Walt Disney, hayallerini gerçeğe dönüştürmesi, vizyoner kimliği ve hayat hikayesiyle herkese ilham olmaya devam ediyor.
Bugün film endüstrisinin önde gelen şirketlerinden Walt Disney‘in kurucusu Walter Elias Disney‘in doğum günü. Bir fare karakteriyle başlayan maceranın bugün bu noktaya gelmiş olması tahmin edeceğiniz üzere arkasında sağlam bir başarı öyküsü barındırıyor.
Hani bir insanın büyüyünce ne işle uğraşacağı küçük yaştan belli olur ya, bu Disney için de geçerliydi. Çocuk yaşta çizime ilgi duymaya başladı ve 19 yaşındayken erkek kardeşi Roy ile birlikte Disney Brothers Studio‘yu kurdu. Bu girişimin ardından ise, 1928’de, 27 yaşındayken, Mickey Mouse‘u yarattı her şey çorap söküğü gibi geldi.
Bunu ise uzun metrajlı çizgi filmler takip etti. “Snow White and the Seven Dwarfs”, “Pinocchio” , “Fantasia” ki Disney‘in açık ara en iyi yapımlarından biridir, “Dumbo” ve “Bambi” ile animasyon film sektörünün öncüsü haline gelmeyi başardı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından ise “Cinderella”, “Sleeping Beauty” ve beş dalda Oscar kazanan “live-action” “Mary Poppins” ile sektördeki yerini sağlamlaştırdı.
Oscar’dan bahsetmişken, Walt Disney‘in bireysel olarak en çok Akademi Ödülü kazanan ve aday gösterilen kişi olma rekorunu da elinde tuttuğunu ekleyelim. Disney, hayatı boyunca ortaya koyduğu işlerle Akademi Ödülleri’ne tam 59 kez aday gösterildi ve 22 Oscar heykelini de kapmayı başardı.
Walt Disney‘in sadece yeteneği değil, vizyoner kişiliği de Disney şirketinin bugünkü başarısına kavuşmasında büyük rol oynadı. Sadece film sektörüyle sınırlı kalmayıp 1950’li yıllarda bir eğlence parkı yaratma fikrinin doğması ve bunu hayata geçirmesi tam da bu vizyoner kişiliğinin bir meyvesi oldu. Kaliforniya’daki Disneyland’i 1955 yılında açtı. Bu projeyi finanse edebilmek içinse “Walt Disney’s Disneyland” ve “The Mickey Mouse Club” gibi televizyon programlarını çeşitlendirme yolunu izledi.
Walt Disney‘in başarılarla dolu hayatı 1966 Aralık’ın da sona erdi. Aslında çok daha büyük işlere imza atabilirdi ama aşırı sigara tüketmesi, akciğer kanserine yakalanmasıyla birlikte onun hayata veda etmesine neden oldu.
Bu arada ilginç bir bilgi olarak şunu da paylaşmak gerekir ki Disney, özel hayatında fazlasıyla utangaç, kendini beğenmeyen ve kendine güveni olmayan biriydi, buna rağmen dışa dönük ve sıcak bir imaj yaratma konusunda oldukça başarılıydı. Ve tabii ki böyle başarılı bir girişimcinin birlikte çalıştığı insanlara dair yüksek beklentileri olduğunu da unutmamak gerekir. Walt Disney‘in geride bıraktığı bu köklü miras şirketin bugün eğlence ve film sektörünün öncüsü haline gelmesinde büyük rol oynadı.
Küresel çapta bütün insanları eğlendirme, onlara ilham olma ve bilgilendirme amacı taşıyan The Walt Disney Company, yakın zamanda ülkemizde de yayına başlayan Disney+ ile yepyeni bir döneme de girmiş oldu. Disney‘in atılımları arasındaki en büyük kırılmalardan biri ise 2012 yılında Lucasfilm‘i satın almasıyla gerçekleşti. 1971 yılında George Lucas tarafından kurulan, “Star Wars” ve “Indiana Jones” gibi serileri ile büyük başarı elde eden Lucasfilm‘in Disney tarafından satın alınmış olması, Disney imparatorluğunun giderek güçlenmesini sağladı. Gerçi koyu “Star Wars” hayranları Mickey Mouse kulaklı Darth Vader şapkalarını gördüğünde o dönem inme geçirmiş olabilirler.
Her ne olursa olsun, sadece günümüzü değil, geleceği de şekillendiren bu dünya devi Walter Elias Disney’in azminin ve yaratıcılığının bir ürünü. Hayat hikayesinden hepimizin ilham alması gerektiğine inanıyoruz. Ne de olsa her şey bir hayalle başlamaz mı?