Ana SayfaKeşifKeşif: Whale Room: “Duyguyu hakkıyla yaşayabileceğimiz sesler üretmeye çalışıyoruz.”

Keşif: Whale Room: “Duyguyu hakkıyla yaşayabileceğimiz sesler üretmeye çalışıyoruz.”

“Atmosferik Melodik Elektronik” olarak tanımladıkları tarzlarıyla multi-disipliner müzik çalışmaları gerçekleştiren Whale Room’u bugünlerde sık sık duymaya başladık. 2022 yılında kurulan; sesi, ışığı ve görselliği birleştirerek ilgi çekici performanslar sürdüren Whale Room’un çıkardığı yeni EP’si sebebiyle grubun üyeleri Aslı, Ferdane ve Serkan ile konuştum, Türkiye’de çok da alışık olmadığımız bu tarzı onlardan dinledim. WR Fusion’ın bir parçası olmak olmak için haydi buyurun röportaja! 

Batıkan BAKSI / [email protected]

Röportajımıza önce sizi tanıyarak başlamak istiyorum. Whale Room projesi nasıl ortaya çıktı? Nasıl bir motivasyonla bir araya geldiniz, hikayenizi sizden bir dinleyelim mi?

Aslı: Balina Odası fikri ilk kez 2019 sonbaharında Casablanca’da içimize düşen bir ironi aslında. Koskoca derya içerisinde, gezegenin bilinen en zeki canlısı olarak kendimizi bir balinanın içindeki küçücük bir odacığa hapsetmiş olmamızın ahmaklığı üzerine bir ironi bu. Yani gezegenin yaşayan en büyük canlısının içinde, devasa bir deryada salındığımızı bilmeden yaşamamız ve öylece ölmemiz üzerine.

Ferdane: Serkan, İspanya’dan döndükten sonra müzikal fikirlerimiz olgunlaşırken, bu ironi de kendisine daha fazla ifade alanı bulmaya başladı. 2022 baharında dostumuz dövme artisti ve ressam Özge Çetin ile birlikte multi-disipliner ilk Balina Odası performansımızı gerçekleştirdik.

Serkan: Ejderhanın Doğumu” ismini verdiğimiz bu performans doğaçlama temalardan oluşan ve varoluş teorisine farklı bir yorum getiren 9 hikâyenin ışık, renk ve sesten oluşan bir gösteri ile anlatısıydı. 2023 yazına geldiğimizde artık 6 performans gerçekleştirmiş ve belirli bir olgunluğa erişmiştik. O tarihten itibaren Whale Room’un şimdiki sound’u oluşmaya başladı diyebiliriz.

Henüz çok yeni sayılabilecek bir müzikal hikayesi var Whale Room’un, kurulduğunuz 2022  yılından bu zamana dek neler yaptınız? Genelde yeni kurulan gruplar seri üretim yapıp parçalar biriktirir sonra paylaşır mesela, sizin böyle bir birikiminiz oldu mu?

F: Geçen yıl yaptığımız “Yolun Neresindeyiz?” atölye çalışmasında elimizde 85 tema olduğunu gördük. Bu temalar bizim için bundan sonra yapmak istediğimiz yolculuğun deniz fenerleri oldular. Bu temalardan bir kısmı ve yolda ürettiğimiz yeni şarkılarla ilk albümümüzü hazırladık. Sanıyorum Mayıs başında 1 tekli yayınımız daha olacak. Sonbaharda da ilk albümümüzü yayınlamak istiyoruz.

A: Bir araya geldiğimizden bu yana 6 performans gerçekleştirdik. Hepsi farklı ana temalara bağlı alt hikayelerden oluşan gösteriler oldu. Ejderhanın Doğumu’, ‘Suyun Hafızası’, ‘Senin Hakkında Anlatılan Masallar’, ‘Euridice’nin Yıldızları’, ‘Körlük’ veA Few Billion Tears’ bu performansların isimleri.

“Beni Sevdiğini Sakın Söyleme”, love bombing istismarına bir karşı duruş sergiliyor…”

Şarkılardan laf açılmışken ‘Beni Sevdiğini Sakın Söylemeve The Deep Room’ parçalardan oluşan bir EP çıkardınız. Şarkıların temalarını, çıkış noktalarını öğrenmek isterim.

S: İki şarkı da, kadın hikayeleri anlatan şarkılar. Siz daha önce “beni sevdiğini sakın söyleme” diye bir tümce ile karşılaştınız mı? Çok sevdiğinizi sandığınız birisi size bunu söylese ne hissederdiniz? Biz temayı yapana kadar hiç karşılaşmamıştık. Çok ağır. “Beni Sevdiğini Sakın Söyleme”, Körlük performansımızın temalarından birisiydi. Temayı şarkı formuna dönüştürdük. Körlük, 528 Hz ses dalgasının insan bedeni ve ruhu üzerindeki etkilerini anlamaya çalıştığımız tamamen karanlıkta yapılan bir performans olmuştu. 528 Hz, boğaz çakrasının dengeli hale getirilmesi için tavsiye edilen bir frekans. Özellikle alternatif tıpta ifade yeteneğinin artırılması konusunda ve guatr/haşimato hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor. Susmayalım!

A: Türkiye’de her 18 saatte bir kadın bir erkek tarafından öldürüyor. Bu rakam sadece kayıtlara geçen vakalardan oluşuyor. ‘Beni Sevdiğini Sakın Söyleme’ bir ağıt niteliğinde. Şarkı aynı zamanda sözleri ile love bombing istismarına açık bir karşı duruş sergiliyor.

F: Bu şarkıda bize canımız Elçin Orçun eşlik ediyor. ‘The Deep Room’ ise; yanılsamaların hikayesini anlatıyor. Kasveti yaratan iblisin kim olduğunu bilmek lazım. Gerçekten cennette mi yaşıyoruz? Karşımızdaki insan gerçekten hayatımızın aşkı mı? Bu cennet neden karanlık ve küçük? ‘The Deep Room’ hem sesleri hem de sözleri ile bu soruların cevaplarının peşine düşüyor.

Whale Room’un performansları sadece müzikten de oluşmuyor gördüğüm kadarıyla; ses, renk ve ışık Whale Room’un olmazsa olmaz öğeleri aslında. Teatral bir sahne kurmayı amaçlıyorsunuz herhalde bu yolla değil mi? Bu sebeple size sadece müzik grubu demek yerine teatral performans ekibi diyebilir miyiz?

S: Teatral performans ekibi fazla iddialı bir tanım olur aslında. Bu bir temanın doğuşu ile ilgili bir durum. Bizim için işin edebi, müzikal ve sinematik perspektifi her zaman birlikte oluşmaya başlıyor. Kelimeler, sesler ve görüntüler iç içe birbirinden beslenerek büyüyor ve sanatsal bir metaya dönüşüyor.

F: Biz farklı disiplinleri bir araya getirmekten çok hoşlanıyoruz. Neticede fizik bilimi açısından hepsi birer frekans. Biz uyumlu olanları bir arada tutmaya çalışıyoruz sadece.

A: 5 Nisan’da Moda All Saints kilisesinde yapacağımız lansman gecemiz için özel kompozisyonlar yazıyoruz. Sesten, ışıktan ve renkten oluşan.

“Cebimizde biriktirdiğimiz birçok hikaye var…”

Günümüzdeki üretimlerde hep bir tartışma var malum; nitelikten çok niceliğe önem veriliyor artık. Sizse çıkardığınız şarkılarda hikayeler anlatmayı tercih ediyorsunuz, şarkılarınızı da dinlediğimde biraz fantastik şeyler duydum. Müziğinize ilham veren hikayeleri nerelerden topluyorsunuz, neler sizde üretim isteği yaratıyor?

F: Toplamda yüz yıldan fazla yaşamış bir kolektifiz biz. Cebimizde biriktirdiğimiz birçok hikâye var. Şimdi hikayelerimiz kendilerine akacak bir alan buldu ve akıyorlar.

S: Ferdane’nin söylediklerinin üzerine söylenecek pek bir şey kalmadı sanırım.

Biraz önceki soruda ses konusundan bahsetmiştik, siz Whale Room olarak bir de WR Fusion’ ses terapisi seanslarıyla hayatlarında denge ve uyum arayanlar için deneyimler gerçekleştiriyorsunuz. Nedir bu WR Fusion, çok merak ettim açıkçası.

A: Biz müziği hem akademik olarak hem de hayatın içerisinde yaşayan insanlarız. Sizin de bildiğiniz gibi müziğin bir matematiği var. Biz bu matematiğin dışına çıkmadan ama sınırlarını zorlayarak üretmeye çalışıyoruz. Ama tabi kuantum fiziği diye de bir şey var. 😊

F: Bir nevi gusto işi üretmeye çalışıyoruz. Denenmediği için yan yana gelmesi hayal edilemeyen sesleri, ritimleri ve gürültüleri bir araya getirmeye, birbirinin içinden geçirmeye çalışıyoruz. Hem endüstrinin içinde hem dışında olmak istiyoruz.

S: Çift yarık deneyi gibi. Siz bakınca endüstri içindeyiz. Bakmayınca endüstri dışında. Ferdane’nin hepimize yaptığı “Gusto” iltifatına sığınarak rafine işler üretmek için çok çalıştığımızı da eklemek istiyorum. İlk performansımızdan itibaren bazı frekansları temalarımızda altını çizerek kullanmak istedik. Katılımcılar üzerindeki etkisi bizim için önemliydi. Bunu gözlemleme fırsatımız oldu. Zaman zaman ses dalgalarının manipülatif etkileri ile de karşılaştık. Bu elbette çok rahatsız etti bizi. Tüm katılımcıların mavi bulutlar gördüğü sekanslardan geçtik. Edindiğimiz deneyimler WR Fusion’ı armağan etti. Elbette şimdi daha endüstriyel bir sounda sahibiz. Duyguyu hakkıyla yaşayabileceğimiz sesler üretmeye çalışıyoruz.

“Ağlarken dans edilebilecek bir evren vadediyoruz.”

Elektronik müzik, karşımıza çok farklı şekillerde çıkıyor. Hatrı sayılır da bir kitlesi var hem dünyada hem de ülkemizde. Whale Room’un yaptığı elektronik müzik, türdaşlarına kıyasla biraz farklı benim algıladığım kadarıyla. Biraz ambient” dedikleri türden, biraz da atmosferik. Nasıl bir elektronik müzik dinlemek isteyenler sizi tercih etmeli sizce? Dinleyici sizden ne almalı?

S: Biz mevcut sound’umuza ulaşmadan önce 5 ay kadar çok disiplinli dinlemeler yaptık. Belki yüzlerce saatlik dinlemeler bunlar. Bu dinlemelerden ilk çıkan şarkı ‘The Deep Room’ oldu. Bir yapay zekâ ile sohbet ederken, ona müziğimizin hangi janrda olduğunu sorabilir miyim dedim. Kaydı attım. “Atmosferik Melodik Elektronik” müzik gibi duyulduğunu söyledi. Böyle bir tarzı daha önce hiç duymamıştık. İncelediğimizde gerçekten bize çok uygun tanımlarla karşılaştık. Evet elektronik müzik yapıyoruz. Ama çok basit bir elektronik müzik değil.

F: Aslında kimse bizi tercih etmek zorunda değil. Çok da bir şey kaçırmış olmaz dinlemezse. Ancak ona ağlarken bile dans edebileceği bir evren vadediyoruz. Bir “Dune” değil ama kendi çapında bir mikro evren.

Müziğinizin türüne kısa bir bakış atarken, çok farklı enstrümanların bir sentezi olduğuna rastladım. Flüt, synthesizer, deneysel enstrümanlar, gitarlar, bağlama gibi çalgılarla doğu ve batının bir karışımını yapmak size ne gibi zenginlikler sunuyor ve nasıl tepkiler alıyorsunuz sizi dinleyenlerden?

A: İçinde büyüdüğümüz sesleri arıyor kalbimiz her zaman. Bunları bulup birleştirdiğimizde simya etkisi yaratıyor aslında. Hareket alanımız çok genişliyor. Belirli bir disiplin içerisinde devinmekten daha fazlasını yapabiliyoruz böylece. Sesler genişliyor, birbirini büyütüyor. Ses mühendisimiz Özgür Atmaca’nın bizi çok mutlu eden bir değerlendirmesi var; “Sound’umuzun çok doğal bir stereo genişliği var ve bu bir ses mühendisi için büyük konfor

S: Özgür, bu arada şahane bir müzik adamı ve benzersiz bir dost. Onunla aranjeler üzerinde çalışırken içine Michelangelo kaçtığını düşünüyorum. “Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya dek mermeri oydum.”

Whale Room, 2024 boyunca neler yapacak? Single’lardan devam mı yoksa bir albüm planları var mı?

F: Sanırım mayısta Organic House’a göz kırpan ‘Denizden Bir Kelebeğin Rüyası’ dans şarkımızı yayınlayacağız. Sonbaharda da albümü yayınlamak isteğindeyiz. Biz aslında bir performans grubuyuz. Sahnede olmayı, çalmayı seviyoruz. Umuyoruz ki sık sık karşılaşacağız.

Özel projeler ve enstalasyonlarda bulunduğunuz geçmiş etkinliklere baktığımda heyecanlandım esasen. Yeni canlı performanslar bekliyor mu yakın zamanda bizi, buradan da duyurmuş olalım 🙂

A: Çalmayı hayal ettiğimiz birçok alan var farklı dokulara sahip. All Saints kilisesi bu alanlardan bir tanesiydi. Ne güzel ki 5 Nisan’da hayalimizi yaşayacağız. İyi kulüpler, sarnıçlar, ülkenin iyi sahneler hayallerimiz içinde. Ayrıca Avrupa’da birkaç şahane festivalle flört ediyoruz. Kuluçka yılı için hiç fena hedefler değil bence.

S: Tabii canımız menajerimiz Gülçin’imizin varlığı da bu hayalleri kurmamızda en önemli etkenlerden birisi. Ve elbette ışık ve renkle bizi büyüleyen Ufuk Serbest olmasa o mikro evreni yaratamazdık.

Son olarak sizi tanımak isteyen potansiyel ya da mevcut dinleyicilerinize neler söylemek istersiniz, son bir mesaj duyalım mı?

S: Biz çok teşekkür ediyoruz verdiğiniz destek için. Bir müzisyen saygı görmekten daha başka ne isteyebilir ki? Var olun.

A: Evet çok teşekkür ediyoruz. Keyifli bir röportaj oldu bizim için. 

F: Biz yaptığımız müziği seviyoruz. Siz de severseniz ne güzel olur.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR