Metal bayrağını günümüze kadar taşıyan ve bu yıl 35. yılını kutlamaya hazırlanan Pentagram’ın Akustik Konser kayıtlarının diskografisinde çok önemli bir yeri var. 

Batıkan BAKSI / [email protected]

Metal konseri denildiğinde akıllara hep çılgın pogolar, mosh-pit sahneleri ve etkisi kulaklardan günlerce geçmeyecek yüksek sesli müzik gelir. Hele ki yıllarca dezavantajlı konumda yer alan bir müzikse, konserler sanki kapalı kapılar arkasında yüzlerce “farklı” tipin kendi aralarında yaptığı bir ayin gibi görülür. Daha önce Dergy’de yazdığım yazılarımdan birinde Türkiye’de metalin geçtiği sınavları anlatmış, bugün rahat rahat metal dinleyip konserlerde bir araya gelebiliyorsak o sınavların çok katkısı olduğunu söylemiştim. İşte ben de bugün metal bayrağını günümüze kadar taşıyan bir gruptan, bu yıl 35. yılını kutlamaya hazırlanan Pentagram’dan bahsedeceğim. “Hayırdır, nereden esti de rotanı Pentagram’a çevirdin şimdi?” diyebilirsiniz. Haklısınız da, o zaman gelin biraz bugünkü yazımın konusunun neden Pentagram olduğuna biraz göz atalım.

METALSAHNESİ

Pentagram, benim için kırmızı çizgi olan gruplardan birisi. Onları gerçekten “fan” noktasında dinlemeye başlamam da 2009 yılına dayanıyor. Daha önceleri arada-sırada duyduğum Pentagram’ın 2008 yılında çıkan “Pentagram 1987” DVD’leri benim için bir dönüm noktası olma özelliği taşıyor. O dönem harçlıklarımdan biriktirerek aldığım o DVD, kişisel tarihimde heyecanlı da bir yolculuğun başlangıç anı. Sonrası da geldi tabii ki, konseri izledikten sonra İstanbul’un altını üstüne getirerek Pentagram’ın 1990 yılındaki ilk albümünden o zamana kadarki tüm albümlerini topladım, sonrasında da günümüze kadar geldim. DVD’yi hâlâ takıp konseri izlediğim vakit, ilk günkü heyecanı da yaşamaya devam ediyorum. İlk gün nasıl büyülendiysem, bugün de konserin introsu olan Gordion Knot & We Come From Nowhere’in ardından çıkan In Esîr Like an Eagle benim tüylerimi diken diken ediyor. Bu yüzden Pentagram, benim için bir grubun ötesinde gençlik heyecanı olarak da ayrı bir yere sahip. 35 yıllık hikayelerinin son 13 yılında onları takip etmek de benim için pek keyifli. Tabii ki bu yazı sadece Pentagram’a olan sevgimden bahsetmek için yazılmış bir yazı değil ancak onlara da gönül borcumu bir nebze ödemek istedim.

AKUSTİK KONSER, PENTAGRAM DİSKOGRAFİSİNDE AYRI BİR YERDE

Asıl konumuza gelecek olursak… Tarihler 19 Ocak 2022’yi gösterdiğinde Pentagram cephesinden metal dinleyicilerini oldukça mutlu edecek bir haber geldi. Grubun 19 Aralık 2017 tarihinde Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde verdiği “Akustik” albümünün turnesinin son konseri, YouTube ve  dijital müzik platformlarında yayınlanacaktı. Üstelik konser yalnızca Pentagram’ın eski ve yeni üyelerinden oluşmamış, Türk Rock’ından çok da özel isimlerin eşlik ettiği bir müzik şölenine dönüşmüştü. “Akustik” turnesinin 30 Temmuz 2017’deki Harbiye Açıkhava Sahnesi konserine de canlı canlı şahit olduğum için bu yayınlanacak konserin ne denli keyifli olacağını da tahmin etmiştim. Akustik albümü, Pentagram’ın 30. yılında çıkmıştı ve grup o albümle birlikte Pentagram tarihinde vokalistlik yapan tüm isimlere yer veriyordu. Murat İlkan ve Ogün Sanlısoy’un gruba katılmasının dışında 90’ların başında grubun gitaristliğini yapan Demir Demirkan da şarkılara eşlik etmek üzere gruba dönmüştü. İşte bu yüzden bizi heyecana boğan ve yıllardır dinlediğimiz şarkıları farklı bir türde dinlememize sebep olan Akustik albümünün bu konserleri grup tarihi açısından da büyük önem taşıyordu.

