Ana SayfaÖzel DosyaHiç Oscar alamamış ünlü yönetmenler

Hiç Oscar alamamış ünlü yönetmenler

Her ne kadar unutulmaz filmler yapmış ve adları sinema tarihine yazılmış olsa da bazı yönetmenler defalarca yaklaşıp o parlak heykelciğe ulaşamadılar. Biz de bugün kariyerleri boyunca Oscar alamamış ünlü yönetmenleri analım.

Tüm dünyadaki sinema çevresinde her zaman konuşulan ve hemfikir olunan bir konudur; Oscar ödülünün bir filmin kalitesi hakkında söz söylemekten çok, yalnızca yer aldığı sezon içinde en iyi kampanya yürüten dağıtımcıların başarısı sonucu elde edildiği. Tabii ki buna kimsenin bir şikayeti olmayacaktır. Ancak günün sonunda yaptığı işlerle sinema tarihine geçmiş bir yönetmenin kariyerine bakıldığında Oscar heykelciğine hiç ulaşamamış olması yine de şaşırılan ve sık sık bahsi açılan bir konu başlığı olur.

Muhtemelen Akademi de bazı isimler için aynı yönde düşünerek hala hayattayken Oscar alamamış birkaç usta yönetmene onur ödülüyle saygılarını göstermişti. Yine de “nasıl hiç kazanamaz?” nidalarını attıran o Oscar’sız usta yönetmenlere bir bakalım.

Alfred Hitchcock

Alfred Hitchcock Oscar

“Rebecca”, “Lifeboat”, “Spellbound”, “Rear Window” ve “Psycho” filmleriyle toplam beş kez Oscar yarışına katılan gerilim sinemasının usta yönetmeni Alfred Hitchcock katıldığı her törenden eli boş döndü. Neredeyse 1950’lerin sonuna kadar özellikle “tür sineması” yapıyor olması sebebiyle çoğu sinema otoritesi tarafından ciddi alınmayan yönetmen için o dönemin içinden bakınca çok da şaşılır bir durum değil aslında bu. Aralarında François Truffaut, Jean-Luc Godard gibi isimlerin bulunduğu Fransa’daki bir grup genç sinema yazarının filmleri üzerine yaptığı incelemeler sonrasında uluslararası film camiasında hak ettiği itibarı elde etmeye başlayan Hitchcock, kariyerinin son yıllarında Akademi tarafından bir onur ödülüne layık görülmüştü.

Agnès Varda

Fransız yeni dalgacıların adını geçirmişken grubun en saygın üyelerinde Agnès Varda’nın da Oscar’sız ve keyfi gayet yerinde bir kariyer sürdürdüğünden bahsedelim. Kendisinin bu durumu dert ettiğini her ne kadar düşünmesek de hayranları ve sonrasında da Akademi bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini düşünmüştü. Kariyerinin bir dönemini ABD’de geçirip orada filmler çekmiş olmasına rağmen usta yönetmen ilk Oscar adaylığını yıllar sonra “Visages villages” belgeseliyle almıştı. Her ne kadar filmiyle heykelciğe ulaşamamış olsa da Akademi aynı sene Varda’ya bir onur ödülü takdim etmişti.

Nora Ephron

Birisi tür sineması yaptığı için diğeri Avrupalı ve bağımsız bir sinema yaptığı için Hollywood’un anaakım çemberinin dışında kalmış iki örnekten sonra aslında çemberin tam göbeğinde üreten bir isme geçelim. Romantik komedi türünün Hollywood’daki altın çağının en özgün ve yaratıcı sinemacılarından Nora Ephron da hiç Oscar kazanamamış efsanelerden biri. “Silkwood”, “When Harry Met Sally” ve “Sleepless in Seattle” filmlerinin üçüyle de senaryo dalında adaylık kazanan Ephron Akademi tarafından hiçbir zaman ödüle layık görülmemişti. Gerçi bahsettiğimiz sanatçı bir kadınken, Amerikalı olması ve ticari başarı sağlamış gişe filmleri üretebiliyor olması kendisini Akademi’nin çemberine ne kadar dahil ediyor emin değiliz…

Nora Ephron Oscar

Akira Kurosawa

Evet, kabul edelim ki Oscarlar, ABD sınırları içerisinde ve uzun yıllar boyunca Hollywood içindeki işleri değerlendiren ödüller olmuşlardı. Dolayısıyla İngilizce dilinde olmayan ve hatta tamamen başka bir ülkenin yapımı olan filmlerin kendilerini Akademi sahnesinde bulabilmesi doğal olarak çok zor. Ancak Hollywood tüm dünyadaki sinema sektörü üzerinde söz hakkı ve güç talep edip sınırlarını genişlettikçe Oscar ödüllerinin kapsamı da yıllar içerisinde başlangıçtakine nazaran çok daha büyümüştü. Durum böyle olunca aslında sinema tarihine geçmiş ama anadili İngilizce olmayan onlarca usta yönetmenin Oscar ödülünü hiç kazanamamış olması büyük bir sürpriz değil.

Yine de Akademi’nin, dünyadaki büyük festivallerde ayakta alkışlanmış, ödüllendirilmiş ve uluslararası sinema medyasının ilgi gösterdiği yabancı isimlere kayıtsız kalamadığını söyleyelim. Federico Fellini ya da Ingmar Bergman gibi birçok usta yönetmenin zaman içinde Oscar sahnesinde adaylıklar hatta ödüller almasının altındaki sebebin bu olduğunu biliyoruz. En büyük olarak kabul görmek için daha “kapsayıcı” olma gerekliliği Akademi’nin gözünü dünya sinemasına dikmeye itmişti.

Bu konudaki örnekler içindeyse en ilginci Akira Kurosawa olabilir. Kariyeri boyunca neredeyse her filminde Batı dünyasının klasik edebi eserlerini alıp Japon kültürüne uyarlayan Akira Kurosawa, aslında bugün bildiğimiz anlamdaki Hollywood anaakım sinemasının dilini yaratan en önemli isimlerden biriydi. Steven Spielberg, George Lucas, Francis Ford Coppola ya da Martin Scorsese gibi modern Amerikan sinemasını inşa eden yönetmenlerin hepsi en çok Kurosawa’dan etkilenmişti. Kendi sektörü için bu kadar hayati bir önem taşıyan Kurosawa’yı görmezden gelebilmek Akademi için bir yere kadar mümkün olacaktı. Kariyerinin son dönemindeki klasiklerinden “Ran” ile “En İyi Yönetmen” kategorisinde aday edilen usta yönetmen o sene ödülü kazanamamıştı. Biraz da bu sebeple olsa gerek yukarıda saydığımız örneklerde olduğu gibi Akademi 1990 yılında kendisine bir onur ödülü takdim etmişti.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR