Ana SayfaMüzikGaye Su Akyol: "Ben kendi hayallerimin amelesiyim."

Gaye Su Akyol: “Ben kendi hayallerimin amelesiyim.”

Geçen Ekim ayında tanışıp hayranlığımın fangirl boyutunu da aştığı ve tee ‘Seni Görmem İmkansız’dan beri takip ettiğim bu rönesans kadını, bu mitolojik Anadolu Ejder’i, bu ziyadesiyle değişik Gaye Su Akyol’la o zaman da röportaj yapacaktık ama zaman sınırlamaları yüzünden gerçekleşmemişti.

Neslihan Atcan ALTAN

Gerçekleşmemişti ama Gaye Su Akyol bir FBI ajanı salahiyetiyle kendisi hakkında hiçbir şey söylemeden beni hayatımdaki herkesi ispiyonlayacak derecede konuşturmuştu. Sonra araya onun inanılmaz bir hız ve kapsamla devam eden turnesi girdi. Sosyal medyadan takip ederken diğer hayranlarından kıskanıp, kafamda konuşmaya başladığım bu sanatçı hanım, bir de AI’a sardı, sonra bir de Shocking Blue’nun sonradan Nirvana tarafından yeniden icra edilmiş ‘Love Buzz’ını kendi büyüsünü parçanın üstüne üfleyip yeniden var etti, yanına da ‘Böyle Olur mu?’ türküsünü yoldaş etti derken, şimdi de diyor ki “8 şarkılık video serisi geliyor”. Ki, o da geldi. Kendisine neredeyse bir yıldır kafamın içinde ruh hastası gibi sorduğum soruların bir kısmının cevabını bulacağınız röportajımıza buyurun.

Bu 2023 turnesi eminim sizin kafanızda yıllar öncesinden şekillenmişti. Bu kapsamda bir turne Anadolu Ejder’ine (albüm olan) nasıl geliyor? Albüm nasıl karşılıyor turneyi? Albümü büyüten bir turne mi oluyor? Hangi şehirler hangi parçaları sahiplendi?

Amerika’da büyük bir turne hayali yıllardan beri vardı. Ama New York City’nin göbeği Bryant Park’ta 4.000’den fazla kişiyle böyle çılgın bir açılış yapacağımızı tahmin bile edemezdim. Hayallerin de ötesinde bir başlangıç oldu. İlk 5 konseri çaldık, geriye San Francisco, Los Angeles ve Seattle konserleri kaldı. Müthiş insanlarla tanıştım, yepyeni tecrübeler edindik. Yeni dinleyiciler ve maceralar eklendi. “Anadolu Ejderi” kanatlarını açtı uçuyor. Bu topraklarda doğmuş Türkçe bir müziğin şarkılarını tüm dünyaya dinletmesi muhteşem bir his.

“Bu zorluklar hayallerime, hayat amacıma hizmet ediyor.”

Gerçekten inanılmaz ve çok gurur verici. Peki, turnede olmak GSA ve ekibine neler katıyor ve neler götürüyor? Böyle büyük bir turnenin nekahet dönemi ne kadar sürecek?

Keşke nekahet dönemi olabilse ama eve dönmeden Kanarya Adaları’na uçuyoruz, döndükten birkaç gün sonra da ilk Afrika konserimiz var ve açık konuşayım çok yorgunuz 🙂 Şu an bunları NYC – LA uçağından yazıyorum. Dün New York konseri vardı, birkaç saatlik uykuyla yine yollara düştük. Sen bir sordun, ben bin anlatayım da biraz dertleşelim;

Turneler inanılmaz yorucu, yani laf olsun diye söylemiyorum, dışarıdan bakan biri için “oh ne güzel geziyorsunuz” ama içine girince bitmeyen uçak yolculukları, saatlerce sıralarda beklemek, vücudun her an basınca maruz kalması, uçaktan in, arabaya bin, çoğunlukla otele bile uğramadan mekana git, soundcheck yap, birkaç saat içinde şipşak yemeğini ye, hızlıca hazırlan, konsere çık, en iyi performansını sergile, dinleyicilerle bağ kur, bu sırada sesini, akıl sağlığını koru, delirme, kendini çok hırpalama ve rocknroll’a düşme, aileni, arkadaşlarını, sevdiklerini özle, şanslıysan birkaç saat uyu ve sabahın köründe yine yollara düş, aynı “loop” tekrar başa. Yani özet bu. Gerçekten fiziksel ve ruhsal olarak çok yıpratıcı ve hazır değilsen ya da kendine iyi bakamıyorsan çökmen an meselesi.

Amerika’da sadece turneleyen müzisyenlerle çalışan psikiyatristler, psikologlar varmış. Aşırı mantıklı… Geçen bir müzisyenin, turneleyen kadın müzisyenlerle ilgili iyi dilekleri, çok daha fazla zorluk yaşadıklarını ifade etmesi de beni çok duygulandırdı. Her şey hormonlara bağlıyken o kadar ince bi çizgide gidip geliyoruz ki… Ee o zaman niye bu işi yapıyorsun diyen olabilir, cevabı basit: her işin zor yanları var ve başka bir işin kahrını böyle zevkle çekemem. Bütün bunlar geriye dönüp bakınca benim için tahammül edilebilir dertler yani. Bu zorluklar hayallerime, hayat amacıma hizmet ediyor. Özetle ben kendi hayallerimin amelesiyim 🙂

Ne güzel bir benzetme ama. Ah keşke herkes kendi hayallerinin amelesi olabilse😊 Ben mesela ortam amelesiyim. Neyse, gelelim Instagram’daki  Consistent Fantasy is Reality hesabınıza. Nedir bu AI’la alma-verme durumu? Benim tanıdığım ya da tanıdığımı zannettiğim GSA, bu projeyi başka bir projenin parçası yapar gibi geliyor. Öyle mi? AI siz ve tüm yaratıcılığınız ve yaratılarınız için ne ifade ediyor?

Ya bayılıyorum o işe. Yapay zeka olayının bir kısmını başından yakaladığım için mutluyum. Başımıza iyi kötü ne işler açacağını tahmin etmesi çok zor. Ama yani ben şimdiden albümlerin tasarımlarını yapmaya başladım hatta Sub Pop EP’mi ve Lalalar’ın albüm tasarımını AI’yle yaptım. Elindeki araç, teknik her ne olursa olsun, yarattığın şeylerin kendi arasındaki iletişim, hizmet ettikleri idea, his ve ortaklıklar ve bu dünyadaki varlığınla kurdukları ilişki asıl bağlamı oluşturuyor. AI’yle ya da müzikle, oyun hamuruyla ya da hangi teknikle olursa olsun, sen ne söylüyorsun ve ötekine ne hissettiriyor, sanırım konu bu.

Kullanılan tekniğin hizmet ettiği amacı gerçekleştirip gerçekleştirmediği önemli oluyor sanırım. Şimdi gelelim ‘Love Buzz’a… 16 Ağustos’ta Sub Pop’la bombayı attınız. Yani o nedir öyle? O nasıl oldu? Bize bir anlatır mısınız? ‘Love Buzz’ın içine Türkçe söz eklemek nedir? Ve yanına ‘Böyle Olur mu?’yu almak? Bu nasıl bir konsept ve nasıl her istikrarlı hayaliniz her seferinde çalışıyor? Geri dönüşü nasıl bu teklilerin? Ve sizin Instagram grubunda sorduğunuz soruyu ben size sorayım: ‘Love Buzz’ bir filmin soundtrack’i olsa hangi filmin olurdu?

Bir gün Sub Pop’tan mail geldi, “Singles Club” serimizde size de yer vermek isteriz, ne dersiniz diye. Mutluluktan çıldırdık tabii. Ta ergenliğimde Nirvana’nın “Bleach” albümüyle tanışmıştım Sub Pop’la, sonra oradan çıkan birsürü favori albümüm oldu. Onların haberi yok ama ciddi bir mazimiz var yani 🙂 Hayat çok garip. İstikrarlı hayallerin nasıl hakikat olduğunu sürekli teyit edip duruyor, bu da o hikaye… toplantı yaparken Nirvana’nın ‘Love Buzz’ını yeniden düzenleyip söylemek istediğimden bahsettim. Jonathan (Sub Pop’un kurucu ortaklarından, aynı zamanda Kurt Cobain’in de yakın arkadaşı) bu fikre bayıldı. Zaten yıllardır bu şarkıyı bazı konserlerde çalıyorduk, üzerine Türkçe sözler yazmak istedim çünkü benim de ekleyeceklerim vardı 🙂 coğrafyalar arası bi gezinti gibi son hali. ‘Böyle Olur Mu?’ da çok sevdiğim bir türküdür. O ara onun üzerinde çalışıyordum ve ikisinin yan yana iyi bir çift olacağını düşündüm. Sonuç olarak prodüktörlüğünü yaptığım bu iki şarkılık EP çıktı meydana.

Coğrafyalar arası gezinti ne güzel bir deyiş ya. Gerçekten bana Nirvana’nın yaşattığından çok daha fazla his yaşattı. Peki bu 8 şarkılık video serisi nereden çıktı? Çıktığı çok iyi oldu o ayrı ama sizin bu kafanız nasıl çalışıyor aşırı merak ediyorum.

Bu zamana kadar her albümümün farklı konseptlerde canlı performans videoları oldu. Şarkıların canlı hallerini ve bu hallerle yeni müzikal evrenler yaratmayı çok seviyorum; dekor, ses, ışık, kurgu, mod eklenince albümlere yeni bir ruh ve boyut katıyor bence. Bu sefer de eksik kalmasın istedim. Bir de yıllardır konserlerde, instagram videolarında ya da birtakım projelerde düzenleyip söylediğimiz tsm şarkılarına inanılmaz bir ilgi ve sevgi var, sürekli tsm albümü yap diyen dinleyicilerime mini bir kıyak geçmek istedim. O yüzden bir günde stüdyoda 8 şarkı çalıp kaydettik, 2 EP’ye ve 8 nefis videoya dönüştü. İlk teklileri paylaştık. İki albüm de 29.09.23 günü “Feza Musiki Cemiyeti” ve “Elektro Sayfiye Havası” olarak maceraya başlıyor.

Rakısız izleyip dinlemesi ayıp olur bence. Hatta şahsen rakı masasına da şık oturmak gerekir. Öyle bir hissiyat uyandırdı bende. Şimdi biraz gündem dışı sorular sormak istiyorum: yıllar önce bir röportajınızda “müziğimden beklentim tarihe dürüstçe tanıklık etmesi, duyguları, tutkuyu var olma arzusunu tetiklemesi” demişsiniz. Beklentiniz hala aynı mı yoksa farklı beklentiler eklendi mi?

Ana fikir aynı. Hala ne yapıyorsam kendi hakikatimi yaratmak ve hayatla eğlenceli bir yerden baş edebilmek için yapıyorum.

Anadolu’nun çeşitli noktalarına stüdyo kurma hayali devam mı?

Şimdilik rafa kalktı. Bu ara bambaşka hayaller var.

Sizin şarkı yazma sürecinizi aşırı merak ediyorum. Aslında uzun süredir zevkle okuduğum Nick Cave’in “Faith, Hope, and Carnage” kitabı bana sorduruyor bunu çünkü tüm kitap boyunca kafamın içindeydiniz. Mesela Cave şarkı sözlerini hiç doğaçlama yapmazmış. Sizde nasıl gelişiyor? Ayrıca siz de buna benzer bir kitap projesinde olmak ister miydiniz?

Değişiyor. Sürekli notlar alırım, şiirler yazarım, aklıma bir melodi ya da ritm geldiğinde kaydederim, Ableton’da farklı enstrümanlarla kaydettiğim taslak halinde ya da bitmiş yüzlerce dosyam var. İşte bazen farklı zamanlara ait bu notlar ve duygular yan yana gelip bütünü oluşturuyor. Bazen de aniden şarkının kendisini mırıldanmaya başlıyorum ya da mesela bi davul ritminin, klavyenin ya da gitar riff’inin üstüne şarkıyı söylemeye başlıyorum.

Önümüzdeki günlerde de boş durmayacağınız kesin olduğuna göre gitgide AI’la iç içe kavramsal sanat projeleri mi göreceğiz?

Çok güzel şeyler oluyor ama henüz açıklayamıyorum. Yakında görüşürüz bence.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR