Ana SayfaÖzel DosyaPlastik veya porselen: oyuncak bebek çılgınlığı

Plastik veya porselen: oyuncak bebek çılgınlığı

Geçen senenin Barbie bebek tufanından dolayı el yapımı oyuncakların çocuklar değil, yetişkinler için geri dönüşü, her yerde her anda oyuncak bebek estetiğinin geri döndüğünü adım adım hissettiriyor.

Eylül BOMBACI

Barbie’den geldiğini hissedebileceğiniz bu oyuncak bebek çılgınlığı kendisini meme’lerde, kişiye özel tasarım moda koleksiyonlarında ve dolaylı olarak da Met Gala’da gösterirken gözlerimizi porselen bebek estetiğinden pek de alamıyoruz. İşte oyuncak bebek çılgınlığı ve biraz da bu minyatür insancıkların geçmişi.

Selam Barbie!

Barbie’lerle büyüyen koskocaman bir nesil vücut olumlama eylemleri, çeşitlilik meseleleri üzerine biraz bu tekdüze tasarımlara arkasını dönmüştü. Bir yandan çıkan Barbie’ye bakış açısının feminizmle özdeşleştirildiği belki de devam da ettiği bu dönemin ortasına konan Barbie filmi bir sene içerisinde partilerden kıyafetlere pembeyi ve “pembe olmayı” yeniden moda yapmayı başardı. Filmin içeriği üzerinden de gerçekten feminist bir film olup olmadığı hakkında tartışmalara da yol açtı.

Barbie filmiyle bir anda tekrardan konuşulmaya başlayan sadece günümüz değil, Barbie’nin tarihini ve misyonunu topluma tekrardan şöyle bir hatırlatmaya çalıştı. 1959’dan beri minik kendi çizgisinde (genellikle beyaz, small beden, ve mavi gözlü olmak üzere) kadının toplumsal hayattaki bir nevi temsilini de zamanın çizgilerinden anlatan tek başına bir marka haline geldi.

Alternatif, zamane bebekleri

Fakat şimdi ise moda takipçileri ve kimi ilgili kişilerin Barbie’nin de ötesinde oyuncak bebek koleksiyonculuğu furyasına kapıldığını görüyoruz. Dolayısıyla etrafı saran oyuncak bebekler sadece Barbie olarak değil antika oyuncak bebekler ve onların geri dönüşüyle başka dalgalara da yer açıyor. Dazed yazarı Günseli Yalçınkaya meme haline çoktan gelmiş olan “Blythe Dolls” isimli oyuncak bebek serisinden bahsediyor. “Bu korkunç, kocaman kafa ve yusyuvarlak gözlü oyuncak bebekler, ‘işte ben, senin umrunda olsa bile’ gibi caption’larla karşımıza çıkıyor. Arkasından ipini çekince gözleri hem renk hem yer değiştiren bu bebekler her şey çok daha hızla üretilmezken (el yapımı bile değil) bir bebeğe verilen emeği taklit ediyor. Bir yandan bu bebekleri almak için muhtemelen fazlaca yetişkin olan bu insanlar zaten kendi çocukluklarında dahi Barbie’den daha öte bir şey oynamamışlardır. Koleksiyonculuğun, antikacılık ve biraz da çocuksulukla buluştuğu bir yerde yeni yeni oyuncak bebekler geçmişi andıran izlerle gündemi sarmaya başladı bile. Tasarımların, zanaatın, ürün üretmenin çok daha yavaş ve özenli olduğu zamandan bir nostalji bu. Sadece süs olarak kullanılabilecek, pek de bir işlevi olmayan bir şeyin sadece göz zevki için süslendiği bir an. Tabii ki de bunu oyuncak bebek seviyesinde söylüyorum, yoksa bir zamanların hakimi Furby’lerinin, My Little Pony’lerinin yeri oldukça ayrı.”

1920’ler oyuncak bebek çılgınlığı

Bir yandan Met Gala’yla tüm moda dünyasını saran çiçeklerin yanında bir görüntü daha hakim, 1920’lerin o minik çılgın oyuncak bebekleri, ve aynı onları andıran makyajlar. 1920’lere ilhamla gelen bu akımların kaynağı ise bu zamanlarda artan dekoratif oyuncak bebek modası. Şimdilerde korku filmlerine konu olan bebekler, 1920’lerde evleri, yatak odalarını, salonları süslüyormuş. 1920’lerin ortasındaki bu oyuncak bebek çılgınlığına “The Boudoir Doll Craze” adı verilmiş. Bu zamanlarda tüm kadınların ‘poupee’ ismi verilen bu tür, zamane makyajına sahip, süslü elbiseler giydirilmiş bir bebeği olması gerekiyormuş. Bu bebekler, oynanmak için değil, dekoratif bir aksesuar olarak kullanılarak çok çeşitli stil ve kostümlerle birçok farklı biçime büründürülüyorlarmış. Tabii ki oyuncak bebek tarihi bununla da başlamıyor. Rönesans döneminde son modaya uygun olarak giydirilip saraydan saraya dolaştırılan oyuncak bebekler ve onların bebek evleri kadınların yaratıcılık ve dikiş kabiliyetlerini sunmak için de kıymetli bir araç olarak kullanılıyordu. 1. Dünya savaşından sonra ise oyuncak bebekler çok daha detaylı ve karakter dolu bir hale geldi.

Peki bu bir 1920’lerin ortasında tüm Avrupa’yı saran durum nasıl bu kadar trend bir hale geldi? 1.Dünya Savaşı’nın sonunda imzalanan Versay Barış Antlaşmasıyla birlikte Rus ve Slav kültürleriyle ilk defa bu kadar haşır neşir olan batılılar, Matruşkalar ve daha birçok Rus zanaat ve kültürüyle bir araya geldi. Artık Paris, Londra gibi büyük şehirlerde yerini alan biblolar ve tasarımlar 1920’lerin Avrupa kültürüne oldukça büyük bir etki sağladı. Zamanın en büyük eğlencelerinden olan kabareleri de vuran bu dalga; sahnelerin, performansların ve kostümlerin de estetiğini biraz ele geçirdi. O zamanlarda en büyük oyuncak bebek atölyesi Paris’te Mrs. Lazareva tarafından işletilirken atölyenin en avant-garde işlerini yapan ise yine Rus bir sığınmacı olan Maria Vassilieff’ti. Bu yeni nesil oyuncak bebeklerin geçmiştekilerden farkı onlar kadar bebeksi görünüşünün olmayışı ve çok daha uzun kollu, ince vücutlu bedenleriydi. Bu sırada boyları uzadı, kıyafetleri büyüdü ve çok daha gerçekçi bir görünüm yakalanmaya başlarken kadınlar oyuncak bebek gibi, oyuncak bebekler ise daha yetişkin kadın modasına ayak uydurmaya başladı.

Met Gala, Zendaya ve porselen oyuncak bebek makyajı

Met Gala’nın “Garden of Time” temalı kıyafet kodu, birbirinden göz alıcı, karamsar ama bir andan da iç açıcı, yürekleri hoplatan görüntülere sebep oldu. Zamansallıkla iç içe geçen bu temanın üzerinden tarihin birçok döneminden hassas parçaların giyildiği, yeniden dönüştürülmüş parçalar, farklı dönemlerden desenlerin bir araya geldiği bu galada tabii ki de bu seneki 3 hosttan biri olan Zendaya galanın en büyük gündemlerinden biri oldu. Zendaya’ya özel tasarımlarıyla geceye büyü katan kişi ise Dior’un eski kreatif direktörü, Maison Margiela’nın tasarımcısı John Galliano’ydu. Alacakaranlık gibi düşen lacivert tüllerin arasında, kum saati misali bir düşes korsesiyle tüylü el boyaması şapkasını 1920’ler havasındaki makyajıyla tamamlandı. Geçmişte antisemitik söylemlerinden sonra Dior’la ilişkisi kesilen Galliano kendisini aklamak için uzun süredir elinden gelen her şeyi yaparken yavaşça topluma geri dönmeye de başladı. Son zamanlardaki çalışmalarında 1920’lerin oyuncak bebek, porselen makyaj görüntülerinden ilham alan Galliano, Gwendolyne Christie’yle birlikte son şovunu yine bu stille tamamlamıştı. Ocak ayında yapılan Maison Margiela’nın moda şovu 1920’lerden ilham alarak son zamanlarda bir hayli durağan ve tekrarcı hissettiren moda dünyasına iyi bir silkeleme oldu. Fakat o güne yine en çok etkileyen unsurlardan biri ise Pat McGrath’in camsı cilt makyajı oldu.

Yumurta mı tavuktan tavuk mu yumurtadan çıktı bilmiyorum. Fakat her şeyin birbirine girdiği bu post modern hayatlarda Barbie’nin biraz ruh biraz şekil değiştirip yine başka türlerde hayatları etkilediğinden emin gibiyim. Yine de yaratıcılığın yine tarihten izlerle başka seviyelere ulaştığı bir sezona adım atmış olduk. Geleceğin yenilikçiliği geçmişten güç aladursun, insan kendini ister istemez “sokağa porselen bebek gibi çıksam ne olur” diye sorarken buluyor.

BENZER İÇERİKLER

EN ÇOK OKUNANLAR

ÖZEL DOSYALAR