Guardians of the Galaxy serisi ile dikkatleri üzerine çekip kendine has bir hayran kitlesi edinen ve iyi bir çizgi roman okuru olduğu övgülerini toplayan James Gunn, bu yaz en çok konuşulan isimlerden biri oldu bile. İlk bakışla yediden yetmişe genel izleyiciye hitap edecek bir evren tasarlamayı amaçladığını gördüğümüz Gunn, yepyeni bir Superman ile karşımızda: David Corenswet. Yönetmen, acemi görünen bir Superman, afacanlıklarıyla başa bela olan Krypto, -daimi- multimilyarder zengin kötü adam Lex Luthor ve nihai aşkı Lois Lane, şekilden şekile giren element adam ve çok da ön plana çıkmayan diğer süperler eşliğinde bizi yepyeni bir süperkahraman evrenine davet ediyor. Film, izleyicileri şimdiden -deyim yerindeyse- ikiye böldü. Özellikle CNBC-e ekranlarında bir kuşağa Superman evrenini tanıtan “Smallville” dizisine benzetilen film, DC fanları tarafından fazla nazik ve fazla insani bulunan kahramanımız eşliğinde henüz bu evrenle tanışmamış izleyicilere giriş seviyesini çok aşmayan keyifli bir seyir deneyimi vaat ediyor.
1930’larda, Dünya bir dünya savaşının ardından yorgun düşmüş ve ikinci savaşa hazırlıklar yaparken, yoğunlaşmış depresyon, mutsuzluk ve umutsuzluk, neredeyse kronolojik bir hâl alacaktı. Öyle ki Kansaslı bir kasaba çocuğunun bile isterse uçabileceğine duyulan yoğun ihtiyaca cevap verecek yepyeni bir mit doğdu: Superman. 1933 yılındaki tasarımıyla hayatına kel olarak başlayan bu süper güçlü özel adam, Amerika’nın umutlarının, değerlerinin ve ideallerinin sembolüydü. (Hatta, Nietzsche’nin üst insanına benzetildiği akademik çalışmalara bile konu oldu.) Zekâ, beceri, üst düzey güç, ahlâk anlayışı, doğru olana duyduğu tutku ve kötü adamlardan kalın çizgiler ve keskin sınırlarla ayrılması modern süper kahraman anlatısının da temelini oluşturdu.
Süper hızı, atmosfer dışına gerçekleştirdiği yolculukları, x ışını bakışları ve sınırsız gücü ile pelerininin hakkını veren kahramanımız, -günümüzde neredeyse tüm popüler anlatılarda yerini almış yepyeni bir kötü olarak- multimilyarder kötü adam ile savaşmaya da ilk başlayanlardandı.
Çizgi romanlarının ardından hazırlıkları tam beş yıl süren Superman, ilk filmiyle bir kuşağı uçabileceğine inandırdı. Şehrin minyatür maket tasarımları, ikonları, kostümleri eşliğinde hayal gücüne yeni bir boyut kazandırdı. Her zaman dünya barışından yana, iyinin dostu, kötülerin korkulu rüyası hâline gelen Superman, tam dört film boyunca perdeye Christopher Reeve canlandırmasıyla yansıdı. Aslında dördüncü filme kadar hayranlarını hayal kırıklığına uğratmayan seride, “Superman: Barış Arayışı” filmi en kötü filmlerden biri olarak seçildi -ve hâlâ da öyle anılıyor.- Hatta ardından tam on dokuz sene boyunca yeni bir Superman filmi yapılmamasına neden olduğu şeklinde de yorumlandı. Bu nüktedan yorumlar bir yana Superman her zaman nükleer silahlanma ve savaş karşıtı bir kahraman oldu. Nazilerle ve Japonya ile bile savaştı. Tüm bu geçmişi düşündüğümüzde, 2025 versiyonuyla Superman’in verdiği mesajları anlamlandırmak da zor olmasa gerek.
3 yüzyıl önce meta-insanlar olarak bilinen ilk süper güçlü varlıklar,
Dünya’da ortaya çıkmış ve yeni bir tanrılar ve canavarlar çağı başlatmışlardır.
30 yıl önce uzaylı bir bebek, bir uzay aracı ile Dünya’ya gönderilmiş
Ve Kansaslı çiftçiler tarafından evlat edinilmiştir.
3 yıl önce bu bebek, artık büyümüş
Ve kendini gelmiş geçmiş en güçlü meta-insan yani superman olarak tanıtmıştır.
3 hafta önce Superman, Boravia isimli ülkenin Jarhanpur isimli ülkeyi
İşgal etmesine engel olmuş ve bu yüzden dünya çapında tartışmalara yol açmıştır.
3 saat önce Boravia’nın çekici olarak bilinen bir meta-insan,
Metropolis şehrinde Superman’e saldırdı.
3 dakika önce Superman, ilk defa bir kapışmada yenildi.
Cana yakın, insancıl Reeve’li Superman’in ardından, -çoğu haklı eleştirilere göre- bazı DC anlatıları da Nolan’ın “Batman” serisinden etkilendi ve “süper kahraman filmleri biraz karanlık olmalı” düsturu ile bu dönemde devreye Henry Cavill’in can verdiği “karanlık yanınla yüzleş” Superman’leri girdi. Sarhoşken bile hâlâ yakışıklı ve karizmatik görünen Cavill’in Superman’liği tartışmaya kapalıdır, sanıyorum. Ancak Zack Snyder’ın tasarladığı bu evren, bildiğimiz ilk süper kahraman ve çizgi roman külliyatı için fazla karanlık -ve nihilist- görüldü ve eleştirildi. Elbette bu, yeni bir Superman filmi açıklandığında Cavill’in yer almayacağını öğrenen hayranlarının hayal kırıklıklarına engel olmadı. Ve böylece pek de tanınmayan kadrosuyla yepyeni bir Superman doğdu.
“Superman’in yaratıcıları Jerry Siegel ve Joe Shuster’ın göçmen olması, Paul’e ilham verdi. Superman, ‘çok uzaklardaki’ bir gezegen olan Kripton’dan Dünya’ya gelen bir tür göçmendi. Paul, Kanada’da büyümüştü, ancak çizimleriyle hem Kuzey Amerika’ya hem de Amerika Birleşik Devletleri’ne olan hayranlığını yansıtmak istiyordu.” cümleleriyle bu modern çağ mitinin doğuş efsanesini kolayca açıklayabiliyoruz. Kolayca açıklayamadığımız ve sosyal medyanın gündeminden düşmeyen soru ise, Superman’ın köpeği ile dertli dertli dünyayı seyrettiği sahnede bakışlarının neden Türkiye’yi gösterdiği.
Ülkemiz sosyal medya gündemi bununla çalkalanadursun, Beyaz Saray yaptığı Super-Trump paylaşımıyla hem filmi hem göçmenleri hem de İsrail-Filistin meselesini gündemden düşürmemeye kararlı görünüyor.
Pek çok tartışmaya sebep olan filmin, savaş karşıtı söylemleri ve barış çağrısı bu kadar netken, Gazze’ye bir süper lüks tatil beldesi inşa etmeyi kararlaştırdığını söyleyen ve seçim propagandasının %90’ını “Meksikalı göçmenleri ülkeden göndereceğiz” temelinden tanımlayan Trump’ın hazırlattığı bu paylaşımla amacının ne olduğu bilinmez. Ancak Gunn, sorularıyla başına dikilen dünyaya karşı tavrını, “Benim için bu, en çok da temel insan nezaketinin bir değer olduğunu ve artık bunu yitirdiğimizi söyleyen bir hikâye,” diyerek koyuyor. “İnterneti yok edecek bir düğmeye basma şansım olsaydı, bunu ciddi ciddi düşünürdüm,” diyerek devam eden Gunn, “Hayır, dünyayı değiştirmek için film yapmıyorum, ama eğer bu filmden sonra birkaç insan biraz daha nazik olabilirse, bu beni mutlu eder.” diyor. Fazla nazik ve insani olduğu için eleştirilen bu yeni Superman’i seyretmek için sizi sinemalara davet ediyorum.
İyi seyirler!
Daha fazlasını öğrenmek isteyenlere:
1- Superman: The Movie (1978) – The Making of Superman with Richard Donner
2 – The Myth of Superman The Amazing Adventures of Superman – Umberto Eco ve Natalie Chilton
3 – How Liberalism Became Kryptonite for Superman – Chuck Dixon ve Paul Rivoche