Ana SayfaKeşifKeşif: Den Ze: “Canlı şarkı söylemek kimliğimi her gün yıkmak demek!”

Keşif: Den Ze: “Canlı şarkı söylemek kimliğimi her gün yıkmak demek!”

R&B – House türünde yaptığı şarkılarını Türkiye’den motiflerle süsleyen Berklee College of Music mezunu Den Ze (Deniz Özçelik) ile yeni çıkan ‘Güzel Değil’ single’ını konuştuk. Söyleşirken hem Berklee’deki bol cazlı günlerine hem de müziğinde yarattığı doğu-batı karışımına değinen Den Ze, gelecekteki planlarından bazılarını da anlattı.

Batıkan BAKSI / [email protected]

Yeni single’ın Güzel Değilile başlamak istiyorum sohbetimize. Şarkıyı ilk dinlediğimde 2000lerin house şarkılarına benzettim, biliyorsun buradan melodilerle batılı R&B – hiphop tarzının birleşmesi o dönemlerde başlamıştı. Güzel Değilnasıl bir yaratım sürecinin ardından ortaya çıktı?

Yaşadığım hisleri bir daha yaşayabilmek için onlar kaybolup gitmesin niyetiyle beste yapardım eskiden, o anları kutulamak gibi. Ve gerçekten de yoğun anlarımın besteleri var o dönemlerden, bugün açıp dinlediğimde o anlara götürüyor beni. Bu benim için bir koleksiyonculuk gibiydi; yaşadığım hâllerden, anlardan istediklerimi topluyor bestelere tıkıyordum. Sonradan niyetlerim değişti ama şarkılar, dizeler hep olur olmaz içimden çıkmaya devam ettiler. Bu parça da o çok yoğun hissettiğim zamanlardan birinin çıktısı olarak dilimden, ellerimden Ableton‘a dökülüveren bir parça. Bir arzu patlamasının içinde nasıl sağ kalınır? Bunu sanata dönüştürerek. Bir bakıma o duygudan bir nebze özgürleşmemi sağlayan bir şey bu. Tek birine, tek bir şeye duyduğum çok yoğun arzu, benim onu evrenden ayırmama sebep oluyor. “Dünya bir yana sen bir yana…”larla büyüdük. Halbuki hepimiz biriz, ayrışmaların hep zihin illüzyonu olduğuna inanırım ben. Her şeye aynı arzuyla sevgi ve ilgiyle bakabilmeyi çok isterdim.

Güzel Değil, bugün çok sık dinlediğimiz lo-fi esintileriyle başlıyor, ardından çok chillbir zurna melodisiyle devam ediyor ve dinleyiciye bir sentez vaadediyor. Genelde bu tarz şarkıları yabancı dilde söylemeyi tercih ediyorlar günümüzde, sense tam aksine kendi dilinde doğu ve batı arasında bir köprü kuruyorsun. Yabancı sahnelerde bile derdini Türkçe anlatmak sana nasıl hissettiriyor?

Bana hiç sentez gibi gelmiyor, işin sihri de burada aslında benim için. Bu durum çok hoşuma gidiyor. Gaziantep’te doğup büyüyüp Avrupa ve Amerika’da yaşayarak her kültürü içtenlikle benimseyince, benden çıkan müzik de UK Garage ile halayı aynı anda içerebiliyor, tek nefeslik bir melodimin içinde R&B melismasıyla Anadolu nağmesi beraber bulunabiliyor. Bu kültürler, sound’lar bende garip bir biçimde iç içe girmiş gibi hissederim hep. Yabancı sahnelerde Türkçe söylemek ve bunu dinletiyor olmak tabii ki çok büyük bir gurur, umarım bol bol bunu yaşar ve yaşatırım. Çok değerli ve zengin bir hazinemiz var Anadolu’da. Bizim tarihimiz, bizim müziğimiz o kadar derin ve o kadar çaplı ki, kalbimin derinliklerinde işli olanla daha çok bağ kurmak için de bu müziğe dört elimle sarılmış durumdayım.

Çıkardığın singlelar arasında zaman olarak geniş aralıklar var. Bu süre zarfına bakınca senin biraz titiz davrandığını hissettim. Şarkı yayınlaman için yarattığın ya da olgunlaşmasını beklediğin şartlar var mı? Yoksa kendiliğinden mi çıkıyor şarkıların?

Bende kendiliğinden sürekli şarkı çıkıyor, sürekli beste yapıyorum, bilgisayarıma girseniz şaşırabilirsiniz. O kadar üretkenim ki şu anda arşivim artık çığrından çıktı Excel’e listeledik, 300’lere dayandı elle tutulur demoların sayısı. Telefona kaydettiklerimi ve yarım fikirleri eklemeden böyle. Yayınlamak konusunda fazla titiz davrandım evet. Aslında hazır olan birçok şeyi kendime güvenip de çıkaramadım. Kendi fikirlerimin, kendi iç sesimin önüne geçiyordu başkalarının sesi. İnsanlara dinlettim, eksik veya yanlış buldular, ben de yetersiz buldum bir şeyleri, çok korktum hep. Yaratmak benim için nefes almak gibiydi orası kolaydı yarattıkça rahatlıyordum, sonraki aşamalarda mükemmeliyetçilik korkutuyordu. Çok çalışıp yap boz, tekrar kaydet… Birkaç parçamın mesela 5 farklı düzenlemesi var. Şarkılarımla yıllardır uğraşıyordum, bir türlü içime sinmiyordu. Bir süre sonra şunu fark ettim; iç anlamı, iç enerjisi ve tadı karşıya geçiyorsa ha öyle olmuş ha böyle olmuş fark etmez. Bunu anlamam için bu yollardan geçmem gerekti benim. Ve çok çok yüksek hedeflerim vardı, kendimden beklentim çok yüksek olunca aslında baskı da çok artıyor. Şu anda dünyada milyarlarca insan tarafından çok dinlenen bir müzisyen olmak, Coachella‘da headline olarak sahne almak istiyorum bir gün ama artık en çok istediğim şey keyifle uğraşımı sürdürmek, oyun alanımda akış içinde anın tadını çıkararak müzik yapmak yani. Ve onları en doğal ve en beni yansıtan şekilde size ulaştırmak. Gerisi hayırlısıysa kısmetimse olsun. Tabii her şeyin doğru zamanı var diye düşünüyorum, o yüzden memnunum bu halden.

Den Ze1

“Berklee’deki arkadaşlarımla hâlâ çok kuvvetli bir müzik bağım var…”

Dünya çapında müzisyenler yetiştirmiş Berklee College of Musicten mezun bir müzisyensin ve haliyle yabancı müziği yerinde öğrendiğin için de farklı türlere çok aşinasın. Peki Berkleeye uzanan müzik yolculuğunda nasıl bir ortamda büyüdün? Müzik yapmaya karar verdiğin ilk anı hatırlıyor musun?

Berklee harika bir deneyimdi, orada özellikle 5 haftalık caz okulunda her gün beraber doğaçladığım arkadaşlarımla hâlâ çok kuvvetli bir müzik bağım var. Tam burslulardan olunca süper yetenekli caz kedilerinin arasında kalmıştım. Okuldan daha ziyade onlardan çok şey öğrendim. Vokal tekniği ve sesin kullanımıyla ilgili envai çeşit ekol denedim, eğitim aldım. Teknik açıdan o kadar iyi müzisyenler var ki, gerçekten kendi özgün dilimi, sesimi oluşturmayı ihtiyaç edindiğim yer orası olmuştu. Müziğin bendeki filizlenişine gelince… Ben kendimi bildim bileli şarkı söylüyordum, kulaktan şarkı çıkarıyordum, ilkokulda da besteler yazıyordum (hatta arabesk sayılabilecek bir aşk şarkım var 5. sınıfta yazdığım). Özel günlerde aileme hep şiirler ve şarkılar yazardım. Ama gerçekten işin benim için ciddiye bindiği günü hatırlıyorum. Evde bir klasik piyano parçasını bilmem kaç yüzüncü kez çalışırken etrafımdakiler illallah edip bana “sıkılmadın mı artık ya” dediğinde anlamıştım bu işi gerçekten gönülden sevdiğimi.

2021 yılında Kosovada gerçekleşen Dokufest Film Festivalde Dhafer Youssefin alt grubu olarak sahne almışsın. Seni tanıyan / tanımayan dinleyicilerin tepkisi nasıldı? Müziğin farklı dinleyici grupları tarafından nasıl karşılanıyor?

Dhafer Youssef‘i çok severim, Berklee‘de ‘Odd Elegy‘sini çalmaya, söylemeye çalışarak onu tanımıştım. Uçsuz bucaksız sesi bana ilhamdır. Onun açılış grubu olarak çalmak güzeldi. Kendi caz bestelerimi ve türkü düzenlemelerimi Bekir Ezel, Burak Cihangirli, Ertan İliyaz, Cem Güneri‘yle beraber seslendirdik, harika bir ekiptik, aksaklıklara rağmen çok duygusal ve dopdolu bir performans olmuştu. En son ‘Üsküdar‘ı hep bir ağızdan söylüyorduk 500 kişiyle. Bir defa Kosova halkı çok sıcak ve halkımıza çok benziyorlar. Orada çok şık ağırlandım, harika bir ilgi vardı. Bu kadar ilgiyle ve sevgiyle karşılanmayı ve ağırlanmayı beklemiyordum açıkçası. Geri dönüşler de çok güzel oldu, hakkımda performansla ilgili yazılanlar beni gururlandırdı.

“Müziğin içindeki hissi anlamaya çalışmak çok önemli…”

Multi enstrümanist bir müzisyen olmanın beraberinde zengin bir müzikal yelpaze getirdiği çok açık. Haliyle birçok farklı enstrüman çalan farklı tarzdan müzisyenlerle de ortaya kolaylıkla bir şeyler koyabiliyorsundur. Çeşit yaratmak açısından multi enstrümanist olmayı nasıl anlatırsın?

Metodsuz olup her müziğin içindeki yapıyı, hissi anlamaya çalışmak çok önemli geliyor. Ben genelde “haydi bi’ de şunu çalayım” diye yaklaşmadım hiç enstrümanlara. Onlar beni buldu hep. Ney üfleyen bir arkadaşım oldu, neye çok fena sardım bir ara. Bağlama da aynı şekilde. Gitar ve piyano hep vardı ama onlarda da dönem dönem değişik ekoller, teknikler buluyor beni. Genelde bir sürü teknik öğrenip sonra hepsini unutup en bilmediğim yerden yaklaşmaya çalışınca çok sevdiğim bir müzik çıktığını görürüm.

2023 yılını nasıl geçirdin? Geçtiğimiz bir yılın muhasebesini yapacak olsan müzik hayatında ne gibi gelişmeler olduğunu söylersin?

2023, benim için bir dönüm noktası oldu. Hem konserler, üretimlerimi bitirmek ve yayınlamakla ilgili aldığım kararlar ve tanınırlık bakımından hayatımda çok şey değişti, hem de deprem ve birçok şeyin üst üste zorladığı bir seneydi 2023; hayatım boyunca teslimiyete, kabullenişe, anlayışa, şükrana, beklentisiz ve yargısızca anın tadını çıkarmaya en çok yaklaştığım sene bu sene diyebilirim. Yoganın bunda etkisi çok büyük. Avrupa’dan bir müzisyenle beraber de güzel gelişmeler oldu, onları zamanı gelince duyacaksınız.

2023’ün Spotify Wrapped sonuçlarında 1 milyonu aşan bir dinlemeye ulaştığını gördüm. Bu oldukça başarılı bir sayı aslında. Popülere oynamadan bu kadar dinleyiciye sesini duyurmanı neye bağlıyorsun?

Çok gururlu ve mutlu hissediyorum tabii ki. Shazam oranı çok yüksek, dinleyen insanlardan sürekli mesajlar alıyorum hâlâ. Açıkçası sıfır reklamla, bir şarkımın çıktıktan bu kadar süre sonra bile sürekli dinlenmesi, dinleyen birinin defalarca hatta yıllarca dinlemeye devam etmesi ayrı bir gurur veriyor çünkü yazdığım bir şeyin trendlerden bağımsız olarak, gönlümden çıktığı şekilde kalplere değebildiğini gösteriyor bu. Birilerinin hissettiğim o duyguları, yoğunluğu, kavrayışı kendi penceresinden gördüğünde içselleştirmesi büyük bir hediye. İçimdeki başka birçok fikri kımıldatan bir heyecan. Bu çok huzurlu, şükürlü bir durum.

“Ses çıkarmanın kendisi başlı başına bir huzur…”

YouTube kanalına baktığımda orayı çok verimli kullandığını gördüm ve çoğunlukla canlı kayıtlarınla karşılaştım. Zaten stüdyo kayıtlarından çok da canlı performans yapmayı sevdiğini hissetmiştim ilk dinlemeye başladığımda. Şarkıları canlı canlı söylemek senin için ne demek?

Akmak demek. Bruce Lee diyor ya; “su gibi ol, şekilsiz ol” diye. Kimliğimi her gün yıkmak demek. Ses çıkarmanın kendisi başlı başına bir huzur ile mutluluk keyif sebebi ve en çok da sırf bu huzur için ses çıkarmaya, oyun oynamaya, anın akışında müzik yapıyor olmaya çok şükrediyorum. Hele beraber akabildiğimiz müzisyen arkadaşlarım olunca… Hiç oldu mu size bilmiyorum, topluca çok sevdiğiniz bir etkinliği yapmaya gidersiniz ya. Okey oynamak, maça gitmek vb. ne bileyim içiniz kıpır kıpır o günü beklersiniz. Konserler özellikle benim için öyle şeyler, beraber çalmak öyle bir güzellik.

2024te Den Zeden neler duyacağız? Eğer gizli değilse bu yılki planlarında neler var?

Yeni şarkılar duyacaksınız; çoğunun sözünü, müziğini ve prodüksiyonunu benim yaptığım. Bağrımdan fırlıyorlar, onları fırladıkları saflıkta ve içtenlikte tutarak yayınlayacağım elimden geldiğince.

Dinleyicilerine ve dergy.com okuyucularına göndermek istediğin mesajların varsa duymak isterim 🙂

Herkese sağlık ve iç huzuru yaratabilmeyi iyice başarıp, birbirini gönül gözünden yargısız görebilmeyi diliyorum. Kendimizle barış dilerim hepimize ve bol bol konserlerimde görüşebilmek üzere.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR