İnceleme

Her şey olması gerektiği yerde: Radiohead konseri

Dünyanın en mutlu şehrinde melankoli ve öfori gecesi…
Ant Arın Şermet - 10 Aralık 2025
post image

2018’den sonra herhangi bir zamanda bir Radiohead turnesinin gerçekleşme ihtimali grubun hayranlarını dinç tutan ihtimallerin arasındaydı. Özellikle pandemiyle birlikte Thom Yorke – Jonny Greenwood ikilisinin kendilerine yeni bir uğraş olarak kurdukları The Smile ile turlamaları işin rengini de değiştirdi. Radiohead yerine The Smile’a odaklandıklarını düşünsek de 2025 ile birlikte amiral gemide bir hareketlenme olduğu barizdi. Her ne kadar grubun Filistin konusundaki problematik sessizliği ve özellikle Jonny Greenwood’un, İsrail hükümetini destekleyen bir sanatçıyla evli olması sebebiyle duruşundaki tahammül sınırlarımızı aşan hareketler olsa da Radiohead’i yok sayamadık. Ki bu durumdan dolayı eleştirilmek, Radiohead konserine giden tüm müzikseverlerin karşılaşsa haklı olmayacağı bir konu. Bunu, konseri izlemiş kendim için de söyleyebilirim. Gelgelelim, Radiohead’in imkansıza yakın bir şekilde sattığı bilet sisteminden istediğimi alamasam da konsere çok kısa bir süre kala bir arkadaşımın gidemeyeceğinin netleşmesi sayesinde kendimi Kopenhag’da buldum 4 Aralık sabahı. Daha büyük bir risk ise şuydu. Thom Yorke, anjin olmuş ve 1-2 Aralık’ta vereceği Kopenhag konserlerini ertelemişti. Sabiha Gökçen Dış Hatlar’dan uçağa bindiğimde konserin olup olmayacağı belli değildi. Bu durum konsere 6 saat kalaya kadar böyle devam etti ve güzel haber geldi. Thom Yorke, sahneye çıkacak kadar iyileşmişti ve 4 Aralık akşamı Danimarka saatiyle 20.30-23.00 arasında unutulmaz bir gece beni bekliyordu.

Fotoğraf: Alex Lake

Kopenhag’ın dışında sayılabilecek Ørestad’da bulunan Royal Arena, şehirdeki tüm büyük ölçekli konserlerin ev sahipliğini yapıyormuş yıllardır. 6’daki kapı açılışından 20 dakika önce sıraya girmeme rağmen gördüğüm kalabalık ‘vay be’ dedirtti. İnsanlar sırada beklerken bir yandan yağan soğuk yağmur, birazdan yaşanacakların rüya değil gerçek olduğunu da hatırlatırken 45 dakikalık bir uğraşın ardından içeri sorunsuzca girmeyi başardım. Konserin başlamasına yaklaşık 2 saat olduğu için merch masasındaki fırsatı değerlendirerek Kopenhag’a özel yapılan tişört ve Umut Sarıkaya’nın ‘milleti üze üze ev yaptın Radiohead’ karikatürünü hatırlatan çıkartmaları alarak saha içindeki yerime konuşlandım. 20.30’a kadarki süre zarfında çevremdekilerle Radiohead anıları, en sevdikleri albümleri, bu akşam dinlemek istedikleri şarkıların kritiği yapılırken mekanın ışıkları kapandı ve kafes şeklindeki sahneden ışık oyunları başladı. Konserin başlamasına sadece 10 dakika kalmıştı. O heyecan içinde 10 dakika bir şekilde geçti ve çığlıklar eşliğinde grup sahneye çıktı. 

