Popüler Kültür

Müzik Direnirse: Kneecap’in isyanı

Sanat nerede başlar, nerede siyasete dönüşür? Ya da aslında, bu ayrımın kendisi artık geçerli mi? İrlandalı hip hop grubu Kneecap, bu soruları hem müzikleriyle hem de sahne üzerindeki eylemleriyle bir kez daha dünya çapında gündeme getirdi.
İpek Atcan - 8 Mayıs 2025
post image

Geçtiğimiz sene kendi adlarını taşıyan biyografik filmleriyle uluslararası sinema dünyasında ses getiren grup, kısa süre sonra Coachella’daki sahne performanslarının ikinci setinde yaptıkları Filistin yanlısı protestoyla küresel bir tartışmanın odağına yerleşti. Protestolarının ardından büyük festivallerden çıkarıldılar. Mesele yalnızca bir konserin sınırlarını değil, sanatçının ifade özgürlüğüyle müzik endüstrisinin politikaları arasındaki gerilimi de bir kez daha gözler önüne serdi.

Kuzey İrlanda’nın Belfast kentinden çıkan Kneecap, kendine özgü bir dille siyasi ve kültürel söylemi müziğine taşıyan bir ekip. Móglaí Bap, Mo Chara ve DJ Próvaí’den oluşan grup, İrlanda Cumhuriyetçiliği, sınıf eşitsizliği, gençliğin öfkesi gibi konuları kurulduğu 2017’den beri cesurca işliyor. Grubun en dikkat çeken yanlarından biri de İngilizce konuşan dünyada neredeyse tamamen kaybolmuş olan İrlandaca’yı hip hop’un diline taşıyarak adeta bir “kültürel direniş” ortaya koymaları.

2024 Sundance Film Festivali’nde prömiyeri yapılan “Kneecap” filmi, yarı-biyografik bir yapım. Filmin yönetmen koltuğunda Rich Peppiatt otururken, yapımda birçok tanınmış ismin yanında Michael Fassbender da rol alıyor. Film, yalnızca müzikseverlerin değil, politik sinema takipçilerinin de ilgisini çekti. Hala izlememiş olsam da okuduğum tüm kritiklerin ve tabii ki yaşanan olayların merakımı daha da artırdığını söylemeliyim.

Sahneye taşınan siyaset

Siyaseti iliklerimize kadar hissettiğimiz şu günlerde Kneecap konusunda kayıtsız kalmak imkansız. Her gün konuya istinaden çıkan yeni bir haberi okuyorum, okuyoruz. Kneecap’in müziği gibi sahne performansları da politik. Geçtiğimiz ay Amerika’nın en büyük festivallerinden biri olan Coachella’ya katıldıklarında, sadece müzik yapmaya gelmediklerini de açıkça belli ettiler. Grup, İsrail’in Gazze’deki saldırılarına karşı bir protesto gerçekleştirdi. Bu protesto yalnızca dinleyiciler arasında değil, sosyal medya ve müzik dünyasında da büyük yankı uyandırdı. Ancak bu eylemin ardından grup, bazı festivallerin de bulunduğu organizasyonlardan gelen davetlerin geri çekildiğini duyurdu. Bu karar tabii ki ifade özgürlüğü ve sansür tartışmalarını da alevlendirdi. Ne kadar tanıdık değil mi?

https://www.instagram.com/p/DIn5WcbIEAI

Sanatçı dayanışması

Kneecap’in Coachella’daki protestosu, yalnızca onları takip eden genç dinleyicilerden değil, sanat camiasından da büyük destek gördü. Tom Morello, Brian Eno, Pulp, Fontaines D.C, IDLES, Massive Attack, Paul Weller, Primal Scream, English Teacher, The Pogues, Lankum ve Thin Lizzy gibi isimler sosyal medyada Kneecap’e desteklerini açıkça dile getirdi. Hatta bazı festivallerin, bu grupların da katılımını riske atarak, belirli politik söylemleri susturmaya çalıştığına dair endişeler dile getirildi.

https://www.instagram.com/p/DJAfZcnMVaW/?img_index=1

Destek kadar tepkiler de büyük tabii. Örneğin Sharon Osbourne “Kneecap’in Amerika çalışma vizelerinin iptal edilmesi lazım” tadında yorumlar yaptı. Protestolarını bir “nefret suçu” olarak gördü. Bazı müzik eleştirmenleri, Kneecap’in sahneyi bir protesto alanına dönüştürmesini “seyirciye karşı sorumsuzluk” olarak değerlendirdi. Birçok büyük müzik festivalinin sponsorlar ve yatırımcılarla kurduğu (ki onlar olmadan maalesef ki bu festivaller yoklar, var olamazlar) hassas dengeler düşünüldüğünde, Kneecap’in politik duruşu endüstriyel anlamda da bir meydan okuma olarak görülüyor. Bu da beraberinde şu soruyu getiriyor: Müzik endüstrisi, yalnızca tüketime uygun içerik mi üretmeli, yoksa sanatçının politik söylemine de alan açmalı mı? Dünya genelinde konuşma özgürlüğünün bastırıldığı, gücü olanın “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tavrını benimsediği, tarihi iyisiyle kötüsüyle bize aktaran sanatın her dalının baskılandığı garip zamanlardan geçiyoruz. Sene 2025 olmuşken gerilemeyi değil ilerlemeyi düşünen milyonlarca insanın çaresizce birbirine bakıp sorduğu tek bir soru var belki de “Neden?!”

Müzik nereye kadar sessiz kalabilir?

Kneecap’in öyküsü, bir grubun müzikle politik tavır arasında kurduğu köprünün hem umut verici hem de riskli sonuçlarını gözler önüne seriyor. Sözlerinde yer alan kültürel anlatıları, sahnede devam eden protestoları ve ardından gelen sansürlerle birlikte; sanatçının bugünkü dünyada sadece eğlence üreticisi değil, aynı zamanda politik bir özne olduğunu bir kez daha gösteriyor. Festival sahnelerinden aforoz edilmek, onları susturmadı aksine belki de daha önce hiç gitmedikleri yerleri ziyaret edecekleri bir turne hazırlığına soktu. Açıklanan tüm konserleri sold-out. Kim bilir belki de Kneecap gibi gruplar, sahne dışına taşarak daha da geniş bir alanda ve formülle söz söyleyecektir… Zaten müzik, en çok böyle zamanlarda anlam kazanıyor: Sustuğunda değil, konuştuğunda.

İlgili Yazılar
Development by Bom Ajans