Grubun ne denli arşivci olduğunu bilenler bilir, ben o kısma hiç girmeyeceğim ancak bu konser kaydı hiçbirimizin beklediği bir kayıt değildi. O yüzden bu albümü anlatmak da dinlemek kadar keyifli olacak benim için. Lafı çok da uzatmadan konser ve albüm hakkındaki detaylara yakından göz atıp, albüm hakkında bir şeyler anlatmaya başlayayım.

pentagramdan2 akustik konser kaydi surprizi

ALBÜMÜN MUHTEŞEM KONUK KADROSU

Yapım süreci Babajim İstanbul’da geçen 19 Aralık 2017 / Akustik’in kadrosunda kimler yok ki! Ogün Sanlısoy, Murat İlkan, Gökalp Ergen’in vokalleri üstlendiği konserde; Hakan Utangaç, Demir Demirkan ve Metin Türkcan’ı gitarlarda görüyoruz. Yukarıda da söylediğim gibi sahnede o kadar çok konuk var ki, gitarlar yalnızca bu isimlerle sınırlı kalmıyor. Tabii vokaller de ancak bu konuya daha sonra tekrar döneceğim. Cenk Ünnü’nün davulları, Tarkan Gözübüyük’ün de basları çaldığı performanslarda bana göre Türkiye’deki rock sahnelerinin joker ismi Ozan Tügen’i de sahnede görüyoruz. Cura, klavye, gitar melodileriyle grubun şarkılarına eşlik eden Tügen, albümün prodüksiyon sürecinde de Tarkan Gözübüyük ile birlikte yer almış. Görüntülerin düzenlenmesinde Hakan Utangaç da yer alırken, albümün grafik tasarımı Hale Utangaç ve Soner Daştan’a emanet edilmiş.

Gelelim albümün konuklarına… Akustik albümünden de bildiğimiz konukları sahnede de izlediğimiz & dinlediğimiz bu konserde 1997’de çıkan Anatolia albümünde de ney çalan İlhan Barutçu, yeniden Pentagram ile aynı sahneyi paylaşmış. “Trail Blazer” döneminde grupla bir ara çalışan İhsan Şen’in, mor ve ötesi’nden Kerem Özyeğen’in, Athena’dan Hakan Özoğuz’un gitarla eşlik ettiği performanslarda yine Athena’dan Gökhan Özoğuz’un, mor ve ötesi’nden Harun Tekin’in ve Şebnem Ferah’ın vokaliyle sahnenin tozunu attırdığını görüyoruz.

VE BAŞLIYOR: TÜYLER DİKEN DİKEN…

Albüm hakkında bilgileri de verdiğime göre derin bir nefes çekip, ilk şarkıdan itibaren performansları anlatmaya başlıyorum. 1 saat 20 dakikalık albüm, Pentagram’ın 2012 yılında çıkardığı MMXII albümünün final şarkısı “Apokalips” ile başlıyor. Ozan Tügen’in piyano introsuyla tüm konser alanını etkisi altına alan şarkı, jilet gibi akustik tonları ve keskin bas yürüyüşleriyle başlıyor. Gökalp Ergen’in sesiyle kendisine davet eden Apokalips, son yıllarda Pentagram’ın yaptığı en iyi işlerden biri bana göre. Grubun fısıltıyla eşlik ettiği “The apocalypse, on” sözleri ve Gökalp Ergen’in yırtıcı vokali hiç şüphesiz performansın da en güçlü bölümü. Apokalips, yüksek temposundan sonra yerini 1997 yılından bir sese bırakıyor. “Anatolia” albümünde Pentagram tarihi için oldukça önemli bir yer taşıyan “1000 in the Eastland” tıpkı albümdeki gibi İlhan Barutçu’nun “The Message”ın tema müziğini çaldığı ney melodileriyle başlıyor. Murat İlkan’ın şarkının ismini anons etmesiyle birlikte tüylerimiz diken diken olurken, müziğin de girmesiyle farklı bir boyuta geçiyoruz ve “doğudaki binlerce insana” kulak veriyoruz. Performanslar hızla devam ederken, 90’lardaki gezintimiz de sürüyor. Grubun 1992 yılında çıkardığı Trail Blazer albümünde yer alan ve o dönemde de Ogün Sanlısoy’un sesinden dinlediğimiz “No One Wins the Fight”ı yine kendisinden duyuyoruz. Bence Pentagram tarihinin en agresif şarkılarından biri olan bu parça, elektriklide de akustikte de karşısındaki büyülüyor. “Future will be our decision…” sözleriyle geleceği nasıl şekillendireceğimizin bizim tercihlerimize bağlı olduğunu söyleyen şarkı hiçbir zaman savaşta kazananın olmayacağını iliklerimize kadar da hissettiriyor. Sırada Pentagram tarihinin tamamı Türkçe sözden oluşan albümü “Bir”den bir parça var. 19. yüzyılda yaşayan halk ozanı Aşık Dertli’nin türküsü “Şeytan Bunun Neresinde” grubun tüm üyeleri tarafından hep bir ağızdan söylenmiş. Elektrikli konserlerde de coşkuyu yükselten, enerjimize enerji katan ve müziği “öcü” gibi gösteren tüm düşüncelere de baş kaldıran şarkı, akustikte İlhan Barutçu’nun neyiyle ayrı bir boyut kazanmış.

PENTAGRAM’IN EN GAZ ŞARKISI: IN ESÎR LIKE AN EAGLE

2000’lerin başından 2010’lara hızlı bir geçiş yapıyoruz. Grubun 2012 yılında çıkardığı MMXII albümünün hit parçalarından “Uzakta” karanlık introsuyla kulaklarımızdan içeri giriyor. Gökalp Ergen’in vokaliyle dinlediğimiz şarkı, grubun konserlerinde sık sık çalmaktan hoşlandığı şarkılardan. Ayrıca akustiğe de sağladığı uyumla bu performansta olmazsa olmaz parçalardan biriydi zaten benim için. Denize gömülen dağları dinleyip, şarkının ruhunu derinlerde hissettikten sonra Pentagram’ın ününü Avrupa’da da geniş kitlelere duyurduğu Unspoken albümünden bir şarkının anonsunu duyuyoruz: “In Esîr Like an Eagle” grubun bence “en gaz” şarkısı! Bunu tartışmaya kapatıyorum ve şarkının melodisine kapılıp gidiyorum. Konserin enerjisi gitgide yükselirken sıradaki şarkı bu enerjiyi bir nebze düşürüyor. 2000’lerden 1992’ye geri döndüğümüz bu şarkı İhsan Şen’in de gitarıyla eşlik ettiği “Fly Forever”dan başkası da değil. 2012 yılında Soul Sacrifice tarafından da death metal cover’ı yapılan şarkı, Akustik albümüne kadar grubun konserlerinde kendisine yer bulmuyordu. Bu yüzden Fly Forever’ı yeniden duymak tüm Pentagram hayranlarını da oldukça sevindirmişti.

ELEKTRİKLİ BİR KONSERİN ORTASINDA GİBİ…

Fly Forever ile duygularımızın alt-üst olduğu konser Murat İlkan’ın anonsuyla bize oldukça dalgalı bir ruh hali yaşatacak gibi. Çünkü sırada Unspoken albümünün ve Pentagram’ın en epik şarkılarından biri olan “Lions in a Cage” var. Introsuyla ayrı, şarkının içinde sürekli değişen dinamikleriyle ayrı bir yere sahip şarkı, Murat İlkan’ın teatral anlatımıyla güçleniyor ve yıllardır dinlemeye doyamadığımız kadar olduğunu bize bir kez daha hatırlatıyor. Albümün yarısını çoktan geçtik. Şimdi sırada yine 1997’den bir parça var. Anatolia albümünün favori şarkılarından “Give Me Something to Kill The Pain” grubun tüm üyeleri tarafından büyük bir coşkuyla söylenmiş. Hatta ben dinlerken kendimi öylesine kaptırdım ki, sanki elektrikli bir konserin ortasındaymışım gibi hissettim. Bu şarkının da yeri bende oldukça farklı. G.S.T.K.P’nin ardından yavaş yavaş konserin konuklarının çoğalmaya başladığına şahit oluyoruz. Unspoken albümünde yer alan bir diğer şarkı “For The One Unchanging”, Kerem Özyeğen’in gitarıyla eşlik ettiği bir performans olma özelliği taşıyor. Murat İlkan’ın da “Pentagram’da söylemekten en çok keyif aldığını” söylediği şarkı konserin de en uzun performanslarından biri.

2020’DE KAYBETTİĞİMİZ ÇAĞLAN TEKİL’E SELAM EDİYOR

Albümün son dört şarkısına geldik bile. Son yıllarda çıkarak kısa sürede hit olan bir Pentagram şarkısı “Geçmişin Yükü”, Harun Tekin’in vokaliyle şenleniyor. Uzaktan bizi izleyen gölgelere selam çaktığımız şarkı, geçmişin yükünü omzundan atamayanların da hayatına dokunuyor. Ayrıca performans başlarken kameraya yansıyan 2020 yılında kaybettiğimiz Çağlan Tekil’in görüntüsüyle çok başka duygular yaşatan şarkı, yerini Pentagram konserlerinin en coşkulu şarkısına bırakıyor. Athena’dan Gökhan ve Hakan Özoğuz kardeşlerin sahneye geldiği ve her hareketlerinden heyecanlarını gizleyemedikleri anlara şahit olduğumuz performans tabii ki “Bir”! Pentagram’ı 1990’lardan beri takip eden, küçük yaşlardan beri müziğinden ilham alıp onların izinden yürüyen Gökhan ve Hakan Özoğuz, sahnede Pentagram’ın en heyecanlı şarkısını her konserdeki “bir, bir, bir” bağırışları arasında söylüyor, bize de bu coşkuya eşlik etmek kalıyor. Performansın sonunda Hakan Özoğuz’un “Müzik hayatımızda bize yol gösteren abilerimizle aynı sahneyi almak bizim için en büyük gururdur” sözleriyle gruba olan saygısını da gösterdiği konuşması, geceye dair en güzel anlardan biri ayrıca.

Konserin son 2 şarkısına geldiğimizde Pentagram tarihinde olmazsa olmaz diyebileceğimiz parçalarla karşılaşıyoruz. Akustik albümünün de ilk klibi olma özelliği taşıyan 1997 çıkışlı Anatolia’nın final şarkısı “Sonsuz”un anonsuyla salon adeta yıkılıyor! Sokak müzisyenlerinden, lise gruplarına kadar herkesin yolunun mutlaka geçtiği şarkı; bitmeyen uğraşlarımızı, tükenmeyen umutlarımızı bir kez daha yeniliyor. Diğer Pentagram konserlerinin olduğu gibi bu konserin de klasik final şarkısı ise bizi yine şaşırtmıyor. Türkiye topraklarının en büyük değerlerinden Aşık Veysel’in klasik türküsü “Gündüz Gece”, konsere konuk olan herkesi tek sahnede topluyor. Konser boyunca sesini duymadığımız Şebnem Ferah ise bu şarkıda sürprizini yaparak, eşsiz sesiyle sahnede yerini alıyor.

Pentagram’ın Akustik Konser albümü; gerek şarkı seçimleriyle gerek konuklarıyla gerekse de kayıt & görüntü kalitesiyle son yıllarda çıkan en iyi canlı performans albümlerinden biri olmaya aday. Pandemi sebebiyle gerçek konserlere öylesine hasret kalmıştık ki, kayıt tam da bu günlerde dinleyicisiyle buluştu. Pentagram’ı seversiniz, sevmezsiniz bu size kalmış ancak kabul etmemiz gereken şu ki: Böylesine zor zamanlardan geçip, metal bayrağını hâlâ taşıyıp 35 yıldır bir arada kalabilen, yeni topluluklara ilham olan bu gruba borçlu olduğumuz çok şey var!

Haftanın yazısını bitirirken Ogün Sanlısoy edasıyla “ARKADAŞLAR PENTAGRAAAM!” diye bağırıyor, bir sonraki yazı için hazırlıklara şimdiden başlıyorum. Görüşmek üzere!