Yerli alternatif sahnenin en başarılı ekiplerinden Serin, yeni şarkıları “Uykusuz” vesilesiyle Dergy’nin sorularını yanıtladı.

Sebla KOÇAN / [email protected]

Vokalde Cansu Saraç, akustik/elektro gitarda Melih Balta, bas gitarda Meltem Balta ve davulda Emre Ergün’den oluşan Serin, 2018 yılında yayınladıkları ilk single’ları “İyi Gelir Mi”yle alternatif müzik dünyasının en sevilen ekiplerinden biri oldu. Topluluk daha sonra “Densiz”, “Ah”, “Konuşmamız Lazım” gibi şarkılarıyla da ilgi gördü, Sezen Aksu’nun “Bir Çocuk Sevdim”ini coverladı. 2021 yılını “Uykusuz” adında yeni bir single’la açacak olan Serin, müzi yapabiliyor olmanın özgürlük olduğunu düşünüyor. Ekip, şarkılarında yaptıkları gibi kendilerini kaygısızca ifade edebiliyor olmanın da çok rahatlatıcı olduğunun altını çiziyor. Serin’i Dergy’e konuk ettik.

Tesadüf EP’sini saymazsak, Serin olarak genellikle single’lar yayınlamayı tercih ediyorsunuz. 2021 yılında sizden bir albüm ya da EP dinleme şansımız olacak mı, yoksa bu şekilde single yayınlamaya devam mı edeceksiniz?
Cansu: 2021 yılında, geçtiğimiz dönemde yayınladığımız teklileri bir araya getirip yeni bir şarkıyla birlikte sunacağımız bir albümümüz geliyor. Yayınladığımız şarkıların ortak duygusunu bütüncül olarak paylaşmak istiyoruz. Albümden sonra da yeni şarkıları single’lar halinde yayınlamaya devam edeceğiz. 2021 de geçtiğimiz yıl gibi verimli ve bol paylaşımlı bir yıl olacak bizim için.

serin

Son şarkınız “Zamansız” eylül ayında dinleyicilerle buluştu. Bir sonraki şarkı ne olacak, bize biraz hikâyesini anlatır mısınız?
Meltem: Ocak 22’de Uykusuz adında bir şarkımız çıkacak. Yıllar önce yazılmış ve grup olarak düzenlemesinin başına oturduğumuz stüdyoda beraber çaldığımız ilk şarkı.

Cansu: “Uykusuz” grup kurmaya karar verip stüdyoda ilk çaldığımız şarkılardan biri. Meltem’in uzun yıllar önce yazdığı şarkılarımızı yayınlamak bana her zaman ayrı bir keyif veriyor. Hayalini kurduğumuz her şeyi kendi zamanında gerçekleştirmek, heyecanımızı hep yüksek tutmamıza sebep oluyor.

Serin’in şarkılarını dinlerken, gözlerimizi kapattığımızda sanki sevdiğimiz bir yere giderken yoldaymışız, huzurlu bir yolculuktaymışız gibi bir his kaplıyor içimizi… Yolda olma hali size neler düşündürür, sever misiniz uzun yolculukları, besler mi sizi?
Emre: Seyahat etmek aynı zamanda insanın kendi iç yolculuğu da oluyor. Fikirlerinize, kararlarınıza daha fazla konsantre olma hali aslında biraz da. Tabii ki yaratıcılığa çok katkısı vardır.

Cansu: Her zaman uzun yolculuklar ve yolda olma hissi bana çok iyi geliyor. Kafamı boşalttığım, düşüncelerimi süzdüğüm, duygularımla barıştığım ve huzur bulduğum bir durum yolda olma hali. İyi Gelir Mi’yi yayınladığımız andan itibaren, hatta çok öncesinden beri ekip
olarak her zaman yoldayız ve yolun nereye varacağıyla hiç ilgilenmiyoruz. Gerek şarkıları yazarken yaşadığımız hissiyatlar olarak, gerekse müzik kariyerimiz içinde. Bu duyguyu hem kişisel olarak çok özgürleştirici buluyorum hem de hayatımı bir çok bilinmezle birlikte çok keyifli bi hale getiriyor. Biz kendi yolculuğumuzun günlüğünü tutuyoruz ve dinleyenler de bize bu yolculuğumuzda eşlik ediyor.

serin

Yeni şarkılar yazma motivasyonunuz nasıl geliyor? İzledikleriniz, dinledikleriniz size ilham veriyor mu, şarkı yazmak ve bestelemek için belirli bir ritüeliniz var mı?
Cansu: Hayatımda ilk şarkımı yazdığım gün, aslında anlatacak bu kadar çok duygum olduğunu bilmiyordum. O güne kadar yaşadığım her şeyin aklımın ve kalbimin bir köşesinde yığıldığını ve aslında bunları kendi cümlelerimle, kendi müzik algımla paylaşmaya ne kadar ihtiyacım olduğunu hiç farketmemişim. Meltem’le birlikte şarkı yazmak ise bambaşka bi tecrübe oldu. Tüm bu duygu birikimini, Meltem’le ortak bir dil kurup içimizden atabilmek tam bir maceraydı aslında ve oldukça kendiliğinden gelişti. Bir araya gelip dertleştiğimiz şeyleri şarkılara dönüştürmek hep bir terapi etkisi yarattı ve şarkı yazmak bugün artık ihtiyaç duygumuz, olmazsa olmaz bir hayat ritüeli haline geldi. İzlediğimiz, dinlediğimiz, şahit olduğumuz ve yaşadığımız her şey bizi tetikleyen bi kıvılcım etkisi yaratıyor ve anlatmaya doyamıyoruz.

Meltem: İzlediğimiz dinlediğimiz şeylerden tabi ki ilham alıyoruz. Ama yaşadığımız veya çevremizde yaşanan şeyler daha büyük bir ilham kaynağı oluyor.

Hakkınızdaki yorumların çoğu olumlu yönde, dinleyiciler tarafından sevilmiş, benimsenmiş bir ekipsiniz. Eleştiriler karşısında nasıl bir tavrınız olur, dikkate alır ve bazı şeyleri değiştirme yoluna gider misiniz, kötü yorumlar sizi üzer mi, mutsuz hissettirir mi?
Meltem: Kötü yorumlar tabi ki üzer. Bugüne kadar çok sert veya nefret dolu bir eleştiri aldığımızı hatırlamıyorum. Çok kemik ve sevgi dolu bir kitlemiz var sanırım. Hiç bir zaman haters hate deyip geçebilecek bir insan olamazmışım gibi geliyor. Eleştiriye açık insanlarızdır genelde. Kendi içinde de birbirimize eleştirilerimizi rahat dillendirebilen bir ekibiz. Kendi adıma eleştiriler daha çok emin olamadığım konularda gelince benim için daha belirleyici oluyor. Yani zaten içten içe acaba dediğim bir konuda eleştirel yorum duyduğumda o zaman daha çok kafa patlatmaya başlıyorum.

Emre: Eleştiride niyetin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Eleştiriyi okurken veya dinlerken niyetin kötü olduğunu görünce pek bir anlam ifade etmiyor benim için. Yapıcı, fikir belirten, farklı bakış açısı sunan eleştirilere her zaman açığımdır.

Cansu: Ne mutlu bunu duymak. Ulaşabildiğimiz kişilerden olumlu dönüşler almak, ortak duyguda buluştuğumuzu görmek tarifsiz bi his. Üzerine düşünülerek yapılmış, eksiklerimiz olduğunu düşünüp bunları bize yol gösterici olma niyetiyle paylaşılmış her eleştirinin başımın üstünde yeri var. Ancak zevkler özgür duygulardır ve benim kendimi ifade ediş biçimim herkese de hitap etmek zorunda değil. Onun dışında kötücül duygularla yapılmış yorumlarla ilgili ise şöyle düşünüyorum; eğer yaptığımız şeyden keyif almayan bi çevreye kadar ulaşabildiysek çember genişliyor demektir ve bu her zaman kötü olmak zorunda değil.

serin

“KADIKÖY SOKAKLARINA YAZDIĞIMIZ ŞARKILAR VAR”

Kadıköylü müzisyenlersiniz. Şimdi salgın zamanı, eski tadı yok tabii ama genele baktığımızda Kadıköy sizi, müziğinizi ve üretiminizi nasıl besliyor? Kadıköy rutinleriniz neler, sizin için özel olan nereler var Kadıköy’de?
Meltem: Kadıköy’den ziyade bu gezegenin pek tadı yok son dönemlerde, hatta uzun zamandır… Kadıköy benim için küçük bir mahalle gibidir çok eskilerden beri. Pandemi döneminde Kadıköy’ün o mahalle modunu çok özledim. Sokaklarında dolaşırken tanıdığım yüzlere rastlayıp aa naber deyip masalarına çöktüğüm kafeleri barları ve içindeki insanları çok özledim. Kendimi çok ait hissettiğim bir yer Kadıköy. Direkt olarak Kadıköy’ün sokaklarına insanlarına yazdığım veya o sokaklarda mutlu mutsuz amaçsız dolaşırken yazdığım sözler şarkılar var. Seviyorum bu semti ve çok özlüyorum.

Emre: Ben 19 yaşımda bu semte taşındım. Ara ara bazı dönemler Kadıköy’den ayrıldığım oldu fakat o zamanlarda da hep burada yaşamanın planını yapmışımdır. Burası müzik yapmaya başladığım yer. Bir çok insanla tanışma, müzikal anlamda çalışma imkanı bulduğum bir semt. Kozmopolit bir yapısı var. Sahili, yer yer vintage yapısı, sohbet etmek, bir şeyler içmek için bir araya gelinen mekanları, sahafları, insanlara özgür olabilme fırsatı tanıyan hali var. Üretimi nasıl beslemesin 🙂

Melih: Kadıköy eski dost tabii ki… Bir çok ilk anım hep Kadıköydedir. Kendine has bir tadı vardır. Özellikle son on senedir de her türlü aktivitenin merkezi oldu. Pandemi sürecinde her şeyden uzak kaldığımız gibi Kadıköyden de uzak kaldık fakat en kısa zamanda hasret gidereceğiz diye ümit ediyoruz.

Cansu: Kadıköy uzun yıllar boyunca benim evim oldu. İlk gençliğimin her günü eksiksiz sokaklarında dolaştığım ve her köşesinde büyük büyük hatıralarım olan büyülü bir semt benim için. Meltem’le “Tesadüf”ü yazarken gözümüzü kapatıp gittiğimiz yer Kadıköy’dü, şarkılarımızın içinde geçen duygulara sebep olan olaylarda bile hep oradayız. Semtle olan ilişkimiz derin bağlarla mühürlenmiş durumda. Sanıyorum ki hep de öyle olacak.

serin

Yerli alternatif sahne son 10 yılda gerçek anlamıyla atağa geçti. Dinleme alışkanlıklarımız değişti, belki de zevklerimiz evrildi. Alternatif dünyaya olan bu ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz kimleri keyifle dinliyorsunuz?

Melih: Üretim hızı paylaşım hızıyla beraber arttı. Ürettiklerinizi paylaşmak için illaki bir yapımcı veya yapım şirketine ihtiyaç duymuyorsunuz ve şarkınızı birinci elden paylaşabiliyorsunuz. Havuz genişledikçe de elbetteki güzel bulduğunuz şeyler de artıyor. Bu da en çok alternatif akıma fayda sağlıyor.

Cansu: Eskiden yabancı dillerde batı kaynaklı müzikler dinlerken yaşadığım keyifleri Türkçe sözlü şarkıların anlatımında da bulmak hayaldi gerçek oldu diyebilirim. Son 10 yılda gün geçtikçe artan bi anlatım kalitesi ve tadı hissediyorum. Bu durum eskiden uzak olduğum Türkçe sözlü yapılmış şarkılara olan bakışımı da çok fazla etkiliyor. Yani geriye doğru da besliyor beni. Sezen Aksu şarkılarını bundan 15 yıl önce de dinliyordum ama bugün bambaşka bir duyguyla dinliyorum ya da bir duygu durumunun içindeyken hislerimi tarif eden şeylere ulaşmak için artık eskisi kadar uzaklara gitmeme gerek kalmıyor, kendi dilimizin inceliklerinde duygularımın karşılığını bulabiliyorum. Bence bir çok kişi de benimle aynı duyguyu paylaşıyordur.

Yerli alternatif sahnede Büyük Ev Ablukada ekibinin bu yolu harika bir şekilde açarak hepimize hediye ettiğini düşünüyorum. Yerli sahnede ise dünyasına hayran kaldığım çok isim var. Yasemin Mori, Dilara Sakpınar, Ekin Beril, Tuğçe Şenoğul gibi muhteşem kadınlar var mesela. Çok beğendiğim ve beni besleyen isimler bunlar.

Müzik yapabiliyor olmanın en özgürleştirici, en motive edici tarafı ne sizce? Müzik dışında neler yapmayı seviyorsunuz?
Melih: Aslında müzik yapabiliyor olmak bile bir özgürlük. En büyülü şeylerden biri. Yaptığımız parçaları bir araya gelip çalıyor olmak en büyük motivasyon. Aynı zamanda her yayınlanan parça bir fotoğraf albümündeki fotoğraflar gibi birçok anı taşıyor. Geçmişe yaptığımız parçalar üzerinden bakmak da başka bir keyif her zaman.

Cansu: Bir duygumu dile/müziğe dökmeye çalışırken beni kendi olaylarıma üçüncü bir kişi gibi bakmama yardımcı oluyor müzik üretmek. Kendimi her geçen gün daha iyi tanıyorum ve anlıyorum. Gece yastığa başımı koyduğumda, bilmem kaç yıl önce yaptığım bi sohbette “Keşke şöyle söyleseydim” diye içinde kaybolduğum anksiyetelerimi azaltıyor. Çünkü kendini kaygısızca düzgün bi şekilde ifade edebilmiş olmak çok özgürleştirici. Kendi dünyam ve buralar böyle, senin için de böyleyse gel yanıma otur. Her neyse birlikte çözeriz. Müzik dışında ise videoya ve görsel işlere ilgim büyük. En başından beri zaten şarkıların kapaklarını hazırlıyorum, Meltem’in de fikirsel desteğiyle. Çünkü şarkının görsel dünyasıyla bütünlüğüne çok önem veriyorum.

Geçtiğimiz yıl pandeminin de etkisiyle prodüksiyonlarımızı kendi içimizde çıkarmaya çalışırken “Son Bi”, “Aman Aman” ve “Sus”u benim hazırladığım kliplerle paylaştık. Hayal etmek, çekmek, kurgulamak tüm bunları yapabilmek için yepyeni bi program öğrenmek ve başka ne gerekiyorsa yapmak çok eğitici ve aşırı keyifli bi süreçti. Canım arkadaşlarımın da daha önce hiç yapmadığım ve oldukça zor olan bu sürecin sorumluluğunu alırken bana güvenip bu işleri bana teslim etmesi ve sonucundan hep birlikte mutlu olmamız güzel bi’ güven duygusu verdi. Yani aslında bu keyfim de müzikten bağımsız değil.

serin

KISA KISA

Cansu Saraç:

  • Son dönemde döne döne dinlediğim albüm Lara Di Lara’nın Sudaki Çığlık albümü.
  • Salgın döneminin bana kattığı en iyi şey Final Cut.
  • Eğer hayatımın sonuna kadar tek bir enstrüman çalacak olsam bu piyano olurdu. Tabii önce öğrenmem gerek.
  • Kesinlikle çok kıskandığım bir şarkı varsa o da Sezen Aksu’nun Seni İstiyorum şarkısı. Keşke ben yazsaydım.
  • Günün en sevdiğim saati 03.00. İşte o zaman yaratıcılığım tavan yapıyor.
  • 18 yaşına geri dönsem şunu asla yapmazdım: Her ne kadar, esnasında sıkıntısını da çeksem her şeyi tekrar tekrar, defalarca bir çöpünü bile değiştirmeden yapardım çünkü bugünümden çok memnunum. Hayatımdaki tüm düğümler, günü gelince ben açayım diye atılmış bence.

Meltem Balta:

  • Hayattaki en büyük korkum karanlık sanırım. Oldum olası hoşlanmam karanlıktan belirsizlikten..
  • Son dönemde döne döne dinlediğim şarkı, Ekin Beril’den Fırtına.
  • Salgın döneminin bana kattığı iyi bir şey yok.
  • Eğer hayatımın sonuna kadar tek bir enstrüman çalacak olsam bu gitar olurdu.
  • Kesinlikle çok kıskandığım bir şarkı varsa o da Büyük Ev Abluka’danın Çıldırmıycam şarkısıdır, keşke ben yazsaydım.
  • Günün en sevdiğim saati gece yarısı civarı sanırım….
  • 18 yaşına geri dönsem şunu asla yapmazdım: 18’imdeyken yaptığım her şeyle çok barışığım. Benim derdim 25’ten sonra yapmadıklarımla.

Emre Ergün:

  • Hayattaki en büyük korkum daha çok yaşlanmak :))
  • Son dönemde döne döne dinlediğim albüm Royal Blood’ ın How Did We Get So Dark’ı.
  • Salgın döneminin bana kattığı iyi bir şey, bir çok insanda olduğu gibi bana da içe dönüş fırsatı kattı diyebilirim. Neyi iyi, neyi kötü yaptım sorularına cevap aramak.
  • Eğer hayatımın sonuna kadar tek bir enstrüman çalacak olsam… Çaldığım enstrümanı (davul) seviyorum. Aynı enstrümanı daha fazla çalmak olurdu :))
  • Kesinlikle çok kıskandığım bir şarkı varsa o da Hockey’in Mind Chaos albümündeki “Work” şarkısı.
  • Günün en sevdiğim saati geceyarısı saatleri.

Melih Balta:

  • Hayattaki en büyük korkum çaresiz hastalık.
  • Son dönemde döne döne dinlediğim şarkı Walk of The Earth’ün “Toxic” yorumu.
  • Salgın döneminin bana kattığı en iyi şey sabır.
  • Eğer hayatımın sonuna kadar tek bir enstrüman çalacak olsam bu yine gitar olurdu.
  • Kesinlikle çok kıskandığım bir şarkı varsa o da “Şimdi Uzaklardasın”dır.
  • Günün en sevdiğim saati 8 ve sonrası. İşte o zaman yaratıcılığım tavan yapıyor.
  • 18 yaşına geri dönsem şunu asla yapmazdım: Bahane bulup seyahat etmemezlik…