Alternatif sahnenin yetenekli ekiplerinden Eskitilmiş Yaz’la yeni albümleri Kıyılara vesilesiyle konuştuk.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Eskitilmiş Yaz, vokalde Sava Savaş, gitar ve vokalde Barış Can Uç, gitarda Abdullah Uyumaz, basta Durukan Çoban ve davulda Alper Akdoğan’dan oluşuyor. Son albümleri Kıyılara’yı geçtiğimiz günlerde yayınlayan ekibin albümden yayınladığı “Uyusam Geçer Mi?” şarkısı dillerimize deyim yerindeyse pelesenk oldu. Temelleri Edirne’deki Erikli sahilinde atılan, bugün YouTube’da milyonlarca kez dinlenen yetenekli grupla sohbet ettik.

Eskitilmiş Yaz aslında birkaç sene öncesinde kuruldu ama ilk EP’nizi 2018’de yayınladınız. Harekete geçmek için doğru zaman olduğunu nasıl hissettiniz? 
Aslına bakacak olursanız bizim ilk EP’miz çocukluk veya gençlik yıllarında yazılmış şiirler, melodilerden oluşan bir iç dökme gibi düşünülebilir. O yüzdendir, hazır olup olmama noktasını ilk başta, bu kadar öncelikli düşünmüyorduk. Şu an önemsediğimiz bazı şeyler hakkında o zamanlarda hızlı kararlar alabiliyorduk. Tabii biraz tecrübe kazandıktan sonra hazır olmak konusunu dış etkenlere bağlı belirlendiğini görüyoruz. Kısacası bir müzik grubu, kafasındaki fikirleri ve hissettiklerini o esere aktardığına ikna olunca, hazır olmuş oluyor diye düşünüyoruz.

Yeni albümünüz Kıyılara ise bu yıl yayınlandı. “Uyursam Geçer Mi?”nin ise klibi 2 milyon izlenmeye yaklaştı. Bekliyor muydunuz böyle bir ilgiyi, neler hissettiniz bu başarıyı yakalayınca?
Elbette ki beklentilerimiz vardı. Fakat böyle bir ilgi, insanı beklentisi olsa bile şaşırtıyor ilk etapta. Çok mutlu olduk heyecanlı bir süreçti bu ilgiyi takip etmek. Çok teşekkür ediyoruz dinleyicilerimize.

“KENDİNİ TANIMLAMAK ÜRETİCİLİĞİMİZİ KISITLAYABİLİR”

Aslında sizin, yaptığınız müzik türünü anlatırken kullandığınız bir kelime var: Teğet… Hatta albümünüze de bu adı vermiştiniz. Biraz açar mısınız, Teğet ne demek?
İlk albümümüze ismini veren bu kelime, aslında kendini müzikal olarak tanımlayamamayı anlatıyor. Her tarzı, kültürü teğet geçen bir albüm olmuştu “Teğet”.  O yüzden albüme bu ismi vermiştik. İşin daha derinine inecek olursak,  tek bir tarza veya türe bağlı kalmayıp, içimizden gelen müziği yapmaya çalışıyoruz. Müzikal türümüzün ne olduğu konusuna açıklık getirecek kişilerin ise dinleyicilerin, eleştirmenlerin olması gerektiği kanısındayız. Kendini tanımlayabilmenin üreticiliği kısıtlayabileceğini düşünüyoruz.

Sanatçı Görseli 1

Sizler için yaz mevsiminin önemini, hüznü ve umudu birleştiren isminizden de görebiliyoruz. Peki en güzel yazları geçirdiğiniz yer neresi? Müziğinize de etki ettiğini düşündüğünüz, unutulmaz yazlar nerelerde geçti? 
Erikli Sahili. Edirne, Keşan’da bulunan Ege’ye açılan bir sahil kasabası. Grubun kimyasını, başlangıcını oluşturan bir yer orası. Gitmeyenleriniz için kesinlikle öneririz. Erikli ‘nin dışında yazlarımızın geçtiği birçok yer daha oldu, tek bir isim vermemiz gerekirse Erikli diyebiliriz. Mekanlara, yerlere, oraların yaşayanlarına; o havadaki mütevazılık, huzur hep dikkatimizi çekti.

İlk canlı performansınızı hatırlıyor musunuz? Neredeydi, nasıl geçmişti, neler bırakmıştı size hatıra olarak?
Sava: Şimdi baktığımda çok güzel olarak hatırladığım bir sanat evindeydi. Resim sergisi yapılıyordu, son günüydü. Çoğunluğu cover şarkılardan oluşan bir performanstı. İlk kez o gün kendi şarkılarımızı da bir topluluk önünde söylemiştim. Geceler Şimdi ve Öylece’ydi. Heyecanlanmıştım tabii, güzel bir heyecandı. Eşlik edenleri görmenin hissettirdiği mutluluğu tam ifade edemiyorum bile… Hiç tanış olmadığım insanların hikayelerine eşlik edebilmenin verdiği, o yalnız olmama halini, ferahlığı hissettirmişti.

Barış: Dün gibi aklımda… lise yıllarında okulda bir müzik grubu kurulup, bir şenlikte konser verilecekti. İlk konserim buydu. O zamana kadarki en güzel deneyimlerimden biri olmasına rağmen, çok heyecanlanmıştım zor bir gündü.

Durukan: İlk canlı performansım bundan 5 sene şu anki grup arkadaşlarımdan bazıları ile bir bar sahnesindeydi.Heyecanlı yeni ve  güzeldi.Şimdi dönüp bakınca güzel bir hatıra olarak hatırlıyorum.

Abdullah: Birkaç dersini online olarak izlediğim ve takip ettiğim gitar hocası, oturduğum şehrin sahneli bir barında “öğrencileriyle konser” tarzında bir etkinlik düzenlemişti. İsteyen herkes hocanın repertuarından bir şarkı seçip katılabiliyordu. Parçaya çok çalışmıştım fakat ilk defa sahnede müzik yapacağım için çok heyecanlıydım, adrenalinden 4 dakikalık parça 15 saniyeymiş gibi hissettirdi. Sonradan arkadaşın çektiği videodan ilk performansıma göre gayet iyi çaldığımı farkettim. Güzel bir tecrübeydi iyi hissettirmişti.

Alper: Eskitilmiş Yaz’la ilk konserimi anlatayım, grup son halini henüz yeni almaya başlıyordu, benim de ilk dahil olduğum zamanlardı apar topar hazırlandık, yetiştirdik. Eskişehir’de Teğet lansmanıydı sanırım farklı bir heyecandı ve yeni bir soluk oluşacağını hissettiriyordu 🙂

“VAKİT BULUNCA TÜM YOUTUBE YORUMLARINI OKUYORUZ”

YouTube yorumlarını okur musunuz? Hakkınızda çıkan eleştiriler karşısında ne düşünürsünüz, bunlar motivasyonunuzu ne yönde etkiler?
Sava: Olabildiğince okumaya çalışıyorum. Bu ana kadar yüzde 95 oranında olumlu eleştiriler aldığımız için teşekkür etme, minnettarlık duygularını hissediyorum ve tüm bunların en sonunda götürdüğü yer mutluluk oluyor diyebilirim. Olumsuz eleştiriler karşısında bazılarının üzerinde duruyorum. Hakikaten evet, sürecin daha iyi olması adına neler düşünebiliriz bunun üzerinde duruyorum. Eğer nitelikli ve bir temeli olmayan sözlerse üzerinde pek fazla durmuyorum. Şu an için böyle bir çözüm geliştirdim. 🙂

Barış: Vakit buldukça hepsini okuyorum, tüm sosyal medyayı da aktif bir şekilde takip ediyorum. Fikirlere saygım vardır. İyi ya da kötü, tüm eleştirilere açığımdır. Genel olarak olumlu yorumlar ve eleştiriler oluyor, bu elbette beni motive ediyor ve üretme azmimi artırıyor. Bazen de bizi hiç dinlememiş bir insan sadece kötü yorum yapmak için yorum yapıyor. Bunu anlayamamakla birlikte çok da umursamıyorum.

Durukan: YouTube yorumlarını okuyorum. Eleştiriler yapıcı tarzda olunca dikkate alıyorum. Sadece olumsuz yapılmak için yapılmış eleştirilerin motivasyonum üzerinde bir etkisi yok. Eleştirenler olduğu gibi çok fazla güzel yönde yorum yapan insanlar da var. O tür yorumları okuduğumda motivasyonum artıyor.

Abdullah: İnsanların emek harcadığım bestelerimiz hakkındaki düşüncelerini tabiki merak ediyorum, YouTube ‘da parçalarımıza yapılan yorumları okuyorum, hatta yüzde 90’ını okudum diyebilirim. Şu ana kadar çok fazla dikkat çeken olumsuz bir eleştiriye denk gelmedim genel olarak beğendiklerini dile getirmişler, fakat olumlu veya olumsuz eleştirileri merak ettiğim söylenebilir. Olumsuz yorumların da motivasyonumu etkileyeceğini düşünmüyorum.

Alper: Denk geldikçe göz gezdiriyorum. Olumlu olumsuz eleştirilerle geri dönüşler; eksikleriniz, neyi beğendirebildiğiniz gibi unsurları görmenizi sağlıyor. İşin her aşamasına katkı sağlıyor aslında.

Pandemi dönemi bittikten, normal hayatlarımız başladıktan sonra ilk ne yapacaksınız? Yapmayı en çok özlediğiniz şeyler neler?
Sava: Konserlerin, etkinliklerin başlamasını ve sağlıklı bir şekilde ilerlemesini bekliyoruz, özledik. Daha kişisel cevap vermem gerekirse dışarıda yürümeyi, özgürce vakit geçirmeyi, arkadaşlarla bir yerde buluşup karşılıklı sohbet etmeyi özledim.

Barış: Açık havada saatlerce basketbol oynayacağım. Konser vermeyi de çok özledim tabii, ancak pandemi biter bitmez konserler başlayacak mı bilinmez. Ama en kısa zamanda sahnelere çıkarız umarım tüm müzisyenler olarak.

Durukan: Pandemi dönemi bittikten sonra evim dışında herhangi bir yerde müzik yapmak istiyorum. Neresi olduğu hiç fark etmez. Bir de bisiklete binip sokakta turlayacağım.

Abdullah: En sevdiğim bara oturup buz gibi bir bira içeceğim. Bunun dışında sahneye çıkmayı özledim. Grubumuzla konser, festival, hatta her türlü sahne olur hepsine tamamım 🙂 Gerçekten çok özledim.

Alper: Birlikte vakit geçirme, birlikte çalma durumları çok zor bu dönemde ve bunun özlemini sahnelere çıkarak giderirsek hepimiz için en iyisi sanırım 🙂

“İSTEDİĞİMİZ MÜZİĞE HEMEN ULAŞMAK BÜYÜK BİR MOTİVASYON KAYNAĞI”

“Keşke o şarkıyı ben yazsaydım” diye için için kıskandığınız bir şarkı var mı?
Sava: Çok fazla var. Hepsini çok keyif alarak dinliyorum. Bu aralar Mabel Matiz ‘in “Yıllar Saçlarına” şarkısını dinliyorum yeniden. Bence kendisi aynı zamanda bir ozan, şair. O şarkının içerisinde ” O yazları sen de özlüyor musun şimdi?” diye bir söz geçiyor. Ne kadar yalın, sade ve içe dokunan bir söz. Her seferinde, eğer ki müsaitsem uzun uzun düşüncelere dalmama sevk ediyor beni.

Barış: Her gün kullanıyorumdur herhalde bu cümleyi, spesifik bir cevap istiyorsunuz sanırım, Opeth’in Damnation albümündeki çoğu parça… Tavsiye ederim.

Durukan: Böyle çok fazla şarkı var.Türkçe örnek vermek gerekirse Mor ve Ötesi’nin “Bir Derdim Var” şarkısını keşke ben yazsaydım diyebilirim.

Abdullah: Bunun paradoks olduğunu düşünüyorum, mantıklı bir cevap vermem imkansız. O şarkıyı ben yazsaydım o şarkı öyle olmazdı zaten veya aynısını yazmış olsam besteleyen ben olduğum için kıskanmazdım? Nasıl yani?

Alper: İnsanın her beğendiği işte, müzikte bir parmağı olsun istiyor aslında, tek tek isimlendirmektense rock müzik kültürünün şekillenmeye başladığı 60’lar 70’lerde o atmosferde bulunmayı isterdim.

Müzik dışında hayatlarınızı meşgul eden, araştırmasından, öğrenmesinden keyif aldığınız başka neler var? 
Sava: Felsefe ve tarih. İkisi de uçsuz bucaksız bir alan. Okudukça, dinledikçe ve izledikçe keyif alıyorum. Okumanın yanında felsefe ile ilgili bir YouTube kanalı daha keşfettim yakın zamanlarda. İlgilenenlere tavsiye edebilirim: ‘Dilozof’ adında bir kanal.

Barış: Tarihe meraklıyımdır. Bir de sinemaya… Araştırırım sürekli. Hayatımı çoğunlukla meşgul etme konusu ise hukuk ve basketbol sanırım. Birisi okulunu okuduğum bölüm, diğeri de çocukluğumdan beri aktif yaptığım spor.

Durukan: Bu soruya aslında şöyle cevap verebilirim: Çoğu şey. Gördüğüm ve ilgimi çeken her şeyi en ince ayrıntısına kadar araştırmayı seven bir yapım var. Tek şart ilgimi çekmesi ve merak uyandırması. Birkaç örnek vermek gerekirse; mitoloji, yıldızlar, gezegenler, astroloji…

Abdullah: Müzikle çok alakasız değil fakat ses mühendisliğine çok ilgim var, nasıl kayıt alınır, mikrofon nasıl yerleştilir, şarkı nasıl mikslenir vs. Başlıca farklı bir dünya. Ayrıca kahve demlemeyi çok severim, farklı farklı çekirdekler alıp hepsinin tadına bakmak hoşuma gidiyor.

Alper: Müzik dışında son bir iki senedir aslında hali hazırda bitirmek üzere olduğum okul dışında herhangi bir şeye vakit ayıramıyorum ya da ona da pek vakit ayırmıyorum denilebilir 🙂

Eskitilmiş Yaz görsel 1

Günümüzde dijital stream servisleri sayesinde pek çok türde yaşanan bir çeşitlilik söz konusu. Bağımsız müzisyenler, yeni alt türler, farklı sesler yerli müzik dünyasında da fark edilir ölçüde arttı. Siz geçmişle kıyasladığınızda bu konuda neler düşünüyorsunuz, çeşitlilik olmasından memnun musunuz? 

Sava: Hayallerinde müzik yapmak olan insanlar için her zaman sevindiğim bir gelişme. Biz aslında bu sistemin içerisine doğmuş bir müzik grubuyuz. İnsanlara ulaşmanın daha kolay olmasından dolayı etkileşim de daha hızlı artıyor ve müzisyenler adına sevindirici koşullar, durumlar ortaya çıkarıyor. Geçmişe nazaran ulaşılabilirliğin artması çeşitliliğin çoğalması dinleyiciler için de daha zenginleşmiş bir müzik sektörü ortaya koyuyor. Bunu da umut verici buluyorum.

Barış: Bunun zararları da var tabii ki, bazen bir kargaşaya dönüşebiliyor dijital platformlar. Sürekli ana akım şarkılarının kopyalarına maruz bırakılıyoruz. Ama buna rağmen kesinlikle memnunum, insanların müziklerini kolayca paylaşabilmesi, ellerindeki imkanların bunu yapmalarına yetebilmesi, beni oldukça mutlu ediyor… Bu bizi de taze tutuyor. Sürekli yeni gruplar, tarzlar görme şansı buluyoruz. Bunlardan dolayı bence biraz şanslı biraz da şanssızız eskiye göre. 

Durukan: Dijital stream servislerinin müzik dinleyecileri için çok faydalı ancak üreten insanlar için hem faydalı hem de zararlı taraflarının olduğunu düşünüyorum. Nedenine gelecek olursak, artık bir dinleyici iseniz istediğiniz her müziğe anında, çok kolay veya ucuza ya da ücretsiz ulaşabiliyorsunuz. Bu çok güzel bir imkan. Diğer yandan müziği üreten insanlar için öne çıkabilmek sadece işitsel sanatları icra ederek mümkün olamamaya başladı. Çok fazla seçenek olduğu için, daha fazla öne çıkma zorunluluğu oluşturdu. Son olarak müziğini üretip anında milyonlarca insanın bulunduğu stream servislerinde yayabilmek çok güzel bir imkân ancak eskiden bandrollü CD çıkararak bunu satıp para kazanabilirken şu an stream ücretlerinin bunun çok altında bir gelir getirmesi de bu işin maddi boyutu açısından kötü bir yanı.

Abdullah: Ben memnunum, herhangi bir ruh halime göre herhangi bir türdeki müziğe hemen ulaşabiliyorum, herkes ulaşabiliyor. Önceden müziğinizi yaratmanız için bir kayıt, miks stüdyosu ile çalışmanız gerekiyordu, şimdi ise bir mikrofon ve orta düzeyde bilgisayara sahip olan herkes bunu bağımsız bir şekilde yapabiliyor, bu rekabetin çok arttığı anlamına da gelir fakat iyi bir eser her zaman öne çıkar.

Alper: Herkesin kolaylıkla müziğini dinleyicilerine ulaştırabilme inkanı bulması büyük bir avantaj ve motivasyon kaynağı bence. Aynı zamanda herkesin her şeyi ortaya çıkarabiliyormuş gibi bir durumda olması da yine büyük yoğunluk ve nitelik endişesi yaratıyor olabilir, bunların yanında bir dinleyici olarak da her şey o kadar çokken, çok hızlı tüketiliyor ve erişimi kolayken sanki eskisi kadar değer verilmiyor…