Eylül ayının sonlarına yaklaştığımız bugünlerde film festivalleri sayesinde usta yönetmenlerin ödül sezonunda adından sıkça söz ettirecek yapımlarına kavuşmaya başladık. İstanbul için sonbaharın gelişini tam manasıyla müjdeleyen Filmekimi’nin programı da kısa süre önce açıklandı. “İstanbul Kültür Sanat Vakfı” (İKSV) tarafından bu yıl 24’üncü kez düzenlenecek olan “Filmekimi”, Paribu sponsorluğunda 3-12 Ekim’de İstanbul, 9-12 Ekim’de Ankara, 16-19 Ekim’de Eskişehir ve 23-26 Ekim’de İzmir olarak dört şehirde sinemaseverlerle buluşacak. Özellikle Cannes’dan Venedik’e, Locarno’dan Toronto’ya saygın festivallerde dünya prömiyerini yapan en yeni ve ödüllü filmleri sinemaseverlerle buluşturacak sonbahar film etkinliğinde bu yıl biri kısa metraj olmak üzere toplam 49 film yer alırken ben de programda en öne çıkanları önererek izleme listesini belirlemekte kararsız kalan izleyiciler için bir rehber sunacağım. Filmekimi biletlerinin 26 Eylül Cuma günü genel satışa açılacağını da hatırlattıktan sonra keyifli okumalar dilerim.
Filmekimi’nde son olarak dört yıl önce Verdens verstemenneske (Dünyanın En Kötü İnsanı) filmini izlediğimiz usta isim “Joachim Trier”, bu kez de melodrama kaçmadan samimi duygulara ve psikolojik inceliklere odaklanan derin bir aile hikayesini odağına alan “Affeksjonsverdi (Manevi Değer)” ile beyaz perdede olacak. “Renate Reinsve”, “Stellan Skarsgård”, “Inga Ibsdotter Lilleaas” ve “Elle Fanning”i bir araya getiren filmde hikayenin merkezindeki Nora ve kız kardeşi Agnes, annelerinin ölümünün ardından uzun süredir görüşmedikleri yönetmen babaları Gustav’la yüzleşmek zorunda kalır. Oslo’daki aile evi hem bir mekan hem de anıların ve yaraların toplandığı bir sembol olarak öne çıkıyor; Gustav ise burayı yeni filmiyle ölümsüzleştirmeyi düşünüyor. Filmde, yıldızı sönmüş yönetmen Max Borg’un yıllar evvel evi terk ederek derinden yaraladığı kızları Nora ve Agnès’le yeniden bağ kurma çabalarını izlerken diğer yandan da düşündüren, sabır isteyen ama aynı zamanda kusurlu insanlara sevgiyle yaklaşan bir hikayeye tanıklık edeceğiz. Film aynı zamanda Norveç’in Oscar adayı.
İlk filminden bu yana her projesini merakla beklediğim “Julia Ducournau”nun Altın Palmiye ödüllü Titane’ın (2021) ardından yönettiği yeni uzun metrajı “Alpha”; dişlerinizi sıkmanıza, sarsılmanıza, rahatsız olmanıza ve muhtemelen içinizi kaldırmaya neden olacak, dehşet verici bir aile dramı. Ducournau, filme adını veren 13 yaşındaki kız çocuğu üzerinden özellikle de ergenlik döneminde meydana gelen kabus gibi değişimleri ele almaya devam ediyor. Film, annesiyle yalnız yaşayan Alpha’nın bir gece geç saatlerde bir partiden eve kolunda yeni bir dövmeyle dönmesiyle başlıyor. Hiç durmadan kanayan dövme yüzünden hem evde hem de okulda herkes, Alpha’ya insanları taşa dönüştüren bir salgın hastalık bulaştığını düşünüyor. Paranoya, panik, ayrımcılık, utanç, keder ve umutsuzlukla örülü boğucu bir iklimi ustalıkla kuran Alpha, dünya prömiyerini geçtiğimiz mayıs ayında Cannes’da yaptı.
2018 yılından bu yana The Favorite ile başlayıp Poor Things ile zirve yapan ve son eserleri Kinds of Kindness ile akıl tutulması yaşatan Yunan asıllı yönetmen “Yorgos Lanthimos” ile Oscar ödüllü oyuncu “Emma Stone”, bu kez de “Bugonia”da bir araya geliyor. Dönem, akıl oyunları, kendini ve dünyayı keşfetme, özel yetenekler, hayatının kontrolünü eline alma… Bu anahtar kelimeler üzerinde inşa olan ve filmografisinin erken döneminden itibaren övgü ve ödüllere doymayan Yunan asıllı yönetmen Lanthimos’un yeni filmi, komplo teorilerine takıntılı iki gencin; dünyayı yok etmeye niyetli bir uzaylı olduğuna inandıkları bir iş insanını kaçırmalarını konu alıyor. Kendinizi sıradışı, sürprizli ve yoğun Lanthimos öğeleriyle dolu eğlenceli bir gerilim-bilimkurguya hazırlayın! 35mm filme çekilen Bugonia, Jang Joon-hwan’ın 2003 tarihli Save the Green Planet! filminden esinleniyor. Stone, bu kez hem “Jesse Plemons” ve “Aidan Delbis” ile oyuncu kadrosunda hem de Ari Aster ile birlikte filmin yapımcıları arasında.
Hereditary ve Midsommar ile ses getiren projelere imza atan “Ari Aster”, yeni filmi “Eddington”da seyircisini modern bir western ile baş başa bırakacak. Kadroda ise “Joaquin Phoenix”, “Pedro Pascal”, “Luke Grimes”, “Deirdre O’Connel”, “Micheal Ward”, “Austin Butler” ve “Emma Stone” yer alıyor. Pandeminin bilinmeyenlerle dolu ilk aylarında Amerika’dayız. Sonrası; Maskeler, salgınlar, komplo teorileri, sosyal medya fenomenleri ve her an her yerde görülen delilikler… Günümüz Amerika’sının ruh hâlini neredeyse birebir yansıtan Eddington, küçük bir kasabada geçse de tüm ülkenin kırılganlığını çarpıcı şekilde açığa çıkartıyor. Şerif Joe Cross, COVID salgını sırasında düzeni korumaya çalışırken hem siyasi rakibiyle hem de giderek büyüyen bir toplumsal huzursuzlukla yüzleşiyor. Başlangıçta sıradan bir sağlık tedbiri gibi görünen maske uygulaması, kısa sürede kitlesel öfkeye ve toplumsal itaatsizliğe dönüşüyor, komşular birbirine düşman kesiliyor.
Filmlerinde sıklıkla insan doğasının karanlık dehlizlerine göz atan “Park Chan-wook”, yeni filminde de en kötüsünü göze alan bir adamı konu alıyor. Man-soo, yıllarca çalışıp didindiği şirketten aniden kovulur. Yeni bir iş bulmak için durmadan uğraşıp kendince dibe vurunca rakiplerini öldürmekten başka seçeneği kalmaz. Donald Westlake’in The Ax adlı romanından uyarlanan “Eojjeolsuga eobsda (Başka Yolu Yok)” kısa süre önce Venedik Film Festivali’nin ana yarışmasında dünya prömiyerini yaptı. Filme dair ilgi çeken bir başka nokta ise 2005 yılında aynı romanı uyarlayan Costa-Gavras’ın, Park Chan-wook’un filmi geliştirirken kendisine destek vermesi. Man-soo rolünü Squid Game’den tanıdığımız “Lee Byung-hun”un üstlendiği film, Güney Kore’nin Oscar adayı.
Amerikan bağımsız sinemasının tartışmasız ustası “Jim Jarmusch”, altı yıllık bir aradan sonra kendi sözleriyle “Çok ince; üç zarif çiçek aranjmanı gibi tasarlanmış, komik ve hüzünlü” bir filmle beyazperdeye geri dönmekle kalmayıp Venedik’te Altın Aslan’ı kazandı. Yönetmenin yeni filmi “Father Mother Sister Brother (Baba Anne Kız Kardeş Erkek Kardeş)”, adından da anlaşılacağı gibi son derece dokunaklı, zarif ayrıntılarla bezeli bir aile dramı. Yetişkin çocuklar ve mesafeli ebeveynleri arasındaki ilişkileri ele alan film, her biri farklı ülkede geçen üç bölümden oluşuyor. Baba Anne Kız Kardeş Erkek Kardeş bir komedi, ama içinden melankolik çizgiler geçiyor. Filmin dikkat çeken oyuncu kadrosunda ise “Cate Blanchett”, “Vicky Krieps”, “Adam Driver” ve “Charlotte Rampling” gibi yıldız isimler yer alıyor.
Filmekimi seçkisinin gözden kaçmaması gereken bir diğer yapımı ise Cannes’da Jüri Ödülü’nü paylaşan “Mascha Schilinski”nin çarpıcı filmi “In die Sonne schauen (Düşüşün Tınısı)”. Saksonya’da bir çiftlik evi. Farklı dönemlerde aynı çiftlikte yaşamış dört kadının hayatı birbirine bir şekilde bağlıdır: I. Dünya Savaşı öncesinde 7 yaşındaki Alma… II. Dünya Savaşı devam ederken genç bir kız olan Erika… 1980’li yıllarda bölge Doğu Almanya sınırlarında iken hayatı tanımaya aç bir genç kadın, Angelika… Günümüzde ailesiyle bu çiftliğe taşınan, şehirde doğup büyümüş Nelly… Bu dört genç kadının arasında, bir dönem aynı çiftlikte yaşamaları dışında bir bağ var mı? Bu sorunun cevabına bazen yaklaşıyor bazen tamamen uzaklaşıyoruz. Zira film, klasik bir anlatı yapısını tercih etmeyen, neden sonuç ilişkileriyle ilgilenmeyen bir atmosfer filmi. Farklı zaman dilimlerine ait ses ve görüntüler iç içe geçiyor, bir kadından diğerinin hikayesine uzanıyoruz sürekli. Yönetmen ikinci uzun metrajlı filminde Almanya’nın son yüz yılına, en önemli dönemeçlerine, kadın hikayeleri üzerinden bakıyor. Bu hikayeler klasik anlamda birbirine bağlanmıyor belki ama hepsi arasındaki ortak nokta kadın olmanın benzer halleri. Zaman genişliyor, geçmişin yankıları duvarlarda kalıyor. Aile bağları, travma ve hafızayı şiirsel bir dille keşfeden ve “hayalet acılar”dan ilham alan film, Almanya’nın Oscar adayı. Yalnızca oyuncu seçimleri bir yılı aşkın bir sürede tamamlanan, görselliği ve estetik tercihleriyle çarpıcı bu film, yaşamak yerine hayatta kalmaya çalışan kadınların deneyimlerini ele alarak seyircisini sarsacak.
Usta yönetmen “Paolo Sorrentino”, Venedik Film Festivali’nin açılışını yapan filmi “La grazia”da birçok projesinde birlikte çalıştığı “Toni Servillo” ile yeniden bir araya geliyor. Film, görev süresinin sonuna gelmişken büyük tartışma yaratan birkaç kararı onaylamanın arifesinde, kurgusal bir İtalya cumhurbaşkanını konu alıyor. İlk defa halkın çok sevdiği bir siyasetçiyi konu alan Sorrentino’nun önceki filmi Parthenope, geçen yılki Filmekimi’nde gösterilmişti. La Grazia, sinema yazarlarından yönetmenin tartışmasız en iyi filmlerinden sayılarak tam not alırken Tony Servillo’nun adı da Oscar adaylığı için konuşulmaya başladı.
“Christian Petzold” ve projelerinde sıkça rastladığımız oyuncularından “Paula Beer”, bu kez de ismini Maurice Ravel’in piyano süitinin üçüncü bölümünden alan “Miroirs No.3 (Aynalar No.3 Okyanusta Bir Tekne)” filminde bir araya geliyor. Petzold, yeni filminde tıpkı bir öncekinde olduğu gibi, kırsalda ve az sayıda karakter arasında geçen bir öykü anlatıyor. Erkek arkadaşıyla Brandenburg’dan Berlin’e dönerken geçirdiği araba kazasından canlı kurtulan Laura’nın yardımına, bölgenin yerlilerinden Betty koşar. Erkek arkadaşı kaza yerinde ölen Laura Berlin’e geri dönmek istemez, Betty’ye bir süre onunla kalıp kalamayacağını sorar. Laura’yı Betty’nin evine ve sakin hayatına çeken bir gizem vardır. Betty de karşısına tesadüfen çıkan bu genç kadına hayatında yer açmaya dünden razıdır. Petzold karakterler arasındaki gerilimi ustalıkla kuruyor ve seyirciyi gizemli bir öykünün içine çekiyor. Huzur ve gerilim arasında gidip gelen anlardan oluşan mütevazı ama etkileyici filmi, Petzold’un kullanmayı tercih ettiği hayranlık uyandıran müzikleri için dahi kaçırmamalı.
Çöl tozuyla kaplı, rave müziğin insanı hipnotize eden ritmiyle sarmalanmış bir arayış hikayesi, bu yılın seçkisinde “Oliver Laxe”ın yönettiği “Sirât (Sırat)” filmiyle yer alacak. Kaybolan kızını orada bulacağına inandığı için küçük oğluyla birlikte Fas’ta çölde gerçekleşen bir “rave”e giden Luis’in arayışı giderek sınırlarını kontrol edemediği, tehlikeli bir yolculuğa dönüşür. Seyircisini sürekli şaşırtan film, tıpkı esinlendiği tekno müzik gibi, tansiyonu yavaş yavaş yükseltip beklenmedik anlarda darbeyi indiriveriyor. Filmin ritmi kusursuz bir matematikle hesaplanmış bir DJ seti gibi. Karakterlerin gerçeklikten giderek koptukları bu ruhani yolculuk, “Kangding Ray”in müzikleri ve “Mauro Herce”nin büyüleyici sinematografisiyle şekilleniyor. Hem görsel hem de işitsel dünyasıyla gerçek anlamda tadına ancak büyük ekranda varılabilecek film, çelik gibi bir sinirle ve mutlaka ama mutlaka beyaz perdede izlenmesi gereken bir yapım. İzleyicisini adının çağrıştırdığı gibi soluksuz bir gerginlikle sınayan film, Cannes’da Jüri Ödülü kazanmıştı. Süper 16mm filmin grenli dokusuyla göz alan, izleyicisini adının çağrıştırdığı gibi soluksuz bir gerginlikle sınayan filmi, Laxeşöyle tanımlıyor: “Sırat, sizi ölmeden ölüme sürükleyen bir içsel yol. Tıpkı ana karakterin deneyimlediği gibi. Aynı zamanda cehennemle cennet arasındaki köprünün adı. Umarım Sırat, içimizde saklı bir kıvılcımı tutuşturur ve ruhumuza dönüp bakmamıza vesile olur.” Film, İspanya’nın Oscar adayı.
Cannes’ın Altın Palmiye kazanan filmi olmayan bir Filmekimi düşünülemez. “Jafar Panahi”ye 20 yılı aşkın süredir ilk kez bu yıl mahkumiyetinden kurtularak katıldığı Cannes’da Altın Palmiye’yi kazandıran “Yek tasadef sadeh (Görünmez Kaza)”, mümkün olduğunca az şey bilerek izlemekte fayda olan bir drama. Panahi, bir trafik kazası nedeniyle yolları kesişen bir grup insanın, geçmişin gölgesi ve travmaları etkisinde verdiği kararları anlattığı bu filmi için “Çıktığımda, parmaklıklar ardında tanıştığım insanlar için bir film yapma zorunluluğu hissettim; bu film onlara borcumdur.” ifadelerini kullanıyor. Hapishanede kendisine işkence eden kişiyi yıllar sonra bulduğunu düşünen Vahid’in doğru kişiyi rehin aldığından şüphe ettiği bu hikayede aynı gün içinde yaşanan toplu bir vicdan muhasebesi anlatılıyor. Film aynı zamanda Fransa’nın Oscar adayı oldu.
3-12 Ekim’de İstanbul, 9-12 Ekim’de Ankara, 16-19 Ekim’de Eskişehir ve 23-26 Ekim’de İzmir olarak dört şehirde gerçekleştirilecek Filmekimi 2025’in tüm programı ve filmlere dair merak ettiğiniz diğer ayrıntılara etkinliğin web sitesi üzerinden ulaşabilirsiniz.