Çoğu zaman haklarında “Onlar aslında Türk’müş!” rivayetleri dolaşan, ülkemizi ikinci evleri gibi gören pek çok sanatçıyı bağrımıza basıyoruz. İşte Türkiye’de sık sık konser vermiş, ülkemizde çok sevilen 9 yabancı grup ve müzisyen…

Ülkemizde onları pek çok sahnede izledik, ellerimiz kızarıncaya kadar alkışladık. Türkiye çıkışlı olmamalarına ve dünya çapında bilinmemelerine rağmen bu isimler, Türk dinleyicisiyle özel bir bağ kurdu. Her geldiklerinde biletleri yok sattı, en tutkulu hayranları biz olduk. Kimisi “Türkler bana ‘sen bizden birisin’ dedi” diyor, kimisi ise Türkçe mesajlara Google Translate kullanarak yanıt verdiğini söylüyor. İşte uzun yıllardır performanslarını Türkiye’de izleme şansı elde ettiğimiz, dünyaca ünlü 9 grup ve müzisyen…

Shantel

Stefan Hantel ya da sahne adıyla Shantel, Alman şarkıcı, yapımcı ve DJ. Rumen, Yahudi ve Yunan asıllı ailesindeki çok kültürlülükten kaynaklanan renkli müzik kariyerinde “Bucovina”, “Disko Partizani” ve “Disco Boy” şarkılarıyla popüler oldu. Sırpça ve Makedonca çok şarkı yapan müzisyen Türkçe şarkılar da yapıyor. Sayısını hatırlayamadığımız kez Türkiye’ye geldi. Her konserinde büyük ilgi gördü. Shantel, Cümbüş Cemaat’le birlikte kaydettiği İstanbul adını verdiği yeni albümünü de geçtiğimiz aylarda yayınladı. Shantel, Türkiye sevgisini “Türkiye’ye ilk geldiğimde, ne olacağı konusunda fikrim yoktu. Bavulumu açtım ve dünyaya duyguların müziğini sundum. Birçok ülkede bulundum, çok sevgi gördüm ve iyi enerji aldım. Ancak ilk kez Türkiye’de insanlar bana ‘Sen bizden birisin’ dedi” sözleriyle dile getiriyor. 

Kadebostany

Şarkı yazarı ve yapımcı Guillaume de Kadebostany, yani Başkan Kadebostan’ın projesi Kadebostany, ülkemizde de kısa sürede oldukça sevilen bir grup oldu. “Castle in the Snow”, “Mind if I Stay” ve Beyoncé’nin “Crazy in Love” şarkısına getirdikleri yeni yorum sayesinde büyük başarı kazandılar. Geçtiğimiz nisanda yeni EP’leri DRAMA Act 1’ı yayınladılar. Grubun kurucusu Guillaume de Kadebostany; ”Türkiye’de kendimi evimde gibi hissediyorum. Türkiye’de daha fazla zaman geçirmeyi çok isterim. Çok fazla harika sanatçınız var ve onlarla daha fazla işbirliği yapmak istiyorum” diyor. Kadebostany, çekimlerini İstanbul’da yaptıkları klipleri için de yönetmen Hasan Kuyucu ile çalıştı.

Oi Va Voi

İngiliz müzik grubu Oi Va Voi, o kadar çok Türkiye’ye geldi ki, bir süre sonra Türkiye turnesi yapmaya başladı. İsimleri “Aman Tanrım!” anlamına geliyor. Londra’da 1990’ların sonunda kuruldular. Müziklerinde Doğu Avrupa, özellikle Bulgar halk müzikleri ve çağdaş elektronik müziğin etkileri görülüyor. Oi Va Voi, “Türkiye bizim en çok seyahat ettiğimiz ülke, özellikle İstanbul. Bizim için ikinci bir ev gibi. Etrafı biliyoruz, favori restoran ve barlarımız, burada arkadaşlarımız var. Yaptığımız iş sayesinde Türkiye gibi bir ülkeye bu kadar sık gelebildiğimiz için ayrıcalıklı hissediyoruz. Umarız Türk dinleyicisinin müziğimizde bulduğu bağ sonsuza dek sürer” diyor. 

Anathema

29 yıl önce Liverpool’da kurulan ve sonrasında tüm dünyada büyük bir şöhrete sahip olan Anathema da Türkiye’yi en çok seven ekiplerden biri. Defalarca ülkemize konsere gelmiş ve Türkiye turnesi yapmış olan Anathema, “Türkiye bizim için her zaman önemli bir yer oldu. Burayı 20 seneyi aşkın süredir ziyaret ediyoruz. Burada diğer yabancı gruplardan çok daha fazla çaldık. Gerek konserlerde gerek de sosyal medyada büyük bir hayran kitlemiz var. Dinleyici ile grup arasındaki şey, daha çok doğal bir ilgi, saygı ve samimiyet” diyor. 

Jay Jay Johansson

Melankolik vokalleriyle bilinen İsveçli söz yazarı ve şarkıcı Jay Jay Johannsson, trip hop sevenlerin kayıtsız kalmadığı bir isim. Türk dinleyicisi onu o kadar çok seviyor ki, hakkında pek çok kez “O aslında bir Türk!” iddiaları atılıyor. Karanlık şarkılarıyla bize başka bir dünyanın kapılarını aralayan Johannsson, “Türkiye’de birçok arkadaşım var. Genellikle insanlar ile Facebook üzerinden iletişim kuruyorum. Türkçe bir sürü mesaj alıyorum ve bu durumlarda Google Translate’in büyük yardımı oluyor” diyor. 

Oscar and the Wolf 

Indie pop’un ülkemizde çok sevilen temsilcisi Oscar and the Wolf, 2010 yılında kurulan Belçikalı müzik grubu. Max Colombie’nin projesi olarak hayata geçen ekip Montreux Jazz, The Great Escape ve Rock Werchter gibi ünlü festivallerde çaldı. Ekibin içinde de bir Türk var: Ozan Bozdağ. Birçok kez Türkiye’de konser veren Oscar and the Wolf, Türkiye’nin onların kalbinde ayrı bir yeri olduğunu söylüyor: “Bizim için çok değerli, ilk konserleri ve kalabalığı ben de unutamıyorum. Her gelişimizde ayrı bir hevesle sahneye çıkıyoruz, Türkiye’deki bizi takip eden kitle çok heyecanlı ve dinamik, konserlerdeki enerjileri bizim için de ayrı bir motivasyon kaynağı.”

Buika

Flamenko, soul ve caz müziğinin güçlü sesi Buika’nın Türk dinleyicisiyle özel bir bağı var. İspanyol şarkıcı pek çok kez ülkemizde konser vermeye geldi. Son olarak geçtiğimiz sene Lus Casal’la birlikte “Morna” adlı single’ı yayınlayan 48 yaşındaki sanatçı, Türkiye’yi çok özel bir yerde konumlandırıyor: “Türkiye bence çok önemli bir ülke, son on yılda özellikle Avrupa’da bir Türkiye patlaması yaşanıyor. Genç yönetmenlerin filmleri, son derece yetenekli müzisyenler, adeta bir buzdağının görünmeyen kısımları yeni yeni ortaya çıkıyor, çok heyecan verici. Bu büyük potansiyeli İstanbul’a geldiğimde de hemen fark ettim, belki ülkenizle ilgili çok fazla bilgim yok ama daha İstanbul’a iner inmez farklı bir yere geldiğini anlıyor insan. Türkiye kültürel olarak gerçek bir dev. Düşünsenize on yıl önce hakkınızda yarım yamalak cümleler kurulurken şimdi yazarlarınız, yönetmenleriniz dünyanın en önemli ödüllerini alıyorlar, bir anda, kendiliğinden olabilecek bir şey değil bu, toplumunuzun derin kültürel birikimiyle doğrudan ilişkili bence.”

Yasmin Levy

İsrailli sanatçı Yasmin Levy, Türkiye’ye çok yakın hisseden bir sanatçı. İbrahim Tatlıses’ten Halil Sezai’ye pek çok isimle düet yaptı. Çocukluğunda Zeki Müren, Orhan Gencebay dinleyerek büyüdüğünü söylüyor. “Ben Türk’üm. Ailem Manisalı, İzmirli. İspanya’daki olaylardan sonra ailem yaşamak için Türkiye’ye geldi. Yani Türkiye evim, Türkler ailem. Onlarla çok güçlü bir iletişimim var. Seyirciler çok özel. Türkiye’ye gelince evime gelmiş gibi hissediyorum” diyor. 

BONUS:

No Method

2017 yılında DJ ve prodüktör Sam World ve vokalist Claire Rose tarafından kurulan Güney Afrika, Cape Town çıkışlı ikili No Method’un da Türkiye’de çok sevildiğini söyleyebiliriz. Grubun ilk single’ları “Let Me Go” YouTube, Apple Music, Spotify ve SoundCloud gibi pek çok platformda 100 milyonun üzerinde bir dinlenme elde etmişti. Ekip, özellikle Türkiye’de 7 hafta boyunca yabancı müzik listelerinde 1 numarada kalmış ve altın plak kazanmıştı. Güney Afrika’nın güzelliklerini sergiledikleri klipleri sayesinde ülkeye çok sayıda ziyaretçi de akın etmişti. İkili, Türkiye’de gördükleri ilginin üzerine “No Method’la Türkçe öğrenin” adını verdikleri sempatik bir videoya da imza atmıştı.

KAYNAKLAR: Artful Living, Sözcü, Sabah, BirGün, Bi Kahve Bi Keyif, Hürriyet , Flamenco İstanbul Derneği, Habertürk