Konsept albümlerin ilham kaynakları bazen bir kişi, bazen bir kitap… İşte müzik tarihinin gelmiş geçmiş en başarılı konsept albümlerinden örnekler.

Rock dünyasında konsept albüm yapmak aslında biraz da gövde gösterisi yapmak demek. Dolayısıyla rock tarihinin “ağır abi”leri sayılan pek çok grup aynı konu etrafında dönen, birbiriyle ilgili sözler içeren, genellikle de içiçe geçmiş bestelerden oluşan konsept albümlere imza attılar. İlham noktaları bazen bir kişi, bazen bir kitap oldu. Ama bütünlüklü olarak anlattıkları hikâyelerle gerçek anlamda doyurucu şarkılar yaptılar. Neredeyse gözlerimizin önünde canlanan şarkılar yani… Huzurlarınızda tüm zamanların en yaratıcı, en iyi 7 konsept albümü…. 

Pink Floyd- The Wall 

30 Kasım 1979’da piyasaya sürülen bu albüm, kendini toplumdan dışlayan, metafor olarak bir duvar oluşturan yorgun rock yıldızı Pink’in hikayesini anlatıyor. Roger Waters, The Wall’ı grubun In the Flesh turu sırasında tasarladı. Pink’i de kendisinden ve eski grup üyesi Syd Barrett’tan esinlenerek yarattı. Turda Waters, seyircinin dinlemediğini ve birçoğunun grubu göremeyecek kadar uzakta olduğunu hissederek bu deneyimi geliştirmeye karar verdi. Konserlerde kendisi ve grubun geri kalanı arasında bir duvar örerek kendini izole etme kavramını örneklendirdi. The Wall albümü 30 milyonun üzerinde satılan kopya sayısıyla en iyi konsept albümlerden biri olarak biliniyor. 

The Beatles – Sgt. Peppers Lonely Hearts Club Band

 

The Beatles’ın 1967’de çıkan sekizinci albümü olan Sgt. Peppers Lonely Hearts Club Band dünyadaki ilk konsept albüm olma özelliğini taşıyor. Çavuş Pepper’ın başından geçenlerin anlatıldığı albümde; uyuşturucu bağımlılarından çocuklara, huzur evindeki yaşlılardan hippilere kadar birçok konuya değiniliyor. Sadece Beatles’ın değil tüm zamanların da en iyi albümlerinden biri olarak gösterilen Sgt. Peppers Lonely Hearts Club Band yani Çavuş Peppers Yalnız Kalpler Kulübü”nde anlatılan hikâyenin aynı isimde bir filmi de çekildi. Melodik, şiirsel, mizahi ve renkli bir albüm olarak tanımlanan bu albüm 4 Grammy de kazandı. 

Marvin Gaye- Whats Going On

Amerikalı soul şarkıcısı Marvin Gaye’in 11’inci stüdyo albümü 21 Mayıs 1971’de yayınlandı. R&B türündeki bu albümde yer alan şarkılar bir Vietnam gazisinin hikâyesi olarak anlatılıyor. Nefret, acı, adaletsizlik, yoksulluk gibi birçok kavramdan bahsediyor. Bu anlamda müzik eleştirmenleri, bu tür şeylerin göz ardı edildiği bir zamanda bu albüm aracılığıyla bu tip sorunları ele aldığı için Marvin Gaye’i ayrı bir yere koyuyor. 

The Who- Tommy 

60’ların en önemli rock gruplarından biri olarak bilinen The Who’nun Tommy adındaki bir çocuğun hikâyesini anlattıkları bu albüm de önemli konsept albümlerden biri. Hintli ruhani lider Meher Baba’dan ilham alan bu albüm 1969 yılında yayınlandı. Hikaye, travmatik geçmişi zihnini derinden etkileyen Tommy adında genç bir çocuğun etrafında dönüyordu. Tommy; geçmişi unutmaya çalışmak ve onu bastırmak için tüm duyularını kapattı ve sağır, dilsiz, kör bir çocuk oldu. Bu da gerçeği kabul etmek zorunda kalınca korkularından kurtulup binlerce takipçisi olan bir dini lider olması için ona yeni bir yol açtı. Ancak takipçileri onu terk edince yine karanlık bir dünyaya daldı. 

David Bowie- The Rise and Fall of Ziggy Stardust and the Spiders from Mars

Huzurlarınızda Bowie’nin personası yani ikinci kişiliği Ziggy Stardust’ı dünyaca ünlü yapan konsept albüm. Türkçesi biraz uzun: “Ziggy Stardust ile Marslı Örümceklerin Yükselişi ve Düşüşü”… Bu albüm aslında bir rock operası. Ve aslında bir konsept albüm olarak tasarlanmamıştı. Ama Bowie albüm yayınlandığında bir hikâye hazırladı. Bu hikâyede başrolde yaklaşan bir kıyamet felaketinin kurtarıcısı olarak dünyaya gönderilen androjen, biseksüel bir rockstar olan Ziggy Stardust vardı. Bu karakter İngiliz şarkıcı Vince Taylor, Norman Carl Odam, Japon moda tasarımcısı Kansai Yamamoto’dan esinlenildiği söyleniyor. Bowie, “ Ziggy beni yıllarca yalnız bırakmayacağını söyledi. İşte o zaman her şey ters gitmeye başladı… Bütün kişiliğim etkilendi. Çok tehlikeli hale geldi. Akıl sağlığım hakkında gerçekten şüphelerim vardı” diyordu. 

Green Day- American Idiot 

2004 yılında yayınlanan bu albüm rock tarihinde yeni bir sayfa açtı ve pek çok yeni grubu da yönlendirdi diyebiliriz. American Idiot, bu albüme Amerika’nın alt-orta sınıf anti-kahramanı olarak tanımlanan ‘Jesus of Suburbia’yı konu etti. Hatta albümde aynı adla yer alan bu şarkıyı pek çok eleştirmen Green Day’in kendi “Bohemian Rhapsody”si olarak görüyor. Albümde sadece iki politik şarkı var, bunlardan biri “American Idiot” diğeri de “Holiday”. Green Day solisti Billie Joe Armstrong, toplumun hayal kırıklarını, kafa karışıklıklarını anlattığı bu albümü şöyle anlatmıştı: “Vaaz verir gibi olmak istemem ama bu dünya George Orwell’in ‘1984’ündeki Büyük Birader’ine doğu gidiyor. Her şeyi yöneten iki ya da üç şirketin olması haricinde tabii.” American Idiot’un bugün de güncelliğini koruduğunu söylesek yanlış olmaz herhalde. Bir punk rock operası olarak tanımlayabileceğimiz bu albüm klasik rock’n roll unsurlarını alıyor ama kural tanımazlığıyla da sınırları zorluyordu. 

Iron Maiden- Seventh Son of a Seventh Son

Heavy metal gruplarının yaptıkları konsept albümler 80’lerde çok modaydı. Helloween ve Dream Theater gibi grupların konsept albüm sevdasının öncüsü de Iron Maiden sayılabilir. Grubun adından da anlaşılabileceği gibi 7’inci stüdyo albümü olan Seventh Son of a Seventh Son albümü tek bir konuyu işliyordu. Progressive rock elementleri taşıyan bu albüm Orson Scott Card’ın “Seventh Son” romanından ilham aldı. Bu romanda paranormal güçleri olan mistik bir figür anlatılıyordu. Burada yine Iron Maiden şarkılarındaki gibi iyi ve kötü, cennet ve cehennem tasvirleri vardı ama grup bunun bir konsept olması fikrinde birleşince daha da hummalı bir çalışma yaptıklarını söylemişti. Solist Bruce Dickinson, albümü “Çağlar boyunca yaptığımız her şeyden çok daha iyiydi” diye tanımlamıştı. 

 

Kaynaklar: FaroutMagazine, Wikipedia