Olivia Dean son günlerde bütün dünyanın içinden çıkamadığı şarkılar yapmış bir genç müzisyen. Doğu Londra’da büyümüş, çocuk yaşta şarkıcı olmak istediğini anlamış, Amy Winehouse, Adele ve Raye’nin de okuduğu BRIT School isimli oldukça rekabetçi performans sanatları okulunda eğitim almış. İkinci albümüyle birlikte de adını dünya starları arasında bir yere yazdırmış durumda. 2026 Şubat ayında verilecek olan Grammy Ödülleri’nde En İyi Genç Sanatçı adayları arasında kendisi. Kimileri bu ödülü almasına garanti gözüyle bakıyor. Sosyal medyadaki fan’ları ise buldukları her Grammy içeriğinin altına “Ödülü mutlaka ona vermelisiniz” yorumları bırakmaktan bıkmıyor.
The Art of Loving’i dinlediğinizde iki noktaya vuruluyorsunuz: Günlük dilden kopmayan şairane sözler ve ruha işleyen vokaller. Her ikisinin de altında Olivia Dean imzası var çünkü kendisi sadece bir şarkıcı değil aynı zamanda bir şarkı yazarı. Son derece gerçek hissettiren, adeta günlüğünden taşmış olan şarkı sözlerinin sebebi bu. Vokallerin bu kadar etkileyici olmasında da yaşanmışlıkların etkisi göz ardı edilemez ama yeteneğin ve çalışmaktan yorulmayan kişiliğin etkileri de bir o kadar görünür. BRIT School’daki eğitimin kendisine her şeyden çok “Başarı için çok çalışmanın şart olduğu”nu öğrettiğini söylüyor verdiği röportajlarda.
Müziği pop-soul, funk ve R&B’nin başarılı bir harmanı olarak niteleniyor ama bazı şarkılarda caza bazılarında ise rock’a doğru da meylediyor. Bu çoklu yapı, bu “hepsinden biraz” olma hâli Olivia Dean’in kimliğinde çok görünür. İngiliz bir baba ve Afrika kökenli bir annenin çocuğu, bugünün müziğini derin bir geçmişin etkisiyle yapıyor; albümündeki şarkılardan birini ‘Something Inbetween’ (Arada Kalmış Bir Şey) olarak isimlendirmesi de tesadüf olamaz. Annesinin etkisi ise sadece etnik kimliğinde kalmamış, önce isminde, sonra kadın olma hâli konusundaki yüksek duyarlılığında hep onun etkisi var. Annesi tam bir Lauryn Hill hayranı. Bu sebeple kızına ikinci isim olarak Lauryn’ı seçiyor. Ayrıca kendisi İngiltere’de bir siyasi partide genel başkanlık yapmış ilk siyahi kadın: Women’s Equality Party (Kadınların Eşitliği Partisi).
BRIT School’a müzikal drama bölümünde başlayan Olivia Dean daha sonra müzik bölümüne geçiyor. Ancak drama bölümünde öğrendiklerinin sahnedeki duruşuna çok fazla katkısı olduğunu ekliyor. Dans etmekten, jest ve mimiklerini performansa dahil etmekten, Motown-benzeri koreografilerle izleyenleri 70’ler Amerikasına götürmekten büyük keyif aldığı her hâlinden belli. Hakkında yapılan sosyal medya yorumlarından biri de bununla ilgili: “Galiba o, sahnede olmaktan en çok keyif alan şarkıcı”. Bunu her performans videosunda derinden hissettiriyor.
Olivia Dean’in “Umarım bu albüm sizi aynı anda hem güldürür hem dans ettirir hem de ağlatır” dediği albümden birkaç şarkı oldukça öne çıktı. Hatta Olivia Dean imzalı dört şarkı Ekim ayında İngiltere’de en çok dilenen 10 şarkı listesinde aynı anda yer aldı. Bu bir kadın solo şarkıcı için ilk kez yaşanıyor. Bu şarkılardan ilki ‘Man I Need’, şarkıcının Zach Nahome ve Tobias Jesso Jr. ile birlikte yazdığı, dans ettirme vaadinin altını kalın bir çizgiyle çizen eğlenceli bir şarkı. Karşısındaki erkeğe cesaret veren, ilişkideki beklentilerini müdanasız bir tavırla ortaya koyan bir kadının sözleri. Bu arada Tobias Jesso Jr.’ın 2023 Grammy Ödülleri’nde En İyi Şarkı Yazarı ödülünü kazandığını ve bu yıl aynı kategoride yine aday olduğunu ekleyelim.
Şarkının hikâyesini anlatan Olivia Dean, hafif, eğlenceli ama çok iyi bir dans şarkısı yazmak için işe koyulduğunu ve şarkıyı yazmaya davul partisyonuyla başladıklarını söylüyor. Davulları ilk duyduğunda aklında beliren şarkı Michael Jackson’ın ‘The Way You Make Me Feel’i ve tam da onun gibi bir şarkı yapmayı hedefleyerek yazmış şarkıyı. Bu konuda başarılı olduğunu pek çok gazete ve müzik dergisi tarafından açıklanan 2025’in en iyi şarkıları listelerinde ‘Man I Need’ in yerini garantilemesinden anlayabiliriz. Billboard Hot 100 listesinde kendine yer bulması da yine bu şarkı sayesinde oldu.
Albümün öne çıkan ikinci şarkısı ‘So Easy (To Fall In Love)’ çok iyi yazılmış bir bossa-nova. Kendi öz değerinin son derece farkında olan, olgun bir ilişkinin arayışı içinde olan bir kadının özgüvenli sözlerinden oluşuyor: “I’m the perfect mix of Saturday night and the rest of your life” (“Cumartesi gecesi ve hayatının gerisinin mükemmel bir birleşimiyim”)
Listelerde yerini alan diğer şarkısı ‘Nice To Each Other’ kadın dinleyicilerin eşlik etmeyi en sevdiği şarkılardan biri olabilir. Flört ederken bile bağımsızlığını koruyabilmeyi yücelten şarkının özellikle şu sözleri canlı performanslarda kadın izleyiciler tarafından sabırsızlıkla bekleniyor: “’Cause I don’t want a boyfriend”.
Olivia Dean’e en sevdiği, yazmaktan en memnun olduğu şarkı sözü sorulduğunda ise tereddüt etmeden ‘Let Alone The One You Love’daki şu dizeleri söylüyor: “Bırak sevdiğin kişiyi, insan dostuna bunu yapar mı?” Bu sözlerden de anlaşıldığı gibi bir kalp kırıklığından bahsediyor Olivia Dean bu şarkıda. İlişkide fazlasıyla sınırlanan, belli çizgilerin içinde tutulmaya çalışılan bir kadının kalp kırıklığı.
Piyano ve yaylıların eşlik ettiği albümün en güçlü balladı ‘Loud’, Olivia Dean’in son derece samimi ve içten vokalinin en etkileyici olduğu şarkılardan biri. Yanlış kişiye âşık olmanın acısını “Sessizlik o kadar gürültülü ki” cümlesiyle anlatırken sanki yeni James Bond filminin orijinal şarkısını yazmış gibi Dean. Sizde de öyle bir his yarattı mı?
Tüm bu samimiyet hissi, olduğu gibi olma hâli tesadüf değil, üzerinde çalışılmış bir çabanın ürünü. İlk albümünü birkaç farklı stüdyoda, farklı atmosferlerde kaydettikten sonra Olivia son albümünü kendine ait bir ortamda, hisleriyle bağ kurabildiği bir alanda, zaman sınırlaması olmadan yapmak istediğine karar vermiş ve Doğu Londra’da büyük bir ev tutmuş. Sekiz hafta boyunca bu evi içinde yaşanılan bir ev-stüdyoya çevirmiş. Evinden gitarını ve piyanosunu getirmiş, odaları sevdiği kitaplarla ve bitkilerle doldurmuş. Kendini evinde hissetmenin üretim esnasında büyük bir rahatlık ve gerçeklik hissi sağladığını belirtiyor şarkıcı. Böylelikle kendini çok iyi yansıtabildiği bir albüm kaydedebilmiş. Evin dinginliği, kayıt yaptıkları bahar aylarının getirdiği canlılık, “House of loving” (Aşkın evi) diye adlandırdığı bu ev sanki hepsi albümde varlar, hissediliyorlar.
Sanatçı önce İngiltere sonra Avrupa’da yükselişe geçtikten hemen sonra hızlı bir Amerika çıkarması yaptı. Ekim ayının sonunda Madison Square Garden’da beş gece üst üste sahne alan Sabrina Carpenter’ın öncesinde sahne alarak Amerikalı müzik severleri etkisi altına almaya başladı. Saturday Night Live ve The Today Show gibi çok izlenen TV şovlarının yanı sıra çok dinlenen podcast’lere de konuk olup sosyal medya akışlarımızda sayısız videoyla yer aldı. 2026 Nisan’ında start vermeyi planladığı turnesi İngiltere’den başlayıp Avrupa’da birkaç şehri dolaştıktan sonra Kuzey Amerika ve Avustralya’ya kadar uzanacak. Turnesinin İngiltere ayağındaki tüm konserlere ait biletlerin şimdiden tükendiğini belirtmek gerek. Buna dört akşam üst üste sahne alacağı O2 Arena konserleri de dahil. Konser biletlerine talep o kadar yüksek ki Ticketmaster’a bir çağrı yaptı ve ikinci el konser biletlerinin fiyatlarına sınırlama getirilmesini talep etti. Buna karşılık firma sanatçının talebine destek verip ikinci el biletlerin orijinal bilet fiyatından satılmasını sağlayacak önlemler aldı. Olivia’ya sorulduğunda amacının “Canlı müziğin ulaşılabilir ve karşılanabilir” olmasını sağlamak olduğunu söylüyor.
Abartılı sahne şovları, abartılı kostümler, starlığın bazılarına getirdiği mesafeli duruştan çok uzakta bir yerde duran çok gerçek biri Olivia Dean. Başarının tesadüf olmadığının, başarılı bir kadın şarkıcı olmanın kendisine getirdiği gücün kesinlikle farkında. Bu gücü iyiye kullanmayı seçiyor. Çok insani bir yerde durarak…
“İşimi yapmak için sahneye çıkıyorum, en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum, sonra da evime gidiyorum.”