Bugün henüz 29. yaşını doldurmasına rağmen kariyerine şimdiden 4 Oscar adaylığı ve bir Altın Küre ödülü sığdıran İrlandalı oyuncu Saoirse Ronan’ın doğum gününü etkileyici kariyerine bakarak kutluyoruz.
Bir oyuncu için böyle bir kariyere sahip olmak her zaman sadece doğru menajerle, doğru yerde ve doğru anda bulunmakla açıklanamayabiliyor. Bu doğal etkenlerin yanı sıra altına girdiği oldukça güç rollerden hayranlık uyandıran kabiliyetleriyle kalkmayı başarabilen Saoirse Ronan zamanımızın en iyi oyuncularından biri olarak anılmayı sonuna kadar hak ediyor. Çok değil, henüz 15 yıllık bir sinema kariyerinde rol aldığı 30’un üstünde filmiyle tüm dünyadan sinemaseverlere kendisini sevdirebilmiş özel bir oyuncu.
Ebeveynlerinin işleri vesilesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nde New York’ta doğan İrlandalı oyuncu babası Paul Ronan’ın izinden gidip henüz küçük yaşta oyunculuğa adım atmıştı. 2003’te İrlanda ulusal televizyonlarının sevilen hastane drama dizisi “The Clinic”te ilk kez ekranlara çıkan Ronan bu dönemde birçok çocuk oyuncu rolü için seçmelere girmişti. Hatta bunlardan en ünlüsü de “Harry Potter and the Order of the Phoenix” filminde bir başka İrlandalı genç aktris olan Evanna Lynch’e kaptırdığı Luna Lovegood rolüydü. Ancak genç oyuncunun kariyerinin kırılması için çok beklemesi gerekmeyecekti.
Keira Knightley ve James McAvoy’un başrollerinde yer aldığı Joe Wright imzalı 2007 yapımı “Atonement”ta 13 yaşındaki yetenekli yazar Briony Tallis’i canlandıran Ronan filmin gerçek yıldızı olmuştu. Filmin yapım aşamasında henüz 12 yaşında olan oyuncu filmdeki performansıyla BAFTA, Altın Küre ve Oscar adaylıkları almıştı. Kariyerinin önündeki tüm kapıları açan bu kırılma noktasından sonra hep doğru projelerde ilerleyerek kendi ismini bir marka haline getirdi. “The Lovely Bones” filminde Peter Jackson’la, “The Grand Budapest Hotel” ve “The French Dispatch” filmlerinde Wes Anderson’la birlikte çalışarak büyük projelerin aranılan ismi oldu.
1950’li yıllarda İrlanda’dan New York’a göçen genç bir kadını canlandırdığı 2015 yapımı “Brooklyn”deki olgun performansıyla ikinci kez Oscar adaylığı elde etmişti. Üzerinden çok geçmeden, belki de bugünden bakınca en öne çıkan performanslarını sergilediği iki Greta Gerwig filmiyle de Oscar heykelciğini ellerine almaya çok yaklaşmıştı. Klasik eserin 2019 yapımı yeniden uyarlaması olan “The Little Women” ve 2017 yapımı gençlik draması “Lady Bird” genç oyuncunun yıldızlık mertebesini yukarılarda bir noktaya sabitlemişti. Böyle dolu bir kariyerin henüz ilk çeyreğinde olduğumuzu düşünürsek Ronan’ın adını uzun yıllar boyunca anmaya ve kendisini kırmızı halıların üzerinde yürürken görmeye devam edeceğimizi söyleyebiliriz.