Ana SayfaKeşifKeşif: Selin Baycan: İlk albümümün ismi ve şarkılar hazır, kendisini bu sene...

Keşif: Selin Baycan: İlk albümümün ismi ve şarkılar hazır, kendisini bu sene içinde iki bölüm olarak yayınlayacağım.”

Bugüne kadar çıkardığı şarkılarla sesine ve müziğine hayran bırakan Selin Baycan’ın kariyerinin şimdisini, geleceğini ve karşılaştıkları zorlukları konuştuk.

Ant Arın ŞERMET

Bugüne kadar yaptığı şarkılar ve şarkılarına hazırladığı görsel dünyalarla müziğe çok yönlü bir perspektiften baktığını gösteren Selin Baycan, henüz radarınıza girmediyse şanslısınız. Çünkü ufukta gözüken albümü, konserleri ve fazlasıyla adını daha sıkça duyacağımız bir müzisyen olmaya çok yakın. Lafı daha fazla uzatmanın lüzumu yok. Mikrofonu Selin’e bırakıyorum.

Dünya Kadınlar Günü olan 8 Mart’ta bir İncesaz şarkısı olan ‘Kaçsam Bırakıp’ı özgün yorumunla yayınladın. Tarih ve şarkı seçimin çok inceydi bence. Elbette bu doğrultuda ‘Kaçsam Bırakıp’a karar vermenden bizimle buluşana kadarki süreci senden dinlemek isterim.

Öncelikle güzel sözlerin ve bilakis senin inceliğin için teşekkür ederek söze başlamak isterim. ’Kaçsam Bırakıp’ı ben ilk defa Deniz Kızı Eftalya’nın efsunlu sesinden dinledim ve tüylerim diken diken oldu.  2 sene önce, yönetmen dostum Tuğçe Kep ile birlikte çektiğimiz “Home Sessions” canlı performans serisinde “Kaybolan Ne Var”la birlikte bu şarkıyı da piyanoyla çalıp söylemiştim. O versiyon epey sevildi, yolumu çok tatlı insanlarla kesiştirdi ve diğer mecralarda yayınlamam için çok fazla mesaj aldım. Süreç içinde “Kaçsam Bırakıp”ı tekli olarak yayınlamaya karar verdiğimde o performanstaki gibi piyano eşlikli sade bir düzenlemenin şarkının ruhunu en iyi yansıtacağını düşündüm. Prodüksiyonu tamamen bana ait ilk şarkım olmuş oldu bu şekilde. Şarkının kapak fotoğrafı ve klibi için bir süredir Berlin – İstanbul hattında yaşayan Tuğçe’yle yeniden buluştuk. Onun gördüğü bir rüyadan esinlendiğimiz klibimiz aynı zamanda hikayesinden çok etkilendiğim Eftalya’ya bir saygı duruşu niteliğinde oldu. Merak edenlerin kendisinin hayat hikayesini okumasını kesinlikle öneririm. Klipten söz etmişken, bir diğer kahraman Eylül Su Gökgöz’den de bahsetmek isterim; kendisi müthiş yetenekli ve çok yönlü bir yönetmen. Klibimizde sanat direktörlüğü, styling ve ışık şefliğini o üstlendi. Klibin rengine elbette senelerdir birlikte çalıştığımız sevgili dostum Elif Tekneci dokunmasa olmazdı. Kapak fotoğrafımızın edit’lerinde yine çok yetenekli dostlarımdan Nur Şevval Yılmaz yer alıyor. Bu şarkı vesilesiyle sektörün farklı alanlarındaki kadınlar olarak yan yana gelip böyle güçlü bir iş çıkardığımız ve bunu 8 Mart’ta yayınladığımız için şükran doluyum. Hepimiz için müthiş bir kutlama oldu.

25

Senin gibi bağımsız müzik yapan biri için sektörün ne kadar zorlayıcı olduğunu tahayyül edebiliyoruz. Bir de maalesef ki çoğu alanda olduğu gibi bu alanda da kadın olmak erkek egemen refleksler yüzünden zor olsa gerek. Sektörde bağımsız bir kadın müzisyen olmakla ilgili bizimle paylaşmak istediğin bir şey olur mu?