Thom Yorke gitarını eline aldı, “The Bends”in açılışı ‘Planet Telex’ ile unutulmaz gece başladı. İkinci şarkı olan ‘2+2:5’ ile kafes kalktı ve grubu hiçbir engel olmadan izlemeye başladım. Thom Yorke ve Radiohead elemanları, 360 derecelik sahnenin hakkını vermek için her yerine gitseler de temelde 2 yere konumlandıklarını söylemek mümkün. Ben erken gitmenin avantajıyla normal bir sahne mantığıyla tam ortaya konumlanmıştım. Thom Yorke da 360 derecelik sahnenin iki ucunda, ortada şarkılarını söyledi. 

Çoğunluğunun “In Rainbows” ve “The Bends” albümlerindeki şarkılardan oluştuğu konserin benim için zirve anıysa grubun en özel ve kıyıda kalmış şarkılarından ‘Videotape’in çalınmasıydı. Konserde tanıştığım Norveçli arkadaşım şarkı başladığı anda, “Türkiye’den boşa gelmedin dostum, şanslı günündesin” diyerek içimden geçenleri özetledi. Bu esnada “OK Computer” klasiklerinden ‘No Surprises’, ‘Lucky’ ve ‘Let Down’ ile birlikte bis’e kadarki kısımda farklı duygu durumları arasında gidip geldim. Tüm bunlar olurken Jonny Greenwood’un bir kere dahi seyirciyle göz teması kurmaması fazlasıyla dikkat çekiciydi. Thom Yorke ise birkaç gün önce hastalıktan kırılırken 4 Aralık akşamı boyunca dans edebileceği her anda kendisine özgü o dansını etti. Özellikle ‘Idioteque’in son kısmında fazlasıyla kaptırdı kendini ritme…  

Konserdeki her şarkıyı ve o şarkıların yaşattıklarını anlatmaya çalışmak anlamsız bir çaba ama bis sonrasında resmen klasik üstüne klasik atıldı o akşam orada olan herkesin üstüne. Londra’da verdiği konserlerden bir tanesinin setlist’i çok övülmüş ve sosyal medyada viral olmuştu. 4 Aralık akşamı denk geldiğim setlist, işte o setlist’in iki şarkı dışında aynısıydı. Bis sonrasında ‘Fake Plastic Trees’ ile tonu belirleyen grup, seyircilerin neredeyse tamamının birbirlerine sarılarak şarkıya eşlik etmesiyle etkilenmiş göründü. Hatta Thom Yorke bir yerde söze devam etmeyip seyirciye baktı. Ardından ‘Jigsaw Falling Into Place’ ve ‘Let Down’ gibi birbirinden ayırmanın imkansız olduğu iki duygu patlaması üzerimize boca edildi. Size bu da yetmez diyen Thom Yorke ‘All I Need’ ve “Amnesiac”ın en büyük hazinesi ‘You and Whose Army’ ile öldürücü vuruşu yaptı. Kapanışta çalan ‘Just’ ve ‘Karma Police’ ise kısılmış sesler ve mutluluktan ağlamış binlerce insandan oluşan koroyla hep birlikte söylendi. Melankolinin ve öforinin aynı anda yaşanmasının ne kadar garip ama tamamlayıcı bir duygu durumu olduğunu bu sayede görmüş oldum. Umudumuz şu ki Radiohead sadece birkaç şehirden oluşan turnemsi hamlesini bu kadarla bırakmaz ve 2026’da belki Türkiye’ye uğramasa da yakın coğrafyalara geleceği kapsamlı bir turneye dönüştürür. Böylelikle bir kez daha izleyebiliriz. 

Konser setlist’i:

-Planet Telex
-2 + 2 = 5
-Sit Down. Stand Up.
-Lucky
-15 Step
-The Gloaming
-Kid A
-No Surprises
-Videotape
-Weird Fishes/Arpeggi
-Idioteque
-Everything in Its Right Place
-Bloom
-The National Anthem
-Daydreaming
(Nice Dream)
-Let Down
-Bodysnatchers

Bis:
-Fake Plastic Trees
-Jigsaw Falling Into Place
-Paranoid Android
-All I Need
-You and Whose Army?
-Just
-Karma Police

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans