İnceleme

Mukadderata çelme takan kadınların hikâyesi

Senaryosunu Erdi Işık’ın yazdığı, yönetmenliğini ise Nadim Güç’ün yaptığı Mukadderat, mukadderata çelme takan ve yolunu bulmaya her daim teşne o suyun rotasını kendi çizen kadının/kadınların hikâyesini anlatan bir film.
Fatih Önder - 16 Haziran 2025
post image

Mukadderat; yani yazgı, alın yazısı, kader… “Müdahale edilemeyecek süreçler, durumlar, olaylar” anlamında kullanılan kelimeler bir başka deyişle. Fakat gerçekten böyle mi? Kişisine göre son sürat ya da ağır aksak ilerleyen mukadderat yolunda bir sonraki ya da bundan sonraki durakları öylece durarak beklemek mi mesele, yoksa “Burada ve dahi buralarda da duraklar olmalı” diyerek zihnimizin ve kalbimizin beyaz masalarına, çözüm noktalarına önerilerde bulunmak mı? Hem “Kader, gayrete aşıktır” diyorlar; eğer öyleyse beklemek niye?

Senaryosunu Erdi Işık’ın yazdığı, yönetmenliğini ise Nadim Güç’ün yaptığı “Mukadderat”, mukadderata çelme takan ve yolunu bulmaya her daim teşne o suyun rotasını kendi çizen kadının/kadınların hikâyesini anlatan bir film. 45 senelik evliliğinin ardından kocasını kaybeden Sultan’ın (Nur Sürer) ertesi sabah “Ben evlenmek istiyorum” demesiyle başlayan, sonraları kendi ayakları üstünde durmayı başarınca rüzgârı bile daha çok sevdiğini fark ettiği o muhteşem an ile nihayetlenen 1,5 saatlik bir ders. Bir “Hayat Bilgisi” konusu olarak ilkokuldan lisans dönemine kadar eğitim-öğretim hayatının her anında okutulması gereken…

“Mukadderat”, ulusal ve uluslararası pek çok ödül kazandı. 61. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Kadın Oyuncu, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödüllerinden Rusya Soçi’de verilen 25. Avrasya Film Festivali’nde En İyi Kadın Oyuncu ödülüne kadar… 

Bazı ödüllere kendiniz almış kadar sevinirsiniz ya bende de bir parça öyle bir hissiyat oluştu. Hissiyat ve teknik konular yan yana gelmiyor elbette. Teknik taraf ustaların işi. Ben, işin biraz da duygusal tarafındayım. Nur Sürer’in filmin son sahnesindeki o hafifçe gülümsemesindeyim mesela. Bir şeyleri başarmış olmanın, birilerinin hayatına ve en çok da kendi hayatında dokunmuş olmanın getirdiği o yıkılmaz gülümseme. Kocası Gırık Recep ölünce yalnızlıktan korktuğu için hemen evlenmek isteyen bir kadından, kendi yolunda ilerlerken oğlundan zabıtasına kadar karşısına çıkan tüm erkekleri labut gibi hizaya çekip en sonunda muazzam bir strike yapan kadının neşe, gurur ve her şeyin çok güzel olduğuna kani olmuş gülümsemesi.

Bir mücadele de Reyhan’dan 

“Mukadderat” filmindeki kadın mücadelesini sadece Sultan ile sınırlamak da doğru olmaz. Kızı Reyhan’ı da (Aslıhan Gürbüz) unutmamak lazım. Onun hikâyesi o kadar tanıdık ki aslında. Öyledir, Anadolu; fiziki olarak dişi, fikri olarak erkektir hâlâ. Özellikle miras işlerinde çokça rastlanır bu duruma. Babadan kalan miras küçücük de olsa değişmez bu durum. Reyhan da buna takılıyor işte. Vasiyette; o çorak tarlanın üçte ikisinin abisine, üçte birinin ise ona kaldığı okununca başlıyor mücadelesi. Öyle bir mücadele ki hem abisine hem de tüm kasabaya karşı. Kocasına olan mücadelesinden ise belli ki yıllar önce vazgeçmiş bir kadın Reyhan; ilgisizliğine ve bencilliğine yenilmiş. Ama bu sefer yenilmek istemiyor. Eşitlik istiyor; aynı anne-babanın bir çocuğu olarak. Ve en sonunda derin bir “oh” geliyor ondan; eşit, özgür ve kardeşçe.


El âlem ne der Nevzat?

Çorak tarlanın üçte ikisi kendisine verilen erkek evlat Nevzat (Osman Sonant) hem fiziki hem de zihni olarak kasabadan çıkamamış bir karakter. “Ne derler acaba diye kahrolası bir put vardır” düşüncesine karşı hep ağır mağlubiyetler almış, o putları bir türlü kıramamış biri. Kafası, konuşması, kıyafetleri ve arabası… Hep bu mağlubiyetlerin bir ürünü. Ama ya kalbi? Kalbi bir kere devreye giriyor ve “Birisinin yakasına yapışmadan önce elleriniz temiz mi, kontrol ediniz” cümlesi minvalinde bir zırh ediniyor kendine. O da gülüyor en sonunda; eşit, özgür ve kardeşçe.

“Bu toprakların” bir yansıması

“Bu toprakların” diye başlayan cümleler artık yormaya başladı, bunu biliyorum. Ve fakat “Mukadderat” filmi, tam anlamıyla bu toprakların bir yansıması. Kastamonu’ndan çıkan ve tastamam bir Türkiye fotoğrafı sunuyor bize. Kavgalarla, tartışmalarla, sinir krizleriyle başlayan ve mücadele, çok çalışma ve gülümsemeyle biten bir görüntü var bu fotoğrafta. Ne olursa olsun, her şeye rağmen her şeyin güzel olacağına dair ümidini asla kaybetmeyen bu memleketinin insanı var. İzleyin, göreceksiniz. 

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans