İnsan doğasının en karanlık yanlarına ışık tutan suç belgeselleri, gerçeklikleri ve çarpıcılıklarıyla merakımızı uyandırıp şaşkınlığımızı besliyor. Bu belgeselleri doyumsuzca tüketen biri olarak dijital platformlar arasında Netflix’in bu tür yapımlarıyla bir adım öne çıktığını düşünüyorum. Bu platformda yer alan, merakınıza ve zamanınıza değecek suç belgesellerini sizin için derledim.
Merve ÖZDOLAP / [email protected]
Night Stalker: The Hunt for a Serial Killer
Bu mini belgesel dizi, seri katil Richard Ramirez’in 1985’te Los Angeles ve San Francisco’ya korku salan cinayetlerini davayı çözen polislerin gözünden, kurbanları ve kurbanların ailelerini merkeze alarak anlatıyor. Ramirez’in klasik seri katillerden farklı olarak belli bir kurban profili veya öldürme biçimi olmadığından vaka polisleri epey zorluyor. Ama biliyoruz ki mükemmel cinayet yok ve Ramirez de ufak bir hatayla yakayı ele veriyor. Sağ kalan kurbanların, görgü tanıklarının ve vakada çalışmış polislerin bire bir anlatımlarıyla hikayeyi yaşıyormuş ve hatta beraber çözüyormuş gibi izliyoruz. Belgeselde kullanılan müzikler, grafikler ve hikaye akışı çok başarılı. Bazı sahne geçişlerinde katilden alıntıların kullanılması da belgeselin etkileyiciliğini artırıyor.
American Murder: The Family Next Door
2018’de Colorado’da Shanann Watts ve iki küçük kızı ortadan kayboluyor ve çok geçmeden trajik sonları belli oluyor. Amerika’yı sarsan davayı polis kamerası çekimleriyle ve Shanann’ın işi gereği Facebook’ta paylaştığı videolarla gerçek zamanlı gibi izliyoruz. Bu anlamda belgesel çok çarpıcı olmakla birlikte özel yaşamın suistimal edildiğine dair eleştiriler de almış.
Conversations with a Killer: Ted Bundy
Ted Bundy‘siz bir suç belgeseli listesi -tahmin edersiniz ki- düşünülemezdi. Dört bölümlük bu belgesel dizi, kurgusu ve anlatımıyla öne çıkıyor. Ted Bundy ile ilgili her şeyi biliyorsanız da özellikle onu kendi sesinden dinlemek ve mahkeme salonunda kendini savunurken sergilediği davranışları gözlemlemek için bile izlemelisiniz.
Worst Roommate Ever
2022 yapımı, beş bölümlük mini dizide dört farklı vaka anlatılıyor. Vakaların ortak noktası baş karakterlerin aynı evde yaşadıkları kişilere zarar vermesi. Özellikle son iki bölümde anlatılan “seri işgalci” hem sizi çok şaşırtacak hem de biriyle eve çıkma fikrinizi tekrar tekrar sorgulatacak.
House of Secrets: The Burari Deaths
2018 yılında Delhi, Hindistan’da yaşayan 11 kişilik bir ailenin 10 üyesi asılmış, biri ise yerde ölü olarak bulunuyor. Çevrelerince sevilen, iyi eğitimli ve birbirine bağlı bu ailenin trajedisi tüm ülkeyi şaşkınlığa uğratıyor. Bu bir toplu intihar mı yoksa katliam mı sorularıyla boğuşarak bir oturuşta izleyeceğeniz mini dizi, finalinde sizi bambaşka sorularla baş başa bırakacak.
The Ripper
1970’lerde İngiltere’de beş yıl içinde on üç kadını öldüren seri katil Peter William Sutcliffe’in hikayesini anlatan mini dizide, çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu polis teşkilatının kadınlara olan ön yargısı sebebiyle nasıl yıllarca katili yakalayamadığını izliyoruz. Katil 5 yıl sonunda tesadüfen yakalanıyor. Bu süreci izlerken polise ve basına sinirlenerek tırnaklarınızı yiyebilirsiniz.
Keep Sweet: Pray and Obey
Bu belgesel dizide Mormonlardan ayrılan Son Zaman Azizler Köktenci Kilisesi’nin kapılarının ardında bir cult (tarikat) liderinin insanların inançlarını sömürerek oluşturduğu distopyayı, sistematik manipülasyonlarla hem ruhsal hem fiziksel olarak insanları kapana kıstırışını ve bu ortamdan faydalanarak özellikle kadınlara ve kız çocuklarına karşı işlediği korkunç suçları kurtulanların anlatımıyla izliyoruz. Belgesel, manipülasyonların nasıl işlediğini teknik olarak anlatmadığı için daha önce hiç tarikat belgeseli izlemediyseniz başlamak için doğru bir dizi olmayabilir ama 2000’lerin başına kadar yayılan bir zaman aralığında, ABD’nin göbeğinde yaşanan bu toplu travmayı izlemek evrensel açıdan grup dinamikleri, inanç sistemleri, kültür gibi konular üzerine düşündürmesi açısından izlemeye değer.