Yılın son günlerine tahmin ettiğimizden çok daha yakınız ve kaosa doyduğumuz bir seneyi geride bırakacağız. Tabii hala önümüzde azımsanmayacak bir süre de yok değil. Bu doğrultuda tüm sene olduğu gibi Ekim’de de yeni çıkanlara ve genel anlamda müziğe kendimizi bırakıyoruz. Aksi halde kendimizi herhangi bir şey yapmaya motive etmemiz ihtimal dışı. Ekim’in ilk cuması olan 3 Ekim’de çıkacak bir albüm var ki… Herkes onu bekliyor. Taylor Swift’in yeni albümü “The Life of a Showgirl”, ana akım müzik dünyası için yılın olaylarından biri belki de olayı olacak. Biz ise bu ay çıkacak albümleri seçerken bu albümü özellikle dışarda bırakmaya ve en az bu albüm kadar dikkat çekmeyi hak eden beş albüme odaklandık. Zevkler ve renkler tartışılmazmış denmedi boşuna. Afiyet olsun.
Günümüzün en büyük yaratıcılarının başında gelen Kevin Parker’ın attığı her adım, başlı başına bir merak konusu. 2020’nin 14 Şubat’ında yayınladığı sevgililer günü hediyesi “The Slow Rush”tan beri Tame Impala için pek de bir şey yapmayıp prodüktörlüğe yönelen isim, kapağına kızını taşıdığı “Deadbeat” ile 17 Ekim’de geri dönüyor. Albümden şu ana kadar yayınlanan şarkılara baktığımızda ‘Dracula’ ile adeta dişlerimiz kamaştı ve kana susamış bir vampir gibi albüme susadık. Nasıl bir albüm duyacağız merakına sahipseniz size verebileceğimiz tek cevap, önceki Tame Impala albümlerinde ne duyduysanız benzerinin 2025 versiyonunu duyacaksınız. Tame Impala’nın müziğini seviyorsanız muhtemelen de keyfiniz yerine gelecek.
Alex Turner ile gücünü birleştirip The Last Shadow Puppets’ta yaptıklarına ayrı, solo kariyerine ve özellikle 2023’te çıkardığı “One Man Band”e ayrı dibimizin düştüğü Miles Kane, bildiğimiz yerden devam ediyor. Derdini sözler kadar, gitarındaki melodilerle de anlatan müzisyen 17 Ekim’de hayranlarıyla buluşturmaya hazırlandığı albümünde solo kariyerinin ilk günlerini hatırlatıyor. Özellikle “Colour Of The Trap” albümünün daha iyi düzenlemelerle kaydedilmişi hissini veren şarkılarıyla dikkatimizi çeken bu albüm, Miles Kane hayranlarını mutlu etmeye yeter. Ancak Miles Kane hayranı olmayan ya da başlangıç seviyede bilen biri için ne kadar heyecan verici olduğu şüpheli. Neyse, geçen sene olduğu gibi 2026’da da İstanbul’a gelsin de biz gerisiyle ilgilenmiyoruz.
2024’ün ilk aylarında hayatımıza girip geçen senenin en umut veren albümlerinden birini yapan The Last Dinner Party, çok yoğun bir turneye rağmen boş durmamış. Vakit kaybetmemek için varını yoğunu ortaya koyan grup, 17 Ekim’de “From the Pyre”ı yayınlayacak. İlk albümde prodüktör olarak James Ford ile çalışan grup, bu albümde Arcade Fire, Wolf Alice, Coldplay, The Maccabees ve Björk gibi isimlerle çalışmış Markus Dravs’a gitti. Bu gidişteki temel sebep Dravs’ın yeteneği değildi maalesef. Sene başında kan kanseri teşhisi konan ve o günden beri tedavi gören James Ford’un çalışamayacak durumda olması hepimiz için kalp kıran bir gerçek. Ancak The Last Dinner Party, önüne bakmaya ve sonraki adımı planlamaya öylesine motive ki bu albüm için çıkacağı turnenin bir kısmını paylaştı. Albümden paylaşılan şarkılara baktığımızda, ilk albümle ciddi benzerlikler olsa da bu albümün biraz daha durağan ve art pop sınırlarında dolaştığını ifade etmek mümkün. Ancak son yorum için 17 Ekim’de albümün yayınlanmasını beklemekten başka çaremiz yok.
İrlanda’nın punk ve alternatif müzik sahnesine kattığı grupları saymaya çalışsak ayrı bir dosya konusu olur. Kariyerine 10 sene önce başlamış Dundalk çıkışlı Just Mustard da bu listedeki isimlerden biri. İlhamının ciddi bir kısmını my bloody valentine, Lush gibi kült shoegaze gruplarından olan grubun 3. albümü olan “WE WERE JUST HERE”, büyük sıçramayı yaşatmak için çok büyük bir aday. İlk iki albümünde çok daha karanlık ve sert tonlar üzerinden kendi dilini bulan grup, bu albüme geldiğimizde daha aydınlık bir sound tercih etti. ‘POLLYANNA’, ‘SILVER’, ‘SOMEWHERE’ ve albüme adını veren şarkıyı dinleyince 24 Ekim için heyecanlanmamak imkânsız. Ayrıca birçok müziksever için 2025’in en büyük keşiflerinden biri olmaya da aday.
Müzik dünyasının en güçlü ve başarılı figürlerinden biri olan Florence Welch, her albümünde kadınlığa dair hikayelerini kendi perspektifiyle harmanlayarak hayranlarına sunuyor. Bunu yaparken de direkt ve manifesto gücündeki sözlerine eşlik eden melankolik melodiler, onun özgünlüğünü sağlıyor. Son olarak 2022’de yayınladığı “Dance Fever” ile kariyerinin en hırçın albümünü yapan müzisyen, Universal Music etiketiyle 31 Ekim’de yayınlayacağı “Everybody Scream”de bizleri şaşırtmayacak gibi duruyor. Albüme adını veren şarkının yanı sıra kısa süre önce paylaştığı ‘One of the Greats’e bakınca, “Ceremonials”ı andıran bir albümle karşı karşıya olduğumuzu tahmin edebiliriz.