Bu konudaki hassasiyetin ve bu soru için ayrıca teşekkür ederim. Günümüz koşullarında bağımsız bir müzisyen olarak maddi ve manevi olarak var olmanın zor olduğu aşikar. Bir müzisyenin en büyük motivasyonu şarkılarını/ albümlerini gönlünce yayınlayabilmek ve bu şarkıların dinleyicilere ulaştığını, dinlendiğini görmek, kendi kitlesiyle mümkün olduğunca filtresiz bir şekilde buluşabilmektir benim fikrime göre. Ama şartlar dahilinde bağımsız bir müzik ancak bir yere kadar ulaşabiliyor, gerisi için çok farklı etkenler devreye giriyor. Zaten günümüz tüketim dünyasında çoğu şarkının ömrü bir, bilemedin iki hafta. Süreç içinde ne yazık ki diğer müzisyen dostlarımın ne kadar zorlandığına da şahit oldum, bu sektörün içinde var olmayı reddeden arkadaşlarımız da oldu. Bunlar elbet çok üzücü şeyler. Kendi adıma ümitsizliğe düştüğümde müziğin özünde devasa bir aşk olduğunu, dış koşullar ne olursa olsun onu içimden söküp atamayacağımı kendime hatırlatıyorum. Tarihin en karanlık dönemlerinde dahi devam etmiş müzik. Ve hatta Nina Simone’un dediği gibi, müziğin görevi bir nevi içinden geçtiğimiz zamanın ruhunu yansıtmaksa, onca engele rağmen bu yolda inadına devam etmeliyiz diye düşünüyorum. Bağımsız bir kadın müzisyen olma kısmına gelirsek, kadınlar yaptıkları şeyi ispatlamak için hep bir çaba içinde olmalı gibi bir algı var. Misal, müzikte kadına biçilen rol genelde şarkıcılık oluyor. Kesinlikle şarkıcılığı veya yorumculuğu azımsadığımdan değil, ancak bunun ötesi sanki tam olarak kabul görmüyor gibi oluyor. Bir kadının kendi şarkısını yazması, onu düzenlemesi, müzik teorisine hakim oluşu, prodüktör olması veya mix’ine dahil olması tuhaf karşılanıyor, inandırıcı gelmiyor. Ve işin garibi bunu Björk gibi evrensel bir müzisyen de, bu coğrafyada müziğe yeni başlayan genç bir kadın da yaşayabiliyor. Maalesef müziğe adım attığınız andan itibaren, özellikle daha toy zamanlarda bu tip erkek egemen ve üstencil tavırlara maruz kalıyorsunuz. Şahsen müzik yapmaya ilk başladığım yıllarda yaşanmış olsa dahi böyle hikayelerim var. Misal bir grup dinamiğinde, bir enstrüman çaldığınızda bir erkek ordaki akoru senden iyi bildiğini iddia edebiliyor veya sen yanlış bir şey duyup uyardığında “Sen işine bak, şarkını söyle” gibi bir tavırla karşılaşabiliyorsunuz. Kulislerde bir takım adamların dilinden çok ünlü, çok sevdiğimiz kadın şarkıcılarla ilgili tuhaf hikayeler duydum. Bunlara tanık olmak çok şevk kırıcıydı o zamanlar benim için. Kendi adıma bu önyargıyı kırmak adına üniversitede müzik bölümüne girdim ve davul mikrofonlamaktan, kablo toplamaya, müzik tarihinden, yaylı quartet yazmaya dair öğrenebileceğim her şeyi öğrenmeye çalıştım. Sektörde cinsiyet belli rollere atanmış adeta ve onu kırmaya çalıştığınız an bir yargıyla, engelle karşılaşıyorsunuz. Biz bir süre önce yerel sahnedeki kadın müzisyenler olarak bir whatsapp grubu kurduk, belirli hususlarda birbirimize danışıyor, elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Dünyayı değiştirmek bir gecede değil, sürekli bir çabayla olacak, bu şekilde inanıyorum. Umarım bu sadece benim iyimserliğim değildir ama ilk defa tarihte bu dengelerin değişebileceğine dair bir umudum var açıkçası. Çorbada ufak da olsa tuzumuz olursa ne mutlu.

Bugüne kadar yayınladığın şarkılara baktığımda temelde bir benzerlik olsa da farklı noktaları denemekten çekinmediğini düşünüyorum. Örnekle açayım bunu hatta; ‘Kaybolan Ne Var’ın minimalliğiyle ‘Kaçışın Yok’un synth’lerine eşlik eden görece daha agresif vokalin arasındaki farklar gibi. Dinleyicilerin senden gelecek sonraki şarkılarda nasıl bir beklentide olmalı?

Bu soruyu epey sevdim, gözlemine katılıyorum. Ne kadar farklı yerlerde gezinirsem gezineyim üretimlerimi birbirine bağlayan, yakınsayan bir “şey” var ortak olarak, bunu bir yorum olarak sıkça duyuyorum. Öncelikle zaten dönem ve tarz olarak çok farklı müziklerden beslenen biriyim. Üretimlerim de benimle birlikte, kendi dönemlerimden ayrıştıramayacağım bir şekilde etkileniyor ve hatta evriliyor. Gönül isterdi ki şarkılarım Nirvana gibi garajda dostlarımla çala çala pişsin ancak ben solo müzik yapıyorum. Şarkılarımı tek başıma ya piyanomda ya da bilgisayar başında bir prodüksiyon eşliğinde besteliyorum. Ve süreçte yolum harika bir müzisyenle kesişti; 2 yıldır duyduğunuz ve duymak üzere olduğunuz şarkılarım için Mehmet (Mutlu) ile birlikte çalışıyoruz. Onunla çalışmak bana prodüktörlük adına çok fazla şey kattı. Şimdi durduğum yerden bakınca, ilk anda şarkı nasıl geldiyse o doğum anındaki fikri korumak ve şarkının izin verdiği yere kadar o fikri büyütmek, zenginleştirmek gibi bir prodüksiyon anlayışım olduğunu fark ediyorum. Misal “Kaybolan Ne Var”ı vokal ve piyano eşliğiyle yazdım. Yıllar yılı kafamda 50’ler big band tadında bir caz düzenlemesiyle duyuyordum, ancak bunu hayata geçirmek bir şekilde mümkün olmadı. Birlikte çalışırken Mehmet bu şarkının bestelediğim andaki gibi sade bir versiyonun çok daha vurucu ve etkileyici olduğuna beni ikna etti, iyi ki de öyle olmuş. “Kaçışın Yok”a gelecek olursak, onu da yıllar önce var olan beat’in daha ilkel bir versiyonu ve üzerindeki synth melodileriyle beraber yazdım. Sonradan sound’u ve synth’leri zenginleştirdik, Mehmet’in sihirli dokunuşlarıyla şarkı tam olarak duymak istediğim versiyonuna kavuştu. Ama özünden çok uzaklaşmadı diyebilirim. Diğer şarkılar için de bu şekilde ilerliyoruz. Ve geldik en sevdiğim kısma. Çok da spoiler vermeyeyim ama bundan sonraki şarkılarımda daha pop, daha hareketli, dolu dolu sound’lar ve dinamik aralığı geniş bir vokal dünyası bizi bekliyor olacak diyebilirim.

23

Gelecek şarkılardan konuşurken albüm konusunu açmasam olmazdı. Şu anda albüm yapmak gözlemlediğim kadarıyla müzisyenler için riskli bir tercih. Ancak sen bu konuya nasıl yaklaşıyorsun? Bir Selin Baycan albümü dinleme şansımız olacak mı? Yoksa teklilerle devam mı edeceksin?

Ben kendimi bildim bileli albüm hayaliyle yanıp tutuşuyorum. Başından sonuna bir konsepti adeta ilmek ilmek dokumak bence çok büyülü bir süreç, roman yazmak gibi bir şey. Yola elbet bir albüm fikriyle çıktım, yıllarca şarkılarımı bu motivasyonla biriktirdim. Ancak dediğin gibi günümüz koşullarında bu maalesef çok zorlaştı, özellikle görece son dönemde çıkan müzisyenler için biraz daha zor maalesef. Benim yolculuğuma dönecek olursak, şarkıların hemen hepsinin final versiyonlarına geldiği noktada değer verdiğim dostlarımla fikir alışverişi yaptık ve kendime uygulanabilir bir yol haritası çizdim. Açıkçası gönlümden geçen albüm olduğu için böyle ilerliyor olmak başlangıçta beni üzmedi desem yalan olur. Ama şu an bakınca sürece teslimiyetin işe yaradığı yerleri de görüyorum. Ben zaten teklilerime de büyük bir emekle, müziğinden görsel dünyasına çok özen göstererek yaklaşıyorum. Yayınladığım şarkıları da hep kafamdaki o hayalle, büyük resmin parçaları olduğu bilgisiyle paylaştım. Öyleyse sürprizi de şimdiden vereyim; ilk albümümün ismi ve şarkılar hazır, kendisini bu sene içinde iki bölüm olarak yayınlayacağım. ‘Kaybolan Ne Var’, ‘Kaçışın Yok’ ve ‘Kaçsam Bırakıp’ın da dahil olduğu ilk EP’yi çok yakında dinleyicilerle buluşturmaya hazırlanıyorum.

Yavaş yavaş havalar ısınırken İstanbul’un konser mevsimi de gelecek. Seni yakın gelecekte nerelerde izleyebiliriz? Kesinleşen bir şeyler var mı? Yoksa takipte mi kalalım?

Son konserim 6 Mart’ta Müze Gazhane’deydi, epey keyifli geçti. Açıkçası bahsettiğim gibi albüm sürecine odaklandığım bir dönemden geçiyorum ama konser tekliflerini de değerlendiriyoruz. Albümün kendi sound’uyla çaldığımız bir versiyon ve piyano – vokal olarak akustik bir konseptle çalmak gibi planlarım var. Önümüzdeki dönemde gelişmeler oldukça sosyal medyadan da paylaşacağım.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR