Müzik

Pastel peruklardan kulis hıçkırıklarına: Katy Perry düşüyor... mu?

Müzik sektörü dijitalleşti, trendler yenilendi, TikTok hüküm sürmeye başladı. Ve görünüşe göre sosyal medya çağının “şakaya gelmeyen” atmosferi, eski pop yıldızlarını da yavaş yavaş kenara itmeye başladı.
Okan Yılmaz - 7 Ağustos 2025
post image

2000’lerden 2010’lara geçilen o destansı eşik… Pop müziğin altın çağı… Spotify listeleri henüz doğmamış, YouTube’da milyar izlenme barajı bir efsane, Vevo logolu klipleriyle ilk 24 saatte en çok kimin izleneceği merak konusu. O dönemde bir “yıldız kızlar geçidi”ydi herkesin izlediği. Gitarlı bir kasabalı kız, Taylor Swift, country’den pop’a evriliyor; Lady GaGa bazen çiğ et kıyafetleri bazen de kanlı showlarıyla her gün başka bir sanatsal kimliğe bürünüyor, Rihanna her sonbahar yeni albüm çıkarıyordu… Ve o takımın parlak mücevherlerinden biri de Katy Perry’ydi.

2010 tarihli “Teenage Dream” albümüyle Perry, sadece pop sahnesine değil, müzik tarihine de adını yazdırdı. “California Gurls”, “Firework”, “E.T.”, “Last Friday Night” ve albüme adını veren “Teenage Dream” gibi şarkılarla Billboard Hot 100’ü adeta işgal etti. Bir albümden çıkan beş single’ı da arka arkaya bir numaraya taşımak daha önce sadece Michael Jackson’ın başarısıydı. Ve Perry bu başarısını Billboard’da Millennium ödülüyle taçlandırmıştı. Ancak onunla ilgili en bilinen şey, neşeli imajı, gökkuşağı renklerindeki klipleri, pastel peruklarıyla Katy, dönemin ergen parti havasını ve yüksek enerjisini temsil eden ilk figürlerden biri olmasıydı.

Ama artık zaman değişti…

Müzik sektörü dijitalleşti, trendler yenilendi, TikTok hüküm sürmeye başladı. Ve görünüşe göre sosyal medya çağının “şakaya gelmeyen” atmosferi, eski pop yıldızlarını da yavaş yavaş kenara itmeye başladı.

Katy Perry de bu hengâmede, son zamanlarda sosyal medyada peş peşe linçlerin hedefi oldu. Ona yapılan “ilk büyük linç” girişimi Harrison Butker skandalıyla ilgiliydi.

NFL’in yıldız kicker’ı Harrison Butker, Benedictine College’daki mezuniyet konuşmasıyla bir anda sosyal medyanın gündemine oturdu. Ancak bu gündem alkışlardan çok şaşkınlık ve öfke doluydu. Konuşmasında kadınlara kariyer değil ev hanımlığını önermişti Butker, Pride Ayı’nı “ölümcül bir günah” olarak nitelemiş ve geleneksel aile rollerini yüceltmişti. Özellikle kadınlara “en büyük başarınız evde eş ve anne olmanız” demesi, birçok insan tarafından son derece küçümseyici bulunmuştu, haklı olarak…

Katy, bu konuşmaya karşı yayınladığı feminist mesajlar ve LGBTQ+ dostu videoları nedeniyle ilk kez muhafazakârların hedefi olmuş ve sosyal medya hesaplarını sınırlandırmak zorunda kalmıştı. Ve bu sadece başlangıçtı.

https://www.instagram.com/reel/C7sSJyovXU7/?igsh=MWM5Mm5yM3IxZDlwMQ%3D%3D

Sonra uzay yolculuğu gündeme geldi. Blue Origin ile yaptığı sıfır yerçekimli yolculuk, kamuoyunda büyük ilgi gördü ancak aynı zamanda küçümsendi. Özellikle Kesha’nın Wendy’s restoran zincirinin “Onu geri gönderebilir miyiz?” esprisine dolaylı destek verdiği sosyal medya paylaşımı, olaya bir ünlü çatışması havası kattı.

Elbette durumun alt metninde, Kesha ve Perry arasındaki geçmiş gerilimleri de var. Kesha, müzik yapımcısı Dr. Luke’u cinsel saldırı ve duygusal istismarla suçlamıştı. Perry’nin, Dr. Luke ile 2024 yılındaki işbirliği de Kesha tarafından eleştirilmişti. Bu olay da hâliyle iki sanatçı arasındaki ilişkiyi olumsuz etkilemişti.

Elbette Katy’nin feminist duruşuna rağmen cinsel saldırı suçlamasıyla gündeme gelmiş birinin kontratını imzalaması eleştirilmeli. Ancak Kesha’nın, Katy’nin fanlarının tepkilerine karşı Dr. Luke olayını hiç gündeme getirmeden, Katy’ye yönelik eleştirisinin esas sebebinin Blue Origin’le çevre karşıtı politikalarıyla ilgili olduğu iddiası da bir o kadar tuhaftı.

Bütün bunlar olurken Katy Perry yeni turnesi “The Lifetimes Tour” ile sahnelere döndü. Ancak işler burada da pek yolunda gitmedi. İlk konserlerinden sonra sosyal medyada dans figürleri tiye alındı, kostümleri eleştirildi, sahne performansı “sönük” olarak nitelendirildi. Oysaki yerden yere vurulan o dans, neredeyse tamamı büyük bir akrobasi ve ışık gösterisi olan 90 dakikalık konserin sadece 30 saniyesiydi.

Turneye kızı Daisy’yi de getirmesi, beklenmedik şekilde yeni bir eleştiri konusu oldu. Eleştirenlerin bir kısmı bir çocuğun konser alanında olmaması gerektiğine dair yorumlar yapsa da daha çok Daisy’nin görüntüsü üzerinden Katy’nin anneliği sorgulandı. Tartışma büyüyünce, hedeflerin sayısı arttı.

Tam o dönemde Cowboy Carter Tour’una çıkan Queen Bey’in hayran kitlesi Beyhive Katy’yi zalimce eleştirirken, Katy’nin hayranları Katycats de karşı atağa geçti. Blue Ivy’nin küçüklüğünden beri sahneye çıkması, haksız Grammy kazanması gibi konular üzerinden bu tartışma “çocukların pazarlanması” meselesine döndü ve kavga büyüdükçe büyüdü.

Tüm bu süreç olabildiğince net bir şekilde gösterdik ki linç kültürü, artık sadece şarkıcıların işini değil, özel hayatlarını da çok büyük ölçüde etkileyen bir eylem alanı. Katy özelinde bu eleştirilerin büyük kısmı, onun bir dönem yol arkadaşlığı yaptığı pop yıldızlarının hayranları tarafından yapılıyor esasında. Taylor Swift, Beyoncé, Rihanna gibi isimlerin hayran kitleleri arasında artık sarsıcı bir kutuplaşma söz konusu olduğu açık. Dolayısıyla bu linç kültürü de sanatçılardan çok onların “fandom”ları etrafında şekilleniyor. Sanatçılar ise kendi kariyerlerinde başka isimlerle savaşmıyor belki, ama hayranlarının yürüttüğü bu kültürel savaşın cephe hattında en çok yara alan öznelere dönüşüyorlar.

Bu arada Katy Perry’nin müziği değişmedi, demek fazla iddialı olur. Ama Perry’nin üslubu büyük ölçüde aynı kaldı. Renkli klipler, nostaljik referanslar, güçlü ama dramatik olmayan vokaller… Onun son zamanlardaki çalışmalarında yaptığı, sadece kendi çizgisini korumak. Ancak pop dünyasında mevcut çizgiyi korumak, artık geride kalmak anlamına geliyor belki de.

Çünkü dönem farklı, estetik talepler eskisi gibi değil, “disiplin” kavramı yerini anlık heyecanlara bıraktı. Artık her albüm “daha büyük”, her konser “daha çılgın” olmak zorunda. Ama şunu da düşünmek gerekli: Belki de Katy Perry gibi geçmişte zirveye çıkmış bir isim bu “şimdinin yarışı”na katılmak istemiyor. Çünkü zaten kazanmış olduğu büyük bir kupa var: Michael Jackson’la aynı başarıyı elde etmiş ilk sanatçı.

Tüm bu linç kültürü bize ne gösteriyor, diye düşünmek gerekli tabii. Bu bir düşüş mü örneğin? Belki değil. Belki de sadece rüzgârın yönü değişti. Hem, her dalganın çekilmesi yeni bir fırtınanın habercisi olamaz mı? Ama kesin olan bir şey varsa, o da bu linç çağında sanatçıların, özellikle kadınların, sadece işleriyle değil, annelikleri, kişisel kararları ve göklere çıkma hayalleriyle bile yargılandığı. Savaş, sahnelerden taşalı epey oldu. Kulislerde gözyaşlarıyla, Twitter’da, TikTok yorumlarında kuruluyor artık cepheler. Ve görünüşe göre bu savaş sanatçılar arasında değil, onların adına savaşan fanlar arasında geçiyor. Sanatçılar ise, istemeden de olsa, bu savaşta cepheye sürülmüş birer figürana dönüşüyorlar.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans