Son single’ı “You Ask My Name”le alkışları hakeden, yerli caz sahnesinin en başarılı müzisyenlerinden Elif Çağlar Dergy’nin sorularını yanıtladı.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Türkiye’deki caz sahnesinin en önemli vokallerinden biri olan Elif Çağlar, yeni single’ı “You Ask My Name”i geçtiğimiz günlerde yayınladı. Çağlar, İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümünde, caz kompozisyonu eğitimi aldı. 2006’da yaşayan efsane Sheila Jordan’ın öğrencisi olduğu New York, Queens College bünyesindeki The Aaron Copland School of Music’ten ödülle mezun olan ilk Türk oldu. Yetenekli sanatçı, Türkiye’de caz müzik hakkında şunları söylüyor: “Dinleyiciye ulaşabilmek konusunda daha çok ve daha iyi desteklenen platformlara ihtiyaç var. Caz müzik sadece ülkemizde değil yurt dışında da birçok müzisyen için binbir özveriyle devam ediyor, yeterince ilgi görmediğini dünyadan da anlayabiliriz” diyor. Elif Çağlar’la sohbet ettik.

Son single’ınız “You Ask My Name” indie ve soul sularında gezinen acapella bir şarkı. Nasıl karar verdiniz bu şarkıya, hikâyesi nedir biraz anlatır mısınız?
Voicelive isimli bir vokal prosesörü kullanıyorum uzun zamandır konserlerimde. Onunla kaygısızca, keyif için doğaçlama seansları yaptığım boş vakitlerimde, zamanla şarkılar oluşmaya başladı. Bir yıldır onları ne zaman paylaşırım diye düşünüp yoğunluktan vakit ayıramazken pandemi dönemi malum, her şeyi durdurdu. Neden şimdi olmasın dedik ve pozitif tınıları olan, karamsarlık taşımayan bir şarkıyla açılışı yapmak istedim. “You Ask My Name” bir yıldır bekliyordu bunu yani.

Acapella çalışmalarınız devam edecek mi, bir sonraki projeniz nasıl olacak?
Bu seride, hepsi farklı farklı müzik türlerine ait birçok şarkı var. Hepsini paylaşmak istiyorum imkanlarım el verdikçe. Ama acapella dışında da tabii ki devam edeceğim grupla ve solo başka projelere.

Yeni albümünüz Come Me Come Te de kısa bir zaman önce yayınlandı. Albümde size İtalyan müzisyenlerin eşlik ettiğini, canlı konser tadında bir albüm olduğunu biliyoruz. Nasıl geçti kayıt süreci, neler yaşadınız, ne kadar sürdü, biraz anlatır mısınız bize yeni albümü?
Bir festival daveti üzerine gittiğim İtalya’da, çaldığım müzisyenlerle öyle samimi bir bağ kurduk ki, birlikte çalmayı bırakamadık. Üçüncü kez bir konser serisi için gitmeden önce, onlardan bir kayıt yapma fikri çıktı. Çok mutlu oldum ve son günümüzü stüdyoda geçirdik. Vokal dahil her şey, bir günde kaydedildi, ki bu benim için bir ilkti. Ayrıca ilk kez caz klasiklerinden de yorumladığım ilk kaydım oldu. Baştan sona İtalyan müzisyenler ve plak şirketinin girişimi, emekleri sayesinde oldu bu albüm. Ben sadece keyifle yer aldım.

ComeMeComeTe

Albümde en dikkatimizi çeken parçalardan biri “That is Why I Am Crying”. Bu şarkıyı Matt’e ithaf ettiğinizi görüyoruz şarkının isminden, öyküsü nasıl gelişti?
Bu parçanın bestesi Teo Ciavarella’ya ait. Bir dostun ardından ağıt bu. Hüzünlü ama yine de hayata umutla bakmayı dileyen, hayatın iniş çıkışlarıyla ilgili hislerle sözler yazdım. Teo tam olarak bunları hissederek yazdığını söyledi ve bu haliyle konserlerde çaldık. Kayıtla da ölümsüzleştirmek istedik.

İtalya’da verdiğiniz konserlerden çok etkilendiğinizi ve mutlu olduğunuzu söylemiştiniz bir röportajınızda. Oradaki atmosfer ile ülkemizdeki atmosfer arasında nasıl bir fark var sizce, burada ne gibi eksiklikler hissediyorsunuz?
Tutkuyla müzik dinleyen ve müzisyeni kendi tutkusuyla yükselten bir dinleyici vardı her konserde. Sizden Türk kimliğinizi değil, sadece evrensel anlamda müzisyenliğinizi duymak isteyen bir anlayış var. Buradaki atmosferde eksiklik hissetmiyorum, tutku derecesi eş değer nice konser yaşadık. Ama mesela bir ballad söylediğinizde tüm salonun çıt çıkarmadan size odaklanması gibi küçük farklılıklar bile müzisyen üzerinde büyük bir etki yaratıyor. 

“TÜRKİYE’DE BAĞIMSIZ MÜZİSYEN OLMANIN GERÇEKLERİ: FİNANSAL OLARAK DOĞRU ZAMANLAMA!”

Sizce Türkiye’deki caz dinleyicisi seneler içinde nasıl gelişim gösterdi? Caz müziğin ülkemizde yeterince ilgi gördüğünü düşünüyor musunuz?
Albümden önce, caz klasikleri söyleyerek düzenli sahne aldığım dönemlerde, ilk seneler bazen sadece bir iki masa için konser verdiğimiz geceler oluyordu. En basitinden bu sayıdaki artışı görüyorum birçok caz konserinde. Festival sayısı da taleple orantılı olarak çoğaldı. Ama bunlar tabii ki bardağın dolu tarafı sadece. Dinleyici aslında ilgili, onlara ulaşabilmek konusunda daha çok ve daha iyi desteklenen platformlara ihtiyaç var müzisyenler açısından, yoksa bir kez ulaştınız mı dinleyiciyle güzel bir bağ kurma şansınız yüksek. Caz müzik sadece ülkemizde değil yurt dışında da birçok müzisyen için binbir özveriyle devam ediyor, yeterince ilgi görmediğini dünyadan da anlayabiliriz gibi geliyor. 

ElifCaglaronVocals 1

Yeni bir kayıt yapmak istediğinizi nasıl anlıyorsunuz, doğru zamanın geldiğini nasıl hissediyorsunuz?
Kendi adıma çok basit bir açıklama yapayım, sürekli üreten bağımsız bir müzisyenim, kafamda bir sürü proje ve sırasını bekleyen sayısını bilmediğim şarkı var ama imkan yok. Yani ne zaman finansal olarak bir projeyi hayaya geçirecek imkanım olursa o zaman doğru zaman. Bunlar Türkiye’de bağımsız müzisyen olmanın gerçekleri. 

Günümüzde müziğe eskisinden daha kolay erişebiliyoruz. Müzik dinleme ve öğrenme alışkanlıklarımız değişiyor. Siz bir sanatçı olarak, ülkemizdeki listelere baktığınızda, özellikle de son 10 yılda, ortaya konan eserler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sayısı arttı eserlerin, daha girişimci bu konuda yeni nesiller. Lakin “nicelik eşittir nitelik” gibi bir durum yok. Kendini tekrar eden, fabrikasyona varacak kadar fazlaca “ilham” içeren işler yerine daha özgün seslerin, piyasa kaygısı içermeyen eserlerin çoğunlukta olacağı on yılları umutla bekliyorum. Birçok güzel iş de yapılıyor, onları elemiyorum, sadece hala yolumuz var hızlı tüketim kültürüne bu kadar köle olmamak adına, müzikte de genel olarak hayatta da.

elifçağlar

Bugün geldiğiniz noktayı, yaptığınız işleri, aldığınız ödülleri düşündüğünüzde; 18 yaşındaki halinize gidip nasıl bir öğüt vermek isterdiniz?
Merak etme, devam et.

Kariyeriniz boyunca “Yeter artık ben bırakıp gidiyorum” dediğiniz bir an hiç oldu mu? Karanlık düşüncelere kapıldığınızda, bir şey yapmak istemediğinizde kendinizi nasıl toparlarsınız, kendinizi iyileştirmek için neler yaparsınız?
Karanlık düşünceler geldiğinde artık sadece yargılamadan gözlemliyorum onları. Gelip geçici hepsi.  İdealist her insan eminim her meslekte ara ara bunalıp, anlaşılmamanın verdiği sıkıntıyı yaşıyordur bir noktada. Önemli olan devam etmek, sürekli keşfetmek.

KISA KISA…

● Günün en sevdiğim saati, her gün değişebiliyor 🙂
● Dünya üzerinde henüz görmediğim ama en çok görmek istediğim yer Hindistan.
● En son N.K. Jemisin’in “The City We Became (Olduğumuz Şehir)” kitabını okudum.
● Ne zaman izlesem kalbime dokunan o film Spirited Away (Ruhların Kaçışı).
● Müzik dışındaki en büyük tutkum sevdiğim insanlar.
● Hayatım boyunca asla unutamayacağım konserim, tek bir konser değil.Çünkü unutulmaz anlara sahiplik eden ve her defasında bambaşka hislerle bana şükran duymamı hissettiren birçok konser var.