Ana SayfaÖzel DosyaKahkahaya çıkan en kısa yol: Stand Up Gösterileri

Kahkahaya çıkan en kısa yol: Stand Up Gösterileri

Mizahın eleştiren, tanımlayan, rahatlatan ve insana kendini anlatmayı başaran yanını çok seviyorum. Muhteşem gözlem yetenekleriyle belki de farkında olduğumuz ama birer kompozisyon gibi önümüze sunulunca yerine oturan çıkarımları doğru akış ve zamanlamayla sunan stand up komedyenlerinin yeriyse bambaşka. Gülmek bence bir gün içinde kendimize yapabileceğimiz en büyük yatırımlardan biri. Ben de Netflix’teki kârlı yatırım önerilerimin bir kısmını sizin için derledim 🙂 

Merve ÖZDOLAP

Mizah bir savunma mekanizması, iletişim aracı, sorunlarla baş etme yöntemi veya eğlence formu olarak yüzyıllardır burada olsa da son dönemde politik doğruculuğa ve “cancel culture”a kurban düşmeye açık durumda. Her kişinin, grubun hassasiyetleri birbirinden farklı olabildiğinden sınırları çizmek de gerçekten zor. Ama ben gülmenin iyileştirici, kapsayıcı ve ait hissettiren yanına inanıyorum. Bir şeye gülmemenin o şeyi dışlamak olduğunu hissediyorum. Tabii, tüm bunlara birlikte gülebilecek dili yakalayabilmek de bir handikap. Bu bağlamda kalabalığın arasından sıyrılmayı başaran stand up gösterilerine yakından bakalım. 

Daniel Sloss: Live Shows 

Daniel Sloss sahnedeki mimikleri, duruşu, hâli tavrıyla sınıfın yaramaz çocuğu gibi. Belki başta biraz sinir bozucu görünse de sempatinizi kazanmayı başarıyor çünkü kendisi doğal komiklerden (Ve tabii, İskoç aksanı da buna katkı sağlıyor.) “Daniel Sloss: Live Shows” iki ayrı bölümden oluşuyor. Birinci bölüm olan “Dark”ın ilk yarısında Sloss, Amerika’daki silahlanma problemine ve ırkçılığa değinirken ikinci yarısında şovun isminin hakkını vererek karanlık tarafa geçiyor ve engelli kardeşi üzerinden hem bakış açınızı değiştirecek hem sınırlarınızı zorlayacak espirileriyle kara mizahın iddialı bir örneğini sunuyor. “Jigsaw”da ise bir yapboz gibi hayatımızı tamamlamaya çalışırken o en önemli parçayı arayışımızdan bahsediyor. Çiftlerin ilişkilerdeki dinamiklerini, toplumun yarattığı “yalnız kalmama” baskısını o kadar güzel gözlemleyip aktarmış ki bu gösteriyi izledikten sonra kendini sorgulayıp ayrılan en az 72 çift olmuş (Gösteri yayımlandıktan sonra bu sayının 120 bin kişiyi geçtiği söyleniyor). Siz de kendinizi denemek isterseniz bu şovları Netflix’te bulabilirsiniz. 

Taylor Tomlinson: Look at You

Taylor akıl sağlığı, kadın-erkek ilişkileri, aile bağları, din, cinsellik ve hatta ölüm, yas gibi konulara kendi deneyimleri üzerinden değindiği gösterisinde hem kendisiyle yüzleşiyor hem de benzer deneyimleri yaşayan izleyicilere özgürleştirici bir alan açıyor. Burada, Taylor’ın işlenmesi ağır konuları kolaylıkla ve doğallıkla komik hâle getirme yeteneği ön plana çıkıyor. Öyle ki “ölü anne” şakalarına gülerken bile kendinizi rahatsız hissetmiyorsunuz. Taylor, samimiyeti ve cesaretiyle kendisini mercek altına alarak öncelikle kendi psikolojisini çözümlerken izleyicilerine de kendilerinden bir şeyler bulabilecekleri bir gösteri sunmayı başarmış. Eski Ahit’le Taylor Swift arasında nasıl bir bağlantı olduğunu merak ediyorsanız bu gösteriye bir şans verin derim. 

Ricky Gervais: Humanity

Öncelikle ofansif mizah sevmeyenleri dışarı alalım, hiç bu gösteriyi izleyip canınızı sıkmayın. Ricky Gervais ukala tavrıyla yüzülmesi yasak sularda yüzerken kimin ne diyeceğini umursamadan her şeyle ilgili espiri yapmayı kendine şiar edinmiş ve bunu da iyi beceriyor. Eğer bu mizah tarzını sevmiyorsanız hassas konuları ele alışı rahatsızlık yaratabilir ama Ricky’nin olayı da bu: Politik doğruculuğun beklentilerine boyun eğmeden kendi güldüğü şeyleri anlatması ve şok etkisini mizahının odak noktası yapması. İnsanlardan hoşlanmadığını her fırsatta dile getiren Ricky’nin gösterisine seçtiği isim de içeriğine gönderme yaparcasına ironik.

Trevor Noah: Afraid of the Dark 

“The Daily Show”dan da bildiğimiz Trevor Noah, ne anlatsa keyifle kendini dinletmeyi başaranlardan. Burada da durum farklı olmuyor ve New York’a ilk gelişinde yaşadıklarından başlayıp dünyada yükselen milliyetçiliğe, sömürgecilikten İskoçlarla içmeye, James Bond’dan Nelson Mandela’ya, karanlık korkusundan Rus aksanına kadar pek çok alakasız görünen konuyu birbirine bağlayarak 1 saat 7 dakikalık gösterisini 10 dakikada bitmiş gibi hissettiriyor. Trevor’ın bahsettiğim isimlerden daha yumuşak bir mizah anlayışı var ama bu kesinlikle komedisinden bir şey kaybettirmiyor. Şahane taklitleri de gösterinin bonusu.

 Ali Wong: Dong Wong 

Ali Wong’un Netflix’te bulunan üç gösterisi de izlemeye değer. İlk iki gösterisinde hamile olarak karşımıza çıkan Wong; hamilelik, kadın vücudu, kadın cinselliği ile ilgili tabuları bir bir yıkmıştı. Bu gösterisinde de benzer şekilde yerleşik cinsiyet rollerini eleştirirken hiç sakınmadan, tüm çıplaklığıyla kadın cinselliğini ele almaya devam ediyor. Wong, yedi yıllık bir evlilikten ve iki çocuktan sonra değişen bedenini ve seks hayatını bekarlara özenerek anlatırken gülmeden duramayacaksınız. 

Chris Rock: Tamborine 

Chris Rock yaklaşık on yıl sonra tekrar sahneye çıktığı gösterisine Amerika’daki siyahilerin maruz kaldığı ırkçılığın ve polis şiddetinin sert bir yüzleştirmesiyle başlıyor. Gösterinin ikinci yarısındaysa henüz biten evliliğinin ardından kendi hatalarından yola çıkarak verdiği tavsiyelerini ve tespitlerini mizahıyla harmanlıyor. Rock, ayrılığın yarattığı melankoliden güldürmeyi başaran bir şov ortaya çıkarmış. “Tamborine”in yönetmenliğini ise çok sevdiğimiz Bo Burnham yapmış. 

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR