Ana SayfaMüzikThe Smile: Duvardaki göz, beni görüyor musun?

The Smile: Duvardaki göz, beni görüyor musun?

Thom Yorke, Jonny Greenwood ve Tom Skinner’dan oluşan The Smile’ın ikinci albümü “Wall of Eyes”ın dünyasına girmeye hazır mısınız?

Ant Arın Şermet 

Bazen birlikte, bazen ayrı, bazen sinemaya, bazen albüm formatına ama her zaman isimlerinin hakkını vererek üretim yapan iki kişiden bahsediyoruz Thom Yorke ve Jonny Greenwood’un adını geçirirken. İkisinin de kolay tatmin olmayan ve hep daha iyisini öz yetenek haznelerinin keşfedilmeyen taraflarını öne çıkararak sunmasıysa dinleyicileri için işitsel haz fırsatları sunuyor. 2021 yılında yanlarına Sons of Kemet’ten tanıdığımız muhteşem davulcu Tom Skinner’ı da alarak temelini attıkları The Smile ise adıyla müsemma, dinleyicisine farklı tarzda bir gülümsemeyi vadediyor. Radiohead günlerinden ikilinin ama özellikle Thom Yorke’un yakın dostu olan Stanley Donwood’un grubun görsel dünyasını kurduğu projenin ikinci albümü “Wall of Eyes” belki de “In Rainbows”tan beri ürettikleri en albüm gibi albüm olabilir. Sanırım bu tanımlamayla ne kastettiğimi, albümün dünyasında neler bulunduğunu ve çok daha fazlasını anlatmaya başlayabilirim.

the smile wall of eyes updated header can be used as a v0 qk2dw28tz30c1

Gülümseme kaderine

The Smile’ın ilk albümü “A Light for Attracting Attention”, çok iyi şarkılara ev sahipliği yapmış güçlü bir başlangıç albümüydü. Şarkıların dinlenme sayılarına baktığınızda ortaya çıkan tablo homojenik bir dağılımı ve birden fazla öne çıkan şarkının varlığını onaylıyordu. Gelgelelim albüm harika şarkılardan oluşsa da kendi içinde bir bütünlüğe sahip miydi sorusuna “evet” diyebilmek güç. Müzikal tarafta da lirik evrende de fazlasıyla farklı konu başlıkları etrafından gezinen bir işti “A Light for Attracting Attention”. Birkaç gün önce dünyaya düşen “Wall of Eyes” ise ilk albümdeki kadar hit şarkılara sahip olmasa da komple bir albüm hissine ve işitsel anlatımına sahip. İkilinin “In Rainbows” sonrası dönemde -2009- yaşadıkları buhrandan kurtulmak bir çıkış bulmak zorunda olduklarını fark ederek Radiohead’i aktif dinlenmeye almaları belki de “Wall of Eyes” için atılmış ilk adımdı. Ki aynı dönemde Radiohead’in “Wall of Ice” isimli bir EP çıkaracağı dedikoduları da ortaya atılmış ama EP çıkmasa da 2011’de “The King of Limbs”için üretilen özel sette aynı isimli bir şiir yer almıştı. Albüme ismini veren ‘Wall of Eyes’la birlikte, ‘Friend of a Friend’ ve ‘You Know Me’ sade beste yapılarını öne çıkaran vokalleriyle albümün atmosferini anlamayı sağlayan şarkılar. Thom Yorke’un ne kadar iyi söz yazdığını bilsek de içine dönmüş bir Thom Yorke’un kaleminin ne kadar kasvetli olduğu gerçeğiyle tekrar yüzleşiyoruz.

Albümün derinine işleyen kasvetin aynı zamanda görsel bir karşılığı da var. İkiliyle dostluğu, Jonny Greenwood’la yaptığı ortaklıklar başlayan Paul Thomas Anderson’ın ‘Friend of a Friend’ ve ‘Wall of Eyes’ için çektiği klipler en az şarkılar kadar dikkat çekiciydi. Wall’da Thom Yorke’un başrolünde olduğu bir yalnızlık ve bu yalnızlığın getirisi olarak gelen yabancılaşmanın harika bir anlatımına şahitlik ederken ‘Friend of a Friend’de durum böyle değildi. Thom Yorke-Jonny Greenwood usulü The Beatles nasıl olurdu gibi bir şarkı olan ‘Friend of a Friend’in klibinde bir sınıf dolusu küçük çocuğa verdikleri konseri izlemek gülümsetti. Ancak asıl gülümseten şey çocukların müziğe verdikleri tepkilerdi. Bir an bi’ düşündüm de o çocuklar büyüyünce ne caka satarlar ha…

 

Katarsis

Albümün kendini sözlerle ifade ederken kurduğu bağlantılı dünyanın çok daha katmanlısını müzikal tarafta da duymak mümkün. Yer yer Radiohead’in altıncı elemanı olarak tanınan prodüktör Nigel Godrich, The Smile’ın ilk albümünde yer alsa da bu albümde koltuğunu Sam Patts-Davies’e devretmekte. Bu devir teslim töreniyle birlikte Jonny Greenwood’un alametifarikası olan ambient soslu deneysel gitar ve yaylı fikirleriyse albümün tamamına yayılıp bütünlük hissini güçlendirmekte. Ancak sadece Greenwood’a veremeyiz alkışları. Londra Modern Orkestrası’yla bağlantıyı kuran ve düzenlemeleri oluşturan Greenwood olsa da iki taraf arasında köprü görevi görerek ortaya çıkan sound’un mükemmelleşmesini sağlayan Sam Patts-Davies de alkışların diğer kısmını hak etmekte; ki bu bile başlı başına albümdeki prodüktör değişiminin olumlu sonucu olarak dile getirilebilir. Böylelikle albümün katarsisine, ‘Bending Hectic’ten bahsedebiliriz. 8 dakikalık süresiyle şimdiden grubun diskografisindeki en uzun şarkı payesini alan ‘Bending Hectic’ yaylılarla, armoniyi, bozarak kuran gitarın ortak ürünü gibi ilerlemekte. Fakat 5. Dakikanın ikinci yarısında dinleyiciyi provoke eden yaylılarla kreşendo yapıp “The Bends” dönemi Radiohead’i andıran agresif gitarlarla katarsis yaşıyoruz. Lakin The Smile için bu yeterli olmadığı için kakafoniye dahi kayabilecek noktalardan çok zekice kararlarla uzaklaşıp Tom Skinner’ın davul maharetleriyle şarkıyı climax’e ulaştırıp sonlandırıyorlar.

thesmile franklebon

Buradan yola çıkarak ‘Bending’in başını çektiği 1995-2007 arası Radiohead damarından beslenen şarkılar da albümü dinledikçe etkileyen bir hale getirmeyi başarmakta. O damardan en bariz şekilde beslendiğini düşündüğüm ve kişisel olarak albümdeki uzak ara favorim olan ‘Read the Room’a değinmeden geçmek istemem. Bu şarkıyı özel yaptığını düşündüğüm temel nüans, hem Radiohead’e, hem Thom Yorke’un solo kariyerine hem de The Smile’ın ilk albümüne olan benzerliği. Bunca sene müzik üretmiş insanların kendilerine benzeyen yeni bir şarkı yapmış olması fikri ilk başta çok çekici gelmese de bu kadar tatminden uzak ve her günlerini eski başardıklarını yıkıp yeniden inşa etmek üzerinden kılan zihinlerin köklerine dışardan bakıp yeni fikirlerle gelebilmeleri çok özel. Şarkının girişindeki gitar riff’inin parça boyunca değişimler yaşayarak sürerken son iki dakikada şarkının içinden bir yeni şarkı çıkması hayranlığı katlamakta.

O damardan beslenen diğer şarkıda albümün en karanlık şarkısı olan ‘I Quit’. Kafkaesk bir üsluba sahip şarkının nakaratının “and wherever it goes” olması bile bir fikir sunuyor. Ama bu yeterli mi? Tabii ki değil. Loop’ta giden tekinsiz davullar, ambient sesler, aniden giren ve yolun sonu geldi havası veren yaylılar sayesinde bu şarkı “Hail to the Thief” albümünde olsa şaşırtmazdı bizi. Aynı zamanda albümün gizli hazinelerinden biri olarak da değerlenebileceğini düşünüyorum ‘I Quit’in.

The Smile header 1400x840 1

Aktif en üretken ve yaratıcı ortaklıklardan biri olan Thom Yorke-Jonny Greenwood birlikteliği 2024’ün daha ilk ayından yıl sonu listeleri için üst sıralara belki de zirveye bir albüm daha bırakmayı başardı. Birçok müzik türüyle dans eden “Wall of Eyes”ın neden bu kadar özgün olduğunu anlamak için Thom Yorke ve Jonny Greenwood’un sonsuz üretim açlığına ve mükemmeliyetçiliğine teşekkür etmeliyiz. Ama son bir cümlenin gerektiğini düşünerek Thom Yorke’a sözü albümün son cümlesi için bırakıyorum.

“Don’t think you know me

Don’t think that I am everything you say”

 

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR