Ana SayfaMüzikMüzik tarihine geçmiş canlı performans mekanları

Müzik tarihine geçmiş canlı performans mekanları

Bugün bildiğimiz birçok efsane müzisyenin ilk kez sahneye çıktığı ya da defalarca ziyaret etmeleri sebebiyle onlarla özleşleşen canlı performans mekanlarının müzik tarihindeki önemi çok büyük.

Kimi sanatçılar için bir ilham kaynağı, kimi hayranlarınsa mabedi konumunda bulunan böylesi özel mekanlardan bahsedeceğiz bu yazıda. Artık dört yanı duvarla çevrili üstü bir tavanla örtülmüş basit bir yapı olmanın çok ötesine geçmiş olan bu mekanlar, içinde biriktirdikleriyle tarihin bire bir parçası olmuşlar. Kimisi diğerine göre daha geniş ya da daha şık döşenmiş olsa da bu performans barlarının ortak özelliği içini dolduran hikayelerin onları ölümsüz kılması.

Dünyanın farklı coğrafyalarında ve farklı dönemlerinde yeni bir kültürün fitilinin ateşlendiği yer olanları da var, popüler müzik tarihine geçmiş efsane hikayelerin olay mahalli olanı da… Gelin hep birlikte müzik tarihine geçmiş bu özel canlı performans mekanlarına bakalım!

The Cavern Club

Böyle bir konu konuşulurken başka hangi mekanla söze başlanabilir ki? The Cavern Club, İngiltere’nin Liverpool şehrinde 1957 yılında ilk kez açıldığında aslında Parizyen tarzda bir caz kulübüydü. Tabii işçi sınıfı popülasyonun yüksek olduğu liman kentinin kanı kaynayan gençlerinin mekanı rock ’n’ roll müzik eşliğinde adeta işgal etmesi çok da vakit almadı. 9 Şubat 1961’deyse The Cavern Club adeta bugün ismini bilmemizi sağlayan tarihi bir gün yaşadı. O dönem adları henüz bilinmeyen ama çok geçmeden dünyanın en büyük grubuna dönüşecek olan The Beatles ilk kez sahne aldı. Akşam saati çıkılan sahneden sabahlara kadar inmeden ter içinde performans sergileyen Beatlelar dokuz ay boyunca düzenli olarak tüm şehri The Cavern Club’a toplamıştı. Sonrası sanıyoruz hepinizin malumu…

Cafe Wha?

Muhtemelen Cafe Wha? olmasaydı bugün tanıdığımız birçok müzik ikonunun adını bile duymayabilirdik. New York’taki bu eski kahveci birçok efsanenin henüz kariyerlerinin başındayken sahnesine çıkıp adlarını duyurduğu mekan haline gelmişti. Kafenin o dönemki şanslı müdavimleri, Bob Dylan ve Bruce Springsteen gibi isimleri dünyaya göre oldukça erken bir vakitte izleyebilmişti. Mekanla belki de en çok özdeşleşen ise gitar ikonu Jimi Hendrix’ti. Animals grubunun eski basçısı Chas Chandler’ın Hendrix’i keşfedip apar topar Londra’ya götürme kararı aldığı yer de Cafe Wha? taburelerinden başka bir yer değildi.

The Crocodile

Crocodile - canlı performans mekanları
Kurt Cobain ve Mark Arm, The Crocodile sahnesinde, 4 Ekim 1992.

Grunge müzik denilince tüm dünyada akıllara tek bir şehir geliyor: Seattle. Seattle’daysa grunge müziğin mabedini sorarsanız şehirdeki tüm parmaklar size The Crocodile’ı gösterecektir. Yalnızca bir müzik türünün değil, grunge kültürünün de yerküre üzerindeki gayriresmi başkenti olan mekanın müzik tarihi için önemini anlatmaya gerek yok. Death Cab for Cutie ve Pearl Jam gibi ikonik grupların çıktığı sahne aynı zamanda Nirvana’nın da ilk döneminde ziyaret edip bugün hala konuşulan efsane performansını sergilediği noktaydı.

CBGB

Holly Kristal 1973 yılında New York’ta CBGB’yi açtığında niyeti, sonradan elde edeceği şöhretinden biraz uzaktı. Öyle ki efsane mekanın ismi Country, BlueGrass ve Blues müzik türlerinin baş harflerinden geliyordu. Ancak çok geçmeden dönemin ruhu CBGB’yi dönüştürmüş ve punk kültürün ABD sahnesindeki en önemli mekanlarından biri haline getirmişti. Television, Ramones, Patti Smith, The Talking Heads, Blondie ve Misfits gibi isimlerinin hepsinin yolunun geçtiği CBGB, bugün dev bir kültürün doğduğu mekan olarak anılıyor.

The 100 Club

Özellikle caz kültürünün sindiği bir mekan olarak kapılarını 1960’ların başında açan Londra’daki efsane The 100 Club, günümüze kadar anaakımın dışında tutulmuş her müzik türüne yer vererek müzik tarihindeki yerini aldı. Özellikle 1976 yılında punk kültürünün patlayışına ev sahipliği yapan mekanda The Clash, Sex Pistols, Siouxsie and the Banshees, Buzzcocks ve daha nicesi sahne aldı. Bu küçük mekan, her ne kadar punk müzikle özdeşleşse de sonrasında da blues’dan indie rock’a ve Brit pop’a kadar birçok müziğe yer vererek tanıdığımız sayısız müzisyeni daha çok insana ulaştırmıştı.

SO36

Nick Cave - SO36 - canlı performans mekanları
Nick Cave and the Bad Seeds SO36 sahnesinde, 1984.

Bir müzik kültürünün kutsal başkentlerinden ve mabet mekanlarından bahsediyorsak SO36’in adını anmadan hiçbir yere gidemeyiz. 1980’li yıllarda Berlin’in her sanat dalı için işlevi ve önemini anlatmak bambaşka bir yazının konusu olacaktır muhtemelen. Ama özellikle Berlin Kreuzberg’in göbeğindeki SO36’de yepyeni bir kültürün kalbi atıyordu. Henüz yıkılmamış duvarın dibindeki Türk mahallesi, alternatif müzik sahnesi için tüm dünyadan sanatçıların akın ettiği özel bir nokta haline gelmişti. David Bowie’nin efsane albümlerini yarattığı kaçış noktası ya da Avustralya’dan kopup gelen Nick Cave’in ve punk ikonu Iggy Pop’un buluştuğu yer de hep burasıydı.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR