En son 2022’nin aralık ayında gitmiştim Hatay’a. Her gidişimde tekrar âşık olduğum bu güzel şehri son kez o şekilde göreceğimi bilmiyordum tabii ki. Hatta buradan okuyabilirsiniz o ziyaretimi. Bu sefer depremin ardından ilk ziyaretimi gerçekleştirdim. Şehri gördüğümde yaşadığım derin hüzün bir yana; yeşeren umutları, ayağa kalkmak için -hala- var gücüyle çabalayan halkı görmek inanılmaz bir duyguydu.
25 Haziran’da Harbiye Hidro Tesisleri’nde düzenlenen, İKSV’nin Avrupa Birliği desteğiyle yürüttüğü Ortaklaşa: Kültür, Diyalog ve Destek Programı kapsamında hibe alan “Yeni Yaşamın Filizleri: Hatay Akademi Çocuk ve Gençlik Orkestrası Korosu” konseri, sadece bir konser değil, yıkımdan sonra ayağa kalkma çabasının, sanatla iyileşmenin bir ifadesiydi. Projenin merkezinde ise müzik eğitimi alan 60 çocuk ve genç vardı. Başlarında ise Hatay Akademi Orkestrası Kurucusu Şefi Ali Uğur. Onlara profesyonel sanatçılar da eşlik etti. Toplamda 180 kişilik dev bir koro ve orkestra sahne aldı.
Program boyunca Fairuz’un Arapça ezgilerinden Mozart’a, Neşet Ertaş’tan Kürt halk şarkılarına kadar uzanan bir repertuvar seslendirildi. Her bir şarkı, Antakya’nın çok katmanlı kültürel hafızasına bir selam gibiydi.
Sahnedeki çocukların bazıları ilk kez bir enstrümana dokunmuş, bazıları ilk kez sahneye çıkmıştı. Ama hepsi birlikte üretmenin, birlikte iyileşmenin bir parçası olmuştu. Onlara eşlik eden sanatçılar ve eğitmenler, sadece bir müzik eğitimi değil, bir yaşam alanı yaratmıştı: dayanışmanın, onarılmanın, birlikte yeşermenin alanı…
Konserin hemen öncesinde yapılan konuşmalarda da bu ortak hissiyat vardı. Defne Belediye Başkanı Halil İbrahim Özgün, “Bir şehrin altyapısı yeniden kurulabilir, ama bir nesil ancak kültürle, sanatla, sporla iyileşir,” derken, İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Ortaklaşa Programı yöneticisi Selen Akçalı da Hatay’da kalıcı bir sanat ortamı yaratma hedefini vurguluyordu.
Sahnede sadece müzik değil; sesli betimleme desteğiyle erişilebilirlik, repertuvardaki çok dilli eserlerle kapsayıcılık, çocuklarla profesyonellerin yan yana gelmesiyle kuşaklararası dayanışma da vardı. Bunun yanında Şef Ali Uğur’un izleyici ile iletişimi harikaydı. Sahnede anlattığına göre bu projeye 350 çocuk başvuruyor ve onların içinden 60’ı seçiliyor. Her biri için çok içten şekilde geleceğin Hatay kültür sanat temsilcileri demesi çok güzeldi. Sahnedeki iletişimi iyiydi derken, aynı zamanda müzik öğretmeni de olan Ali Uğur izleyiciye birçok bilgiyi de sahneden anlattı. Bir konserden ziyade “dost meclisi” diye tanımlanabilecek bir atmosfer vardı.
O akşam Hatay, sadece bir konserle değil, bir başka geleceğin mümkün olduğuna dair inançla doldu. Sesler yükseldi, alkışlar duyuldu, gözler doldu. Ama en çok da şunu hissettik: Antakya, bir şehirdir ama aynı zamanda bir ses, bir direnç, bir ezgi olabilir.