stilistik olarak bu tavırdan çok farklı yönetmenler de benzer oranda etkileyici gelebiliyor. Lars Von Trier’in toplumsallık ve ahlak konularını kanırtma yönteminden de çok etkileniyorum. Bir sahne bir şarkı yazdırabilir elbette. Fakat o sahnenin kendisine mi şarkı yazdırır yoksa bende bir yeri mi tetikler kısmını ise bilemiyorum.

cihan4

Bazı bestelerinizi enstrümantal olarak yayınlama fikrinden bahsetmiştiniz bir röportajınızda… Bu planınız halen geçerli mi? Hafif Masal ve Belli Olmaz’dan sonrası için nasıl bir yol haritası çizdiniz kendinize?

Dediğim gibi biraz kaderci yaşıyorum. O dönem koşulları neyi getiriyorsa oraya savrulmayı seviyorum. Enstrümantal bestelerim olan kayıtlarım var evet. Onları birgün yayınlamayı düşünüyorum. Fakat takvimsel bir zamanlaması yok. Bu dönem bir süre dinlenmeyi bir şeyler yayınlamamayı düşünüyorum. Bakalım süreçten ne çıkacak.

KISA KISA

  • Bugün 18 yaşımdaki halimle karşılaşsam, ona söyleceğim ilk şey şu olurdu: “Sana karışmıyorum genç işine bak…”
  • İzleyicisi olarak gittiğim en unutulmaz konser 2003 yılındaki Jazz Cafe mekanındaki Bülent Ortaçgil konseriydi.
  • Dünyada en çok görmek istediğim ülke yok çünkü mekansallığın hayalini terk edeli bir süre oldu.
  • Bana göre en güzel araba kullanma / yolculuk şarkısı Dire Straits “Sultans Of Swing”
  • Son dönemde takılı kaldığım albüm Ekin Beril’in Dualite albümü.
  • Bana göre gelmiş geçmiş en iyi soundtrack Johan Söderqvist’in “Let The Right One In” filmi için yaptığı soundtrack.