İrem Sak’ın kaleme aldığı 10 bölümlük bir komedi dizisi Modern Kadın; GAİN’de yayına girdi ve zaman geçtikçe yükselen bir ilgi ile izlendi. Özellikle son yıllarda hem bir projeyi bir kanala ya da platforma satmak hem de onun “viral” olmasını sağlamak eskiye göre çok daha büyük bir çaba gerektirdiğinden ve viral olan dizi ya da filmler çoğunlukla izleyiciyi çok da tatmin etmediğinden, hep birlikte iyi bir şey izlemeyi ne kadar da özlediğimizi hatırlattı.
Öncelikle kendimden örnek verecek olursam; eski filmlerin tek tek vizyona girmesi ve konforu eski dizilerde aramam, sonra da sosyal medyada eski dizi editleri görmem nostalji bizi içine çeken bir çukura mı dönüştü sorusunu sormama neden olmuştu. Sonrasında pek çok insanın benzer durumda olduğunu fark ettim; yeni hiçbir şeyi almaya hazır değiliz. Yeni vizyona giren, bir platforma yeni gelen, YouTube’a yeni yüklenen içerikler de buna dahil. Tam da böyle bir haleti ruhiyeye sahipken Modern Kadın bizi aynı çatı altında buluşturdu desek çok da yanlış olmaz sanırım. Özellikle kendi başına ayakta kalmaya çalışan kadınlar izledikleri “etten kemikten” bu kadını yani Pınar’ı çok sevdi.
Modern Kadın; 35 yaşında ve hâlen bekar, bu sebeple de çevresinden baskı gören, işinde iyi olduğunu hep ispatlamak zorunda kalan, her şeyi doğru yapmaya ve kendi kendine yetmeye çalışan Pınar’ı odağına alırken izleyiciye hem komedisi taze hem de duygusu sahici bir dünya sunuyor. Uzun yıllardır sektörde olan oyuncu ya da yazarların kimi zaman artık bambaşka hayatlar yaşadıkları, kimi zaman da günceli takip edemedikleri için düştükleri bayat komedi tuzağına düşmeyen Modern Kadın’da Pınar’ı hatalarıyla ve doğrularıyla seviyoruz. Sadece Pınar değil; çalıştığı ofisteki iş arkadaşları, ailesi ve en yakın kadın arkadaşları da karikatürize edilmeden, Pınar’ın yancısı olmak için değil hikâyeye hizmet etmek için inşa edilmiş.
Çok kabaca; kurumsal hayatın çıkmazlarından, “ghostlayan” erkeklere, en son ne zaman gördüğünüzü hatırlamadığınız akraba teröründen, zaman geçtikçe şekil değiştirmek zorunda kalan yakın arkadaşlıklara, küçücük detaylarda kocaman bir hikayeyi bize sunuyor Modern Kadın.
Pınar’ın başına gelenlerle mücadelesi, bazen mücadele edemeyişi ama yıkılmak ya da düşmek gibi bir opsiyonunun olmaması tam da bu yüzden çok ama çok bizden oluşu, diziyi seyirciye sevdiren en önemli faktörlerden biri. En iyi taraflarından biri de Modern Kadın’da tek bir tarafı suçlayan bir bakış açısı ya da sadece toksik ya erkekler ve sadece hak yiyen patronlar yok; kırmadan dökmeden sevebilen sevgililerin, anlayış ve sabırla dinleyen babaların da var olabileceğini hatırlatıyor bize usulca. Yani erkeklerin (pardon erkoların) kökü kurusun dediğimiz anlar olsa da; umutlandıran anlar ve insanlarla da karşılaşıyoruz çokça. Tüm bunların yanı sıra tam da bu sıra gündemde ifşalar varken; Modern Kadın’da da Pınar’ın sadece kadın oluşundan sinyal alan ve işi tacize vardıran erkekleri de görüyoruz. Neyse ki İrem Sak hepsinin cezasını kağıt üstünde vermiş.
En önemli sahnelerinden biri de Pınar’ın evde kendi kendine dinlediği, belki kendine bile sevdiğini itiraf edemediği bir şarkıyı, hoşlandığı kişinin yanında çekinmeden söyleyebildiği anın resmedilmesiydi bana göre. Sosyal medya jargonunda dendiği gibi bu en “safe” hissettiren şeylerden biri değil midir? (Unutmadan dizinin önemli artılarından biri de kesinlikle çok doğru şekilde seçilmiş müzikleri.)
İrem Sak’ın kaleme aldığı ve 4 senedir yerini bulmayı bekleyen Modern Kadın; iyi olan bazı şeylerin karşılığını bulacağının ispatı ve 2025 yazının en güzel şeylerinden biri oldu. Çok uzun zamandır şehirli bir kadının hikâyesini bu denli katmanlı bulmadığımı, aynı zamanda çok gülerek ve duygudan duyguya savrularak izlemediğimi söylemem lazım. Bana kalırsa yönetmeninden tüm castına kadar özenle yapılmış Modern Kadın henüz izlemediyseniz bir şansı hak ediyor.