Yeni şarkısı “Dünya Serseri”yle dikkatleri üzerine çeken müzisyen Levent Özer’le bu yıl yayınlayacağı yeni şarkılarından hayata bakış açısına uzanan bir sohbette buluştuk.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Hem stüdyo müzisyenliğiyle hem de kendi söz ve besteleriyle yıllardır müzik dünyasında keskin gözlerin radarından kaçmayan bir isim oldu, Levent Özer. Bugüne kadar Teoman, Nil Karaibrahimgil, Rashit gibi müzisyen ve ekiplerle sahne aldı. İlk albümü Söyle de Bilelim 2013’te yayınlandı. Levent Özer şimdi 8 yıllık bir aranın ardından yeni single’ı “Dünya Serseri”yle selam ediyor. Ekranların popüler dizisi “Sadakatsiz”de çalan “Dünya Serseri”nin bir anda geniş bir dinleyici kitlesiyle buluşmasının ardından, Levent Özer’in kapısını çaldık. Hayatında yaşadığı kırılmaların şarkılarındaki yansımasını şöyle anlatıyor, Özer: “Büyümenin etkisi hikayelerin çoğalmasıyla pozitif bir geri dönüşüme, bestelere yansıdı. Bir çok kayıp eklendi anılara, yerine koyamayacağım insanları çıkarttım hayatımdan, ya da onlar çekip gitti. Çok özledim sonra daha da çok özledim. Sonra bol bol yalnız kaldım. Hepsi benim içindi, hepsini kabul ettim ve barışmayı tercih ettim her şeyle.” Levent Özer’i Dergy sayfalarına konuk ettik.

8 yıl aradan sonra yeniden bir solo şarkıyla çıkış yaptınız. Neden bu kadar uzun bir ara verdiniz? 2021 içinde albüm gibi bir planınız olacak mı? 

Kendimi dinledim ve üretmeye devam edip kendimi bu sürece hazırladım, biriktirdim ve biraz da büyüdüm o zaman aralığında. 2021 içinde bir çok single gelecek, ardından EP belki de albüm olabilir.

Pop, rock ve elektronikayı birleştiren “Dünya Serseri” eminiz ki sizin için yeni bir sayfa niteliğinde bir şarkı. Hikâyesi neydi, ne zaman yazıp ne kadar zamanda bestelendi, nasıl bir üretim süreci oldu, anlatır mısınız? 

Evet yepyeni bir “ben” hali fakat geçmişimde  elimden geldiğince değişik tarzları sahne ve prodüksiyon süreçlerinde deneyimleme fırsatı bulduğum için yabancılık çekmedim hatta prodüksiyon süreci benim için fazla eğlenceliydi sanırım. Çok şey öğrendim ve hala öğrenmeye devam ediyorum. İlk albümüm “Söyle de Bilelim” stüdyoya girip çalınan bir “session” albümüydü. “Dünya Serseri” bambaşka bir sahada bambaşka fikirlere, soundlara götürdü bizi.

“Dünya Serseri” her fırsatta melodisini mırıldandığım bir takıntı haline gelmişti bir kaç ay boyunca. Her fırsatta aklıma gelen hikayeyi anlatabilecek ipuçlarını not ettim. O sıralar sevgili Onur Diner’le  elektronik bir albüm projemiz vardı (o da yakında çıkacak “Velvele” ismiyle) ve içime işlemeye başlamıştı çoktan elektronik müzik.

Fikirlerine çok değer verdiğim sevgili Engin Akıncı’yla daha önceki konuşmalarımız da oldukça etkili oldu. Sonunda şarkının bittiğine karar verdikten bir gün sonra  (-ki mahlasıyla müzikler yapan) sevgili Ali Kutlu Suytar’a gidip zaten kaydetmeyi planladığımız bir kaç demoyla beraber “Dünya Serseri”yi de kaydettik. O gün mikrofon yoktu ve normalde görsel sesleri/açık alan sesleri almak için kullanılan zoom H1l’a kaydettik. (İki tane mikrofonu olması gerekirken bir tanesi yerinde yoktu onun da) Alt yapıyı duymadan söylediğim garip bir demo yaptık. Belki bir sürpriz yapıp onu da yayınlayabiliriz.

O gün 7 tane yeni şarkı kaydettik. Gitar ve vokali kaydettikten sonra artık Ali de ben de yorulmuştuk aslında ama benim aklımda kalan fikirler vardı ve Ali’yi kandırıp hemen işe koyulduk. Aklımdaki beat, synthesizer, ve o an aklıma gelen bas fikirlerini çaldım. Sonra artık “tamam oldu bu şarkı” derken son bir fikir daha geliverdi ve iyi ki geldi diyorum! İkinci yarısında herkesi etkilemeyi başaran o melodi de son anda öyle çıktı.

levent-ozer-dunya-serseri-rop2

Son zamanlarda stream servislerinin de yaygın kullanımıyla neredeyse her hafta yeni bir şarkı yayınlayan aynı isimlere rastlıyoruz. Bu kadar çok üretim olması konusunda ne düşünüyorsunuz, sizce bu kaliteyi etkiliyor mu? 

Aslında kalite her zaman kaliteli olandır ve değişmez. Dinleyici kendi kalitesini belirleyecek böyle zamanlarda ve şimdiye kadar aldığım geri dönüşler sayesinde ne kadar kaliteli olduklarını biliyorum ve çok minnettarım, mutluyum.

Twitter’da ilginç bir mottoyu pinlediğinizi gördük:”Gerçek olmayan ilişkileriniz sizi gerçek olmayan sizle tanıştırır. Bir süre sonra, yanınızda sizi gerçekten seven kimse olmadığını fark edersiniz. Bir umut, baştan başlamak için kendinize dönersiniz fakat artık orda da gerçekten kimse kalmamıştır.” Bunu biraz açar mısınız, gerçek olmayan ilişkiler beraberinde geri dönüşü olmayan bir yalnızlığı mı getiriyor? 

Evet kesinlikle. Etrafına sadece kendisini onaylayan insanlarla örülü bir çevre kuran insanlar çok aciz ve mutsuzlar içten içe maalesef. En sonunda kalabalık bir yalanın ortasında kendi yalnızlıklarıyla yüzleşiyorlar.

levent-ozer-dunya-serseri-rop3

Çok uzun zamandır Teoman’la çalıyorsunuz. Öncesinde Rashit, Nil Karaibrahimgil, Nev, Rhythm & Mood Orkestra gibi ekiplerle de çalıştınız. Sizin için en unutulmaz, en stresli veya en aklınızı yerinden oynatan sahne deneyimi hangisiydi? Neden? 

Teoman’la 10 sene çalıştım, geçen sene kendi solo kariyerime odaklanmam gerektiği için yollarımızı ayırdık. En unutulmaz, en stresli ve en heyecanlı sahne deneyimim kesinlikle Roy Ayers / Babylon konseriydi. Hayranı olduğum çok önemli bir isim Roy ve tanışır tanışmaz gitardan ses çıkarmamı istemişti. 40 saniye çaldım ve bütün konser çalmamı istedi. Hiç prova yapılmadı ve herhangi bir playlist yoktu ama harikaydı. YouTube’da bulabilir merak edenler.

Çok stresli veya üzgün olduğunuzda, canınızın hiçbir şey yapmak istemediği o ruhsuz günlerde neler yaparsınız? Kendinize o karanlık zamanlarda ayağa kalkmak için söylediğiniz altın bir mottonuz var mıdır? 

Eğer yetiştirmem gereken bir şey yoksa yani genel bir bunalım hissi ise bu stres, kesinlikle kafamı dağıtmaya çalışırım orda sıkışıp kalmak istemem. Notlarıma dönerim ve üretmeye devam ederim. En faydalı olabileceğim şey üretmek, kendime ve dinleyenlerime…

levent-ozer-dunya-serseri

Genellikle insanlara bu tip şeyler 30 veya 40 gibi yaş dönümlerinde olur, ama bazen sadece buna da gerek kalmaz: Hayatınızda yaşadığınız en büyük kırılma anı neydi? Yaş almak sizi değiştirip dönüştürdü mü, verdiğiniz kararlara büyümenin ne kadar etkisi oldu? 

Büyümenin etkisi hikayelerin çoğalmasıyla pozitif bir geri dönüşüme, bestelere yansıdı. Bir çok kayıp eklendi anılara, yerine koyamayacağım insanları çıkarttım hayatımdan, ya da onlar çekip gitti. Çok özledim sonra daha da çok özledim. Sonra bol bol yalnız kaldım. Hepsi benim içindi, hepsini kabul ettim ve barışmayı tercih ettim her şeyle.

Çocukluğunuzdan beri hayranlıkla izlediğiniz, duvarlarınızda posterleri olan ve sizi belki de sahnelerde olmak için derinlerden etkilemiş olan o isim kimdi? 

Eric Clapton hayranı bir gitarist olarak büyüdüm ama evimde şu an asılı olan posterleri sayacak olursami Haluk Özer (babam), Eric Clapton, Tanju Okan, MAssive Attack, James Brown, Duke Ellington…

KISA KISA 

  • Son dönemlerde takılı kaldığım albüm Wyclef Jean / However You Want it
  • Günün en sevdiğim saati uyku/öncesi ve sonrası. İşte ilham tam da o zamanlar geliyor.
  • Bana göre gelmiş geçmiş en iyi film müziği Vangelis / Blade Runner.
  • İzleyicisi olarak gidip de çılgını olduğum konser Parkorman James Brown konseri.
  • Şu hayatta en kıskandığım şarkı In The Air Tonight. Keşke ben yazsaydım.