James Rose: “Müzik; empatiyi teşvik eden, dönüştürücü ve kapsayıcı bir araç olmayı sürdürsün istiyorum."
A capella dünyasının yaratıcı ruhlarından biri olarak tanınan James Rose, sadece sahnede değil, stüdyoda ve sınıfta da sesin sınırlarını zorlayan bir müzik insanı. Accent grubuyla dünyayı dolaşan, The Real Group’tan Voces8’e birçok önemli topluluğa düzenlemeler yapan Rose; aynı zamanda non-binary kimliğiyle müziği daha kapsayıcı, akışkan ve özgür bir alana dönüştürmeye çalışıyor. Yakında VoiceUp A Cappella Festival kapsamında Türkiye’de bir atölye verecek olan sanatçıyla müzik, kimlik ve armoni ekseninde derin bir yolculuğa çıkıyoruz.
James, dergy.com‘a hoş geldin! Yakında Türkiye’ye geliyorsun ve ilginç de bir atölye sunacaksın Denizbank VoiceUp A Cappella Festival’e uğrayanlara. Türkiye’ye daha önce gelmiş miydin? Ve bu deneyim için heyecanlı mısın, neler olacak?
Benimle sohbet ettiğin için teşekkür ederim Batıkan! Daha önce hiç Türkiye’ye gelmedim, bu benim ilk gelişim olacak. Ama bu festivali yıllardır duyuyorum, o yüzden tüm büyüsünü deneyimlemek ve onu bugünkü haline getiren harika insanlarla bağlantı kurmak için sabırsızlanıyorum.
Müzik alanında birbirinden farklı rollerin var; ben sadece bir nefeste aranjör, sahne sanatçısı, prodüktör, şarkı yazarı ve eğitmen kısmını sayabiliyorum. Peki sen bu kadar bölünmüşken müziği nasıl bir bütün olarak kabul edebiliyorsun? Nasıl karışmıyor işler sence?
Ne naziksin; benim için bu rollerin hepsi daha büyük bir bütünün parçaları ve aynı yerden geliyor: Müziğin güçlü ve dönüştürücü bir güç olduğuna olan inançtan. Bu inancı merkeze koyduğumda ve kendimi müziğime kattığımda hiçbir şey dağınık değil, birbirine bağlı olarak geliyor.
“Mükemmelliğe fazla dalmanın beni gerçekten uzaklaştırabildiğini fark ettim…”
A Cappella alanında uzman birisin bu da aslında vokal konusundaki uzmanlığını da ortaya koyuyor. Bu doğrultuda a cappella vokal türü senin müzikal bakış açısında nasıl bir rol oynuyor? Müziğini nasıl şekillendirdiğini düşünüyorsun?
Ben a cappella ve koro müziğiyle büyüdüm (korolarda şarkı söylemek benim için mutluluk vericiydi), dolayısıyla vokal armonisi adeta içimde yaşıyor. Katmanlı insan seslerinin doğallığını çok seviyorum. Aynı zamanda, teoriye ve “mükemmelliğe” fazla dalmanın beni duygusal olarak gerçek olan şeyden uzaklaştırabildiğini fark ettim. Bu yüzden benim için asıl mesele denge. Ulaşılabilir ve samimi ama aynı zamanda sevdiğim o “gevrek” vokal armonileriyle dolu olan müzik.
Dünya çapında bilinen ve eğitimler gerçekleştiren bir müzik insanısın. Farklı kültürlerden gelen öğrencilerle çalışırken armonide nelere dikkat ediyorsun? Çünkü sonuçta her ülkenin kendine has vokal teknikleri ya da armonik yapısı var. Bir düzene oturtmak zor değil mi?
Bence armoninin güzelliği, dünyada ne kadar farklı biçimlerde deneyimlenip ifade edildiğinde yatıyor. Bu nedenle armoniyi sanki evrensel tek bir şeymiş gibi öğretmemeye özen gösteriyorum. Benim için armoni öğretmek, merakları keşfetmek ve insanlara kendi seslerini armoni yoluyla bulmalarına yardımcı olacak araçları paylaşmakla ilgili.
Guildhall’daki profesörlük deneyimin workshop’larına nasıl yansıyor? Akademik bilgileri sıkıcı olmadan nasıl aktarıyorsun? Yanlış anlama, insanlar akademik yaklaşımları çok düz bulur bilirsin, bunu eğlenceli hâle getirmek seni de keyiflendiriyor olmalı.
Yolculuğun bir parçası da, insanlar henüz her şeyi tam olarak anlamadan önce bile armoniyi keşfedebilecekleri alanlar yaratmak. Süreci ve müzik üretme oyununu yaratmak işin kalbinde yer alıyor. Buradan yola çıkarak teori, araçlar ve diğer adımları teker teker keşfedebiliyoruz. Acappella Academy’de birlikte çalıştığım ve birlikte öğrendiğim inanılmaz insanları tanımış olduğum için çok minnettarım; onlar müzikal keşif, eğitim ve bağlantı için güvenli alanlar yaratma konusunda tam anlamıyla birer Jedi!
İnternette çok popüler olan ısınma egzersizlerini merkezine alarak bir atölye gerçekleştireceksin Denizbank VoiceUp A Cappella Festival’de. Sence sıra dışı armonik egzersizlerini internetin ilgi odağı haline getiren şey neydi?
“Journeys in Voice” adlı kitabımdan ısınma egzersizlerini paylaşacağım için çok heyecanlıyım. Bu egzersizler, müziğe yine müzikle hazırlanmaya odaklanan ve büyük armoniler aracılığıyla bağ ve ruhu beslemeyi amaçlayan koro keşiflerinden oluşuyor. Ben çocukken pek de “ısıtmayan” ısınma egzersizleriyle büyüdüm, bu yüzden şarkıcıların armoniyi fazla kafa yormadan keşfedebileceği yollar bulmak bu çalışmanın özünde yer alıyor.
“Burada olmanın, birlikte büyük ve güzel armonilerle şarkı söylemenin ilham verici olacağını umuyorum…”
Peki Denizbank VoiceUp A Cappella Festival’deki atölyene katılacak kişilerin hangi içgörülere sahip olmasını hedefliyorsun? İnsanlar neleri keşfedecek sence?
Festival çok uluslararası ve kapsayıcı bir atmosfer taşıyor – her türden geçmişe sahip insanları kucaklıyor. Burada olmanın, birlikte büyük ve güzel armonilerle şarkı söylemenin ilham verici olacağını umuyorum. Yol boyunca kendi müzikal keşiflerimi ve bakış açımı da sunacağım ama en çok da insanların seslerini güçlendirici ve özgürleştirici şekillerde kullanmaları konusunda ilham bulmalarını umuyorum.
Non‑binary kimliğin müziğe ve sahneye nasıl bir perspektif kazandırdı?
Non-binary biri olarak, kendim olmanın güvenli olduğu yerleri dikkatlice düşünmem gerekti. Müzik endüstrisindeki birçok deneyimim gereksiz yere cinsiyetleştirilmişti; çoğu uygulama ve davranış zararlı, sistematik ve baskıcı. İnsanları kalıplara sokmak için boşa harcanan çok fazla enerji var ve bu kalıplar pek çoğumuza uymuyor. Müzik, empatiyi teşvik eden, dönüştürücü ve kapsayıcı bir araç olmayı sürdürsün istiyorum. Hâlâ yolun başındayız ama umut doluyum.
“Benim için vokal pratiği zaten doğası gereğince nötr…”
Vokal çalışmalarda “nötr” ve “akışkan” ses anlayışı pratiğe nasıl yansıyor? Yani bunu nasıl nötrleştirdin aslında en merak ettiğim şey bu.
Benim için vokal pratiği zaten doğası gereği nötr. Toplumun onu bu kadar cinsiyetli hâle getirmesi daha şaşırtıcı. Anahtar, insanlara bir üreme organı grubu üyesi gibi değil, birey olarak yaklaşmak. “Journeys In Voice” kitabımda ses gruplarını Lows (düşükler), Mids (ortalar) ve Highs (yüksekler) olarak etiketliyorum; böylece ses bölümlerinin akışkan ve nötr olabileceği, insanların kendilerine daha uygun ve özgün gelen ses grubuna geçebileceği anlayışını teşvik ediyorum. Aynı zamanda kişilerin kendi terimlerini keşfetmelerini de destekliyorum.
Peki sahnede cinsel kimlik meselesini doğrudan ifade etmeyi mi, dolaylı bir biçimde mi ele alıyorsun? Bunun için yaratıcı çözümler geliştirdin mi?
Kısa süre önce ‘Agender’ adında, cinsiyet kuirliği üzerine bir şarkı yazdım; hem tekli olarak hem de koro düzenlemesi olarak yayımlandı. Dünyanın hâline dair duruş sergileyen şarkılar, şarkı söyleyerek bir tür arınma ve rahatlama sunabiliyor. Bu şarkı oldukça doğrudan; ama bence şarkılar, sözsel olarak daha soyut kalsalar da duygusal ve sosyal olarak derin bir etki yaratabiliyor – ve bu hâlleriyle de hem söyleyen hem dinleyen için iyileştirici olabiliyorlar.
Sizinle vakit geçirmek ve birlikte anılar yaratmak için sabırsızlanıyorum! Lütfen yanıma gelip merhaba demekten çekinmeyin. Beni ağırladığınız için teşekkür ederim Dergy!