mor ve ötesi’nin yeni albümü Sirenler, konsept bir albüm olma özelliği taşıyor. Köklü ekip, 10 yıl sonra bu albümle aramıza döndü. 

Batıkan BAKSI / [email protected]

Kabul edin ya da etmeyin, uzun zamandır rock müziğe açız. 2000’lerin ortalarından itibaren altın çağını yaşayan Türkçe Rock, 2010’ların ilk yıllarıyla birlikte yeniden kabuğuna çekildi. Gruplar dağıldı, dağılmayanlar üretimlerini yavaşlattı; trendleri takip edip tekli furyasına katılan grup & müzisyenler azar azar da olsa yeni şarkılarla rock tekerini döndürmeye çalıştı. (Ben plakta dahi 33’lük longplay’lerden yana olduğum için teklilere hâlâ ısınamıyorum, o ayrı.) Rock festivallerinin peşi sıra devam ettiği günler geride kalsa da, köklü gruplardan umudumuz vardı: Biz rock dinleyicilerini boynu bükük bırakmayacaklardı ya! Tekli ya da komple bir albüm çıkarmasını beklediğimiz o kadar isim vardı ki hele bir de araya pandemi gibi tatsız bir süreç de girince bu hasretimiz hepten arttı. Online konserlerle ağzımıza bir parmak bal çalınan bu dönemde umudumuzu koruduğumuz grup ve sanatçılar arada sundukları yeni çalışmalarla heyecanımızı körükledi. Ancak 2021’in son günleri öyle bir sürprizle geldi ki, tek bir haberle rock dinleyicilerini çılgına çevirdi.

Köklü gruplarımızdan Mor ve Ötesi, 10 yıl önce çıkardığı Güneşi Beklerken albümünden sonra aralıklı olarak çıkardığı teklilerle “biz buradayız” derken bir sürü de özel konsere imza attı. Ha çıktı, ha çıkacak dediğimiz yeni albümleri hakkında ser verip sır vermeyen grup, bu süreç boyunca senfonik konserlerinin kayıtlarını plak olarak sunmaktan Nur Yoldaş’ın epik şarkısı “Sultan-ı Yegâh”a yaptıkları cover’a kadar birçok heyecan verici işle karşımıza çıktı. Yukarıda da dediğim gibi 2021’in son günleriyse sadece mvö dinleyicilerini değil, tüm rock severleri bir haberde buluşturdu.

FORSA’DA ANLADIK: ONLARI ÇOK ÖZLEMİŞİZ 

Grubun 10 Aralık 2021’de yayınladığı teklisi “Forsa”, uzun zamandır diğer türlerle kaynaşmamış rock müzik alanında dişine göre bir çalışma bulamayan dinleyicileri kendine çekmeyi başardı. Yönetmenliğini Aslı Çelikel’in yaptığı, tıpkı tekli kapağı gibi kıpkırmızı tonlarla karşımıza çıkan klibiyle birlikte tek hissettiğimiz mor ve ötesi’ni ne kadar özlediğimiz oldu.

Aradan sadece 14 gün geçmişti ki grup, Twitter hesaplarından bir haberle daha geldi: “Dünyaya Bedel” adını verdikleri bir şarkının daha teaser’ı, bize yeni klibin yaklaştığının sinyalini veriyordu. Yine Aslı Çelikel’in yönetmenliğini yaptığı, mavi tonların hakim olduğu “Dünyaya Bedel” klibiyle birlikte şarkı dijital platformda da kendini gösterdi. Bize de Forsa’dan kalan heyecanla yeni şarkıyı dinlemek düştü. Hatta dinlediğim ilk ânı da hatırlıyorum, Kadıköy’den eve dönerken yolda başa alıp alıp durmuştum. Tabii benimle beraber diğer dinleyicilerin de aynı şeyleri hissettiğine emindim ki Twitter gündemine bakınca yanılmadığımı fark ettim. 2021’in son günleriyle heyecanımızı körükleyen grup, yeni yılın Ocak 15’inde yeni albümün geldiğini de resmi olarak duyurdu. Üstelik yeni albüm, konsept bir albüm olma özelliği de taşıyordu ve uzun zamandır sessizliğini koruyan grubun 10 yıl sonra aramıza döndüğü bir çalışmaydı.

SİRENLER, DÜNYA YALAN SÖYLÜYOR’UN ÜSTÜNDE Mİ? 

21 Ocak itibariyle tüm dijital platformlarda yerini alan albüm rock’sızlıktan beyninde sirenler çalanlara armağan edilmiş gibiydi. Sirenler adını koydukları albüm, mor ve ötesi için her albümde olduğu gibi adeta bir sınavdı. Çünkü grubun tarihinin yanı sıra Türk müzik tarihinde de çok özel bir yeri olan Dünya Yalan Söylüyor gibi bir albüm, dinleyicilerin kıyaslama yapması için geçmiş günlerden göz kırpıyordu. Bunu neden söylediğimi de açıklayayım: Bilirsiniz ki her grubun ve sanatçının tarihinde ortalığı kasıp kavuran bir albüm mutlaka vardır ve bundan sonraki tüm çalışmaları bu albümle kıyaslanır. Bu bir yandan iyi bir şeydir çünkü gruplar her seferinde bu çıtanın üzerine çıkmak için yoğun bir çalışmaya girerler. Müzik, her ne kadar öznel bir kavram olsa da herkes tarafından onaylanan bir albüm ortadaysa biraz da nesnellikten bahsedebiliriz sonuçta… Neyse lafı biraz uzattım. Fakat böyle geçmişten tanıdık seslerle yeniden karşılaştığımda heyecanıma hakim olamıyorum. Sabaha kadar anlatmadan yavaş yavaş grubun 8. albümü olan Rakun Müzik çıkışlı Sirenler’in içeriğini anlatmaya başlıyorum.

Tüm söz ve müziklerini mor ve ötesi’nin yazıp çaldığı albümün kadrosu yıllardır olduğu gibi hâlâ aynı. Ozan Tügen’in tuşlu çalgılar ve editleri üstlendiği albümde çalınan yaylı enstrümanlar İstanbul Strings’in üyelerinin elinden çıkmış. Ceren Akyıldız, İrem Arslan, Aslı Çalı, Merve Göydağ, Neslihan Akbulut Say, Elifnaz Urşan’ın vokallerde yer aldığı şarkıların kayıtları Babajim Stüdyoları’nda Arın Baykurt, Volkan Gürkan ve Burak Serter tarafından yapılmış. Mix sürecini Dave Bascombe’nin yürüttüğü çalışmada mastering aşaması Joe Laporta tarafından Amerika’daki Sterling Sound stüdyolarında gerçekleştirilmiş.

mor-ve-otesinden-sirenler-21-ocakta-geliyor2

52 dakikalık konsept albüm Sirenler, iletişim tasarımıyla da tam not aldı. Teklilerle beraber başlayan iletişim süreci, tasarım direktörü Koray Doyran ve kreatif direktör Sami Basutun dokunuşlarıyla şekillenmiş.

Albümün çıktığı 21 Ocak tarihinde tarihi Çiçek Pasajı’nda yapılan lansman konseriyle şarkıları canlı canlı dinleme fırsatı bulan müzik dinleyicileri olarak mor ve ötesi’ni dinlemeyi o kadar özlemiştik ki, albüm kadar bu performansa da doyamadık. Yakın zamanda CD ve plak olarak da yayınlanacak olan Sirenler’in içindeki şarkılara dilerseniz biraz birlikte kulak verelim, ben de dilim döndüğünce şarkıları birazcık anlatayım. Kulaklıklarınızı taktıysanız, şimdi Sirenler’in zamanı!

mvo 2022

BİRİNCİ BÖLÜM: KENDİNDE ANLAM ARAYAN BİR ADAM 

Birbirine birer “bağ şarkı” ile bağlanan 3 bölümden oluşan 11 şarkılık albüm, harika bir geri dönüş çalışması olan “Adamın Dibi” ile başlıyor. Tanıdık, bildik mor ve ötesi gitar tonunun yanında Harun Tekin’in vokaliyle başlayan şarkı, nakaratındaki yaylı melodisiyle dinleyeni anında içine çekiyor. “Gel biz seninle anlaşalım…” diye başlayan nakarat sözlerine eşlik etmemek de mümkün değil. Şarkı öyle bir girdaba dönüşüyor ki, aldığım loop yüzünden diğer şarkılara fırsat bırakmıyor. Araya sos niyetine katılan gitar solosu da bildiğimiz mvö sololarından! Albümde ikinci sırada çıkan şarkı, yukarıda da bahsettiğim “Dünyaya Bedel” bizi iyiden iyiye albümün içine dahil ediyor. Yalnızlığıyla gururlu ama mutsuz olduğunu hisseden bir ruhun sözlerini duyduğumuz şarkı, bana göre bireylerin iç dünyasındaki savaşları layığıyla anlatıyor. Herkesin zaman zaman dünyadan kaçmak istediği anlara dokunan şarkı, clean gitar tonlarıyla geçmiş Mor ve Ötesi şarkılarına göz kırpıyor. Ağır aksak bir bass yürüyüşü ve davul ritmiyle bizi karşılayan üçüncü şarkı “Linç”, ilk şarkıda yapılmaya çalışılan anlaşmanın çok da başarılı olmadığını kulağımıza fısıldıyor. “Anlaşabilirdik… / Kimsin sen? / Neden öldürdün beni?” sorularıyla anlam arayışlarını sürdüren şarkı, bence konserlerde eşlik etmeye doyamayacağımız şarkılardan olacak.

İKİNCİ BÖLÜM: TÜYLER ÜRPERTEN GEÇİŞLER 

Albümün bizi ikinci bölüme geçiren şarkısı “Canavar”, ağır bir piyano melodisiyle başlıyor. Reverb’ün hakim olduğu şarkı, Harun Tekin’in sakin vokaliyle devam ederken albümün de en kısa şarkısı olma özelliğini taşıyor. Bazı şarkılar vardır ilk andan itibaren “tekinsiz” hissedersiniz ya, bence şarkı adı gibi bu hissi ayak uçlarımıza kadar hissettiriyor. Bu olumsuz bir yorum değil, aksine müzik dinlerken tüylerimin ürpermesini çok severim. “Canavar” da bana bunu hissettirmeyi başardı. Sirenler’in ilk teklisinin “Forsa” olduğundan yukarıda bahsetmiştim. Her ne kadar iki tekli arasında kıyaslama yaptığımda “Dünyaya Bedel” öne çıksa da Forsa da dinledikçe güzelleşen şarkılardan. Müziğinde klasik Mor ve Ötesi melodilerinin dışında o kadar sentez tonlar var ki, aradaki müzikal zenginliği dinlerken şarkıyı kaçırdığım oluyor. “Gitmedim işte… / Delirmedim de… / Anlatan benim, seni ve her şeyi!” diye yükselen şarkı içimizdeki mücadeleci ruha da güç veriyor. Albüm o kadar hızlı geçiyor ki 6. şarkıya gelmişiz bile. “Hazinende” albümün bence en agresif şarkısı. Gerek sözleri gerekse de altyapısı bakımından grubun sert bir dönemine denk gelmiş olması da çok yüksek. Albüm devam ederken “Kaptan”ın giriş melodileri de kulağımızın içinden giriveriyor. “Yanlış zamanlar benim için bitti… / Şimdi kendini kurtar kaptan…” sözleriyle bile sakinliğinin bozulmadığı şarkı, Kerem Özyeğen’in bol phaser efektli gitar solosuyla zamanın nasıl geçtiğini sorgulatıyor. Şarkıyı kulaklıkla dinliyorsanız solonun sol taraftan geldiğini de fark edeceksiniz, sizi bilmem ama ben böyle atmosferik düzenlemelere bayılıyorum!

mor ve otesi sirenler albumu2

SON BÖLÜM: GÜN SONU RAPORU VE İSTİKLÂL CADDESİ

Albümün son bölümüne geçmeye hazırsanız yine ağır bir piyano melodisiyle başlayan “Ağrılar” bana her dinlediğimde ağır geçmiş gün sonlarını hatırlatıyor. Hani yatağa yatarsınız, kafanızın içinde günün raporunu çıkarırsınız da laf lafı açar ya, şarkı her saniyesinde bu hissi yaşatıyor. “Kim bu ağrılar?” diye sayıklayarak izninizle diğer şarkıya yani “Tünel”e geçiyorum. Şarkı gerçekten de Karaköy’den Tünel’e oradan da İstiklal Caddesi’ne yürüyormuşum gibi hissettiriyor. Grubun da bu şarkıyı böyle bir hisle yazdığına eminim ama size ispatlayamam (hehe)! Şarkıya dair en sevdiğim kısmı soracak olursanız da hemen söyleyeyim. “İyi ki koro kullanılmış” sözünü sıkça tekrar etmeme sebep olan koro vokaller bence bu şarkının yıldızı olmuş. Albümü bitirmeye yaklaşırken sırada “İstiklal” var. “Belki arkadaşlarınla… / Belki de yalnız başına… / Yürürken ne kadar mutlusun… / İstiklal’de?” sözleriyle ruhunu hiç kaybetmeyen İstiklal Caddesi’ne özlemimizi hissettiren şarkı, bana mor ve ötesi’nin 2010’lar sound’unu hatırlatıyor.

Geldik albümün son şarkısına. Ayrıca Sirenler‘in en uzun şarkısı olma özelliğini de taşıyan “Park”, ilk dinlediğim andan beri bana “Bir Derdim Var”ın canlı performansından önce grubun yaptığı doğaçlamayı hatırlatıyor. Grubun olgunluğunu doruklarda hissettirdiği “Park”, albümün adının hakkını verircesine kulağımızdan içeriye siren seslerini de dolduruveriyor.

mor ve otesi sirenler albumu

Bir tabir var, aradan yıllar geçse de sound’unu değiştirmeyenleri anlatırken kullandığım. “Sanki yıllar önce stüdyodan çıkarken şalterleri indirmişler, sonra geri dönüp her şeye kaldığı yerden başlamışlar” diye. İşte bu albüm tam da o tabire uyan cinsten olmuş. 27 yıllık geçmişinde çizgisini hep koruyan, albümleri kadar canlı performanslarıyla da kulakları bayram ettiren bir grup mor ve ötesi. Ben bu yazımda hem onların öyküsüne bir selam göndereyim, hem de Türkçe Rock için bugün kadar ileride de çok önemli bir yere sahip olacak Sirenler’i sıcağı sıcağına anlatayım istedim.

Aradan yıllar da geçse, müziğin etrafında müziği yaşayanlarla yeniden birleşebilmek bana harika hissettirdi. Tanıdık sesleri duymak, onların yolunda hâlâ emin adımlarla yürüdüğünü görmek çok güzel.

Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!