Ana SayfaÖzel DosyaÖdüllü satırlardan beyaz perdeye

Ödüllü satırlardan beyaz perdeye

Birçok yönetmenin sevdikleri kitapları kendi gözlerinden anlatma tutkusundan çoğunlukla biz de sebeplenir ve kaliteli yapımlar deneyimleriz. Bazen de kitabın ruhu filme yansımaz ama o başka bir hikaye… Ben şimdi bu kitapların, bir de ödüllülerinin sinemadaki iz düşümlerine bakıp çıkacağım. (İz düşüm dedim, nasıl? İyi mi?)

Neslihan Atcan ALTAN

“Never Let Me Go” (2010): Acıtan ters köşeler

Kazuo Ishiguro’nun Türkçe’ye “Beni Asla Bırakma” olarak çevrilen Booker ödüllerinin 2005 yılı finalistlerinden olan bu distopik-romantik trajedisi, yönetmen Mark Romane ve senarist Alex Garland’ın işbirliğiyle beyaz perdede vücut buluyor. Carey Mulligan, Andrew Garfield ve Keira Knightley’nin su gibi performansları, kitabın/filmin kalp kırıcı konusu ve ters köşe sonuyla beni zırıl zırıl ağlatan bu yapımı izlemediyseniz izleyin. Okumadıysanız da okuyun. Bence sırası fark etmez.

“The Silence of the Lambs” (1991): Sofistike psikopatlık

Thomas Harris imzalı, Bram Stoker Award ve Anthony Awards ödüllü kitabımızın filmini bilmeyen yoktur sanırım. Canlandırdığı Hannibal Lecter karakteriyle bir kuşağı ve devamını yerinden zıplatan Anthony Hopkins’e en iyi erkek oyuncu Oscar’ını getiren film, aynı zamanda en iyi film, en iyi, yönetmen, en iyi yardımcı kadın oyuncu ve en iyi adaptasyon senaryo Oscar’larını da toplamıştı. Seri katillerin bu filme kadar daha çok Slasher janrıyla hep belli bir stereotip üzerinden gittiğini ama Hannibal Lecter tiplemesinin seri katillik müessesesine bir derinlik kattığını unutmayalım.

“The Lord of the Rings Trilogy” (2001-2003): Tolkien evreni

Modern fantastik edebiyatın kurucularından sayılan J. R. R. Tolkien’in her kitabı bir şaheserdir ama sinemaya uyarlanan ve International Fantasy Award’u kazanmış olan bu üçleme modern fantastik edebiyatın Peter Jackson’ın hayal gücünde nasıl muazzam bir şölene dönüştüğünün en önemli örneklerinden. Üstelik filmler ödüllere doymayıp toplam 800 kategoride 475 ödül alarak sinema tarihinin en fazla ödül almış film üçlemesi oldu. Tolkien evreninin kapısını onu bilmeyenlere açmış olması da cabası. Bak, yine kalkıp Tolkien okuyasım geldi.

“The Road” (2009): Karanlık distopyalar

Zamanımızın en önemli romancılarından Cormac Mc Carthy’nin Pulitzer ödüllü ve korkunç karanlık romanını filme uyarlamak Avustralyalı yönetmen John Hillcoat’a düşmüş. Başrollerini Viggo Mortensen ve Charlize Theron’un üstlendiği yapım en az kitap kadar karanlık ve trajik. Distopik bir dünyada hayatta kalmaya çalışan baba-oğulun hikayesi, şu zavallı gezegenimizin en dişli düşmanının biz olduğunu yine kafamıza kakıyor. Taş olsa çatlardı, biz hiç oralı olmuyoruz. Manasızlığın ve çaresizliğin göz bebeği “Hayırlısı” sözüyle diğer kitap/filme geçelim.

“The Godfather” (1972): Çoğu erkeğin kutsal kitabı

Mario Puzo’nun Edgar ödüllü, aynı isimli romanından uyarlanan sinemanın en dev isimlerinden Francis Ford Coppola’nın yönettiği “The Godfather”, çoğumuzun bildiği üzere özellikle Marlon Brando, Robert De Niro, Al Pacino ve James Caan’lı kadrosuyla bir alfa erkek meydan muharebesinin beyaz perdeye -beyaz perde mi kaldı!- taşınmış hali. 1972 yılında çekilen 3 Oscar ve daha nice ödüllü film, hala kendi janrının en tepesinde hükümdarlığını sürdürüyor. Filmin score’unu da hala 7’den 70’e herkesin bilmesi ve uygun gördüğü yerlerde mırıldanması da ayrı bir başarı.

“Small Things Like These” (2024): İrlanda’nın Katolik Kilisesi’yle bitmeyen hesabı

Hayranı olduğum İrlandalı yazar Claire Keegan’ın Booker Ödülleri’nde kısa listeye kalan romanına iltimas geçmek zorundayım. Tamam, Keegan’ın eseri ödülü alamadı ama Bill Furlong karakteri Cillian Murphy’nin yorumlamasıyla sinemada da kendine yer buldu. İrlanda’nın bir türlü çözümlenemeyen utanç hikayelerinden birine Furlong’un gözünden tanıklık ettiğimiz romanın filmi de boş durmayıp Berlin Film Festivali’nde birçok ödüle aday oldu.

Ken Kesey’in yazdığı National Book Award kazanmış romanın Milos Forman’ın gözünden sinemaya yansıdığı “One Flew over the Cuckoo’s Nest” (1975), yine hayranı olduğum Harper Lee’nin Pulitzer ödüllü “To Kill a Mockingbird” (1962) romanının yönetmen Robert Mulligan’ın elinden çıkan üç Oscar’lı filmi gibi nice kitap/film ortaklığı sayabiliriz. Hatta yine son Oscar ödüllerinde de birçok adaylığı ve ödülü bulunan Martin Scorcese’nin çektiği “Killers of the Flower Moon”un (2023) David Grann’in araştırma türünde yazdığı kitabından uyarlandığını da söylemeden ya da hatırlatmadan geçmeyeyim.

Evet efendim, aklınıza gelen başka ödüllü kitap uyarlamaları ya da sadece kitap uyarlamaları varsa bir satır alırım. Hadi, esenlikler dilerim.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR