Yeni şarkısı “Karşında”yla kulakların pasını silen, alternatif sahnenin en yetenekli seslerinden Melis Güven’e merak ettiklerimizi sorduk.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Duru vokali ve yalın yorumuyla beğeni toplayan Melis Güven, yeni single’ı “Karşında”yı yakın zamanda Epic İstanbul etiketiyle müzikseverlerin beğenisine sundu. “The Outsider”, “Hiç Olmuşsun”, “Zaman” gibi şarkılarıyla dikkatleri çeken Güven, müziğin hayatını kurtardığını, sığınağı olduğunu söylüyor. Geçmişinde oldukça zorlu dönemeçlerden geçen sanatçı, önce kendini ifşa edeceği korkusuyla kendi şarkılarını yazmak istememiş. Ancak sonrasında bir kıyısından yazmaya, söylemeye başlamış ve bu ona iyi gelmiş. Güven, “Müzik beni özgürleştirdi” diyor. 5 şarkılık yeni bir EP’nin de yolda olduğu müjdesini veriyor. Melis Güven’le sohbet ettik.

Önce yeni şarkınız “Karşında”dan başlayalım. Nasıl bir hikâyesi var, nasıl karar verdiniz yeni şarkınız olmasına, biraz anlatır mısınız? 
Karşında pandemi sürecinde ilk eve kapandığımız zamanlarda ortaya çıkan bir şarkı. Yaklaşık bir senedir  kendimi içten dışa büyütmek ve geliştirmek için çok çaba sarf ettim hala da ediyorum. Özellikle eve kapandığımız dönemlerde akıl sağlığımı koruyabilmek için daha çok üretmeye ve kendimi meşgul etmeye çalıştım ve bu süreç beni hem çok açtı hem de çok değiştirip büyüttü diyebilirim. “Karşında” benim için bir aynalama aslında, kendi içimdeki bir hesaplaşma ve teslim olma hikayem. Bu yaşıma kadar kaçmış olduğum kadına geri dönüş hikayesi diyebilirim. Bir başlangıç, kabulleniş ve teslimiyet şarkısı.

 

Güzel Sanatlar Lisesi ve ardından İTÜ konservatuvarda eğitim aldınız. Konservatuvarlı olmanın müziğinize nasıl bir katkısı oldu, size nasıl bir deneyim kazandırdı?
Güzel sanatlarda Batı müziği eğitimi alıp konservatuarda halk müziği ve sanat müziği eğitimi almam iki  farklı dünya; hem iç içe hem çok ayrı enstrümanlarından, tavrına notasına kadar bu kadar farklı iki dünyanın içinde bulunmanın bana çeşitlilik kattığını düşünüyorum. Ortak paydada buluşunca da iyi nota okumanın, enstrüman çalmanın ve müzik disiplini almanın tabii ki uygulamalarımda aha efektif olmama yardımcı olduğu bir gerçek.

“Tamam, ben şarkı söyleyeceğim” cümlesini ilk kez kurduğunuz, kendinizi mikrofona ait hissettiğiniz, içinizde bir şeyin “klik” ettiği ilk anı hatırlıyor musunuz? Nasıl bir andı, neydi size bu cümleleri ettiren?
Küçükken anneannemle çok baş başa kalırdım genelde Türk filmi izlerdik beraber. Müzikli sahnelerde delirir hemen ezberlemeye çalışırdım. Aklımda kalmazsa tekrarları oluyordu zaten ikincisinde ya da üçüncüsünde ezberlerdim. Öyle öyle hayal etmeye başladım süslü kıyafetler içinde nasıl olurum diye. Sonra da evde susturamadılar beni zaten.

Melis Guven Press Photo 008

“İLK BAŞTA KENDİMİ İFŞA ETMEKTEN KORKTUM”

Yaşam hikâyenizdeki zorlu duraklarınızı biliyoruz. 1999 Büyük Marmara Depremi’nde ailenizi, sevdiklerinizi kaybettiniz. Yaşamınızı yeniden oturtmak için büyük bir mücadele verdiniz. Müzik, tüm bu zor döneminizde sizi nasıl iyileştirdi? Size ne yapmak iyi geldi? 
Lisede yatılı okuduğum o yıllarda psikolojik olarak büyük problemler yaşadım. Müzik hayatımı kurtardı diyebilirim. Sığınağım oldu. Kendime çekilmem gerekiyordu bir süre. Gelgitli zamanlar olsa da yaratmış olduğum balonun içinden müzik ile çıkmadım, bir süre enstrüman çalmayı öğrendim. Bir şeye bu kadar bağlı olmak  mutlu etti beni. Bütünleşmeye ihtiyaç duyduğum zamanlardı; eksikliğini hissettiğim şeylerin yerine doğru şeyler koymak istemiş olabilirim. Ara ara yıprattığı zamanlar da oldu tabii ki ama orta yolu bulmaya çabaladım. Hep vardır benim aşırılıklarım 🙂 Ama bir enstrümana o kadar bağlanmak istemedim. O çok başka bir dünya aslında; çok saygı duyduğum, hayranlık beslediğim  bir dünya..

Sonra kendi müziğimi yapmaya başladım. İlk önce söz yazmak istemedim. Açık açık kendimi ifşa etmekten korktum sanırım. Yazdığım şarkılarda ailemi anlatıyordum hep, bu nedenle engel oldum uzunca bir zaman kendime. Sonra bir gün kendimi kabullenip bunları düşünmemem gerektiğine karar verdim. İlhamıyla gelen şeylere engel olarak sadece süreci öteliyordum; anlaşılmamaktan korktuğumdan belki de. Ama beklediğimin aksine özgürleşti tüm dünyam.

 

Yıllardır dengeyi bulabilmek için çok çaba sarf ettiğinizi söylemiştiniz bir röportajınızda. Peki bugün, kendinizi yeniden inşa ettiğiniz bir dönemde zaman zaman karanlığı hissettiğiniz durumlarda ne yapıyorsunuz? Kendinizi sıkışıp kaldığınız puslu düşüncelerden nasıl koruyor, nasıl bir öğütle yeniden ayağa kalkıyorsunuz? 
Ben uzun zamandır doğru nefes alımı ve kullanımı hakkında fikir sahibi olmadığımı fark edip nefes üzerine çalışmaya başladım. Birkaç senedir genelde nefesle sakinleştirmeye çalışıyorum kendimi. Hatta geçen bir filmde denk gelmiştim ve çok hoşuma gitmişti: “Kalbini davul olarak düşün, nefesini bas”.

Benim aklımdan çıkarmadığım  üçlememse şunlar; 

  • Ne olursa olsun hayallerine, hedeflerine ve kendine ihanet etme.
  • Ne olursa olsun kendin hakkında hüküm verme.
  • Hayatındaki durum ne olursa olsun onu tersine çevirebilirsin.

Şarkılarınızda hep başka bir soluk hissediyoruz: Belki aşkı, bazen ölümü, bazen kaybetmeyi, büyük mücadeleleri… Kimisinde içki şişesine uzanıyoruz, kimisinde de deli gibi dans ediyoruz. Nasıl ortaya çıkıyor şarkılarınız, en çok hangi zamanlar üretiyorsunuz?
Kendi içime döndüğüm, ağırlığını bolca hissettiğim ve yalnız kalmak istediğim zamanlar da oluyor genellikle. Önceden kendi içime kapanmayı tercih ediyorken yaklaşık üç senedir bunu üretime dönüştürmeyi ve içimdekileri bazen neşesi bazen karanlığı  o an ne hissediyorsam kağıda geçirmeyi öğrendim. Zor bir süreçti benim için ama başardığımı düşünüyorum.

 

Erol Erdol’la birlikte kaydettiğiniz “The Outsider” oldukça farklı bir şarkıydı. Benzer şekilde İngilizce şarkı da yapmayı düşünüyor musunuz? 
Eren de ben de çıktığımız bu yolda sürekli üzerine koyarak, deneyerek, öğrenerek üretmeye devam ediyoruz. Sanırım bizim için bir çalışmanın hissiyatı, sound’u; tempoyu hatta dili belirleyici oluyor. O hissiyatın üzerine inşa ediyoruz şarkıyı. Önümüzdeki süreç için ipucu vermek gerekirse de Türkçe sözlü parçalar üzerinde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Hatta 5 şarkılık  yeni bir EP yolda.

Melis Guven Press Photo 006

Kliplerinizde gördüğümüz pek çok kostümünüz, takılarınız, saç ve makyajınız sizi olduğunuz gibi yansıtıyor. Sıradışı ve modern bir tarzınız var. Nasıldır modayla aranız? 
Müzik benim için nasıl bir ifade şekliyse modayı da bir “ifade şekli” olarak görüyorum. Dolayısıyla müzik ve moda bir araya gelince doğru bir kolektif ilişki ortaya çıkıyor. Elbette bu ilişkinin samimi olması, hitap edilen kitleler ile doğru diyalog kurabilmek açısından çok önemli. Çok abartmayı sevmiyorum, genellikle ruh halime ve hissiyatıma göre giyinirim. 

 

KISA KISA…

  • Aşkın benim için anlamı kedilerim (kızlarım) ve hayatıma kattıkları en önemli güzellik saf sevgi.
  • Günün en sevdiğim saati 15:00 -17-00 arası.  O zamanlar daha çok üretiyorum.
  • En son okuduğum kitap Neel Mukherjee’nın Özgür Topraklar kitabıydı Kitapta beni en çok etkileyen cümle ise şu oldu:  “Göçmen mi? Biz göçmen değiliz ki! Hayaletiz biz, başka bir şey değil, hayalet!’’
  • Ekran başına geçtiğimde hiç düşünmeden tekrar tekrar izleyeceğim bir dizi varsa o da “Love’’.
  • Kahve mi çay mı derseniz size cevabım kahve olur.
  • Son dönemde takıntı yaptığım şarkı  burakbey – sarbeni. Dinlemeden duramıyorum. 
  • Müzik dışında bir diğer tutkum da bitkiler ve değişik mutfaklar denemek.