Son şarkısı “Saçlarımı Mı Kessem?”le arz-ı endam eden, alternatif sahnenin dikkat çeken isimlerinden Melisa Karakurt’u Dergy’e konuk ettik.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Yerli alternatif sahnenin gelecek vaadeden isimlerinden biri, Melisa Karakurt. 23 yaşında genç bir isim. Annesi Finlandiyalı olduğu için, Türk ve Fin kültürleriyle içiçe büyümüş. İzmir doğumlu. “Özgür bir ruha sahip olmamı pekiştirdi, müzik kariyerimde de bunun etkisini çok gördüm” diyor, pek çok müzisyen gibi. RnB, soul ve caz gibi janraları yakınen takip ediyor, icracısı olmak istediğini de söylüyor. Hem Türkçe, hem İngilizce besteler yapıyor. Çok yönlü bir müzisyen, Karakurt. Renkli kişiliğinin ardında da gerçekçi bir bakış açısı var. Son şarkısı “Saçlarımı Mı Kessem?”in veda edebilmek hakkında olduğunu söylüyor: “Gelene ‘Hoşgeldin’ demek kadar bırakılması gerekenlere de veda edebilmeyi seçmek” diyor, şarkısının ana fikrine. Melisa Karakurt, Dergy’nin sorularını yanıtladı.

Merhaba… “Saçlarımı mı Kessem” daha yeni yayınlandı. Bu şarkı bize artık bir karar almamızı, daha fazla oyalanmamamızı, “Hoşçakal” dememizi, gidilecekse gidilmesi gerektiğini söyleyen bir şarkı. Nasıl bir dönemde yazdınız, nedir bu şarkının hikâyesi? 
Şarkının yaşanmış bir hikayesindense bendeki yansımasını anlatmak isterim. Çünkü genellikle şarkılarımda; eve gelip yalnız kaldığımda yaşadıklarımın bende bıraktığı izleri ve duygu durumumdaki yansımalarını aktarıyorum. Ben karşıma çıkan insanları, durumları, halleri içselleştirmeye ve hayatıma buyur etmeye çok müsaitimdir. Fakat aynı şeyi veda etmek için söyleyemeyeceğim 🙂 Her ne kadar bize zarar verse de ‘Hoşçakal’ demeyi göze alamadığımız zamanlarda kendimizi bir kafese hapsetmeyi seçiyoruz bence. Bu şarkı, gelene ‘Hoşgeldin’ demek kadar bırakılması gerekenlere de veda edebilmeyi seçmek hakkında. 

Aslında hep söylenir, “Bir kadın saçlarını değiştiriyorsa mutsuzdur” diye. Peki siz mutsuz hissettiğinizde, karanlık bir gün geçiriyorken ya da artık bir şey yapmak için gücünüz olmadığını hissettiğinizde, kendinize nasıl bir altın öğüt veriyorsunuz? Nasıl iyileştiriyorsunuz kendinizi? 
Değişim iyileştirir, buna katılıyorum. Ben de mutsuz hissettiğimde evimde değişiklikler yapıyorum, yaşam alanıma yeni bir bitki hediye ediyorum. Kimi zaman saçımı kesiyorum hahah 🙂 Sosyalleşmek ve paylaşmak bana çok iyi geliyor; dostlarımla büyük sofralar kurup sohbetler ediyorum, müzik yapıyoruz. Ve dönüp kendime ve hayatıma dışarıdan bir göz olarak bakıp şükredecek ne çok şeyim olduğunu fark ediyorum.

melisakarakurt

İzmir doğumlusunuz. Bir yanınız da Finlandiyalı. İzmirli olmak, İzmir’in özgürlükçü ve aydın bakışı, havası suyu sizi nasıl besledi, müziğinize nasıl yansıdı? Annenizin müziğinize nasıl bir etkisi oldu? 
Hem Türk hem Avrupa kültürünün etkileriyle büyüdüm ve ailem bu konuda bana kendimi hep çok şanslı hissettirdi. İzmirli olmak da müthiş bir ayrıcalık, memleketimi, havasını, suyunu çok seviyorum. Çocukluk dönemlerimi geçirebileceğim en iyi yerde geçirdim diyebilirim. Oldukça özgür bir ruha sahip olmamı pekiştirmesiyle beraber müzik kariyerimde de bunun etkilerini görmeye başladım. Annem ise beni her zaman bir ‘birey’ olarak yetiştirdi ve bunu farketmemi sağladı. Bu yüzden verdiğim kararları sorgulamadı çünkü yaşadığım sonuçların benim seçimlerimin sonucu olmasını önemsedi. 

Caz müzikle ilgilendiğinizi, sevdiğinizi biliyoruz. Caz türünde de şarkılar yapmayı düşünüyor musunuz? Yerli caz sahnesinde takip ettiğiniz kimler var? 
İlgi duyduğum ve esasen üretip icra etmek istediğim janrların (soul, RnB gibi) kökleri caz müziğe dayanıyor. Bunun bilincinde hareket etmeye çalışıyorum; özellikle gelecek olan Türkçe ve İngilizce bestelerimde bu durumun yansımalarını görmeyi umuyorum. Yerli caz sahnelerini de olabildiğince yakalamaya çalışıyorum. Vazgeçemediğim bir yer varsa o da The Badau’dur heralde. Eren ve Güliz’in güzelim caz lokali. Sibel Köse, Randy Esen, Cansu Nihal Akarsu, Elif Çağlar gibi vokalleri canlı dinlemeye bayılıyorum. 

melisakarakurt

“KENDİMİ SAHNEDE GÖZLERİ DOLU DOLU OLMUŞ HAYAL EDİYORUM”

Son 10 yılda alternatif sahnenin büyüdüğünü ve dinlenme oranlarının arttığını gözlemliyoruz. Dijital platformlar sayesinde de müzik dinleme alışkanlıklarımız değişti. Pek çok yeni müzisyenin ortaya çıkmasını, eserlerini paylaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? 
Ortaya çıkan eserleri paylaşmak artık eskisi gibi kadar zor değil ve müzisyenler de bu konu hakkında farkındalık geliştirmeye başladı. Bu yüzden bağımsız müzisyenlerin de sayısı gitgide artıyor. Bu bir gelişim olsa da çağ gereği her şey çok çabuk tüketiliyor ve unutuluyor. Dolayısıyla sürekli beslememiz gereken bir sistem söz konusu. Zaman zaman zor fakat keyifli bir yolculuk.

Son günlerdeki yeni bir tartışma konusu da, her hafta şarkı yayınlayan müzisyenler hakkında… Kimisi, çağa ayak uydurmak için her hafta bir şarkı yayınlıyor, kimisi de “İyi şarkı zaman ister” diyor ve hızı reddediyor. Sizin bu konudaki düşünceniz ne? 
Ah… İstemeden yukarıda bu konuya biraz değinmişim 🙂  Bence görev bilinciyle yapılmadığı sürece ister haftada bir ister 6 ayda bir… Önemli olan müziğimizi içimizden gelerek yapıyor ve  paylaşıyor olmak; kısacası samimiyet ve gerçeklik. 

Henüz genç bir müzisyensiniz ama mutlaka ileriye dönük hayalleriniz oluyordur… Gözlerinizi kapattığınızda, bundan birkaç yıl sonra kendinizi ne yaparken görüyorsunuz? 
Sahnede heyecandan gözlerim dolu dolu olmuş, bestelerimi yüzlerce kişiyle söylerken hayal ediyorum. Daha ne olsun 🙂

Şu ana kadar hep single’lar yayınladınız. Bir albüm ya da EP gibi bir niyetiniz var mı, önümüzdeki aylar için projeleriniz neler? 
2020 bitmeden bir single daha yayınlayacağım. Yeni yıl ile beraber üzerine 2 şarkı daha koyup bir EP yapabilirim. Ama henüz bilmiyorum. Parçalarımı tek tek yayınlamayı ve insanların ilgisini daha net ölçmeyi seviyorum doğrusu.

melisakarakurt

KISA KISA…

  • Gardrobumdaki en sevdiğim parça rengarenk kimonom Mümkün olsa hep onu giyerim. 
  • En son okuduğum ve çok etkilendiğim kitap Clarissa Pinkola Estes ’ın Kurtlarla Koşan Kadınlar’ı oldu.
  • En sevmediğim huyum çok düşünmem ve her şeyi kontrol etmeye çalışmam.
  • Jorja Smith’ın Lost & Found albümüne bayıldım, son zamanlarda döne döne onu dinliyorum. 
  • Kahve mi çay mı derseniz cevabım kahve!