Başrollerinde Jason Statham, Aubrey Plaza ve Hugh Grant’ın yer aldığı yeni filmi “Operation Fortune: Ruse de guerre” vizyona girmişken biz de kendine has tarzıyla popüler sinema tarihinde yer etmiş İngiliz yönetmen Guy Ritchie’nin geçmiş filmlerine dönüp en unutulmaz karakterlerini analım.
Geçtiğimiz hafta sonunu yeni gösterime girmiş yabancı filmler içinde en çok seyirciye ulaşma başarısıyla kapatan “Operation Fortune: Ruse de guerre” hala sinemalarda. Biz de bu sebeple yıllardır kendine büyük bir hayran kitlesi yaratmış yönetmen Guy Ritchie’nin filmografisine dalıp sinemasının özelliklerini en iyi yansıtan, en unutulmaz karakterleri masaya yatıralım.
Bacon (Jason Statham) – “Lock, Stock and Two Smoking Barrels”
Ritchie’nin kariyerinin ilk filmi “Lock, Stock and Two Smoking Barrels” aynı zamanda daha önce hiç oyunculuk tecrübesi olmayan Jason Statham’ın da ilk performansını gösterdiği filmdi. Bugün hala birlikte çalışmaya devam eden Statham-Ritchie ikilisinin ortaklığı aslında yönetmenin yarattığı sinemayı markalaştırmış ve en iyi temsil eden etkenlerden birisi. Statham’ın sinema perdesindeki ilk performansında hayat verdi Bacon filmin en öne çıkan başrolü olmasa da içinde bulunduğu her sahneyi çalıp ilgiyi üzerine çeken bir karaktere sahipti. Çalıntı malları satmaya çalıştığı ilk sahnesinden itibaren yerinde duramayan enerjik tavırlarıyla filmin ihtiyacı olan heyecanı katıyor.
Gaby Teller (Alicia Vikander) – “The Man from U.N.C.L.E.”
Son yılların en sevilen casus filmlerinden “The Man from U.N.C.L.E.”, Guy Ritchie’nin filmografisi içinde birçok yönden farklılık gösteriyor. Bunlardan en belirgin olanı ise çoğunlukla erkeklerin dünyasından hikayeler anlatan yönetmenin ilk kez bir filminde kadın baş kahraman olmasıydı. Oscarlı oyuncu Alicia Vikander’in tüm karizmasıyla canlandırdığı Gaby Teller ajanlarla dolu filmin ortasında kalmış gizemli bir kadın olarak film için kritik bir rol oynuyordu.
Sherlock Holmes (Robert Downey Jr.) – “Sherlock Holmes”
Efsane dedektif Sherlock Holmes’un yeni bir uyarlamayla sinema perdesine gelecek olması yeterince büyük bir haber değilmiş gibi bir de bunun üzerine filmi Guy Ritchie’nin çekeceğinin açıklanması film çıkmadan önce gündemi epey hareketlendirmişti. Baker Street’in tozlu, kirli, paslı arka sokaklarını filme dahil ederek fazla temiz dedektifi kendi sinemasına uygun şekilde uyarlamıştı. Tabii ki bunu yaparken en büyük yardımcısı da Holmes’u canlandıran Robert Downey Jr.’ın performansı oluyor. Filmin tamamı için de söylenebilecek bir yorum olsa da daha önce görmediğimiz bir Sherlock Holmes dünyası yaratmayı başaran ikili, dedektifin temsilleri içinde unutulmayacak bir karakter yaratmışlardı.
Coach (Colin Farrell) – “The Gentlemen”
Ritchie’nin en yeni filmlerinden “The Gentlemen” de bahsini ettiğimiz erkekler dünyasının bir örneği gibi karşımızda duruyor. Yıldızlarla dolu oyuncu kadrosunun arasında oynadığı Coach ile Colin Farrell çekiyor. Bu sene ödül sezonunun en iddialı isimlerinden biri haline gelen İrlandalı aktörün canlandırdığı Coach, dış görünüşüne göre ilk bakışta tehlikeli bir adam gibi görünmese de herkesin yardımına koşabilen ve elinden her iş gelen bir dost.
Mickey O’Neil (Brad Pitt) – Snatch
Kariyerinin zirvesinde, Hollywood’un en çok aranan ismi olduğu dönemde Guy Ritchie’nin ilk filmi “Lock, Stock and Two Smoking Barrels”ı izleyip yönetmene ulaşmaya çalışan süper yıldız Brad Pitt’ten başkası değildi. Böylece ortaya yönetmenin ikinci filmi “Snatch”in yıldızlarından Mickey O’Neil çıkmıştı. Pitt’in canlandırdığı Mickey, yine her biri akıllarda kalan bol karakterli Ritchie filmlerinden birinde ana kahraman olmamasına rağmen yıldızlaşıyordu. İrlandalı bir boksörü canlandıran Pitt’in performansının en unutulmayan özelliğiyse hiç kimsenin anlayamadığı aksanıydı.
Her bir filminden bu bahsini geçirdiklerimiz gibi onlarca karakter daha sayabiliriz. Yine “Snatch”ten Jason Statham’ın canlandırdığı Türk, “The Man from U.N.C.L.E.”dan Henry Cavill’in canlandırdığı Napoleon Solo ya da Sherlock Holmes filmlerinden Jude Law’un yorumladığı Doktor Watson gibi üzerine konuşulacak ve detaylarıyla hatırlanacak bir sürü karakter bıraktı bile İngiliz yönetmen hayranlarına. Yine de “Swept Away”deki performansıyla Madonna’yı ve hatta genel olarak o filmi hatırlamak isteyen kişi sayısının çok fazla olmadığını da eklemeden bitirmeyelim.