Ana SayfaÖzel DosyaDelilikle dahilik arasındaki Stanley Kubrick filmleri

Delilikle dahilik arasındaki Stanley Kubrick filmleri

Kimine göre manyak, kimine göre obsesif… Tek bir gerçek var; o bir sinema dehası. Stanley Kubrick’i dahilikle delilik arasındaki o ince çizgide ürettiği filmler ve hakkında az bilinenlerle anıyoruz. Örneğin Pink Floyd’un şarkısının filmde kullanılmasına Roger Waters’ın kesinlikle karşı çıktığını biliyor muydunuz? Devamı dosya konumuzda…

Zeynep Sipahi / [email protected]

Stanley Kubrick‘in obsesyon derecesindeki mükemmellik sevdası onu sinema tarihinin en önemli yönetmenlerinden biri haline getirdi. Estetik kusursuzluğun peşinden giderek kendi sinema dilini ve tekniğini yaratan Kubrick‘in 46 yıl içerisinde 16 film çekmiş olması da aslında bu takıntısının en güzel kanıtı. Hollywood’un kurallarını reddetmesiyle İngiltere’ye yerleşen başyapıt ustası bugün yaşasaydı, 94 yaşına basacaktı. Biz de onun doğum günü şerefine dahilikle delilik arasındaki o ince çizgide ilerlediği filmlerini sizler için bir araya getirdik ve bu filmlere dair ilginç olayları derledik.

A Clockwork Orange (1971)

Stanley Kubrick zoru başarmayı seviyordu. Hani kitaptan beyazperdeye uyarlanan filmler çoğu zaman büyük bir hayal kırıklığıyla sonuçlanır ya, o her seferinde uyarlamalarını bir başyapıta dönüştürmeyi başardı. Bunlardan biri de Anthony Burgess‘in “A Clockwork Orange” kitabından uyarladığı aynı isimli film oldu. Sadist bir çete lideri ile grubunun hikayesini konu edinen filmde Kubrick, Pink Floyd‘un ‘Atom Heart Mother’ şarkısına yer vermek istedi, ancak Roger Waters kesinlikle buna izin vermedi. Peki Kubrick‘le boy ölçüşebildi mi? Hayır 🙂 Kubrick albümü filmdeki bir sahneye yerleştirerek, öyle ya da böyle kafasına koyduğunu yapmış oldu. Ayrıca küçük bir not daha düşelim; “A Clockwork Orange”tan birkaç yıl sonra “Star Wars”ta Darth Vader‘a hayat veren David Prowse da bu filmde rol aldı.

Dr. Strangelove (1964) 

Savaş ve komedi bir arada olur mu, olur. “Dr. Strange Love”, deli bir Amerikalı generalin Sovyetler Birliği’ne bombalı bir saldırı emri vererek nükleer soykırıma yol açma potansiyeli üstüne politikacılar ve generallerle dolu bir komuta merkezinin bunu durdurmaya çalışmasını konu ediniyor. Peter Sellers bu filmde başrol dahil üç farklı karakteri canlandırdı ve filmin toplam bütçesinin yarısından fazlasını aldı.

The Shining (1980)

Kubrick‘in hiçbir filmini izlememiş olsanız bile illa ki yolunuz “The Shining”le kesiştirmiştir. Bir aile kışı geçirmek üzere izole bir otele yerleşir. Ancak buradaki şeytani varlık babayı şiddete yöneltirken, psişik oğlu hem geçmişten hem de gelecekten korkunç sahneler görmeye başlar. Bu filmi yaratırken Kubrick‘in en büyük ilhamlarından biri David Lynch‘in “Eraserhead” adlı filmi oldu. Kubrick dehşet atmosferini en iyi şekilde yansıtmak için bu filmden birçok ipucu topladı. Peki Jack Nicholson‘ın canlandırdığı Jack Torrance‘ın psişik oğlu büyüyünce ne oldu diye merak edeniniz var mı? O zaman sizleri 2019 yapımı, Ewan McGregor‘ın Danny karakterini canlandırdığı “Doctor Sleep”i de izleme listenize almanızı öneririz.

A Space Odyssey (1968)

Bütün zamanların en iyi bilimkurgu filmi olarak anılan “A Space Odyssey”, yazar Arthur C. Clarke‘ın kısa bir öyküsünden esinlenerek yazıldı. O dönemki teknolojiyi düşününce Kubrick‘in işi hiç kolay değildi, örneğin aydaki sahneler için ayın yüzeyine uygun renkte tonlarca kum boyandı. Ayrıca Clarke ve Kubrick filmin ismi konusunda uzun bir süre kararsız kaldı, ancak sonra Homeros‘un “Odisseya”sına gönderme yapan “A Space Odyssey”de karar kıldılar. Ayrıca “A Clockwork Orange”dan önceki bu filmde Kubrick yine Pink Floyd‘un kapısını çalışmış ve filmin ana müziğini onların yapmasını teklif etmiş, ancak grup bu isteği geri çevirmişti. Aradan yıllar geçtikten sonra Roger Waters bu kararının kariyerinin en büyük pişmanlığı olduğunu itiraf etti.

Full Metal Jacket (1987)

Sinefillerin izleme listesinin başında gelen “Full Metal Jacket”ta Kubrick yönetmen, yapımcı ve senarist olarak karşımıza çıkıyor. Vietnam Savaşı öncesi ve sırasında Amerikan ordusundaki askerlerin başından geçen olayları konu edinen filmin başrollerinden Matthew Modine, canlandırdığı er Joker karakterinin filmde ölmemesi gerektiğini, savaşın asıl dehşeti ölmek değil, öldürmek ve arkadaşlarının öldürüldüğünü görmek diyerek savundu ve Kubrick‘i ikna etmeyi başardı. Kubrick senaryoyu Modine’in önerdiği şekilde değiştirdi.

Eyes Wide Shut (1999)

Başrollerini o zamanlar evli olan Nicole Kidman ve Tom Cruise‘un üstlendiği “Eyes Wide Shot”, “Full Metal Jacket”tan 12 yıl sonra Kubrick‘in çektiği son film oldu. Evlilik, sadakat ve cinsellik kavramlarının vurucu bir şekilde işlendiği film, o dönem ünlü çiftin de evliliğinin çatırdamasına neden oldu desek abartmış olmayız. Kubrick çiftin kusursuz bir performans sergilemesi için birbirleriyle kesinlikle çekimle ilgili bilgi paylaşmamalarını istedi, bu da çiftin birbirinden ayrı düşmesine neden oldu. Bu arada filmin son halinde kimin imzası olduğu halen bilinmiyor. Çünkü Kubrick filmi yapım şirketi Warner Bros‘a teslim ettikten birkaç gün sonra öldü. Yönetmen Sydney Pollack‘ın bunu yaptığı üstüne dedikodular dönse de bu hiçbir zaman kanıtlanamadı.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR