Ana SayfaEtkinliklerİğneada'da Caz Maz ve ardında kalanlar

İğneada’da Caz Maz ve ardında kalanlar

Geçtiğimiz hafta sonu İğneada’daki Longosphere’in şahane atmosferinde 2,5 gün süren keyifli bir kaçamak gerçekleştirdim. Hem de müzikli ve doğayla iç içe. Kaçamağımın sebebi Caz Maz Festivali’ydi.

İpek ATCAN / [email protected]

İğneada’daki sloganı “kökleden göklere” olan festival farklı disiplinlerden insanları bir araya getirdi. Sadece müzik değil aynı zamanda yoga, nefes ve ses terapisi de olan bu 2,5 gün birçok insan için güzel bir deneyim oldu. İlk kez izlediğim ve performansına bayıldığım Mert Pekduraner benim için festivalin highlight’ıydı diyebilirim. Yine Ying Yang sahnesinde tamamen doğaçlama bir performans sergileyen Sonic Alchemy de harikaydı.

Derin Burnaz ile bedensel, zihinsel ve duygusal denge sağlayan bir aktif meditasyon Osho Chakra Breathing, Doruk Aysan ile Hatha ve Restoratif Yoga seansları, Nilüfer Ormanlı ile Sound Healing gibi etkinlikler de gün boyu katılımcılarına farklı deneyimlerle dolu bir program sundu.

Hazır festivale gitmişken ve festivalin yaratıcısı Mert (Sarı) ile tanışmışken kendisine hemen festivale dair soruları yönlendirmek istedim. Söz Mert’te 🙂

DSC00693 scaled

Caz Maz Assos’ta başladı, İstanbul, Palandöken ve şimdi de İğneada şeklinde ilerledi. Öncelikle çıkış noktasından ardından da festivali bu gezici halinden bahsedebilir misin? İlk yola çıkarken kafanda bu şekilde farklı lokasyonlarda gerçekleştirme fikri var mıydı, yoksa yolda mı gelişti bu durum?

Aslında organik olarak gelişti. Böyle bir planımız yoktu. Assos’ta iki edisyonumuzu ayıpsız bir şekilde gerçekleştirdikten sonra telefonlarımız çalmaya başladı ve farklı coğrafyalardan, mekanlardan istekler ve Caz Maz’a karşı ilgi alaka ile gördük. Öyle olunca da bizi heyecanlandıran, operasyonu kolay olmayan yerlerde irili ufaklı işler yapmaya ve Caz Maz’ı gezdirmeye karar verdik. Bu yolda çok özel deneyimler edinmekle beraber, Palandöken ve Assos gibi uzak dünyaları birbirine yakınlaştırdık.

Benim ilk geldiğim Caz Maz olduğu içi soruyorum; ilk günden bugüne neler değiştirdin? Neleri geliştirdin ve nelerden vazgeçtin?

Herhangi bir şeyden hiçbir zaman vaz geçmedik. Her şeyden önce ideallerimizden. Caz Maz, ilk günden beri kendine özel bir çizgi çizmeye gayret etti. Her yaptığımız işle de bu çizgiler birbirlerine ekleniyorlar ve günün sonunda büyük resime hizmet ediyorlar. Bizler de öyle. Bu resim de, Türkiye’nin ve belki günü geldiğinde yurt dışının dikkatle seçilmiş yerlerinde, birbirini tamamlayan ve destekleyen hikayeler anlatılan rengarenk bir resim. Dolayısıyla biz herhangi bir şeyi değiştirmedik. Şartlar, lokasyonlar, işbirliği yaptığımız sanatçılar ve o işi, iş kılan bütün unsurların bizi değiştirmesine müsade ettik. Bu değişiklikler etrafında hep beraber geliştik, gelişmeye de devam ediyoruz.

“Caz” kelimesi geçince insan full caz bir etkinlik bekliyor ama sanırım oradaki “Maz” da tam olarak devamını temsil ediyor 🙂 Nitekim farklı disiplinlerden müzikleri ve hatta deneyimleri bir araya getiriyorsun. Hiç “hani full caz?” diyen oldu mu 🙂

Olmaz olur mu? Olmasa zaten, bağımsız ve alternatif bir marka olarak her şeyden ve herkesten önce kendimizle dalga geçerek çıktığımız bu yolda, kurduğumuz bütün iletişimin bir yerinde hata yapmış olurduk. Belki günü gelir, bir işi “full caz” bir diğer işi “full maz” yaparız. Kime, neye, ne zaman, neden, ne kadar gülmek ve güldürmek istiyeceğimize bağlı olarak kendi kendine verilrcektir bunun kararı. Ama n’olursa olsun, dart atan duruşumuz değişmeyecektir.

Senden “dream line-up” istesem (yerli/yabancı karışık) kimler olurdu festivalinde?

Enternasyonal bir Cumartesi hayal edelim. Frankie Knuckles Happy Hour’la kapı açardım. Giuseppe Cipriani ile bir kokteyl workshop’u yapar, ordan uzun masa bir akşam yemeğine Anthony Bourdain ağırlaması ve yönlendirmesi ile geçerdim. Takip eden ilk canlı müzik sahnesine Jon Lord ile yarı senfonik yarı Rock bir sahne kurgular, devamını Prince ile getirirdim. After Party’de ya Syd Barret ile akustik bir set çalışır ve sakinler ya da Donna Summer’la, sonsuza kadar dans ederdik. Galiba Donna Summer ama.

Bundan sonra belli olan lokasyonlar var mı? Ya da belli olmasa da “bir de şurada yapmak istiyorum” dediğin bir yer?

Belli olanlar da var, yapmak istediklerimiz de. Önemli olan, doğru zamanda doğru yerde olabilmek. Bakalım, ne gösterecek 2024’ün geri kalanı. Bir hırsımız ya da acelemiz yok. Bir sonraki lokasyon ve tarih, olması gerektiği şekilde biz onu seçmeden önce bizi seçicektir muhakkak.

Caz Maz’a hiç katılmamış birine festivali bir cümle ile özetleyecek olsan bu ne olurdu?

Bir cümle ile özetleyemem, ama şöyle diyebilirim: “Bir sonrakine gel başımızın üstünde yerin var. Ağırlayalım seni, sonra üzerine hep beraber konuşuruz”

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR