Ana SayfaHaberler"Emily in Paris"i neden bu kadar sevdik?

“Emily in Paris”i neden bu kadar sevdik?

Amerikalı Emily’nin yeni maceraları “Emily in Paris”in üçüncü sezonuyla devam ediyor. Peki bu diziyi neden bu kadar sevdik?

Emily in Paris‘in üçüncü sezonu yayına girmişken, neden bu diziyi bu kadar sevdiğimizi tekrardan düşünme vakti. Öncelikle “feel good” yani gerçekten de gerek hikayesi gerek kurgusuyla izleyiciye iyi hissettiren bir dizi ki özellikle evlerimize kapandığımız pandemi döneminde Netflix‘te yayına girmiş olması tam da ihtiyacımız olan pozitif enerjiyi bize vermesini ve üstüne üstlük hayatın bütün iç karartıcı dertlerinden anlık da olsa uzaklaşmamızı sağladı.

Amerikalı genç bir kız olan Emily‘nin kendisini adeta sudan çıkmış bir balık gibi kültürüne aşırı yabancı olduğu Paris’te bulması ve yaşadığı o kültürel çatışma senaryoya o kadar gerçekçi bir şekilde işlenmiş ki başarılı olmasının en büyük nedenlerinden biri bu bizce. Üstüne üstlük başrol Emily rengarenk kombinleri ve moda anlayışıyla gözümüze de hitap ediyor, tabii zaman zaman aşırı rüküş olduğunu da itiraf etmeliyiz. Ama hikaye modanın başkentinde geçince zaten bu, dizinin olmazsa olmazı değil mi?

Diğer yandan jenerasyon farkını ve iş ahlakı anlayışını da net bir şekilde “Emily in Paris”te görebiliyoruz. Emily’nin işe başladığı reklam ajansında başarılı olma hırsı ve Amerikan kültürünün pazarlama politikalarını (zaman zaman işten atılma raddesine gelecek kadar) kendi bildiğini okuyarak uygulaması komik anları da beraberinde getiriyor.

Ve tabii modanın başkenti olduğu kadar en romantik ilişkilerin de merkezi olan Paris’te işin içinde aşk olmadan olur mu? Yeni sezonda Emily‘nin romantik hayatı da en az iş hayatı kadar renkli olacağa benziyor. İkinci sezonun sonunda Emily‘nin ne Gabriel ne de Alfie ile bir gelecek göremediği için onlarla yolunu ayırdığını izlemiştik. Bakalım üçüncü sezonda Emily‘i ne gibi maceralar bekliyor. O zaman şimdilik “au revoir”!

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR