Ana SayfaMüzikHazy Hill: "6 Ağustos’ta şenlik var. Orada olun ki, başkalarından dinlemeyin."

Hazy Hill: “6 Ağustos’ta şenlik var. Orada olun ki, başkalarından dinlemeyin.”

İnanmazsınız ama bir dönem ben de bir metalhead’dim! Gerçi tanıyanlar bilir! 🙂 Sonra biraz mesleki (her şeyi dinleme / öğrenme eğilimi ve yeni keşifler…), biraz da zevklerimin değişmesiyle eskisi kadar metal müzik dinlemez oldum. Küçük yaşlarımdan beri Hazy Hill efsanesini bildiğimden (Tabii ki detaylar hep Çağlan’dan!) “Torch-In the North Pole”un kapağında kuzenimin yer alması bana acayip cool gelirdi 🙂 Büyüdükçe o hiç tanık olamadığım yıllara dair anıları dinleyip, hep üzüntü duydum. Hatta hiç sevmediğim Ankara’ya bile sempati duymamın sebebidir o dönem Ankara müzik piyasasına dair dinlediklerim. İşte şimdi bir efsane olarak dinlediğim Hazy Hill’i -sonunda- Pentagram ile beraber sahne alacakları Park’ta Rock‘ta, Küçükçüftlik Park’ta izleyebileceğim. 6 Ağustos’a sayılı günler kalmışken Hazy Hill ile biraz lafladık. Sizi bilmem ama benim heyecanım büyük! Konserde görüşürüz bence. 😉

İpek ATCAN / [email protected]

Sondan başlayalım, 20 yıl sonra sahneye çıkacak olmak nasıl bir duygu? Ve neydi 20 yıldır sizi sahneden uzak tutan? Dönemin ilk yurt dışı konserini veren heavy metal grubu olup, hatırı sayılır bir fan kitlesi oluşturup, cayır cayır bir müzik yaparken bu ayrılık bana hep garip gelmiştir çünkü.

Ufuk: 20 yıl çok uzun bir süre. Hatta 22 yıl… Bu kadar uzun bir süreden sonra tekrar sahneye çıkacak, eski parçaları seneler sonra tekrar çalacak olmak gerçekten çok inanılmaz bir duygu. Nasıl bir duygu olduğunu tam ifade edemiyorum ama öyle işte :)! Acaba bizim açımızdan neler değişti, seyirci açısında neler değişti, gerçekten merakla bekliyorum. Bizim bu kadar uzun süre uzak kalmamızın nedeni tam olarak belli değil. Bu soruyu biz de kendimize çok sorduk ama cevabını bir türlü bulamadık. Zaten hiç dağılmadık. Devam da etmedik. Bununla ilgili herhangi bir karar da almadık. 2000 yılında ne olduysa oldu, orada öyle bir bekleme konumuna geçtik adeta.
Nedeni belli değil diyorum ama sanki gruptaki herkes için farklı sebepleri vardı bu durma konumuna geçmenin. Şimdi geriye dönüp baktığımda daha iyi değerlendirebiliyorum. Mesela şahsi olarak benim için problemlerden biri metal müziğin Türkiye’de tam anlamıyla bir endüstri haline gelememiş olmasaydı. Bu, hem üretimi hem de konserleri çok olumsuz bir şekilde etkileyen bir durumdu. Benim için diğer kişisel bir sebep de o yıllarda ilgimin daha çok müzik prodüksiyonu ve görüntü için ses post prodüksiyonu alanlarına kaymasıydı.

Zafer: Çok heyecan verici bir durum tahmin edersin. Bu müziği yaparken, 25-30 yıl önce, beklentilerimiz ve hayallerimiz çok büyüktü, o zamanki şartlarda bu tür müzik adına ülkemizde bir şeyler üretebilmek, yapabilmek çok zordu. Çok küçük adımlarla ilerleyebiliyorduk, o dönemde metal müzik ile uğraşan herkesin hayali bu işi yurt dışında yapabilmekti, Hazy Hill grubunun da amacı bu yönde idi, bütün gayretler bu amaca yönelik olmuştu. Grubun 1995 yılındaki hayal kırıklığı ile sonuçlanan İngiltere macerası sonrası bir süre herkes kendi kabuğuna çekildi, grup dinlenmeye geçti. Bu süreçte ben askerlik yaptım, sonrasında yeniden toplanıp grubun o günkü durumunu, bundan sonraki yol haritası hakkında konuştuk, alternatifler (diğer gruplar gibi Türkçe sözlü müzikle devam gibi) üzerinde tartıştık. Bu tartışmalar sonucunda grubun en başından beri olan duruşunu değiştirmeme ve aynı şekilde devam etme kararı aldık. Ancak hayat gailesi, ülke şartları, hastalıklar vs 2000 yılındaki son konserden sonra Hazy Hill stand by’a geçti.

Mete: Hazy Hill kurulduğu günden itibaren bir yurtdışına açılma projesinin adıdır aslında. 1990’larda Türkiye’de ciddi bir fan ve takipçi kitlesi oluşturduğu da bir gerçektir. Ancak Hazy Hill hiçbir zaman kendine büyük bir hayran kitlesi oluşturmayı asıl hedef olarak benimsemedi. İşini her zaman en iyi şekilde yurtdışına açılabilmek adına yaptı ve karşılığını da içeride bu şekilde aldı diyebiliriz. Örneklendirmek gerekirse, ‘Murky Bedlam’ demosu, Türkiye’nin ilk demosu unvanını kazanmak için üretilmedi. Demonun amacı grubun yurtdışı tanıtım faaliyetlerinde kullanılmasıydı. 1995 yılında yurtdışı noktasında gerekli şartları yakalayamadığımız için, sevenlerimizden gelen itici gücü rağmen, devam etmek için gereken motivasyonu bir türlü yakalayamadık. Şimdi durum biraz daha farklı. Artık 50 yaşındayız -Yudum hariç :)- ve eskisi kadar strateji konularına girmeden sadece anın ve yaptığımız işin tadını çıkarmak istiyoruz. Eskisi gibi çıkacağız, çalacağız. Heyecan var mı? Offfff!

Hazy_Hill

“Laneth Bir Gece bizim için çok erken bir tarihti.”

1988 yılında kuruluyor grup. 1990/92/95 demo’lar, şarkılar ve en son “8800”ün ardından sessizlik… Yıllar sonra gelen bu konser, yeni üretimlerin de habercisi mi?

Zafer: Bunu bu yaşayacağımız süreç ve Türk Heavy Metal dinleyicileri belirleyecek.

Mete: Gerçekten bilmiyorum. Ama eski yoğunluktaki bir üretim çok zor gözüküyor açıkçası. Biraz da taleple ilgili bir konu olmuştur bu her zaman. Türk metal piyasasında bıraktığımız noktanın altından çok sular aktı. Ne noktada devralacağımızı görmeden bir şeyler söylemek imkansız.

18 Şubat 2017’deki (tarihi aşırı net hatırlamam da doğum günün oluşundan!) Laneth Bir Gece’de çıkma ihtimaliniz hem dinleyiciyi hem de Çağlan’ı acayip sevindirmişti. Ama sonra olamadı o konser. Gerçi ben Çağlan’dan dolayı biraz detaylara hakimim 🙂 Ne değişti bu 5 senede? Zira o gün olamayan konser birazdan olacak 🙂

Zafer: Hazy Hill’in ‘stand by’dan ‘power’a geçmesinde Çağlan Tekil’in büyük emeği vardır, bizim yeniden bu işe soyunma konusunda hislerimiz ve düşüncelerimiz tam net değildi. Grubun temel taşı elemanlarından birinin yokluğu en önemli handikap olmak üzere kendimizi stüdyo ortamında görmek için çalışma yaptık. Bu ilk çalışmalar bıraktığımız dönemdeki durumumuzla kıyaslandığında facia olarak tanımlanacak düzeyde olsa da içimizdeki ateşin sönmediğine ancak önümüzde katetmemiz gereken uzun bir yol olduğuna dair ortak görüş oluştu. Bu nedenlerle Laneth Bir Gece bizim için çok erken bir tarihti.

Mete: Açık konuşmak gerekirse Laneth Bir Gece’de çalmamamız oybirliği ile alınmış bir karar değildi. Kendi aramızda çeşitli fikir ayrılıklarına düştüğümüz bir dönemdi. Çağlan çalmamızı çok istiyordu ama biz kendi içimizde mutabık kalamadık. Tabi bir de Hazy Hill’in en son 2000 yılında sahneye çıktığını da (o da 95′ ten sonra tek seferlik) unutmamak gerekiyor. Bunu o dönem grubun antrenmansızlığını ve üzerimizdeki zaman baskısını anlayabilmeniz için söylüyorum.

Ufuk: Mete‘nin de dediği gibi bu, oy birliği ile alınmış bir karar değildi. Açıkçası buna muhalefet eden kişi ya da en çok muhalefet eden kişi diyeyim bendim. Zamanın darlığı problemdi. Zafer ve Mete bu sebepten dolayı biraz tereddüt etmişlerdi. Zamanın darlığı benim için de sorundu ama benim kafama en çok takılan şey, sahneye çıktığımızda o eski tılsımı tekrar yakalayabilecek miyiz sorusuydu. O soru beni çok gerdi. O yüzden ben çıkmak istemedim.

Mete: Ancak sonrasında, üzerimizdeki zaman baskısı ortadan kalktı, artık konser tarihine biz (Çağlan ve Hazy Hill) karar verebilecektik. Her şeyi planlayabilmek ve eskiden olduğu gibi beton gibi çalabilmek için neredeyse sınırsız zamana sahip olmuştuk. Fakat sonrasını herkes biliyor. Çağlan’ın rahatsızlığı, ardından gelen vefatı ve eşzamanlı gelişen Covid mevzusu. Bu gelişmeler her şeyi altüst etmeye fazlasıyla yetmişti, dolayısıyla bütün plan ve emekler süresiz olarak buzdolabına kaldırıldı. Kısacası son 5 yılda her satır silinip silinip tekrardan yazılmak zorunda kaldı.

Şu an Türkiye’de metal müziği nasıl buluyorsunuz? Tıpkı sizin çıktığınız dönem gibi 2000’lerin başları da oldukça hareketliydi bu konuda. Ama son yıllarda biraz sakinleşti sanki?

Zafer: Özellikle 2010 yılından sonra Sonisphere ile ivmelenen, heavy metal’in baba gruplarının düzenli konser verdiği bir kıpırdanma olsa da maalesef 90’lı yılların metal ışıltısı bir daha olmayacakmış gibi duruyor. Pandemi ve mevcut ülke koşullarının büyük olumsuz etkisine yeni neslin farklı tercihleri eklenince ortaya çıkan karamsar tablonun biraz olsa düzeleceğine, sınırlı da olsa bu müziğin 40+ altı grupta hak ettiği ilgiyi göreceğine inancımızı koruyoruz.

Mete: Evet, son dönemde genel olarak bu konuyla ilgili insanların kafalarında karamsar bir tablo oluştu. Ancak son 2-3 yıllık dönemin de dünya ve Türkiye açısından çok acayip şeylere sahne olduğunu da unutmamak gerekiyor bence. Bir yandan da durmadan büyük kalabalıklara çalan yerli rock gruplarımız var. Müzisyeni, prodüktörü, organizatörü, sesçisi, ışıkçısı, kim varsa herkes en iyisini yapacak, gerisi kendiliğinden gelir. Biz her zaman bu kafada olduk, bunun da meyvesini her zaman topladık.

“Hazy Hill ortaya çıkana kadar, sanki herkes küçük havuzun büyük balığı olmayı hedefliyordu.”

“Bizim sayemizde/önderliğimizde Türk metal tarihinde …… gerçekleşti.” diyecek olsanız bu ne olurdu?

Zafer: Bu soruyu biz cevaplamayalım, birilerine ilham verip örnek olabilmişsek ne mutlu bize…

Mete: Ne cevap verirsen ver, ukala ilan edileceğin bir soru! Bir şey gerçekleşti mi bilmem ama, 90’lar Türk metal piyasasına bir bakış açısı kattığımızı düşünüyorum. Bizden daha eski metal grup ve müzisyenleri tabi ki var. Birçok grup veya şahıs bizden daha çok albüm satmış veya daha popüler olmuş da olabilirler. Ancak Hazy Hill ortaya çıkana kadar, sanki herkes küçük havuzun büyük balığı olmayı hedefliyordu ve sanki hallerinden memnunlardı. Konser verirsin, prova yaparsın, beste yaparsın, rakip gruplarla birbirini yersin falan filan. Kimsenin havuzu terk edip denize kaçmak gibi bir planı, veya bu yolda atılmış bir adımı yoktu. İlk kaçış tünelini bu memlekette biz kazdık galiba.

Ufuk: Evet, ben buna katılıyorum ve bir şey daha eklemek istiyorum. 1989’da kaydedip 1990’da çıkardığımız ilk demo kasetimiz ‘Murky Bedlam’ bence Türk rock ve metal tarihi açısından çok önemli bir yere sahiptir. Türkiye’de hakkıyla yapılan ilk “demo”dur. Bu önemli ama bundan çok daha önemli bir şey daha var… ‘Murky Bedlam’ sonrasında müziğin “do-it-yourself” (kendin yap) mantığı ile kayıtlı hale getirip dinleyicilere ulaştırılmasının yolu açıldı. ‘Murky Bedlam’ diğer müzisyen ve gruplara bu konuda cesaret verdi. ‘Murky Bedlam’ Türkiye’de adeta bir “demo pazarı” oluşmasını sağladı.

Geçmişe dönünce en unutulmaz anınız nedir?

Zafer: Şöyle arkaya dönüp baktığımda, Hazy Hill ile ilgili her anın unutulmaz olduğunu düşünüyorum.

Mete: Çok anı var tabi. İyisi, kötüsü, komiği, absürdü, anlatılabilecek olanı, olmayanı… Ama sanırım benim açımdan en unutulmazı 1995 ODTÜ veda konserinde, Ufuk’un konserin bir noktasında bunun Türkiye’deki son konser olduğunu açıkladığı an salonda oluşan havaydı. O an gerçekten acayip bir atmosfer oluştu, boşuna tasvir etmeye çalışmayacağım, çünkü beceremem. Davulun arkasında kendi kendime ‘Vay be, insanlar bizi gerçekten çok sevmişler lan!’ diye düşünmüştüm. Gerçekten afallamıştım, böyle bir atmosfer beklemiyordum, daha önce hiç böyle bir şey de yaşamamıştım zaten. Neyse ki hiçbirimiz ağlamadık.

Ufuk: “Gidiyoruz!” anonsunu yaptıktan sonra koskoca salonda bir an müthiş bir sessizlik oldu. O anı hiç unutamam.

Ekipte artık Ekim yok, Yudum var. Biraz bu değişimden de bahsedelim…

Zafer: Bu zorunlu bir değişim, birkaç basçı denemesinden sonra Yudum gruba gayet iyi adapte oldu.

Mete: Çeşitli sağlık sorunlarının bizi mecbur ettiği bir değişim oldu bu. Uzun yıllardır Yudum ile birlikte Karakedi’de zaten sahne alıyorum. Eleman değişiklikleri genellikle birçok bilinmezi içerebileceği için çoğu zaman riskli ve tedirgin edici süreçler olabiliyor. Ancak açıkçası şanslıydık, en ufak bir sarsıntı geçirmedik. Özellikle Ekim gibi Hazy Hill tarihinin demirbaş elemanlarından birinin yerini doldurmak kolay değil, bunun da farkındayız. İnsanlar kıyaslamayı sever, o şöyleydi, bu böyleydi gibisinden. Ancak yaş ve cinsiyet farkının insanların kafalarında Yudum’u farklı bir noktaya koymalarını kolaylaştıracağını düşünüyorum. Bir de Yudum sayesinde yaş ortalamamız tekrardan 50’nin altına indi, bu da ne kadar isabetli bir karar aldığımızın ispatı bence 🙂

Pentagram’la aynı sahneyi paylaşacağınız konserde bizi neler bekliyor? Bunca zaman sonra bir heyecan var mı? Sizi bilmem ama çevremdeki izleyici kitlesinde heyecan büyük, onu söyleyebilirim.

Zafer: Valla en büyük heyecan açık ara bende, net! Ben de konser nasıl olacak merakla bekliyorum 🙂

Ufuk: Konser tarihi yaklaştıkça o eski heyecanımın ve enerjimin hiç bozulamamış ve eksilmemiş bir şekilde geri geldiğini hissediyorum. Bir de senin dediğin gibi çevreden de o heyecanı ve enerjiyi alıyorum. Bence 6 Ağustos’ta bunlar birleşecek ve o bahsettiğim tılsımı yakalayacağız. Ben buna inanıyorum.

Mete: Bunca yıllık bir aradan sonra bizlerin heyecanı anlaşılabilir ama çevremizdeki insanların bizim kadar heyecanlı olduklarını görmek enteresan. Bu beni daha da heyecanlandırıyor, daha da büyük bir sorumluluk yüklüyor. Beklenti gitgide artıyor sanki. Konser teklifinin bizzat Tarkan Gözübüyük’ten gelmiş olması, Pentagram ile aynı sahneyi paylaşmayı bence daha da anlamlı kılıyor. Bir de işin nostaljik bir tarafı var: Eylül 1991 Lanethli Konserler Harbiye Açıkhava Tiyatrosu Konseri‘nden 31 yıl sonra Hazy Hill ve Pentagram aynı konserde yer alacaklar.

Dergy okurlarına neler söylemek istersiniz?

Zafer: 6 Ağustos’ta her yaştan metalhead’i konserimize bekliyoruz!

Mete: Devamı nasıl gelir bilinmez ama başlangıçların önemli olduğuna inananlardanım. 6 Ağustos’ta şenlik var, kaçırmayın derim. Bence orada olun ki, başkalarından dinlemeyin.

Peki 1995’te “Torch-In the North Pole”un kapağında kuzenim Neslihan (Atcan Altan) yer alıyor 🙂 Üzerinden geçmiş 27 sene ve ben sizle röportaj yapıyorum. Neler hissediyorsunuz? Hahaha 🙂

Zafer: Sizin ailenin kaderinde Hazy Hill’in olduğunu düşünüyorum 🙂

Ufuk: Sizin ailenin Hazy Hill‘den kaçışı yok! 🙂

Mete: Ya da tam tersi, sizin aileden kaçış yok 🙂

Ufuk: İşin esprisi bir yana, bence “Torch-In the North Pole” bugüne kadar yaptığımız en iyi Hazy Hill kapağıdır.

torchinthenorthpole

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR