Gripin’in Türk müzik piyasasındaki yeri artık 20 yılı aştı. Kendi kişisel tarihimde de bir o kadar uzun zamandır varlar ki daha 18 yaşına gelmemişken ex-Bronx’ta konserlerine giden biriydim (bir yatırım tavsiyesi değildir!). Hatta o zamanlar şahane cover’lar çalan bir ekiplerdi ve hala o günlerin anısına bir konser vermelerinin peşindeyim. Tekrar Pearl Jam – ‘Black’ dinlemek hiç de fena olmaz mesela! Ama benim peşinde olduğum bu konuyu ve nostaljiyi bir kenara koyacak olursak (şahsi mücadeleme devam edeceğim) yine yeniden güzel bir şarkıyı bizlerle buluşturuyor Gripin, ‘Aklıma Ziyan’. Biz de bu yeni şarkı vesilesiyle ekiple bir araya gelelim dedik ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Birol, Arda, İlker ve Murat’ın anlattıkları için buyurun sohbetimize… Fonda da muhakkak ‘Aklıma Ziyan’ı açın ama 🙂
Uzun bir aranın ardından beraberiz. Yeni şarkınız ‘Aklıma Ziyan’ da bizlerle beraber. Bu son aylarda çıkardığınız 3. single. Hatta az önce sohbet ederken öğrenmiş oldum ki ‘Kim Tutar Beni’ ile aynı zamanda hazırmış ama o mu bu mu derken sıralama böyle olmuş. Şarkıyı sizden dinleyelim o zaman.
Birol: Şarkı tabii biraz genel dünya vaziyetlerine ve bölge vaziyetlerine dair bizim hissiyatımızı anlatan bir şarkı. Aslında içimizde iyilikle kötülüğün bir kavgası var. Sadece içimizde değil, dışarıda da öyle, bunu anlatan bir şarkı. Aşağı bakıyorsun Orta Doğu’ya, Filistin’e olaylar oluyor, yukarıda savaş var… Her yerde bir şey var ve o kadar hızlı gelişiyor ki alışıyoruz gibi bunlara. Bunları kendi perspektifimizden anlatan bir şarkı bu. Bir ömrümüz var, bu ömrümüz içinde de belli bir zamanımız var. Bu zaman genel olarak ucuza gidiyormuş gibi bir hissiyattayız. Neredeyse modern kölelik gibi bir şey var dünya genelinde.
Ömrümüz bu kölelik için ne kadar ki diyorsun…
Birol: Diyorsun ama bir yandan da yaşaman, çalışman ve para kazanman lazım. Ama yine okuyoruz işte, paranın % bilmem kaçı %1’de… Böyle bir dengesizlik var, bir tarafı o… Öbür tarafta zaten emniyet şeridinde gitmekten tut da sıra beklememeye kadar bir sürü düzensizlik var. Sen de bütün bunların içinde iyi olmaya çalışıyorsun ama bazen bu düzende nezaketle kayboluyorsun gibi bir durumlar da var… Biz de bunları kendi filtremizle anlatmaya çalıştık.
Hepimiz “biraz daha kötü olsam mı?”yı kesin yaşadık di mi?
Birol: Aslında şarkı biraz bu kavgadan bahsediyor. Benim kişisel kavgam da bu. Hayatta bir kavgadan bahsediyorsak da benim en büyük kavgam Gripin, Gripin’in müzik yapması. Kavga etmeyi seven insanlar da değiliz biliyorsun, kavga yok hayatımızda ama…
Arda: Hem dünya hem memleket olaylar karışık. Özellikle Covid dönemi başlayan bir şeydi bu benim için, çok kurmaya başladığımda kafada ne yapacağım ne edeceğim diye hiçbir şey yapamaz hale geliyorsun. Özellikle kendi işimiz adına, bir şey çalmak ya da bir şey üretmek filan imkânsız hala geliyor. Benim kavgam hep umut, umutlu olmak. Düzelir her şey, gelip geçer bir şekilde… Klibimizin sonundaki gibi kuşlar 🙂
İlker: Kavgadan hoşlanmıyoruz, uzak durmaya çalışıyoruz derken bir de bakıyorsun ki bu zamanlarda hayatın kendisi, güzelliklerini gizlemiş ve hayat eşittir kavga olmuş. Hayat mücadelesi hep vardı ve var olacak ama ne yazık ki keyfi azaldı yine de umut her zaman olacak.
Murat: Ben de çok farklı bir şey söylemeyeceğim yani. Herkesin zaten kendi içinde kendiyle ilgili kavgaları varken bir de ülke ve dünya kavgası işin içine giriyor. Dışarıdaki de içeridekini etkiliyor. Bir şekilde kavgamızı seçiyoruz ve sırayla bu kavgaları veriyoruz. Bu ülkede müzik yapmak ayrı bir kavga, kendi vicdanının kavgası ayrı bir şey, sektörde tutunabilmek ayrı bir kavga…
Klipten de bahsedelim sizden ilk kez AI bir klip görüyorum. Kim yaptı, senaryoyu siz mi yazdınız? Tüm detayları merak ediyorum 🙂
Murat: Deniz Türkeri yaptı işin senaryosunu ve kreatif tarafını her şeyini. AIMania firmanın adı. Bizim ilk AI denememiz oldu. Bu kısa zamanda çıkacak en iyi sonuç çıktı, biz çok memnunuz.
Birol: Normal bir klip çekelim diye çıktık yola sonra zaman sıkıştı ve bu yola girdik aslında.
Murat: Şu anda eli yüzü düzgün bir klip çekmenin bütçesi de çok yüksek yerlerde. Biz de hem bize farklılık olsun hem de birazcık da teknolojiye ayak uyduralım diye AI’da anlaştık. Biz ana hatlarını verdik ama onun dışında her şeyi onlar yaptı. 2-3 haftada tamamlandı.
Arda: 6000’e yakın görsel üretilip 58 plan oluşturulmuş. Ve bu 58 planla da klip çıktı.
İlker: Bizim için farklı bir deneyim oldu. Kısa sürede ortaya çıkan işten memnunuz aslında. Bir de tabii normal şartlar altında teknik açıdan yapılamayacak ya da yapması çok zor olan şeyleri AI sayesinde bir klip içine doldurmak yerine, hikâyeyi ön plana çıkarmak konusunda da güzel bir iş çıkardılar bence.
Murat: Tabii ne yaptığınla da alakalı. Bu firma daha böyle sinematik ve kendini devam ettiren bir konseptte ilerliyor. Tek tek alakasız şeyler olsa daha kısa sürede de bitebilir. Burada ise bayağı bir kısa film var neredeyse o yüzden aslında bu biraz vakit alıyor.
İşin teknik kısımlarında AI’dan faydalanıyoruz.
Bugün Birol ile ayrıca AI muhabbeti yapmıştık. Birçok sektöre dokunuyor artık AI. Bir şarkı yazarsan sözde takılsan AI’dan destek alır mısın demiştim, almam demişti. Sizin hayatınızda AI ne noktada?
Arda: Ben de Birol gibi düşünüyorum aslında. Üretim aşamasında değil ama biraz bir şeyler ortaya çıktıktan sonra, işin teknik kısımlarında faydalanıyoruz AI’dan.
Peki ilk albüme dönsek yani 2004’e. “O zaman bu teknoloji olsa daha iyi olurdu” mu yoksa olmasa da olur mu?
Arda: Başka bir şey olurdu. Daha iyi olur muydu? Valla bilmiyorum, belki de daha kötü olurdu çünkü o tadı olmazdı. Hele ilk albüm aşağı yukarı hiçbir şey bilmediğimiz bir zaman. Hiçbir kayıt tecrübemiz yoktu.
İlker: Arda’nın dediğine katılıyorum, belki teknik açıdan faydalı olabilirdi ama ruhunu bozardı gibi geliyor bana.
Murat: Sadece bazı konularda hayali arkadaşınla konuşuyorsun ve o senin kafanı açıyormuş gibi davranabiliyorsun. Google kullanmaz duruma geldim. Ama yaratıcılığın ilk anlarında çok manası yok bizim için, sonrasında belki.
Yıllardır sizi yakından takip ediyorum malum. Her zaman aşkı anlatan, tabii toplumsal olaylara da değinen bir ekipsiniz. Ama sanki aşkın iyi ya da kötü dozajı azaldı mı? Daha mı toplumsal söylemi olan bir sürece girdiniz? Ya da bana mı öyle geldi? Gerçi hayat da biraz oraya döndü…
Birol: ‘Var Bir İhtimal’ aslında biraz daha bir ilişki şarkısıydı, af dileme şarkısı gibi düşün. ‘Kim Tutar Beni’ biraz daha arınma, kendi iplerini kendi eline alma ve yeniden başlama… Bu şarkı ise evet, dünya ve toplum içerikli. Bence bir sonraki aşk şarkısı olur. Oraya gideriz, ben öyle düşünüyorum. Ama niye böyle oluyor? Zaten ne yaşıyorsan onu söylüyorsun. Bu da böyle bir 6 aydır filan duran bir şarkı, dün yapmadık. Zamanla demlenir ve olur diye düşünüyorum.
Arda: Sözler zaten bu duyguları belirliyor. Birol kurgu değil de yaşadıklarını yazan biri. Eh şu anda dönem bize onu getiriyor.
İlker: Dozajını bilemiyorum ama bu zor dönemin sözlere doğal yansıması diye düşünüyorum. Ama aşk illa ki Gripin şarkılarının konusu olmaya devam edecektir.
Murat: Bu kadar uzun süre müzik yaptıktan sonra geniş perspektifte 20 yıla bakınca dönemin aslında ne kadar etkilediğini görüyorsun. İlk baştaki Gripin, ortalardaki Gripin, şimdiki Gripin… Zaten dönemle paralel gidiyor bir şekilde bizim çaldığımız ya da dinlediğimiz müzik de.
Bir de cidden 20’li yaşlarındaki Gripin, 30’lu yaşlarındaki Gripin ve şimdi 40’lı yaşlarındaki Gripin şeklindeyiz…
Murat: Ama bir umut belki Gripin de mutlu bir şarkı yapar (gülüyor)
Yani evet sizde hep bir dert var ama ilk albümü düşününce yine bira daha umut vardı sanki ya? Gerçi Gripin’le kurulan bağın en büyük sebebi dertler. Derdi var ama her zaman ağlamıyor da. Belki bazen vokaldeki nameden o his geliyor ama sözlere bakınca o ağlama hali yok.
Birol: Ama hep bir umut vardır bizim şarkılarda ya…
Biz albümcüyüz ya… Dinleyici olarak da yapan adamlar olarak da…
Albüm planı ne zaman peki? Bu single’lar bir noktada bir albümde toplanacaktır…
Birol: Muhtemelen 8 şarkıda bu işi tamamlarız. Hep tek tek çıkacak şarkılar. Yeni düzen diyelim.
Peki bu sistemden memnun musunuz, değil misiniz?
Birol: Ben değilim ama olan bu.
Arda: Biz albümcüyüz ya… Dinleyici olarak da yapan adamlar olarak da. Bir de şu zor, albüme başlıyorsun mesela bir şekilde bir şarkıdan sonra diğerine geçiyorsun filan… Hepsini bir arada yaparken daha bir bütün oluyorlar. Tek tek çıkarıyoruz şu anda ve elimizde malzeme olsa da sırayla çıkış için bitiriyoruz. Biraz daha bütünlük kaçabiliyor. Ama çok da buna dertlenmiyoruz, biraz şarkı şarkı bakıyoruz. Yaptığımız şarkının ruhu ne istiyorsa onu yapıyoruz, bir önceki şarkı şöyleydi bu da böyle olmalı demiyoruz ama single daha zor.
Birol: Evet her şeyi bir şarkıya yüklemek çok zor. Bir de emekle beraber umudu da yüklüyorsun “olacak bu şarkı” diye.
Murat: Bütçeyi de yüklüyorsun bu arada öyle bir durum da var. Şimdi 2 ayda bir şarkı çıkartmak gibi bir zorunluluk var ya günümüzde, biz de ona uğraşıyoruz. O yüzden her şarkıya o albümün A-1’i gibi yaklaşıyorsun. O zaman da tüm kaynakları akıtıyorsun. Hep “daha iyi yapabilir miydik?” diye düşünüyoruz bazen.
Arda: Bir de şunu ekleyeyim albümü yaparken bir şarkı ile uğraşıyoruz, bir yerinde tıkanıyoruz mesela çünkü bizde demokrasi var 4 kişiden ikisi başka bir şeyi, diğer ikisi başka bir şeyi savunabilir. Tek şarkıda her şey duruyor. Ama albüm yapıyor olsan başka bir şarkıdan devam edersin. O yüzden de albüm daha iyi, başka bir şarkıya geçiyorsun ve kafan rahatlıyor.
İlker: Albüm her zaman daha iyi daha keyifli bir süreç ama hep konuşuyoruz ya, Gripin hızında daha doğrusu Gripin yavaşlığında albüm yapımı çok uzun sürüyor. Bu sistemde zorunda kaldığımız için hızlandık, bize böyle bir katkısı oldu.
Uzun uğraşlar sonucu bir albüm çıkarıyorsun ve 5 tane şarkının esamesi okunmuyor.
Evet şu anda 10 kişiden 8’i bunu yapıyor. Peki merak ediyorum cidden fark ediyor mu single çıkarmak?
Birol: Şöyle fark ediyor mesela uzun uğraşlar sonucu bir albüm çıkarıyorsun ve 5 tane şarkının esamesi okunmuyor. Artık şarkı maalesef ki bir post atmak gibi bir şey. O yüzden onca emek verip, 5 tanesi hiç istediğin yere gelmeyince üzücü oluyor. Çünkü her şey artık çok hızlı tüketiliyor.
Ben ne yalan söyleyeyim albüm dinlemeyi özledim. Her perşembe gecesi ya da cuma sabahı yeni çıkanları dinliyorum. Bazen bir şarkıyı çok beğenip devamını da dinlemek istiyorum ama maalesef, hikâye orada bitiyor…
Arda: Ben de mesela Spotify’da bir şeyler dinlerken hiç bilmediğim birine denk geliyorum ve merak edip başka ne yapmışlar diye bakıyorum ve hevesim kursağımda kalıyor.
2004 ilk albüm ama öncesi de var tabii sizin bir araya gelişinizin. Bana sorsanız 10 yıllık grup diyeceğim ama 25 yılı devireceksiniz. İlişki yürütmek zordur genel olarak nasıl gidiyor 4 kişilik bu birliktelik? Genel olarak ne hissediyorsunuz?
Birol: Cidden çok zaman, şarkıdaki gibi “işte bu zaman delinmiş”. Birincisi şükrediyoruz, bu kadar yıl grup müziği yapmış olabilmek müthiş bir şey. Öte yandan tabii ki tartışıyoruz. İnişlerimiz çıkışlarımız oluyor. Bunu daha önce de söyledik, bizim hayatımızdaki en önemli şey, en azıdan benim için Gripin. Tabii çoluklar, çocuklar var onları söylemiyorum ama en çok emek verdiğimiz şey Gripin ve bu emeği bize geri veren şey de Gripin. O yüzden bu önemli gemiyi yüzdürmemiz lazım. Bu motivasyonla devam ediyorsun. “Gripin olmazsa hayatımda ne olur?” diye düşündüğümde, çok büyük boşluk olur. O yüzden en büyük şey o diye düşünüp her şeyin önüne koymak gibi bir anlayış var bende. İş olarak da değil, duygusal olarak. Eşini, dostunu sana kazandıran, en büyük mutluluklarını yaşatan, insanlarla seni buluşturan bir şey. Geldik ve gidiyoruz, bu hayatı değerli kılan ve iyi ki geldik dedirten şeylerden biri Gripin. O yüzden onun devam etmesi için ne gerekiyorsa yapıyorum. Yani yapıyoruz, di mi?
Arda: Çok güzel tabii ki geliyorlar “ortaokulda şunu dinliyorduk” vs… Ama bir yandan tamam yaptıklarımız eyvallah ama inşallah 3 sene sonra yaptıklarımız da onların arasına girer duygusu da var. “Gripin vardı 10 sene önce çok güzel şarkılar yaptılar” değil de “Gripin var geçen ay da çok iyi bir şarkı çıkardı” gibi bir motivasyonum var. Taze kalabilmek istiyoruz, hepimiz istiyoruz.
Birol: Bir tek Mick Jagger’ın ve Bob Dylan’ın yaptığı şeyi yapmaya çalışıyoruz aslında. (Gülüyor)
İlker: Beraber müzik yapma isteğimiz bitmedikçe ki biteceğini hiç sanmıyorum, problemlerin hepsi çözülür en azından şu zamana kadar bir şekilde çözmeyi hep başardık.
Murat: Ve sanırım yaşla da alakalı olarak bir eşik var bu grup olayında. Belki evliliklerde de vardır bilmiyorum. O eşiği aştıktan sonra geçekten çok büyük bir şey olması lazım ki bizim birlikteliğimiz bozulsun diye düşünüyorum. Biz o eşiği bayağıdır aştık bence.
Zamanında ex-Bronx’ta sahnedeyken düşünür müydünüz 25 sene sonra hala beraber olacağınızı?
Birol: “Hadi lan!” dersin. (Gülüyor) Bu arada o dönemden kasetler var da elim gitmiyor kime onu izletip yeni şekilde kaydettiririm diye… İçinde ne olduğunu bilmiyorum çünkü.
Ben zamanında Blue Jean dergisine bir dosya konusu hazırlamıştım, “Başka işlerde çalışan sevdiğimiz müzisyenler” diye ve bu dosya konusunda yer alan isimlerden biri de Birol’du. O zamanlar hem tekstil sektöründeydi hem de Gripin vardı. Ve tek hayali sadece müzikle yaşamına devam etmekti. Bugün gelinen noktada tek işiniz müzik zaten. Hayat ya bu, her şey tam tersine dönse ne yaparsınız?
Birol: Birincisi zaten öyle bir şey olmasın diye her şeyin değerini bilerek ilerlemeye çalışıyoruz. Olursa da yaptıklarımızı iyi ki yapmışız diyerek mecburen devam edeceksin ne yapacaksın ki? Yaşamak da lazım.
İlker: Bence bir yolunu bulup yine müzikte devam ederiz gibi geliyor bana. Ne bileyim peruk takarız, maske takarız, bir şey uydurur yine sahnede oluruz. (Gülüyor)
Murat: Nedense ülkenin son zamanlardaki halinden dolayı benim bu aralar aklıma çok fazla geliyor bu soru ve düşünüyorum. Düşüncenin sonunu getirmiyorum ama şey oluyorum mesela, “Neyse karnım acıktı bir şeyler mi yesem…” (gülüyor) yani direkt çıkıyorum o düşünceden. Mesela şu an iç mimarlığa döneyim desem, bambaşka programlar, AI’lar… Beni tokatlayıp yollarlar herhalde.
Arda: Şöyle bir bug’ım var benim de hayatta, sevmediğim bir şeyi yapmak benim için bir ölüm. Bu arada müzikte de bazen ihale şeyler oluyor onlar da dahil. Geçen eşime dedim, “Ne yapardım sence ben mesela Gripin tutmadı diyelim”…
Murat: Çok merak ettim cevabı…
Arda: Bulamadık (gülüyor) yok çünkü. Diğerleri kadar iş tecrübem de yok benim çünkü. Şu saatten sonra cevap zaten sanırım “hiçbir şey”.
Albüm için şarkıları 8’e tamamlayacağız diyorsunuz ama elinizde daha fazlası vardır herhalde?
Birol: Elde bayağı eskiz var da onları toparlamak zaman alır. Gerçi belki sonrasında alışırız bu işe ve yaparız ya… Çünkü hakikaten Instagram post’undan hallice bir hal aldı bu iş. Yani şarkı tüketim süresi için diyorum. Biz de bugüne kadar az ürettik, bari bugünden sonra çok üretelim. İnsan belli bir yaşı geçince sanki zaman daralıyormuş gibi hissediyor.
Haydaaa yapma ama bunu! 🙂
Murat: Şaka maka eskizlerle beraber baktığın zaman bir 10 şarkı daha çıkar diye düşünüyorum ben. Gayet iyi bir rakam bizim için.
Birol: Bizim için müthiş rakam, bugüne kadar 60 tane yapmışız zaten (gülüyor) Ulan 70 şarkı söyleyip ölecek miyim ben diye hayıflanıyordum!
Arda: Çok üretmediğimiz iyice tembelleştiğimiz bir dönemde Birol, “Bu hızla gidersek muhtemelen kariyerimizin sonuna kadar 12 şarkı daha çıkaracağız” diyordu.
İlker: Birol bunları diye diye hızlandırdı bizi gerçekten de…
Kapanışta da şunu sormak istiyorum, bugüne kadar Türkiye dışında da fena gezmediniz. Ama hiç gitmediğiniz ve keşke orada da konser versek dediğiniz neresi var?
Birol: Birincisi daha Gripin’in Paris konseri olmadı, bu kolay bir hedef. Ama aslında Kore, Japonya gibi bir yerde de konser verebilsek ne ala!
Arda: Çok var aslında. Las Vegas’taki Sphere’ı isterdim madem uçuyoruz. Orada güzel olurdu be! En kötü dışında sokağa kurulup arka fonda oradan gerilla yararlanıp 🙂
Murat: Benim için Atina’da bir amfi tiyatroda, oranın bir sanatçısı ile konser vermek.
İlker: Benim hayalim çok ayaklı uzun bir dünya turnesi. Planlaması zor ama neden olmasın!
Ben röportaj için albümü beklemek istiyordum ama 2026’yı bekleyemeyeceğim için size koştum, teşekkür ederim!
Biz teşekkür ederiz.