Ana SayfaEtkinliklerEylül ayı öncesi Selimiye’ye hızlı bakış

Eylül ayı öncesi Selimiye’ye hızlı bakış

Henüz bir tatil planı yapmadıysanız bu dosya konusu içeriği ile sizi ayartabilir ve yolunuzu Selimiye’ye düşebilir…

Nilüfer ŞAŞMAZ / [email protected]

Yıllarca üst üste uzun kalmalı Selimiye tatillerimin sonuncusunda, 2019 yazında, dedim ki; “Bu kadar sessizlik yeter. Tamamıyla karnım doydu Selimiye’ye ve uzun bir süre de gelmem.” Bu minik, şirin, şahsına münhasır tatil beldesi zaten sessizliği ve huzuru vadediyordu da müziksizlik bir yere kadardı. Sahilde JBL’ini açıp sevdiğin parçaları dinlemek bile yazılmamış bir kural olarak yasaktı. Sohbetler sessizdi. Nasıl anlatılır ki, uzun sürelisi sıkan bir sessizlik işte. O zamanlar bir Jazz Bar vardı ve çok düşük bir desibelle canlı sahne performansları oluyordu ki oraya bile gitmek gelmemişti içimden o son yıl. Öyle sessizdi 🙂

Özlenecek kıvama gelmiş mi? Evet!

Bu yıl bir deneme yapayım dedim ve her şeyi göze alıp gittim Selimiye’ye. Bence şahane bir kıvama gelmiş yokluğumda. Arzu ettiğimde doyuracak şekilde müzik olan iki mekan açılmış bir kere ki daha ne olsun 🙂 Sükunet isteyene yine bol bol seçenek var elbette.

Marmaris’in bebeği olarak addettiğim bu şirin mekanı daha önce deneyimlememişler için genel bir bilgilendirme vereyim; karadan olduğu kadar teknelerden de birkaç günlüğüne veya günübirlik misafir alan bir belde burası. Öyle ince kumlu, dev sahiller filan beklemeyin. En popüler butik otelleri ya tepelerde ya kıyıda ve o kıyılar genelde boyuna bir şezlong sığacak darlıkta. Denizi çoğunlukla taşlı ve suyu temmuz ve ağustos aylarında son derece sıcak. Bu sebeple asıl tercih edilen mevsimi haziran veya eylül ayları. Fiyat performansı kesinlikle ortalamanın altında. Şöyle söyleyeyim; bira en popüler mekanlarda 110 TL. Sanırım bu yeterince aydınlatıcı bir kıstas olmuştur.

Nerelerde denize girilir? Nerelerde kalmak akıllıca olur?

Selimiye içinde önerebileceğim bir halk plajı yok benim bildiğim. Kalacağınız otelin deniz konusunu mutlaka konuşun derim. Yukarılardaki şahane manzaralı otellerin kıyılarda mutlaka deniz için bir planı vardır diye düşünüyorum ama eğer yoksa belki şezlong artı yediğiniz içtiğinize karşılık diğer oteller sizi sahillerinde ağırlayabilirler. Şezlong ücretleri de bence yine ortalamanın altında. Benim kaldığım otel bana göre milat olan Selimiye Camii’nin sağ tarafına düşüyordu ve buranın kıyısı geniş ve deniz içi kumu olan nadir bölgelerindendi. Begovina Otel yıllardır beni hiç şaşırtmadan huzurla konaklamamı sağlamıştır. Denizi her daim ışıl ışıldır. Hemen yanında Solte ve onun yanındaki Poseidon Otel’de konaklamasam da sahillerini kullanmışlığım vardır. Özellikle Poseidon koyun sağ kesiminin en ucunda ve bakir bir alanda beni pek çok kereler denize ve ince kuma doyurmuştur.

Miladım dediğim camiinin sol kısmının en ucunda Akkum bölgesinde de konaklamadan sahilinden faydalandığım otellerden Gezer Otel ve Umut Otel’i sayabilirim. Gezer’de otel misafirinde yoğunluk varsa kabul görmeniz pek kolay olmayabiliyor baştan söyleyeyim. Bu arada bir belde bir beldeye bu kadar mı benzer. Camiinin sağ koyu Bodrum Torba, sol koyu Bodrum Ortakent. Zaman ve mekan kayması yaşatacak seviyede şaşırmama sebep olan bu benzerlikten de bahsetmezsem olmazdı.

Gurmeler için yeme içme faslına geçelim mi?

Doyurucu lezzetlerden Badem Mantı, Mavi Pide ve Beyaz Ev’de meze ilk aklıma gelenler. Buralarda alkol yoktur bilginize… Tatlı sevseniz de sevmeseniz de Selimiye’de uğramanız gereken yerlerden biri Paprika. Ben tatlı aramayan biri olarak yıllar içinde tüm tatlılarını denemiş olabilirim. Yılın sadece altı ayı bu işi yapan bir aile kurumu olan Selimiye’nin göbeğindeki bu şirin dükkanın müdavimleri çok. Öyle ki sırf buranın tatlıların denemek için Selimiye’ye ayak basan pek çok yabancı ünlüye bizzat defalarca şahit oldum.

4. Paprika
Selimiye ile özdeşmiş tatlıcı Paprika’nın muhtemelen ilk kez deneyeceğiniz tatlılarından sadece biri… Mangolu cheesecake.

Selimiye merkezin denize paralel daracık kaldırımlarında yürürken pek çok rakı balık yapılabilecek restoran seçeneğiyle karşılaşabilirsiniz ki bu kısmın yapılanmasını da Gölköy’e, Türkbükü’ne benzetiyorum 🙂 Tavsiyeme gelecek olursak; sağ koydaki Hidayet’in Yeri gerek konumu, gerek manzarası, gerek fiyat performansı ve gerekse lezzetli menüsü açısından yıllardır tek geçtiğim yerdir. Sardunya çok anılan ve ilk tavsiye edilen restoran olmasına rağmen ben orayı listeme alamıyorum maalesef.

Yine sağ kısımda kaldığım otelin, Begovina’nın ahtapotunu mutlaka denemenizi tavsiye ederim. Balıktan gına geldi farklı bir şey deneyim diyenler için de Akkum Gezer Otel’in tandırda altı, yedi saat boyunca ağır ateşte pişen tavuğunu tek geçerim. Gündüz plaj kısmına konuk alma garantisi veremeseler de akşam yemeği için misafir kabul ediyorlar. Eğer o meşhur tel tel ayrılan leziz ve organik tavuklardan yemek istiyorsanız mutlaka ya bir gün önceden ya da gideceğiniz gün sabah erkenden rezervasyon yaptırın. Çünkü kişiye özel sipariş alınıyor.

Ucundan acık (!) gece hayatı

Kısa Kısa…

Yemek öncesi veya sonrası muhteşem kokteyllerinden tatmak üzere gidebileceğiniz Karadut No 12’yi listenize alın.

Yine yemek sonrası kokteyl için Felix tavsiyemdir.

Benim gibi müzik ruhun gıdasıdır diyorsanız Delice Selimiye’ye ve Haydas’ın canlı müzik günlerini kaçırmayın. Canlı performans olmadığı günler de müzikleri gayet şahane bence.

Bunca yıl hiç fırsat bulamadım ama tekne turu da benim en çok tavsiye aldığım başlıklar arasında…

Losta Pastane’sine gidin, organik ve birbirinden orijinal mamullerin içinde kendinizi kaybedin.

İki şubesinden biri mutlaka karşınıza çıkacaktır ama ben yine de ekleyeyim buraya, takı tuku meraklısıysanız orijinal tasarımlarla dolu Severin-Ta’ya uğramanız aşırı tavsiye edilir.

2 Karadut No 12
Karadut No 12’nin dillere destan kokteyllerinden sadece biri…

Selimiye’ye Gitmişken…

Yakın muhitte tavsiye edilecek neler var diye soranlara için;

Deniz yoluyla ulaşım sağlayabileceğiniz D Maris Otel’in taverna restoranına uğramayı, Bozburun Yacht Club ve Sabrina’s Haus’da gündüz beach’de, akşam yemekte demlenmeyi (Mutlaka rezervasyon için arayın), Söğüt’te Hayri Usta’nın Yeri’nde ballı karides yemeyi, Ahtapotçu Mehmet Usta’da ahtapot yemeyi, güneşi Limon Gümüşlük tadında batırmak için (Önceden mutlaka mutlaka rezervasyon yaptırarak) Manzara’ya gitmeyi, yine Söğüt’te Barba Saranda’ya gün batımında gidip, damak tadınıza uyacak olan meşhur kokteyllerinden tatmayı ve birbirinden leziz böreklerinden yemeyi, tabii bir de yine aynı yerde Deli Keçi tatlıcısındaki naneli dondurmayı denemeyi unutmayın.

Geldik bir dosya konusunun daha sonuna. Bence katkı oldum ve olacağım da, hissediyorum 🙂

Bakalım bir sonraki durağımız neresi olacak…

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR