Müzisyenler yalnızca şarkıları veya sahne şovlarıyla değil; imajlarını, duruşlarını sergileyen takma isimleriyle de ün kazandılar. Bazıları sadece sahne performanslarında kullandıkları bu isimlerle özdeşleşirken, bazılarının lakapları müzik dünyası sınırlarından bile taşıyor. İşte müzik tarihine geçen ünlü lakaplardan bazıları…
Sebla KOÇAN / [email protected]
“The Boss”
Bruce Springsteen
Amerikan Rüyası ve sınıf mücadelesi gibi pek çok konuyu ele alan şarkılarıyla işçi sınıfının sesi olan 73 yaşındaki büyük usta Bruce Springsteen, müzik dünyasında “The Boss” yani “Patron” ismiyle anılıyor. Springsteen’in “The Boss” takma adının kökeni, özellikle 80’lerde çalışanlarına karşı takındığı liderlik rolünden kaynaklanıyor. “Patron” Springsteen, hem çok sıkı çalışan hem de işlerin nasıl yürüyeceğine dair büyük vizyonu olan bir müzisyen. Çevresine enerji veren “Patron” sahnedeyken de liderlik enerjisiyle izleyenleri alıp götürüyor. Bir nevi her şeyi yönetiyor. Springsteen bu nedenle “The Boss” olarak biliniyor.
“King of Pop”
Michael Jackson
Pop müzik tarihinde büyük etki yaratan Michael Jackson’ın kendine ait imza niteliğinde pek çok takma ismi var. Ama bunların en bilineni kuşkusuz “Pop’un Kralı”. MJ’in 60’ların sonunda henüz küçücükken başladığı kariyeri 70’lerin sonunda büyük bir patlama yaptı. Jackson’ın müziği, pop, soul, R&B, rock, funk ve hip-hop gibi farklı müzik tarzlarının birleşiminden oluşuyordu ve bu tarz müzik, pop müzik tarihinde önemli bir dönüm noktasıydı. Müzik videoları konusunda da çok titizdi, Jackson. Örneğin, ‘Thriller’ şarkısının müzik videosu, popüler kültürde bir fenomen haline geldi ve kendinden sonrakilere de ilham oldu. Michael Jackson ayrıca, özellikle ABD’de siyah ve beyaz gençler arasındaki duvarı yıkan başarılarıyla sosyolojik olarak da önemli bir figürdü. İşte tüm bunlar onu “Pop’un Kralı” yaptı.
“The King of Rock’n Roll”
Elvis Presley
Pop’un Kralı olur da Rock’n Roll’un kralı olmaz mı? 1977 yılında aramızdan ayrılan Elvis Presley rock müzik tarihinin öncülerinden biri olarak kabul edilir. Elvis’in müziği; rockabilly, blues, country, gospel ve pop gibi farklı müzik tarzlarının bir karışımından oluşuyordu ve bu karışım, rock müziğinin doğuşunda önemli bir rol oynamıştı. Sahnede de gerçek anlamda bir ikondu Presley. Dansları, tarzı ve sahne kostümleri, rock müziğinin kültürel ve estetik özelliklerini yansıtıyor, izleyenleri kendine hayran bırakıyordu. Muhtemelen müzik tarihinde kostümleriyle en çok taklit edilen isimlerden birisidir kendisi. Milyonlarca satan albümlere imza atan Elvis, pek çok müzisyene de ilham kaynağı oldu. İşte bu nedenlerle biz ona “Rock’n Roll’un Kralı” diyoruz!
“The White Duke”
David Bowie
Müzik dünyasının en sıradışı isimlerinden biri olan David Bowie’nin aslında sayısız takma ismi var. “Zayıf Dük” anlamına gelen “The Thin White Duke” takma ismi en bilinenlerinden biri. Bu isim ona 1976 yılında yayımladığı “Station to Station” albümündeki karanlık ve soğuk imajından dolayı verilmişti. Bu dönemde Bowie’nin pek çok bağımlılıkla mücadele ettiği biliniyor. Bowie’nin en bilinen diğer nickname’leri arasında Ziggy, Tom, Mars, Aladdin, Newton, Jareth ve Lazarus gibi isimler de var. 80’lerde oyunculuk kariyeri de olan ve LGBTİ haklarını savunan öncü çalışmalarıyla Bowie’ye “Şövalye” de deniyor. Zira ünlü müzisyen 2003 yılında İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth tarafından bu ünvanla onurlandırılmıştı.
“The Queen of Soul”
Aretha Franklin
Büyüleyici sesiyle soul müziğine gerçek anlamda bir ruh katan Aretha Franklin, “Soul’un Kraliçesi” olarak biliniyor. Özellikle özgürlük ve eşitlik sembolü haline gelen ‘Respect’ şarkısıyla 1967 yılında büyük başarı kazanan Franklin, aynı zamanda siyah hakları için de mücadele etmiş ve bu konuda sesini duyurmuş olan önemli bir müzisyendi. Soul müzik onun sayesinde popüler hale geldi ve pek çok müzik türü içinde Franklin sayesinde ön plana çıktı diyebiliriz. 2018 yılında aramızdan ayrılan “Soul’un Kraliçesi” tam 20 Grammy kazanarak da müzik dünyasının ağır topları arasına ismini yazdırdı.
“Kertenkele Kral”
Jim Morrison
The Doors’un efsane solisti Jim Morrison kariyeri boyunca “Kertenkele Kral” adıyla anıldı. Bunun pek çok nedeni var. Birincisi, Morrison’ın sahnedeki dansları sürüngenlerin hareketlerine benzetiliyordu. İkincisi, Morrison’un 1968 yılında yayımlanan ‘Not To Touch The Earth’ adlı şarkısında, “I am the lizard king, I can do anything” (Ben kertenkele kralıyım, her şeyi yapabilirim) sözleriydi. Morrison’a göre kertenkeleler her türlü hayat şartına uyum sağlıyordu ve yok olurlarsa da bu düzeni bozmuyordu. Dahasını da söyleyelim. 2013 yılında bugüne kadar görülen en büyük kertenkele fosiliyle karşılaşan Doors hayranı bir paleontolog, keşfine “Barbaturex Morrisoni” adını verdi! Yani sadece müzik dünyasında değil, tarihler öncesinde de yaşamış olan bir kertenkelenin adı da “Morrison”’!
“The Prince of Darkness”
Ozzy Osbourne
Karanlık ve gotik dendi mi akla Ozzy Osbourne’dan başkası gelemezdi herhalde! 60’ların sonunda kurulan ve heavy metal’in öncülerinden biri olarak kabul edilen Black Sabbath’ın solisti olarak hayatımıza giren Ozzy, karanlık kostümler giyen ve sahnesinde de izleyenleri dehşete sürükleyen performansı sayesinde “Karanlıklar Prensi” olarak anılıyor. Tartışmalı hayatı, “The Osbournes” adındaki reality şovuyla müziğin dışında da gündemde olan 74 yaşındaki Osbourne her ne kadar takma ismini çok benimseyemediğini, sevmediğini söylese de yine de uzun bir dönem “Karanlıklar Prensi” olarak anıldı.
“Man in Black”
Johnny Cash
Şarkı sözlerinde yoksulluk, sınıf mücadelesi, adaletsizlik ve savaş gibi konulara değinerek benzerlerinden farkını ortaya koyan Johnny Cash’in lakabı “Siyahlı Adam”dı. Cash bu takma ismi kendisine kendi vermişti. Bir röportajında şöyle diyordu: “Ben siyah giysili adamım. Siyah, yoksulluk ve suçluluğun simgesidir. Ayrıca, savaşta kaybedilen hayatları ve sevilenleri de hatırlatır. Her yerde siyah giysiler giyiyorum, çünkü dünya bu hale geldiğinde, bu benim için bir yas ilanıdır.” Daha sonra Cash, aynı isimli bir şarkısında da şu sözleri sarfetti: “Ben siyah giysili adamım, dünyayı yitirenlerin saygısını gösteriyorum.” Amerikan rock ve country müziğini derinden etkilemiş olan ve 2003 yılında aramızdan ayrılan Johnny Cash, işte bu nedenle “Siyahlı Adam” olarak bilinir.
“The Demon”
Gene Simmons
KISS grubunun kurucularından, bas gitarist ve solist Gene Simmons’un grup içindeki lakabı “The Demon” yani şeytandı. Simmons, KISS’in sahne performanslarında şeytani kostümler giyer, yüzüne ve diline kanlı ve korkunç makyajlar yapar ve yılanlarla sahneye çıkar. Bu nedenle de tam bir şeytana benzetilir. KISS içinde aslına bakarsanız herkesin bir lakabı var. Paul Stanley sahnede yıldız şeklinde bir gitar çaldığı için “Starchild” (Yıldız Çocuk), Ace Frehley sahne kostümlerinde uzay temaları kullandığı ve UFO’larla ilgili şarkılar yazdığı için “Spaceman” (Uzay Adamı) ve Peter Criss de kedi sevgisi nedeniyle “Catman” lakaplarıyla anılıyor.
“Mother Monster”
Lady Gaga
Şu sıralar müzik sahnesinden ziyade oyunculuğuyla daha çok gördüğümüz Lady Gaga’nın lakabı da “Mother Monster.” Gaga bu lakabı 2010 yılında verdiği bir röportajda anlatmıştı. Bilindiği gibi Lady Gaga fanları kendilerine “Little Monsters” yani “Küçük Canavarlar” adını veriyor. Haliyle bu canavarların bir de anneleri var! Gaga bu takma isimle hayranlarına olan bağlılığını, onların farklılığını kutlamasını dile getiriyor aslında. Sıra dışı pek çok kostüme imza atan Gaga sahnede de genellikle canavar temasını kullanıyor.
MÜZİSYENLER BU İSİMLERLE DE ANILIYOR
- The Godfather of Soul – James Brown
- The Rocket Man – Elton John
- The Fab Four – The Beatles
- The Hardest Working Man in Show Business – James Brown
- The High Priestess of Soul – Nina Simone
- The Killer – Jerry Lee Lewis
- The Red Rocker – Sammy Hagar
- The Metal God – Rob Halford